9 Şubat 2009 Pazartesi

İnsanlar

Aynaya baktığımda kolay kolay anlaşılabilir bir yapıya sahip olmadığımı görüyorum, biliyorum, hissediyorum, hissettiriyorum da. Bunun aksine insanları çok iyi anlama yetisine sahip olduğumu düşünüyorum. Düşünüyordum daha doğrusu. Artık anlama düşüncesini bile düşünemiyorum...

Hayatıma giren insanları anlamak zorundayım. Siz anlamak zorunda olmayabilirsiniz. Saygı duyarım... Ben anlamak zorundayım! Benim hayatıma öyle kimse elini kolunu sallayarak girip; çıkamaz. Girse de tüm açıklığıyla, en dürüst haliyle girer. Girip de çıkmıyorsa, bir gün elbet anlaşılır şekle gelir. En azından umut ediyorum o hale gelmesi için.

Bu gece şöyle bir geriye baktım, hayatıma girip de açık olmayan, dürüst olmayan ya da olması gereken şekilde normal ol(a)mayan insanları düşündüm. Vardı. Kimi gerçek ismini uzun bir aradan sonra söyledi, kimi "ben insanım yaşıyorum, seninle konuşuyorum, bunu bil yeter" demekle yetindi, kimi süper bir arkadaş olup; sırtını döndü, kimi sessiz kaldı her şeye rağmen... Bense her zamanki saflığımı, iyi niyetimi -her sefer olduğu gibi- ortaya serdim hiç kuşkusuz, şüphesiz... Hata ettim kimine göre, bu kadar rahat olmamalıydım insanlara karşı; çünkü onlar 'insan' sadece. Dokundu bu gece birkaç hissettiğim şey... Bazen oluyor böyle biliyorsun blog. Siliyorum. Her zamanki gibi bu konuda en kolayını yapıyorum. İnsanlara bana verdikleri değerleri veriyorum son 5 aydır. Ve çok rahatım bu konuda. Seçiyorum en iyilerini... (iyi = hakettiğim değeri verenleri) Seçmek zorundaymışım; çünkü bana kendi hayatıyla ilgili yarı buçuk yaklaşanlarla işim olmamalı. Bugüne kadar birkaç kişiyi de beklettim; ama onları da kaldırdım. Kaldırabildim mi acaba cidden blog? Kaldırmışımdır ben değil mi? Tamam...

Şimdi sessizliği, huzuru yaşıyor; bana insan gibi yaklaşan kimselerle konuşuyorum, buluşuyorum, yazışıyorum...

İnsan ilişkileri konusunda çok hassasım ben. Öyle ki sinirlenirsem hemen belli ederim ya da öyle bir içime atarım ki uzun bir aradan sonra çok kötü kullanırım. Bilmiyorum öyleyim ben.

Bugünlerde farkettiğim diğer bir durum da şudur: Meğer beni kimse öyle kalbinden sevmemiş bugüne kadar blog. Ne kadar acı bir durum bu? Ne kara sevdayı yaşayabilmişim ne de yalancı bir aşkı yaşamışım bugüne kadar. Hoşlanmakla bitmiş meğersem tüm ilişkilerim. Yeni yeni farkediyorum. Ben sevilecek yanlarımın çok olduğuna inanıyorum artık blog. Tek sorun karşıma doğru insanların çıkmayışı. Çıkmamışlar. Karşıma geçip konuşamayacak kadar aciz olmuş bir kısmı da. Ya da ben abartıyorum.

Siliyorum blog. Bir çok kişiyi sildim; bir kısmı kalmıştı. Onları da siliyorum. Hayırlısı olsun mu blog bana?

Olsun...

2 yorum:

  1. elini kolunu sallayarak girenler sadece cıkıp gitseler sözüm olmayacak ama yaralayıp acı verenler..
    bır yığın insanlar..kalabalıklar içinde yalnızız galiba...yalnzılıklarımız coğalıyor bedenimizde...kendimizle konuşuyor kendimizle çogalıyoruz..

    blogun bilmem cevap verir mi ama seni okuyan birileri var...paylaşımın için teşekkür...

    YanıtlaSil
  2. Keşke o girip çıkanlar, ders vermek adına dünyaya gelmeseler de ben ve ben gibileri etkilenmese...

    Bir süre sonra, dediğin gibi, kendimizden yeni bir kişi yaratıyoruz adeta. Hayatın ters yüzüne mi denk geldik/geldim acaba? Hayırlısı diyelim...

    Teşekkür ederim, okuduğun için. :)
    Yazdıklarıma birilerinin bi'şeyler demesi güzel. İyi ya da kötü...

    YanıtlaSil