29 Aralık 2010 Çarşamba

2010'un sonuna gelmisiiiz!

Hayatin ne kadar garip oldugunu su yazimda da bahsetmistim: http://www.arifcihat.com/2010/12/merhaba-garip-dunya.html

Hala daha garip oldugunu dusunuyorum ben. Su siralar ise boyle hislerimin ne kadar guclu oldugunu gormekteyim. Kotu seyler yok en azindan ucunda... Buna da sukredebiliyorum.

1.5 hafta icinde final sinavlarim baslayacak. Ders calismaya baslamaliyim. Insallah istedigim sekilde gecer. Eve mutlu bir sekilde donerim. Ev arkadasim ayrilinca yanima kimse gelmez insallah. Butun donem tek kalirim.

Gecenlerde hayatimin en rezil gununu yasamistim. Onu da su yazimda belirtmistim: http://www.arifcihat.com/2010/10/etiket-nefret-ilk-yazi.html

Ve 2 gun once, bana o rezil gunu yasatan insandan duymayi istemedigim hakaretleri duydum. Ve ilki kadar olmasa da, yine bir rezil gun yasadim ve tabii yalnizdim yine. Ama bu sefer aklimi basima topladim. Ve kendimi dis gorunus basta olmak uzere duzeltmeye karar verdim. Su siralar yediklerimi kistim epeyce, gecenlerde de kismistim. Iyice sinirlendim, hirs yaptim. Ikinci donem icin de bir arkadasimla bu mevzuya el atiyoruz. Bir de arkadasimin sigarayi birakmasinda yardimci olacagim. Insallah biraktirabilirim.

Not: Bildigin yemek yemeyi kistim ya. Eskiden mesela, makarna + tavuk + yogurt + icecek 4lusu vardi hayatimda; simdi makarna + icecek/yogurt ikilisi var. Kahvaltimdan hic bahsetmiyorum bile...

Not 2: Aldigim milli piyango cekilisi icin gecerli olan ceyrek bilette cok umitliyim. Allah'im ogrenci oldugumu biliyorsun, bana yardim et ne oluuur! 3-5 bir sey kazanayim yeter ya. Hepsinde gozum yok ki, biliyorsun...

Not 3: Yurt disindaki birinden yilbasi karti almis olmak beni o rezil gunumde mutlu etti en azindan. Danimarka - Isparta arasinda mektup iletim suresi 7-8 gun olarak degismekte.

Not 4: 2010 yilinin son yazisini yaziyorum. Oh my God! 2009'u bitirken ne yazmisim bakalim: http://www.arifcihat.com/2009/12/kacislar.html  Kotu bitirmisim 2009'u sanki? Oysaki cok ozel bir yil olarak icimde sakli duruyor...

Not 5: Bitmeyecek mi bu notlar? Neyse.

Ozel Dua: Allahim! 2011 senesi icin guzel seyleri nasip eylemissindir bana ve aileme insallah! Her ne kadar astrologlar guzel seyler dese de, ozellikle Subat - Mart aylarinda guzel seylerin olacagini soyleselerde, ben eminim ki benim ve ailem icin guzel seyler nasip edeceksin. Gunahlarim icin beni bagisla, ve senin yolundan ayirma ki huzurumu kaybetmeyeyim... Amin.

Ozel tesekkur: Basta benim su anda bile bu satirlari yazmama maddi/manevi destek olan aileme, 2009 ve 2010 yilinda guzel anilara sahip olmami saglayan insanlara, kendime... Ve blogumu 1 sefer bile okumus olan her bir kisiye... tesekkur ederim.

~ MUTLU YILLAR! ~

26 Aralık 2010 Pazar

Bugun de yalniz miydim?..

Yalnizlik kotu bir sey. Bunun aksini savunmama ragmen, ne kadar kotu oldugunu iliklerime kadar yasayabiliyorum. Tabii yalnizlik deyince, akla bir kac turevi gelebilir. Benimkisi, 1.5 sene once birini cok sevip/sevilip; ayrilmak zorunda kalip, o gecen 1.5 yillik surede kimseyi sevemeyip; ustune daha da fazla sevgiye ihtiyac olma durumundan ibaret. Yani kalbimin yalniz kalmasi, bendeki yalnizlik.

Son gunlerimi garip yasiyorum blog. Yani bilirsin, gereksiz bakismalar, ayakustu kurulan hayaller... daha bir cok ornegini gozume sokarak yasatiyor hayat kendini su siralar. Elimden gelenin en iyisini yapmayi calisiyorum bu konuda. Diyorum kendime, nasilsa mezun olacaksin bu sene, insallah, bitince dusunursun. Nereye gidecegin ne yapacagin belli degil, diyorum kendime. Hatta ustune, Arif nasilsa fazla kilolarin var ve bunlar seni rahatsiz ediyor; onlari verdigin zaman daha da etkili bir insan olacaksindir, eminim. Bekle, mezun olana kadar onlari da ver ve harika bir sekilde basla her seye, de diyorum. Biliyorum, su siralar kendimi kandirma konusunda uzmanliga dogru gitmekteyim. Ya da sonuna kadar hakliyim... Neyi bekliyorum ki? Neden bekliyorum ya da? Neden sakince koseme gecemiyorum?

Korkuyorum sanirim. Sevmeyi ve sevilmeyi unutmaktan korkuyorum. Ondan galiba butun bu kendimi bos yere hirpalamalarim, kendimin duydugu bagirmalarim, kufurlerim...

Gectigimiz Cuma namazinda yine boyle garip dusuncelere girdim. Cuma gunleri sanki beynime ve vucuduma reset atiyorum. Tuhaf dusundugumu hissettim yine. Ve yine, hala ne kadar masum kalabildigimi gordum dusuncelerimin. Ya da camide mi bu sekilde oluyor? Yaptigim seylere ragmen, hala butunumde masum olduguma olan inancimi kaybetmemem ne kadar daha devam edecek? Bunlardan korkuyorum iste. Dogru olana ulasamadan, butun sahip oldugum guzel seylerimi kaybetmekten korkuyorum. Bir gun bombos bir sekilde kalmaktan korkuyorum. Olabilecek en dogru seyin karsisinda, buyuk bir yanim eksik gibi dikilmekten korkuyorum...

Sukrediyorum sahip oldugum her bir maddi sey icin; ama daha cok sukrediyorum, sahip oldugum guzel arkadasliklar ve en onemlisi, ailem icin... Yine de garip bir aci cekiyorum kendimce. Anlayanlarla anlamayalarin arasinda gidip geliyorum surekli. Bazen tek istedigim bir kalp oluyor. Bazen ise beni anlayan ve yardim etmek icin hazirda bekleyen bir 'el'e ihtiyac duyuyorum. Cok nadir zamanlarda da yalniz kalmak istiyorum; ama gelin gorun ki digerlerine sahip olamadigim icin, bu 'cok nadir' zamanlar, gunumun tamamini ele gecirmis oluyor.

Elimden gelen tek seyi yapiyorum ben de. Sabredip; beklemeyi...

18 Aralık 2010 Cumartesi

Ask mumkun mudur hala?

Bugun tamamen bir kayip zaman yasadim. Cuma gunlerini seviyorum, bunu bircok kez yazdim; ama gercekten Cuma gunlerinin bende ayri bir yeri var(di). Bugun ne yazik ki bos bir cuma gunu yasadim. Boyle nasil derler, onceki gece gec yattigim icin, gec kalktim. Cuma namazina gidemedim ki benim Cuma gunumu ozel gunum yapan sebeplerden biridir bu. Butun gun sacma salak seylerle ugrastim. Yapmam gereken odevleri yapmadim, ders calismadim, kitap okumadim... Hani her gun boyle tempolu bir sekilde bunlari yapiyor olup; bugunu boyle kendime serbest biraksam, dert yanmam bu sekilde; ama hemen hemen son iki haftadir boyle geciyor zamanim...

Son bir yildir yazdigim yazilarin hemen hemen hepsinde, surekli bir mutsuzluk durumu var. Hatta son 1.5 yildir yazdiklarimda var bu durum... Bu da Amerika'dan donusume tekabul ediyor. Zamani geri alsam, tekrar o zamana geri donsem, yine sever miydim birilerini, bu sekilde olacagini bilmeme ragmen? Hani gercekten asik olmayi o anda ogrenecegimi bilmeme ragmen, geri adim atar miydim birilerinden uzaga dogru? Yine ayni tecrubeleri yasar miydim, ayni istekle?.. Ne evet ne de hayir diye cevaplayabiliyorum bu sorularimi. Yapim geregi gecmisimle yasiyorum her yeni gunumu ben. Gecmisimden kopamiyorum; cunku gecmisime deger veriyorum. Bazen gelecegimin kara bir nokta olarak gelismesine neden olsa da bu durumum; cogu zaman daha rahat hissetmemi sagliyor. Ne mutluyum ne de mutsuzum bu konuda; cunku gecmisim cok renkli ve cok eglenceli diyemiyorum. Yaptigim hatalari kucuk bulamiyorum. Belki de genel olarak abartiya duskunlugumden dolayi olabilir bu durum.

Hayati fazla kurcalamak gibi bir sorunum var. Haddinden fazla bir sekilde hatta. Ne zorum var ki? Neyi ariyorum ya da?.. Ya da simdiye kadar aradim da ne buldum? Aslinda tek sorunum soru sormamayi ogrenebilmekte. Bu konuda basarili olsam, ne hayat ben tarafindan kurcalanmis olur; ne de surekli cevapsiz sorular biriktirmis olurum aklimda.

Not: Su anda okudugum Masumiyetin Tadi isimli kitabin yazarina buradan selamlarimi iletiyorum. Bir ask bu kadar uzatilarak anlatilir. Kitabin yarisina kadar olaylarin gectigi iki haftayi anlatti, simdi de sacma bir sekilde devam ettiriyor. Israrla okuyorum ben de...

Not 2: Beni yaratan yuce varligin onunde egilerek diyorum ki: Ne olur icime biraz sevgi koy, biraz huzur koy, karsima "O" kisiyi cikar.

Not 3: Son 3 haftadir asiri derecede kahve tuketmeye basladim. Su anda iciyorum mesela. Neden? Gazli icecekleri birakip; neden kafeinli olanlara yoneldim ki ben?.. Vazgecemiyorum bu durumumdan.

Not 4: Godaddy.com promosyon yapmis ve .com uzantili alan adlarini hizmet bedeli dahil 1.17$'a gelecek sekilde satiyor. Satti da ve ben bir tane aldim. Bu demek oluyor ki aklimdaki Ingilizce blog olayina yakin bir zamanda giris yapabilirim.

Not 5: Ders calismam lazim. Toefl'a yuklenmem lazim. Kendime gelmem lazim. Bir cok arkadasimin demesi uzerine, bir sevgi yogunluguna girersem duzelecegime inaniyorum ben de. Yine de herkesin sevgiyle basariya ulastigi bir dunyada yasamadigimi dusunerek; bu sekilde de basarili olacagima inaniyorum ben, zayif bir ihtimal de olsa...

Not 6: Bu sarki kimlere gelsin?.. *Stephanie Laurens! O lanet ask romanini uzattikca uzattigin icin, bu guzel sarki sen haric herkese gidebilir!!!*

Not 7: Neden sabaha karsi yaziyorum ben her sefer? Biliyorum nedenini sanirim.

Levent Yüksel – Aşk Mümkün Müdür Hala

15 Aralık 2010 Çarşamba

Merhaba garip dunya...

Hayat bazen cok hizli geciyor. Son 2 haftamin nasil gecmekte oldugunu idrak edemiyorum adete; ama hani boyle cok guzel seyler yasarsiniz da, renkli zamanlarin icinde zamaninizi hizlica gecirirsiniz ya, bende su anda o YOK. Tamamiyle bos bir sekilde, gereksiz seylerle mesgul olarak geciyor hayat bende son zamanlar...

Vizelerden sonra sanirim epeyce kopmus durumdayim. Bazi konulardaki ihtiyaclarimi nasil kapatacagimi bilmiyorum. Ayni zamanda yeni ihtiyaclara gebe dusuncelerimi de nasil ort bas edecegimi bilmiyorum. Oyle tuhaf, ilginc vb. kelimelerle ifade ediyorum son zamanlarimi. Gec yattigimda sabah kalkmakta epeyce zorlandigimi gormekteyim son 3 gundur. Toefl kursu almis basini gidiyor, ucundan tuttum; ama ne kadar geri cekebilirim mechul.

Eskiden bu tip durumlarda, genelde bir seyleri beklerdim hayattan, birinden, Allah'tan... Simdi ise adeta buyuk bir pencereden bakiyorum, bos bir dunyaya. Isteksiz, normalden daha garip bir hayatim var. Neyi bekliyorum, bilmiyorum. Derdim ne, onu da bilmiyorum. Bir sorun yok aslinda, cok iyiyim her konuda. Yalniz, yeni ya da faydali bir sey de yok hayatimda. Kis aylarlarinin psikolojime etkisi mi acaba bu durum?.. Emin olamadim birden. Vizelerden sonraki sozlerimin bir kismini tutabilmekteyim. Vucuduma garip, gereksiz, sacma yiyecekleri yuklemiyorum 4 gundur. Gayet de memnunum halimden. Dikkat ediyorum yedigim seylerin oranlarina. Ders calismam gerekirken beni bekleyen odevlerle bakisiyorum uzun uzun, aksamlari...

Yine geciyor zaman. Yine tutamiyorum hicbir sekilde. Harcanan gunler, duygular, bedenler; paylasilan gunahlar vb. bircok sey yasaniyor baktigim dunyada. Ne kadar sessiz kalabilirim o dunyaya daha, bilmiyorum. Ne kadar uzak durabilirim, onu da bilmiyorum.

Gecenlerde tiyatroya gitmistim uzunca bir zamandan sonra, guzeldi. Bu hafta sonu Ales sinavina girecegim. Erasmus'a tekrar basvurmam gerekiyor bir ara, staj icin. Gidecegimden degil, de Ingilizce sinavi icin. Iaeste'de nereyi kazandigim belli olmali henuz. Bu donem tum derslerimi verebilsem, cok guzel olur gercekten. Ki verebilirim de. Notlarim, alttan dersi olmayan cogu kisiye gore gayet iyi.

Neyse... En azindan hayatimda kotu bir sey yok su anda. Bunun icin bile sevinebilirim. Cok sukur.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Vizeler bitti tabiiki!

Ve vize haftasi gecer... Arif; tam 13 dersin vize sinavina 7 gun (Pazar gunu dahildi; ama sinav yoktu) icerisinde girer; birbirinden zor derslerine bakar; dersler de ona bakar... Kismen basarili oldugu sinavlar da olmustur tabiki; ama bugun girdigi son sinavla huzura kavusur.

Nasil gecti bu hafta bilmiyorum. Yani aklimda cok ilginc felaket senaryolari vardi; ama yine de normal bir sekilde bitti. Kendimi tebrik ediyorum; cunku her dersime, 1i haric, elimden geldigince final sinavlari icin yetecek kadar calistim. Bir onceki yazimda da dedigim gibi; vize haftasindan sonra degisik planlarim var. Yani bundan sonrasi icin...

Bugun sinavdan eve gelirken 2 tane orta boy pizza aldim. Supernatural'in son bolumu Turkiye'de Cuma gunu ciktigi icin, nete Cuma gunu dustugu icin aslinda, son bolumu indirip; pizzalarimi alip; yatagima gectim. O mutlulugu ifade edemiyorum; hala daha vize haftasinin bittigi gercegi hayal gibi geliyor. O derece zorlu bir hafta idi.

Simdi ne yapacagim sorusuna gelince; derslerimi toparlamam lazim; o konuda bir seyler yapacagim. Toefl kursuma onceki zamandan daha cok yogunlasacagim, beni bekleyen, yarisi okunmus bir de hic okunmamis romanlar var. Onlari bitirmeyi dusunuyorum bu 4 hafta icinde. Zaten Ocak 8'e (final haftasi) kadar 5 hafta var. Son haftayi saymazsak eger; 4 haftada butun Arif'i duzeltmem gerekiyor. Sanki bozukmusum gibi de... Degilim tabiki.

Pazar gunu de Toefl kursundan sonra 3 adet bayan arkadasimla, kendimizi Royal Team olarak adlandiriyoruz, aksam saatlerinde, kopuslara gecmeyi dusunuyorum uslu bir sekilde. Nasil mesela, aksam yemegi, ustune bir kafeye gidip oturmalar felan, sonra nargile olayina girerim kesin ben. Oyle guzel bir Pazar aksami gecirip; mubarek Pazartesine baslamayi dusunuyorum. Kismet ise... Ve diyorum ki:

Yeni, temiz, guzel gunler icin Merhaba Dunya!

27 Kasım 2010 Cumartesi

Sinavlarim basladiii!!!

Ve evet. Yorucu vize haftasina baslamis bulunmaktayim. Her sene oldugu gibi bu sene de kendimi kandiriyorum ve diyorum ki su vize haftasi gecsin, kendimi toplayacagim. Yalan? Olabilir... Bu sefer olmayacak, uzgunum.

Facebook hesabimi yine dondurdum. Msn hesaplarimi da kapattim gibi bir sey olmadi. Neden tamamiyle kopamiyorum ki? Sevdigim ve oralarda gorustugum insanlarla ne kadar gorusuyorum 1 ay icinde mesela? Cidden o kadar onemli mi bir gun haber alirim onlardan Facebook yoluyla diye? Bir kismi telefon numarami biliyor aslinda. Bilmeyenler peki? Kafam karisik. En azindan kendimi toplayip; Facebook'a oyle cok yapismamak icin dondurmayi uygun gordum uzunca bir sureligine. Msn zaten benim, bana dokunmadan beni olduren katilim gibi adeta. Surekli acik gibi; ben de surekli yazismasam da, her an yazismaya musait gibiyim. Garip bir durum yani. Neyse ikisinden de uzagim.

Twitter'a sarmayi dusunuyorum artik. Daha mantikli olmaya basladi cunku. 6 kisi tarafindan takip ediliyorum. Korumaya aldigim icin de bu kisiler goruyor haliyle Twitter iletilerimi. Belki bir gun daha fazla insan gorur, kim bilir?

Paris sokaklarinda dolasmayi ozledim. Italya'nin pahali sehirlerinde "acaba nasil bir aktiviteye katilsam, bana hem pahali gelmese hem de cok eglensem" diye dusunerek dolasmayi da ozledim. Yalniz, en cok Amerika'daki anilarimi ozledim. Her sokaginin ayri bir havasi oldugunu dusundugum Virginia Beach'in sahil kesimini ozledim. Ben oralarda mutluydum. Simdi ise gitmek icin ne kadar sansim, maddi ya da manevi destegim var... Yok. Kisa ve net, yok oyle bir durumum. Bunu dusunmeyi, mezuniyetten sonraya biraktim. Simdi hayatimi mezuniyetime hazirliyorum. Zayiflamak, Ingilizce'mi cok iyi bir duruma getirmek, insani durumlarimi iyilestirmek, kendimle ve cevremle olanlari.

Takip ettigim bolumundeki bloglarin cogunu sildim. Cunku cogunu takip edemiyorum uzun bir suredir; ayni sekilde onlar da benim blogumu takip etmiyorlar. Boylece takip ettiklerimin yazdiklari yazilar arada kaynamiyor ve ben de okuyabiliyorum direkt. Bazilari her gun neredeyse 2-3 adet blog yazisi yayinliyor. Yahu bu ne hiz? Amac ne? Neyse, zevkleri o yonde olabilir; ama blog adabi denen bir sey de mevcut bence. Saka yapiyorum. Kendim 4-5 gunde bir yazabiliyor oldugum icin; baskalarina laf atiyorum ancak. Yazmakla daha cok ugrasmaliyim. Beni mutlu ettigini bildigim halde neden gunler aliyor blog basina gecmem, anlayamiyorum.

Vize haftasini gectikten sonra degisik planlarim var son 1 ay icin. Vizelerden sonraki 1 ay icinde epeyce bir sey yapmaliyim; cunku donem bitiyor. Ne cabuk bitti, hala anlayamiyorum. 4. sinif oldum, hos, 1 donemim Erasmus dolayisiyla gecmemis gibi hissettiriyor; ama hala benimseyemedigim seyler var. Universite hayati bitince ne olacak? Bunu dusunmek istiyorum vizelerden sonra mesela. Yapmayi dusundugum ve aklimda olan bir suru sey var. Buraya yazmayi dusunmuyorum ya da baska bir yere. Bilgi paylasildikca, degisime ugramasi daha kolay oluyor. Bu da yeni felsefem, buyrun buradan yakin?..

Bugun moralim bozuk idi sinav yuzunden. Genel olarak kendimde olsam da, icim boyle bir daginikliga, sorumsuzluga sahip. Bunu duzeltmem lazim farkindayim. Vizelerden sonra da bunun icin ugrasacagim.

Ah bu arada kitap okuma lambasi aldim! Hem de 2.5 Tl gibi bir fiyat odeyerek. Internetten arastirdigimda daha pahaliya geliyordu; ama ne yazik ki hala kullanamadim agiz tadiyla. Vizeler gecsin, kitaplarima geceleri, kitap okuma lambamla eslik edecegim...

4-5 aydir gazli, kola, gazoz, soda vb. icecekleri icmedigimi soylemis miydim? O zaman tekrar bilinmis olsun. Bununla ovunuyorum! Hem de cok ovunuyorum! Kendimle gurur duyuyorum o derece hatta. Herkesin yapamadigi bir durum cunku.

Dayanamayip Live Messenger 2011 surumunu tekrar yukledim. Nasilsa cok kullanmiyorum artik, o yuzden onemli degil. Ilk kurdugumda 1-2 eksigi yuzunden geri yuklemistim bir onceki surumu. Simdi umrumda degil anlayacaginiz. Bir de, ah nasilsa gaza geldim, cok mutluyum. Bilgisayarimi cok seviyorum, Allah nazarlardan korusun. Kendimi de cok seviyorum, beni de korusun tum kotuluklerden Allah. Ailemi de seviyorum, her cuma dualarimdalar, onlari benden daha cok korusun Allah. Amiin! :))

23 Kasım 2010 Salı

Dile gelsen ya blog?..

Bazen mesaj bekliyorum telefonuma birileri gondersin diye. Hatta bazen telefonum gun icinde hic calmiyor. Bazen de gereksiz/gerekli cagri ve mesajlara maruz kaliyor telefonum. O zaman bile bir mesaj bekliyorum. Gercek, derin, etkileyici ve ozel bir mesaj.

Bazen o kadar cok yalniz kalmak istiyorum ki etrafimdakilere bagirip; defolmalarini isteyecek kadar siddetli oluyor, bagirdiklarimin kim olduklarini umursamadan ustelik. Bazen de sikayet ediyorum, isyan ediyorum adeta yalnizligima.

Kimi zaman yuzum surekli guluyor; bazen sanki bir yakinimi kaybetmis gibi oluyorum. Cogu zaman ise dusuncelere dalmis oluyorum ki bu halim dunyadan en kopmus halim oluyor.

Ve cogu zaman ise kendimi kandiriyorum. Iyi seylerle, yalan soyleyerek, en onemlisi erteleyerek...

Bir ara bunlarin hicbirine sahip degildim. O zamani cok iyi hatirliyorum; degismek icin bir cok seyi denemekteydim. Sonra deniz asiri bir ulkeye gittim. Ve degistim. Kotu yanlari olarak bunlari hediye etti hayat bana...

Bazen hic adil olmuyor degil mi? Hani iyi seyleri guzelce, ama kotu seyleri de zorla veriyor hayat. Boyle olmak zorunda sanirim. Bizim gorevimiz nedir peki? Iyileri gelince sevinip; kotuleri icin isyan etmek mi? Yoksa boyun egip; sessizce hayati yasamaya devam etmek mi? Ya da her birine sukretmek mi, en kutsal gorev olarak?..

Hepsini denedim, yasadim desem, ne derdin blog? Bildigini ben de biliyorum. Keske dilin olsa da benimle konussan, sana daha anlatmak istedigim koca bir omur var da burada dile getiremiyorum hepsini...

18 Kasım 2010 Perşembe

Mutlu olmak icin neden COOOOKKK!

Mutluyum. Bayramda ders calisamasam da, o kadar ders birikmis olsa da, maddi anlamda eskisi gibi olamasam da, gelecekle ilgili kendi basima kalsam da, Amerika'dan dondugum gibi zayif olamadigimi cevremdeki bazi grup insanlarin 'kotu' olarak degerlendirmesine maruz kalsam da... yiginla maddi/manevi sorunlarin olmasina ragmen mutluyum. Cunku ailem yanimda, ac-acikta degilim, dunyanin bircok ulkesini gormus biriyim, hayatimda bir kere olsun aski istedigim gibi yasamis biriyim, gayet iyi bir bolumde okuyorum, yabanci dilimin de iyi oldugunu dusunuyorum, hepsinden ote iyi bir kisilige sahip oldugumu dusunuyorum ve baskalarindan duyuyorum; bunlara ek olarak harika arkadaslarim var, nadir olsalar da, her seye ragmen nazimi ceken, iyi niyetli yanimi goren, arada bir guzel cumlelerini eksik etmeyen guzel arkadaslarim var etrafimda. Mutluyum, bunlara sahip oldugum icin, bir cok garip sacma seylerle karsilasmis olsam da hala daha inancimi korudugum icin mutluyum, yeteri kadar elimden geleni gosteremesem de...

Mutlu olmak icin cok fazla sebep var aslinda. Surekli bunlari dusunen bir bunye daha basarili, huzurlu, inancli ve hayata karsi pozitif olur. Kotu dusunenin akli da kotuye gider; eli de kotuye gider... Bu hic denemedigim bir seydi aslinda. Denedim diyemem; ama bundan sonra Polyanna edasinda degilde; olabildigince mantikli bir sekilde iyi seyleri getirmeliyim aklima. O zaman kendi teorimi dogrulamis olurum.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yarin Isparta yollarina dusuyorum yine. Icimdeki en kotu his su anda ders calisamamis olusum. Baska bir sey yok su anda. Eh olan olmus; diyorum. Donunce calisirim diyorum. Ne diyebilirim ki baska?

Cunku su anda kafami kurcalayan cok onemli seyler yok. Bu sakinligimi, daha rahat ve huzurlu dusunerek gecirmeliyim. Bir de onumuzdeki hafta ve vize haftasi bilgisayardan uzak kalmak istiyorum. Kafami mesgul ediyor!

Sen degil tabiki blogcum, senin yerin baska. Opuyorum seni B harfinden.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Eger mezun olabilirsem...

Mezun olunca Arif ne yapacak:
Yuksek lisans yapabilir Turkiye’de, doktora ya da ona benzer bir sey. Bunun icin de Ales’den yuksek bir puan almasi lazim. Bununla birlikte ortalamasini da yuksek tutmasi gerekiyor. Dolayisiyla derslerine calisip, zamaninda bitirip, ustune notlarini da yuksek tutmasi gerekiyor.
Yurt disina cikabilir bir sekilde. Oylesine cikabilir, herhangi bir is yapacak sekilde. Bunda bir sorun yok. Yine sart olarak okulunu olabildigince erken bitirmesi gerekiyor.
                Yurt disina yuksek lisans yapmak icin cikabilir. Bunun icin okulunu yuksek notla ve zamaninda bitirmesi gerekiyor Arif’in. Toefl sinavindan yeterli puani almasi gerekiyor. Maddi yardim almak icin MEB’e basavurabilir Arif, yurt disindaki yuksek lisans programlari icin; ama boyle bir durumda Turkiye’ye donmesi gerekir. Bu durumda Arif’in Ales’e girmesi gerekiyor, Toefl’dan yuksek puan almasi gerekiyor, notlarini yuksek tutmasi ve okulunu zamaninda bitirmesi gerekiyor.
                Sonuc olarak Arif’in okulunu zamaninda bitirmesi ve Toefl sinavindan yuksek puan almasi gerekiyor her durumda. Daha sona notlarini yuksek tutmasi gerekiyor buna ek olarak. Ondan sonra da. Mezun olduktan sonra, Ales sinavi icin hazirlanabilir Arif. Hepsinin yaninda Arif Kpss’ye de calisabilir o donem icerisinde, UDS ve KPDS’ye de calisabilir ayrica.
                Arif’in ogretim elemani olmak gibi bir dusuncesi ve hayali var aslinda. Ya da yurt disindaki hayatina gore kendine gore bir is belirleyebilir.
                Zamaninda okulunu bitirmesi, Arif icin en ideali. Bu yuzden vize ve final sinavlarina cok iyi bir sekilde calismali Arif. Ilk donem daha zorlayici gozuktugu icin, her anini derslerine onem vererek gecirebilir. Bunlarin yaninda kitap okumak ve film izlemek gibi kendi capinda aktiviteler yapabilir. Diyet yapmak gibi bir durum da soz konusu olabilir. Her sey, en mukemmel olmaya yonelik sekilde yapilmali Arif icin.
                Dalgali sacli cocuga ek bilgiler. Basari elde edildigi zaman mutluluk veriyor. Uzaktan hayal etmekle degil… Bu yoldayken artik duygularini bir kenara birakmali Arif. Ne istedigini ve yapmasi gerekenleri biliyor artik. O yuzden zaman kaybetmenin bir anlami yok.
Tesekkurler…

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bayrama gidis. // Vizeler kapiya dayandi!

Nerelerdeyim ben blog? Neresinden koptum da hayatin, bir parcam burada, bir parcam uzak bir ulkede, diger parcalarim ise gereksiz insanlarin elinde duruyor? Dagildigimi hissediyorum son zamanlarda. Hani "insan beserdir; sasar" sozundeki gibiyim. Insanligimin tum alt ve ust seviyelerini uygulayip; fiziksel bir dalga olusturuyorum duygularimda.

Kalbim yok artik. Bundan eminim; cunku farkettim ki gecen yazdan sonra artik kimseyi sevemiyorum, arkadas/dost/sevgili hic farketmiyor. Insanlara guvenim zaten dalgali haldeydi. Son zamanlardaki yaptigim bir kac salak davranistan sonra farkettim neresinde oldugunun parcalarimin... Kalbim kimde kaldi bilmiyorum; ama ruhum normal hayati yasamak icin cirpirniyor. Duygusuz, hissiyatsiz, dusunmeden, zamanla yetinerek...

Cevremdeki insanlara zarar veriyorum. Ya da vermiyorum; sadece onlarin istedigi eski Arif olmadigim icin, yerlerinden bana cemkiriyorlar. Kim hakli tartisilir. Herkes kendine cevirmemi istiyor kasigi. Oysaki ben kasigimi da bir yerde biraktim...

27 Kasim - 6 Aralik arasinda vizelerim var. Tam 13 ders aliyorum. Vize haftasi 5-6 gun olarak geciyor. O gunler icinde o kadar dersten basarili olmam lazim. Bunlarin hepsi gecen seneki Amerika macerasinin kotu bir sonucu. Iki kotu sonucundan biri... Yine de iyi ki gitmisim diyorum. Yazin da basarili olamayinca; hayat daha da kotu cikmaya basliyor karsima. Isim zor. Makine muhendisligi okuyorum. Tip kadar etkili...

Hayatimda ilk kez banka hesabimda bu kadar az para kaldigi bir durumla karsilastim gecen gunlerde. Evimin masrafi cok oluyor bu sene ve ben de sanirim fazla tuketiyorum yiyecekleri. Annemgil her zaman hazir bana para gondermek icin. Ama neden onlari skstirayim ki? Devletten aldigim kredi yine de imdadima yetisiyor. Mutluyum; ama nasil geri odeyecegim konusunda suphelere giriyorum... Allah buyuktur.

Gecen cuma IAESTE sinavina girdim ve basarili bir sonuc bekliyorum. Sanirim 1-2 gun icinde sonuclari aciklanir. Aslinda o programla, yurt disina staj yapmaya gitmek gibi bir niyetim yok; cunku okulumu bitirmek istiyorum artik. Yine de iyi bir ulke cikarsa neden gitmeyeyim ki?

Ayin 11'inde evime gidiyorum. 2 ay oldu sanirim evdekileri gormeyeli. Cok ozledim diyemem; ama buralardan gidip degisiklik yasamak icin bence cok iyi olacak. Sanirim Carsamba-Persembe ya da Cuma gunu de donus yaparim gelecek hafta. Kitaplarimi goturmem lazim. Ders calismam lazim; ama evde ders calisabilecek miyim bilmiyorum. Allah'im sen bana yardimci ol ne olur?

Bazen cok zorlaniyorum her konuda. Fazla yuk varmis gibi ustumde. Hani boyle baskalarindan kaynaklanan degil; icsel olarak bir yuk var ustumde. 22 yasimda bu kadar cok seyle mesgul olmak bana cok geliyor. Hele evden cikmayi universiteyle ogrenmis biri icin hic de kolay degil. Eh zor seyleri severim ya da aci cekmeyi seviyorum; ama mutlu olmak icin de cok neden aramama gerek kalmiyor cogu zaman.

Sessizlik icinde kalmak istiyorum bir sure. Boylece daha cok kendime kalirim. Bir baskasina gitmesindense bir parcamin...

4 Kasım 2010 Perşembe

Internetsiz daha mi iyi ne?

31-10-2010'un blog kaydi.

Bugun internetimin olmayisinin 4. gunune giriyorum. Okudugunuz uzere, internetim olmasa da blogumda yayinlamak uzere yazdigim gunluk tadindaki, tadindan yenmez, yazilarimi internet agi yakaladigim ilk firsatta yayinlamayi planladim. Ve okudugunuza gore yayinlanmis demektir. Bunlar senin icin bloguuuuum!!!
Internetimin olmayisinin ilk gununde lanet saciyordum resmen kendime; cunku ben boyle internetsiz kalmamistim. Yani kendimi kisitladigim ve hic girmedigim gunlerim olmustu tabikii; ama o zamanlar soyle bir hissiyat vardi: Nasilsa internet bir klik otede; istedigim zaman kullanabilirim, maillerime bakabilirim ya da yeni sarkilar indirebilirim bilgisayarcigima… Simdi ise bu hissiyat yok! Hissiyatin h’si bile yok! Olmezsin birkac gun internetsiz kalirsan, dendigini duyar gibiyim. Duydum da zaten epeyce. Goruldugu uzere, bu satirlari 3 gunluk internetsiz ve hala hayatta olan bir bunye yazmis bulunmakta.

Iyi ki yok internet. -Bu sozu soyleyecegimi adim gibi biliyordum.- Biliyordum; cunku internet benim normal yasamimin ustune bir ortu cekip; kendini uste cikartiyordu adeta! Yahu buyuk bir hevesle aldigim romanlarimi okuyamamistim. Bu kadar olur! Nerede o Ramazan ayinin huzurunu yasayan Arif, kitap delisi olan Arif! Tabii ne zaman internet uctu; o aksam aldim henuz sayfasi acilmamis “ask” romanimi elime...

Tutku… Lisa Valdez’in yazari oldugu bu guzel ask romani, bundan once okudugum ask romaninda, Asla Unutulmaz, konu alindigi turden bir ask hikayesi anlatilmakta. Yine boyle kraliyet ailesi ve turevinde seylerin hakim surdugu, eskide yasanan bir ask masali…

Ve tabiiki ben yine bir ask romaninin esiri olmanin verdigi ustun huzur ve mutlulukla, 2-3 gun once aldigim kararlari, kendimi sevme calismalari gibi, daha iyi gerceklestirmeyi hedeflemis bulunmaktayim.
Gecen gun odami duzelttim. Masamin uzerindeki bazi esyalara farkli sekiller verdim. Ve epeyce birikmis Toefl odevlerimi yaptim. Ingilizce ile tekrar bu kadar cok butunlesecegimi ummazdim. Yani aklimda vardi elbette bir gun tekrar ciddi anlamda calismalar yapacagim konusu… Simdi epeyce ciddi seyler yaptigimi hissediyorum. Okudugum bir paragraftaki bilmedigim cogu “teorik/akademik/yasamdaki herhangi bir konuyu iceren” kelimeleri umursamadan, o parcayla ilgili bir suru soru cevaplayabiliyorum! Ve isin ilginc tarafi ya da kotu tarafi mi demeliyim, bilemedim simdi, benim karsima hep o turden paraglar, listening ve writing konulari cikiyor ve cikacak da; daha da kotusu ben karsima gelen her bir kelimeyi ezberlemeliyim, basarili olabilmek icin... 
Kader, acaba diyorum benimle ilgili planlar yaparken yaninda cerez olarak limon ve turevi bir sey mi yemekte idin? Cunku bu yuz eksitici, eglenceli gibi gozuken; ama sıkıcı olan yasamimi baska turlu olusturmus olamazsin!
Kendimi daha cok seviyorum. Duzenli olunca, gereksiz insanlari ya da gereksiz insancil konusmalari hayatimdan uzaklastirinca; diger bir degisle, insanliga ait seyleri uzak tutunca hayatimin daha iyi oldugunu dusunuyorum. Mutluyum su gunlerde. Internet gelince bu sefer daha bilincli yaklasirim duruma… En azindan guzelim Ramazan ayindan sonraki ani cokus ve internete yapisma durumu olmaz! Sen uzak tut yarebbim(!).
Hizli not: Bu gece saatleri geri almaliyim! Bu demek oluyor ki artik daha fazla gece olacak ve daha cok evde zaman gecirecegim. Oley!

Kendimi gazlamaliyim!

28-10-2010'nun blog kaydi.
Ne kadar dengesiz yasamaktayim son 1-2 aydir. Ramazan ayinda yaptigim seyleri mumla ariyorum resmen. O zamanlar boyle surekli kitap okurdum, vampire efsaneleriydi konu. Aslinda simdi da kitap okuyabilirim. Beni tutan ne? Sanki ders calisiyorum haril haril… Oysaki alakasi yok. Bilgisayara yapismis durumdayim. Vizelerime 1 ay var. Ve zaman artik daha hizli gecmeye basladi. 13-14 tane dersten sorumluyum. Vize haftam nasil gececek hic bilmiyorum.

Uzuldugum seyler var. Ramazan ayindaki tutumumu korumayi cok isterdim. Her konuda hem de. Yapamiyorum. Nedenini biliyorum; ama cozum uretemiyorum bu konuya. Yavas yavas yok olmaya basliyorum; bir yandan da kisiligi yerine oturmus birinin gelismek oldugu hissiyatini yasiyorum. Beni uzen hallerimden yakiniyorum su siralar bir de. Alinganligim, olaylari abartisim, dengesiz davranislarim… Bunlar beni yoran seyler. Bunlarin ustune gittikce daha da belirgin hale geliyorlar gibi hissediyorum. Yoruldugum kisim burada basliyor iste. Kendi hallerine biraksam bu sefer de salmis oluyorum her seyi. Ki bu da benim daha sorumsuz bir halde yasamama neden oluyor. Ikisinin arasini bulamiyorum.

Aslinda asil sorunun, benim kendimi her sekilde kabullenmeyisimle alakali. Bunun cok farkindayim. Basarili ve mutlu insanlar kendilerini oldugu gibi kabullenen, cevresini degistirmeye calismayan, kendini bir seylere zorlamayan kisilermis… Bunun da farkina vardim. Baslangictaki sorunum bu.
Ikinci olarak, gozumun hep yukseklerde olmasina dayanamiyorum. Kendim her guzel seye sahipmisim gibi karsimdaki varliklarin, insan ve esya, da mukemmel olmasini istiyorum. Ana kaynak olarak da belli bir duzgunlukteki dusuncelerimi destek olarak aliyorum kendime. Mukemmel olma istegi ve baskalarinin da mukemmel olmasini istemek gibi bir sorunum daha var.

Cok duygusalim; ama boyle sevgili gibi insan iliskilerinden ziyade, daha cok diger konularda belli ediyor bu halim kendini. Bir seylere kolayca kirilip; kendi kabuguma cekiliyorum mesela genelde. Bir seye takili kaldigim zaman, normal islerime ayak uyduramiyorum. Mantikli ve gercekci dusunemiyorum mesela.
Surekli bir kendime karsi isyanlarda oldugum zamanlar da oluyor. Yaptigim bir seyi begenmedigim, salaklik olarak tanimladigim seyler de oluyor. Bazen oyle zaman oluyor ki kendimi desteklemiyorum bile attigim adimlarda.

Kisacasi, genel sorunlarimin cogu kendimi begenmememden kaynaklaniyor. Bunu cozebilsem, cok basarili, mutlu ve huzurlu olacagimdan eminim; cunku daha once bunu basardim.

Hayatimin en mutlu anlarini Amerika’da gecirdim ben. O 3 aylik zaman diliminde, zayiflamis, fit bir hale gelmistim. Ve kendimi cok begeniyordum mesela. Harikayim dedigim zamanlardi o zamanlar. Simdi verdigim kilolalari geri almis durumdayim. Haliyle aradaki farki ve o farkin yaratabildiklerini gordukten sonar boyle kendime karsi bir isteksizlik, umutsuzluk ve kendinden sogumu durumu olusuyor ben de. Ramazan ayina kadar, gecen seneden beri, duse kalka bu dusunceyle yasadim ben. Ramazanin ayinin huzurundan olacak ki, kendimi duzenli ve huzurlu hissettim o sure zarfinda. Ne zaman Ramazan bitti; o zaman ben de bittim…
Sorunlarima cozum olarak ne yapabilirim bilmiyorum. Kendimi sevmem, gazlamam, kotu dusunceleri uzak tutmam lazim zihnimden… Bence projelerimden ziyade, bunun ustune gitmeliyim. Zaten projelerimdeki seyleri yavas yavas gerceklestirebilirim mutlu olursam eger…

25 Ekim 2010 Pazartesi

Etiket: Nefret - Ilk yazi!

Son 1 haftadir hayatimin boyle "yeter" dedigim noktalarini yasiyorum. Hatta o kadar sacma-salak durumlara giriyorum ki kelimeler ifade edemez o derece. Harika baslayan bir Cuma gununun aksami, hayatimin en salak durumunu yasamis biri olarak kayitlarima gecti... Salakligimi burada anlatmak istemiyorum. O aksam o kadar yalniz kaldim, kimse yanimda olmadi ki, bloguma yazacak kadar bile kendimi guclu hissedemedim. Cok kotu acinasi bir durumdaydim. Halimden anlayacak kimsenin olmayisi ne kadar aci veriyor bilemezsiniz...

Mevcut hafta icinde bir cok seyi farkettim. Insanlarin egolarini tatmin etmekten baska bir ise yaramiyormusum ben. Cok ilginc, ben 2. siniftayken egitimime 1 yil sureyle yardimda bulunan insanla su anda selamlasmiyoruz bile. Neden? Cunku bu insan benden alabilecegi her seyi aldi. Ben o insanin Turkiye temsilcisi oldum resmen. Her sefer mesaj atan, yazan, halini hatrini soran, ustune sitemli bir sekilde de konusan ben oldum; ama ben yazmayinca o da yazmadi. En son yaptigi dengesiz seylerden sonra bile, sinirlerimi yumusattim o insana karsi... Sonuc? Koca bir hic. Yaptiklarina her zaman minnettar kaldim ben o kisinin. Sanirim benden daha fazlasini istedi ki alamayinca umudunu da diger her iliskisini de kesti. Buna bir de eskilerden biri eklendi. Farkettim ki birine muhtac oldugunuzda, o kisiye ne kadar muhtac oldugunuzu gosterdiginiz surece, hatta onun sahip olduklarina sahip olmayi istediginizde ve bunu o kisiye belli ettiginizde; gayet onun egolarini tavan yapmis olabiliyorsunuz. Bunu gordum ve son 1 haftadir bir kac konuda daha yasadigim ve ogrendigim aci gerceklerle, boyle yerin dibinde yasiyorum artik.

Son yasadigim hafta bana insanlardan neden nefret ettigimi tekrar hatirlatti.

En kotusu de, zerre kadar zararim olmayan insanlarin boyle benim ustumden bir sekilde mutlu olmalari ve bunu acitasi bir sekilde yapmalari, beni bu hayattan daha da nefret eder hale getiriyor. Herkes ne yapsam da acaba boyle mutlu olsam, birilerinin ezildigini gorsem, sahip olduklarimla kendi kendimi yuceltsem havasinda.

Ne kadar cok mutlu olma sekli var aslinda, degil mi? Bense hic birini secmeden bana gelmesini bekliyorum mutlulugun. Oysaki git, sen de egolarini tatmin et, sahip olduklarinla ovun, baskalarini kiskandir. Kendini begenmis ol. Yapabilirsin bunu, degil mi?

Arif salak. Arif saf. Arif iste.

Son bir haftadir olumle ilgili garip sekilde dusunur oldum zaten. Sirf sahip oldugum guzel insanlar icin, su mezuniyetimi yasamak istiyorum. Ayni gun olsem, sanirim benim icin en harika mezuniyet odulu olur. Ah simdi boyle dedim ya, kesin o gune kadar harika seylere sahip olurum, o gun de bilincli bir sekilde olurum.

Hayat iste. Oyle ya da boyle, herkes bir gun nefret ediyor en az. Her gun olmasa bile...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Ara beni / Boya beni

Su anda birini aramayi cok istiyorum. Yani herhangi birini. Ozel olarak biri degil aramak istedigim. Sadece birini telefonda arayip boyle derdimi anlatmak istiyorum. Bikmadan, usanmadan, buyuk bir sabirla beni dinlemesini istiyorum birinin beni.

Bugun son 1-2 haftanin birikmis bir duygu yogunlugunu yasiyorum ustumde. Nasil bir sey bu boyle anlamis degilim. Yalnizim; ama bir o kadar da kalabalik bir dusunceyle yasiyorum son 1 ayimi. Mutluyum, huzurluyum; ama farkli bir seyler olacak gibi hissediyorum. Boguluyorum sanki kendi nefesimde. Nefes almamaya calismam gerekiyormus gibi hissediyorum.

Sanirim artik insanlarin beni anlayamamasinin, biriktirdigim, etkilerini yasiyorum. Anlasilamamak. Yanlis anlasilmaktan daha iyi gibi aslinda; ama ikisinin de farkli bir kotu etkisi var…

Zorlamiyorum eskisi gibi hicbir seyi. Deniyorum tekrar o cok istekli ben olmayi. Beceremiyorum. Cok istesem de olmuyor. Sonuclarini dusundukce daha da isteksiz hale geliyorum bircok konuda.

Ne degisti bu cocukta acaba boyle de konusuyor bu kadar, derseniz, en basit ornegini vereyim hemen: Eskiden her aksam yatmadan once dua ederdim, kendim ve ailem icin. Simdi ise bu dua etme isi, Cuma namazinda yapilan dua olarak kisitlandi. Neden? Cunku eski Arif yok; tembellik, ilgisizlik, isteksizlik, inancsizlik vb. kotu huylar var…

Bu cocuk eskiden gulunce daha da gulesi gelirdi. Cevresi de gulerdi. Gulunce gozleri kahkaha atardi adeta. Peki ya simdi? Simdi sadece gulmek icin guzel nedenler ariyor; cunku gulmek artik cok ucuz geliyor Arif’e…

Tekrar eski ben’e sahip olabilirim aslinda; ama once uzerimdeki tembelligi ve umutsuzlugu yok etmem lazim. 1 yildir basaramadim. Nasil olacagini da bilmiyorum. Cok karamsarim son zamanlar zaten. Hepsi beni buluyor. O degil de 22 yasinda bunlari yasayan bir tane daha erkek var mi su dunyada? Erkegi gectim; insan var mi yahu?

15 Ekim 2010 Cuma

Safim ben. Eveeeet!

Ben cidden safim.

Ikiyuzlu, uckagitci vb. kotu seyleri olmayi denedim bir suredir. Yani son zamanlarda denemedim; ama hayatimin belirli evrelerinde denedim. Denedim; cunku hayat bunlari kullanmayi gerektiriyormus. Bunu gordum.

Beceremedim; ama... Beceremiyorum da.

Her bir hareketimin pesi sira uzuluyorum bazi seylere. Birinden etkileniyorum, guzel bir topluluk hareketine giriyorum ya da birine yardim ediyorum... Sonra donup soyle bir verdiklerime ve aldiklarima bakiyorum. Bazilarinda sonuclari karsi tarafta eskilere bogulmus olarak goruyorum. O zaman anliyorum ki yine ayni hatayi yapmisim...

Ayni hatalari yapmakta ustume baska kimse yok sanirim. Ozellikle ayni hatalari yapmak icin ugrasiyorum hayatim boyunca sanki.

Blog? Sen de benim kadar saf misin cidden? Yoksa benim beceremedigim uckagitciligi sen yapabiliyor musun?

*****************************

 Toefl kursu beni epeyce mesgul ediyor gibi. Ya da ben ustune dusmedigim icin fazla, mesgulluk olarak degerlendiriyorum durumu. Odevlerimi son gune birakmamayi ogrenecegim bu haftasonuyla birlikte, eminim!

Hayatin hizina coktan kapildim. Doneme tam olarak basladim. Bu haftasonu her seyle ilgili son noktayi koyuyorum. Yeni bir proje geliyor. Eskilerine gore daha hafif olacagi kesin. Mesguliyetimiz fazla ya...

Eh benim istedigim de cok mesgul olmak idi. Buyrun buradan yakin? Sigara kullaniyor musunuz? Ben 1 kere icmeyi denedim ve rezil bir sey oldugunu dusunerek dumani ucuncu kez icime cektikten sonra sigari attim. Bir daha da denemedim. Icmeyi de dusunmuyorum. Bu deneyisim sanirim 2008 senesinde idi. Mutluyum. Sigara kullananlara da cok uzuluyorum. Gercekten hayatlarina yazik ediyorlar; sigaraya ayirdiklari butce bir yana...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Yarin olecek miyim? Sanmam...

Dun ve bugun Toefl kursum baslamis bulunmakta.
Dun de garipti Toefl dersi; bugun de garipti. Kotu anlamda degil tabii. Ben sadece duzensiz bir sekilde gelismis Ingilizce'ye sahip oldugumu gordum. Basariliyim yine de; ama duzene sokmak icin bu kurs galiba epeyce ise yarayacak... Hayirlisi dedim ve basladim. Onumuzdeki gunlerde o kadar dersimle birlikte bir de Ingilizce ile bogusacagim. Gerci ben bu kurs isini, sosyal etkinlik olarak goruyorum daha cok.

Mezun olunca ne yapacagim onu dusunur oldum biraz bu aksam. Dusunmek istemiyorum aslinda. Son senenin verdigi bir baski var sanirim. Neden boyle?

Bugun Turk sanat muzigi moduna girdim nedense. O da ayri bir sey. Sabah kalktim, dilimde birkac tane TSM sarkisi dolaniyor. Hayirdir acaba dedim, hazirlanip kursa gittim; geldim. Dinlemeye basladim. Su iki sarki en begendiklerim arasinda...

http://fizy.com/#s/1aj0t6
http://fizy.com/#s/1ltw2q

Kalbimi unutali cok oldu sanirim. Hic bahsetmiyorum bile. Bugunlerde atislarini duymayi cok istiyorum; ama kendi halimde sadece sessizce calistigini hissedebiliyorum.

Hemen hemen her hafta, bir markete gidip 20-30 liralik bir seyler aliyorum. Pazara da cikiyorum sali gunleri. Orda da bir 5-10 lira gidiyor. Cok mu harciyorum ben? Dikkat de ediyorum epeyce ama... Neyse simdilik idare ediyorum elimdekilerle. Boyle gider bu sene, insallah.

Aldigim kararlar havada kaldi hep; ama boyle saatlerimi bilgisayar basinda gecirmekten degil. Sabahtan aksama bir sekilde disarida, bir seyle mesgul oldugum icin boyle oluyor. Ve bu durum beni uzuyor.

Bir karar daha aldim bu aksam. Bundan sonra gunumu yarin olecekmisim gibi yasamaya calisacagim. Simdi yarin oluyormusum. Son blog yazisini da yazan, ACY 22, son yolculuguna ugurlanmak uzere Ankara'ya gonderildi, felan. Allah gecinden versin, diyorum; ama cok istekli oldugumu soyleyemem bu soz icin.

Neyse, yarin guzel bir gun olacak. Umarim...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Ertelemeden yasamaliyim!

Ertelemeden yasamak istiyorum bazi seyleri. Hatta bazi seyleri degil, her seyi! Bana faydasi olabilecek bircok seyi erteliyorum. Sebebini bilmiyorum; ama bazen "tamam, yarindan sonra basliyorum" "su gun yapiyorum" "bence su gunler cok ideal bunu yapmak icin" vb. cumleler kurarak, surekli bir seyleri erteliyorum. Adina ise; plan-program yapmak diyorum. Oysa ki dupeduz erteliyorum...

Bazi seyler guzel geciyor son birkac haftadir. Onceki yazilarimda da bahsettigim uzere, Allah bozmasin, huzurum var. Epeyce konuda rahatim ve cogu seye sahibim. O yuzden sukran duyuyorum verenlere. Hazir boyle iken diyorum ki bu huzurlu zamanlarimi daha iyi gecireyim. Daha faydali seyler yapayim. Ne yazik ki koca Ramazan ayi boyunca yaptigim yiginla guzel seylerin, bir tanesini bile yapamiyorum! Daha mutlu ve huzurluyum; ama o zamanlar yapmak istediklerimi su anda yapamiyorum ve bu beni deli ediyor! Bunlarin arasinda kitap okumak var tabiki. Neden birden biraktim, bilmiyorum. Sanirim tekrar kitap okuyan bir Arif olmaya geri donus yapsam iyi olacak...

Dersler beni bu donem cok zorlayacak gibi gozukuyor. Bastan iyi bir sekilde hepsini rayinda tutmak en guzeli, tabiiki yapabilen icin. Ben de yapmaliyim. Ve ustumden su yeni doneme, yeni ev hayatina ve diger yeni seylere alisma surecini atmaliyim. Su andan itibaren daha da cok odaklaniyorum onumdeki hayatima!

Veee beklenen TOEFL kursu sonunda basliyor! 5 kisiyle alacagimiz bu kurs icin, baslangicta 1000TL olan kurs bedelini, zar zor 700'e indirebildik! Eh fiyat ilkine gore guzel bence. Yalniz, isin benim acimdan olan kismini dusununce, keske ucretsiz olsa kurs bana, demeden edemiyorum; cunku mecburi olarak yasadigim bu yeni evin kirasi, yeme icme masraflari vs. ustune yine okul zamanindayken gitmem gereken bu TOEFL kursu eklenince, babamla aramdaki baglar daha da gucleniyor; cunku babama hepsini odetmemeye calisiyorum. Zaten yeteri kadar masrafa giriyor adamcagiz. O yuzden kurs icin, bir kenarda sakladigim Erasmus hibesinden kalan parayi kursuma veriyorum. Geri kalanini da babama birakiyorum. Aylik harcamam nedense her sene daha da fazla hale geliyor gibi. Normal harcamalar yapiyorum. Sigara ve icki gibi ekstraya kacan aliskanliklarim da yok oysaki!

Hayatim bu haftasonu ile birlikte oldukca mesgul hale geciyor. Ders yukum bu donem cok fazla. Elimden geleni yapip; zamaninda mezun olmak istiyorum. Artik ileriye atilacak seyler yapmak zorundayim. Ve bunun dusuncesi bile beni korkutuyor bazen. Keske Amerika'da kalip; yine ayni seyleri yapip, ayni parayi kazanabiliyor olsaydim. Ne kalbim bos olsaydi ne de beynim...

D&R kartim gelmis Isparta subesine. Gidip onu almaliyim bir ara. Haftasonu gidebilirim mesela. Bir de film izlerim eger bulabilirsem guzel bir sey. Hos, aklimda Cehenem 3D var; ama Isparta'da olup olmadigindan emin degilim.

Su siralar yalnizligimdan pek yakinmiyorum. Bundan su anlasiliyor ki mesgul olunca kalbimi dusunecek zaman kalmiyor. Yine bir yerlerde biriktiriyorumdur bir seyleri ben... Bakalim ne zaman patlak verecek...

O kadar sey dusunuyorum, hissediyorum, yasiyorum... Ama yine de iyimserim, yine de kucuk seyleri kendime mutlu edecek hale getirebiliyorum. Bu halime cogu zaman sinir olsam da, mutluyum boyle oldugum icin.

1 Ekim 2010 Cuma

Bir cuma daha gecti...

Ah blog! Nasil desem, boyle her sey yolunda gibi. Ev duzenimi kurdum, mutluyum. Okul duzenimi kurdum gibi, mutluyum. Sosyal hayatim da olmasi gerektigi kadar hareketli. Her sey, soyle genelden bakinca, %85 oraninda duzenli ve bu durum beni mutlu ediyor. Biraz huzur dolu oluyorum bu sekilde.

Kotu dusunmek istemiyorum; ama bir suredir yasadigim bu mutluluk, sanki ilerde olacak koca bir felaketin hazirligiymis gibime geliyor. Bu durum da beni korkutuyor...

Su siralar boyle tekrar internete yapisma durumum oldu. Kitap okumadigimi farkettim, yazin okudugum gibi. Bunu okulun ilk haftalari, alisma sureci, evi duzenleme sureci vb. sorunlar yuzunden oldugunu dusunuyorum. Yarin, yani haftasonu, ile birlikte tam duzene oturacagini dusunuyorum her seyin. Bu konuda inancim mevcut, evet.

Nelerden bahsetsem diye dusunur oldum su anda bile.

The Big C isimli bir diziye baslamistim bir sure once ve takip ettigim kadariyla guzel gidiyor. Dizideki basrolde oynayan bayanin sahip oldugu kanser hastaligi ve son zamanlarini ailesiyle gecirmesi; bunlarin komik yanlarinin gosterilmesi dizide ele alinan olgulardir. Ve gayet de guzel, hos bir dizi olarak benim bilgisayarimdan izlenmektedir sahsim olarak. Bu diziye ek olarak yeni sezon acilisi yapan Supernatural, Dexter, Fringe dizilerini de takip ediyorum. Tabi bir de Haven var! Bugun de yeni bir dizi ekledim, pek takip edecegimi sanmiyorum; ama oylesine bir deneyeyim dedim. Ismi ise Unnatural History.

Kitaplarim beni bekliyorlar okunmak icin. Birazdan guzel bir program yapmayi dusunuyorum, gunluk yasantim, beslenmem ve okul yasantim icin.

Bazi seylerden vazgecer oldum su siralar; gozumu korkutan maddiyata bagli seyler, bazi durumlardan vazgecmeme yeteri kadar engel oluyor. Her sefer vardir bir hayir diyorum, tabi nereye kadar diyebilirim, bilmiyorum... Yine de huzurlu olmaya calisiyorum, sinirlerimi bozmamaya calisiyorum, kendi icimde, her ne kadar kaldigim yerde yalniz olamasam da, yalniz yasamaya calisiyorum. Boyle sanirim biraz daha huzurlu oluyorum. Demistim zaten, kuru kalabalik beni uzmekten baska bir sey yapmiyor.

Gelecekle ilgili planlar kuramiyorum blog. Yuksek lisans desem, bir ayri dert; yurt disina bir sekilde cikmaya calisayim desem bir ayri dert. Istek, inanc oldugu surece basarilir diye bir rivayet var. Ne yazik ki ucuncu etken olarak da para giriyor ise...

Genel olarak sakin olmakta fayda var. Sessizlik felan. Bunlar guzel seyler olabiliyor su siralar...

Su programimi yapsam iyi olur. Ekim ayina da girdik seninle blog. Hani diyorum, bu sefer seni silmedim bak, ikinci yilimizi dolduruyoruz uc ay sonra. Tesekkur ederim, hala bana inandigin icin. Sen de olmasan.

28 Eylül 2010 Salı

Denge

Hayat bazen cok acimasiz olabiliyor. Ya da acimasiz gormek istedigim zaman hayati oyle goruyorum ben. Belki hep acimasiz, belki de hep guzel; ama ben bir sorun olusturmak isteyince hayata atiyorum sucu. Ya da her sey dengeli...

Dengeli olmak guzel bir sey. Her konuda boyle esit olarak dagilmak, kendi icinizdeki duygusal teraziye esit yukler koymak ve daha bir cok sey aslinda guzel oluyor siz dengeli olunca. Hani ne fazla ne de az. Her sey insanin hayatinda esit olmali. Cogu konuda eksik yanlarimiz olabiliyor; ama eksik yanlara yogunlasiyoruz. Sahip oldugumuz seylere, belki, degerini verebiliyor olsak bile yine de eksik yanlar hep goze carpiyor. Aslinda iyi bir durum bu; cunku eksik yanlarimizi gorerek kendimizi tamamlama cabasina giriyoruz. Tabii her sey buraya kadar. Eger daha da ilerisine giderse durum, sanirim, bu hayatin acimasiz oldugu hissiyatina burunduruyor bizi...

Su blogumun kurulus temasi bile aslinda ici su dolu bardaga bakis acisi ile alakali. Mutlu oldugum zamanlar dolu tarafina bakiyor buluyorum kendimi, diger zamanlar ise bos taraf yaratiyorum adeta bardakta.

Son alti gunum, cok farkli gecti. Kendi bardagimin dolu tarafina degil de, baskalarinin bardaklarini inceledim. Kucuk ablaminkine baktim bir sure, gecen cumartesi dunya evine girdi o da. Daha sonra universiteyi okumakta oldugum sehirdeki, kuzenimin bardagina baktim, o da pazar gunu dunya evine girdi. O anda ikisi de mutluydular. Hani isteyince demek ki baskalarinin bardaklarindaki bos taraflari da gorebiliyormus insan. Hatta onlara da uzulebiliyormus.

Istanbul'da gidip; ertesi gun geri donmek, Isparta-Istanbul arasi icin cok olabiliyormus. Oldu da; ama olsun tabii, ablamin nikahi idi sonucta. Her ne kadar Kartal Belediyesi'nin nikah salonundaki o salak fotografcilarina sinir olsam da epeyce, guzel bir nikah oldu ablaminki. Hayirli olur insallah.

Universitemdeki son senemin ilk haftasi nasil gecti bilmiyorum; ama ikinci haftasi daha hizli ve tuhaf geciyor, orasi kesin. Odama tam olarak yerlesmis, evimdeki duzenimi de bugunki market alisverisimle saglamis oluyorum. Onceki senelerdeki masraflarima, bu seneki masraflarimi gordukce, 'masraf/harcama' gibi seyler olarak degerlendirmemeye karar verdim. Demek ki yasim gectikce, alisveris boyutum da degisiyor. Tabii biz yine de idareliyiz. Savurgan olanlara ne demeli acaba...

~ Bazen gelip gidiyor bana. Yani bir seyler surekli sorun halinde benimle yasiyor hep; ama bazen varliklarini o kadar belli ediyorlar ki, dusunmemem gereken seyleri dusunuyorum, yapmaman gereken seyleri yapiyorum. Kendi halimde, kendi dunyami zindan ediyorum yine kendime.

~ Huzur guzel bir sey. Soyle kendimi gecindirecek kadar param olsa, kazansam; suralardan uzaklarda, yalniz olacagim bir yerde olsam, bir gun canimi da verirdim kendi kendime, ne ki zaten yalniz geldik oyle gidecegiz...

~ Proje ve Proje 2 calismalarina yarindan itibaren tam gaz devam ediyorum.

~ Kendimle gurur duyuyorum. Bu kadar dusunceyi, sorunu, oyle ya da boyle tasiyabiliyor oldugum icin...

21 Eylül 2010 Salı

Nerelerdesin beni yalniz birakan "sen"

Cumartesi aksami Isparta'ya geldim. Yeni evimle ilgili korkularimin gectigini gordum, bir kisminin en azindan. Simdilik evle ilgili durum fena degil gibi.

Bugun okula gittim. Ders saatleriyle ilgili sorunum var ve bu benim moralimi bozuyor; cunku bir donemimin uzamasina neden olabilecek ciddiyette.

1-2 gundur moralim bozuk. Sebebini hem biliyorum hem de bilmiyorum. Nasil oluyor, hic sormayin. Takilmamaya calisiyorum pek. Eskisi gibi sinirlenmiyorum bir cok seye. Hissetmiyorum artik cogu seyi yaparken, hicbir seyde... Hani nasil derler, vucudum ve duygularim bir makine gibi adeta ve ben o makinenin fiziksel anlamda omrunu uzatacak seyleri yapmaya calisiyorum. Mesela birini sevmemeye calisiyorum, umutlanmamaya calisiyorum; diger yandan saglikli olmaya calisiyorum. Baska bir deyisle, ruhuma hic dokunmuyorum.

Hayat ne garip, sozunu cok kullanir oldum su siralar. Bazen diyorum; ne zorun var Arif, neden insanlara yuk oluyorsun ki, neden kendine yuk oluyorsun ki? Yapman gereken tek sey bu cektigin aciya kolay ve acisiz bir sekilde son vermek, o kadar... Ailen uzulur arkandan; ama bundan sonra yuk olmamis olursun onlara en azindan.

Ah sakin bana sagliksiz dusundugumu soylemeyin. Sizin hayatiniz iyi olabilir; hatta eminim "sizin de kendinizce dertleriniz vardir ve bu hayatta onlarla savasiyorsunuzdur".. Bu sozleri dusunmeden, bu sayfadan ayrilin bence; cunku benim yasadiklarimi kimse bilmiyor, hissettiklerimi ya da daha acik sekliyle bu dusuncelere bulasmama neden olan seyleri. Sormasin da kimse.

Kimseyi ilgilendirmiyor benim icimdekiler. Ve beni yalniz birakin. Kalabalik halinizi de alip gidin.

Bir ara kuzenimden esyalarimi almam lazim, sonra bilet almam lazim, Istanbul'a gecmem lazim. Yapmam gereken seyler var.

En buyuk dilegim, hicbir sey dusunmeden yasayabilecegim bir yere gitmek. Hani kimse karismasin. Sadece uzak dursun butun insanliga ait seyler.

~~~~~~~~~~~`****~~~~~~~~~~~

Simdi paylasacagim sarki, benim hayatimda ilk kez bir Ingilizce sarki dinleyip, sozlerini cikarmami saglamis bulunuyor. Belki yanlislarim vardir. Kontrol edemedim; cunku internette bulamadim sozlerini. Buyrun sarki ve sozleri: Alex Cornish - Don't Hold Me Back

 
 By the way if there is one thing you can do, hear me now
hear me now, now...

I have learned that this song falls down on you, hear me now
hear me now, now...

cause we're breaking it down, we got time to kill

So don't talk me through it
I understand it
When everything is done
Don't hold me back

I'm always waiting
But you don't know it
When everything is done
Don't hold me back
Don't hold me back
Don't hold me back

By the way if there is one thing left to try, hear me now
hear me now, now...

You have learned that I can see there in your eyes, hear me now
hear me now, now...

cause we're breaking it down, we got time to kill

So don't talk me through it
I understand it
When everything is done
Don't hold me back

I'm always waiting
But you don't know it
When everything is done
Don't hold me back
Don't hold me back
Don't hold me back

16 Eylül 2010 Perşembe

Yolculuk; ama cok uzaga degil ki...

 
2 gun once dondum Istanbul'dan Ankara'ya. Simdi ise Isparta'ya dogru yol alma zamani geldi. 2-3 gune universiteme, yeni bir egitim-ogretim donemine, yeni bir hayata, tempolu bir yolculuga dogru yol alacagim. Yok, bu sefer abartmiyorum, gidis-gelislerimi. Sadece neler olabilecegine soyle tepeden bakmak icindir tum sozlerim.

Donerken cok sey hissetmedim bu sefer. Hissedecek bir duygum kalmadi sanirim, ya da onceki proje diye adlandirdigim iyilestirme cabalarim sonuc vermis olacak ki, bu sefer duygularima hakim bir sekilde dondum oradan. Onceleri Istanbul'dan donerken, buyuk bir yikim ve moral bozuklugu gibi bir etki olurdu ustumde. Isyanlarim kendi icinde bogusur; olmayacak dualara ettigim aminlerimin olumsuz sonuclariyla yuzlesirdim. Bunlara herhangi biri etki etmiyor tabiiki; gayet kendi kendime hayallere girip; cikmaz sonuclara ulasmamdan kaynaklaniyor.

Su siralar ders kayitlari, esyalarimla valizimi hazirlamam, evde bulunmamin son demlerini vb. turden duygularla gunluk hareketlerimi yapiyorum Ankara'nin bir ucunda. Hani sigara iciyor olsam soyle bir cumle yazardim: Sigarami da yaktim, ayaklarimi da uzatmisim, hafif esen sonbahar ruzgarina dogru vermisim yuzumu, aptal bir siritisla, hayata guluyorum... Bu havadayim aslinda biraz da. Su anda beni tek telaslandiran, ders kayitlari ve butun sene boyunca kalacak yerime verecegim duzen... Baska onemli bir derdim yok. Allah vermesin de. Amin.

Proje 2'ye devam ediyorum 1-2 gundur. Kisin nasil bir diyet ve saglik duzenine girmem gerekir diye arastirma yapiyorum ve simdiden ona uymaya basladim. Malum, kis mevsimi kilo almaya musait ve ben bir yandan vermeye calisacak sekilde hareket etmek istiyorum. Basari duzeyim nasil olur bilemiyorum; ama bu sefer cok kararli oldugumu biliyorum. 1-2 tane PDF dosyasi hazirladim netten buldugum kis mevsimine gore saglikli beslenme konulu yazilardan. Onlarin ciktilarini alip yanimda bulundurmayi dusunuyorum. En onemli maddesi sunlar: Kahvalti sart. Susamasaniz bile su icin. Duzenli uyku ve 8 saati gecmemeli. Bunlar simdilik sorunlu gibi dursa da, zamanla duzene sokacagima inaniyorum.

Isparta'ya dondugumde, ilk olarak kalacagim daireyi temizlemek, esyalarimi duzenlemek, buzdolabini 1 haftalik olarak doldurmak, bir iki arkadasimla gorusmek ve yeni universite donemime baslangic yapmak gibi hedefler belirledim kendime. Belki bir ara canim cok sklrsa ve kimseyi de bulamazsam arkadas olacak, cikar soyle bir nargile icerim. Tek takilmayi seviyorum ben; cunku kuru kalabaliktan hic hoslanmiyorum. Benim bildigim ve samimi oldugum insanlarla oldugum zaman da cok eglendigimi bilirim. 1 haftalik alisma surecinden sonra, ablamin nikahi icin bir Istanbul, daha sonra tekrar bir Isparta yapacagim. Yani 1.5 haftam cok hareketli gececek gibi gozukuyor. Yine de tek derdim su evime yerlesmek, guzelce. Daha sonra kuzenimden esyalarimi almak ve daha da bir yerlesmek. Her sey guzel olmali. Mukemmel olmasa da olur.

4-5 gunde blog yazar oldum, hayirdir acaba? Daha sık yazar idim ben. Sanirim mesguliyetimin dozaji degisti; ama guzeldir boyle devam...

12 Eylül 2010 Pazar

Bu yenir ki.

Bu yazimda su siralar yedigim haltlardan bahsetmek istiyorum:
  • Bayram tatilinde 4 kere bogaz koprusunden gectim diyebilirim. Avrupa yakasinda bir cok yeri gordum, bir cok akrabayi gordum, bir cok alisveris merkezlerini gordum. Dolmabahce'de bogaza karsi cayimi da ictim. Ailecek, ablam, enistem, yegenim ve ben, eglendik. Anadolu yakasindaki alisveris merkezlerine de gittik tabiki. Ben 1 gidisimde yeni bir roman aldim. Baska bir gidisimde de, bugunku gidisimde, baska yeni bir roman ve bir adet de messenger (postaci) canta aldim. Cerrah isimli kitaba yeniden basladim; ama sarmadi diyeyim, anlasilsin. Yani devamini getiremedim; cunku projelerle ilgili duzenim bozulmus durumda, bir de zorla gerilim kitabi okumanin bir anlami yok. Aldigim kitaplar, ask konulu kitaplar haliyle. Canta aldim, 1 yil aradan sonra bir de. Nasil bulabildim bilmiyorum; ama basardim. Yani yaygin markalarin guzel cantalari olur dedim; ama dukkanlarda neredeyse messenger canta modeli "hic" yok. Ayakkabi Dunyasi'nda, reklam da yaparim, bir canta -U.S Polo'nun-reklamlar eey ey- gordum. Kararsiz kaldim bir sure; ama sonradan fena olmadigina karar verdim ve aldim. Hayirli olsun bana. Aldigim kitabin isimlerini sirayla okurken blogumun kosesine eklemeyi dusunuyorum onceki gibi.
  • 12 Eylul. Dusuncemle ilgili bir tek kelime etmedim, ne internet ortaminda ne de normal hayatimda. Bugun Facebook'da bir ileti paylastim, kendi yazdigim ki yine dusuncemi belirtmeden, yoruma dayali bir seydi. Oy veremedigimi de soyledim; cunku Pazar gununu Istanbul'da geciriyorum, Ankara'da degil. O iletiye, hicbir iletime yorum yazmayan biri bile yorum yazdi. Cok yorum alan bir sey olmadi; ama ilgincti yani dusunceler. Bir kismi desteklenebilir bir kismi desteklenemez dusunceler idi. Ki hala dusuncemi paylasmayi uygun gormuyorum; cunku insanlarin hicbir seyine saygi gosterilmeyen bir ulkede yasamaktan, hosgorusuz davranislardan dolayi korkmak yuzunden, sessiz kaliyorum, kalacagim da. Ne yazik ki de oy veremiyorum. Hos, cekimserlige yakindi benim dusuncem yine de. Tek dilegim, Turkiye icin en guzeli, en iyisi, en harikasi olur. Partisine oy verenlerin yuzunu kizartir umarim gelecekteki guzel gelismeler. Surekli Turkiye'yi kotuluyor bastaki bazi kisiler ve toplumdaki buyuk solcu kesim; ama bana kalirsa bizim ulkemizin de bir bildigi var elbet bu hayat savasinda. Gizliden gizliye gelisiyoruz. Oyle hissediyorum ve inaniyorum da. Eger Amerika ile isbirligi yapip, kendi irademizi saglayacaksan, ben destekliyorum, yapalim, yukselelim. Bozulacak kultur oldugunun korkusundaki insanlar, ölmüş gitmislerin arkadasindan yas tutmasin, ulkesine sahip ciksin, bir sekilde. Ben boyle dusunuyorum. Siyasetle baglantim yoktur zaten. Hic de olmadi. Olmasin da...
  • Alisveris merkezlerinde gezerken anladim ki aslinda dukkanlarda benim begendigim bir sey bulamamak degilmis mesele. Sorun benim kilolarimdan rahatsiz olup; hicbir seyi kendime yakistiramamamdaymis. O yuzden yarindan itibaren, moralimi bozan bu meseleye kesin cozum getiriyorum.
  • Projemi dikkate alsam iyi olur.
  • Saclarimi kestirmek istiyorum, cok igrenc hissediyorum Istanbul'da uzun sacliyken. OF! Nemden saclarim bir tuhaf oluyor. Yetmezmis gibi, kivrim kivrim oluyolar yikadiktan sonra. Dalgali ve seyrek saclarim var. Guzel gibi aslinda; ama kisa sac daha iyi ben de sanirim.
  • Yarin kendime gelsem gercekten iyi olacak. Yoksa boyle yurumez bu sekilde hayatim. Zaten yakinda okul mevzusu da basliyor. Hadi hayirlisi...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Kalabalik Sehir, Istanbul ve Ben

 
4 gundur Istanbul'dayim. Son 1 ayimdan farkli olarak, daha fazla kalabaliga karistim, kardeslerimi ve akrabalarimi gordum. Yegenimi gordum. Istanbul'da yasayan insanlari gordum. Denizi gordum uzaktan. Insanlara dayali bir cok seyi gordum ozetle. Degisiklik oldu, iyi geldi, mutluyum. Yarin bayram ve Avrupa yakasina gecip anne tarafima ait akrabalari ziyarete gidecekmisiz. Daha da degisiklik olacak yani. Bu da guzel olacak.

Insan eger sıkılmak istiyorsa, Ankara'nin merkezinde de olsa, Istanbul'da da olsa, Isparta'da kendi hayatiyla bogusuyor da olsa sıkılabiliyor. Diger bir degisle, sıkılıyorum. Bu hani yapacak bir sey olmadigi icin meydana gelen bir sıkkınlik degil. Diger turlusu. Artik farkli bir boyuta gectim, boyle hicbir seyden zevk almama durumunu coktan geride biraktim. Bir seylerden zevk almak icin ugrasiyorum su siralar; ama basarisizligim ve elime yuzume bulastirisim beni daha da kopartiyor hayattan. Bazi seylerin eksikligini kapatmaya calisisim; beni huzurlu bir duruma sokuyor olsa da; aslinda bir yandan da icten ice daha cok uzuyor. Ne kadar basarili oldugum tartisilir o konuda.

Hani artik bir sey de beklemiyorum bir yerden/birinden. Kendimden beklemeye basladim bazi seyleri. Yine de sogutuyor her sey beni kendisinden. Suraya bunlari yazmak beni biraz da olsa rahatlatiyor; cunku daha genel bakabiliyorum gecen gunlerime, biraz daha rahat dusunmemi sagliyor bu durum. Yoksa deli miyim geleyim buraya her yedigim halti yazayim? Degilim.

Dusunuyorum da beni bu duruma iten nedenlerin basinda geliyor, kalabalik  insanlarin arasina karisiyor olmam, baskalarinin mutlulugunu gorup kendi yalnizligima uzulmem ve gordugum bir kac yuzde hep hayal ettiklerimi goruyor olmam... Ve moralimin bozuldugu ya da ona benzer bir durum oldugunda hep bu hali aliyorum ben. Eski yazilarima da soyle bir baktim ve hep ayni benzer satirlari yazmisim buraya, ayni nedenlerden oturu. Cozum belli. Zamaninda o cozumu de uyguladim. Insanlardan mumkun oldugunca uzak kalmaya calistim, asosyal olmaya calistim. O yuzden kopuk yasadim bir sure cevremden. Tam o anda basariya ulasmisken, Amerika'ya gidip, birini sevmek gibi bir sey yaptim ve sok ustune sok olarak geri dondum. Boyle kaynar bir suyu, dondurucu bir gucle etkilemis gibi bir durumdaydim ve su anda duzelmeye calissam da ya da basarmis olsam da meydana gelen hasarin etkisini goruyorum attigim her adimda. O yuzden verdigim savasi kimse anlamiyor. Ve ben bu sekilde devam ediyorum hayata. Yaribucuk, eksik, karamsar, guvensiz...

Son gunlerde projelerimle de ilgilenemedim, kitap bile okuyamadim hic. Degisik ortam ve hizli yasamdan etkilendigimi bahane ediyorum. Bugun Ramazan ayi da bitiyor ve projelerime, ozellikle yemekle ilgili olana, daha fazla yuklenebilirim. Bu tip yamalarla kapatmaya calisiyorum yaralarimi. Aslinda direkt kalpten islem yapsam kesin cozum olur ki yamaya bile gerek kalmaz; ama iste...

Ilk firsatta kendime yeni romanlar almaliyim. Bayramdan sonra son hazirliklarimi yapip universiteme donuyorum. Kucuk ablamin nikahi icin masraf yapan ailemi bu duruma fazla sokmak istemesem de yeni ve egitimim icin bir kac masrafa adim atiyorum.

Bazen cidden neden yasadigimi dusunmuyor degilim. Neden, ne icin, kim icin?..

Iyi bayramlar herkese, sana da blog...

4 Eylül 2010 Cumartesi

Farkli olsaydi biraz?

Proje 2 ile ilgili ne uyguladigimi not dusmek istiyorum bloguma. Yalniz, diyebilecegim tek sey, uyku ile ilgili seyleri denemis; ama basaramamis olusumdur. Ne yazik ki. Aslinda hemen bir cozum beklemem yanlis gibi. Bu arada Proje 1 ile ilgili de bazi seyleri devam ettiremedim, Proje 2'ye yuklenince. Ah karisti kafam!

Aklimdayken, After Life isimli bir film izledim. Guzeldi, begendim. Daha cok Justin Long'un performansini begendim. Kesinlik duygusal alanda cok iyi rolu var. Kitabimi okuyamadim. Yeni muzikler kesfediyorum arada.


Bir de kucuk ablam ve Eylul sonunda nikahlanacagi yeni enistem geldiler. Yarin onlarla Istanbul'a geciyorum sanirim. 1 hafta orada kalirim gibi duruyor. Bayramdan sonra da geri donerim diye planliyorum. Sonraki haftasonu zaten Isparta yollarindayim. Ondan sonraki haftasonu tekrar Istanbul; cunku kucuk ablamin nikahi var.


Goruldugu uzere su siralar mesgul gibi gozuken, kendi icinde sakin, yiginla programi olan; ama lanet kicini kipirtadasi gelmeyen biriyim. Icimde bir yerlerden bahsedemiyorum bile. Nasilsa unutan da unutulan da ben oluyorum her sefer. 


Blog! Seni de sikmak istemiyorum. Ikimizden biri biraz dengeli, mutlu, huzurlu ve normal kalmali.


dipnot: Here Bjork vardi bir zamanlarin Izlanda icin Eurovision'a katilani. Onun albumunu buldum az once. Hareketli Ingilizce sarkilarla dolu ici disi. Bende Eurovision'da soyledigi sarki da vardi aslinda. Ve silmistim o sarkiyi zamaninda bilgisayarimdan bir nedenden oturu. Yine de bu sanatcinin ben de ayri bir yeri var. O yere sahip olmasini saglayanlarin kalmasini isterdim yanimda sanirim. Neyse Arif. Uzulme cok.

2 Eylül 2010 Perşembe

Proje 2

Oh yea! Yeni bir proje ve bu projenin en az %80'ini uygulamaya hevesli, versiyon atlamis bir Arif. Ilk projemin amacina cok guzel bir sekilde ulastigini belirtmek istiyorum. Ozellikle internet konusundaki basarima kendim bile cok fazla bir sekilde sasirmis bulunmaktayim. Su anda Facebook hesabim acik, MSN icin de arada bir girip ciktigimi soylersem, sanirim eskiye nazaran bu iki seyi ne kadar ciddiye aldigimi dusunursek, su anki kullanim surelerime bakilirsa, gayet basari sagladigimi soyleyebilirim. Gunluk internet kullanimindan bahsetmiyorum bile. Gayet ihtiyac dogrultusunda kullaniliyor.

Kitap okumak mi? Ya o tamam olum. Diyorum; cunku eski Arif, kalin olsa da, ders kitaplari disinda cok nadir kitap okur idi. 1 ayda 1 kitap bitirmeyi birakin, 2 ayda bile bitirmez idi. Su anda sanirim, son 1-2 aya bakilirsa, ayda 3-4 en fazla 5 kitap bitirdigi gorulmektedir. Okul baslayinca bu sayi azalabilir diye dusunuyorum; ama cok hos bir fikrim geldi! O da her hafta 1 kitap bitirmeye calisip; kendime yeni bir roman almak icin vucudumu kitapcilara goturmek istedigimdir.

Ingilizce calismak. Himm hala deniyorum; diger konulardaki gibi asiri bir basari gosteremedim; cunku ben normalde de Ingilizce ile icli disli bulunmaktayim. Haliyle Asiri bir degisim gecirmedim; ama istedigim calisma duzeyine de ulastigimi dusunmuyorum. O yuzden hala devam ediyorum o konuda calismaya. Zaten okula donunce arkadaslarimla baslamayi dusundugum bir TOEFL calisma kursu bulunmakta. Bakalim.

Sevgi konusunda kendimi zorladigimi goruyorum; ama, saka bir yana, ben sanirim sevemiyorum kimseyi artik; cunku kimse mutlu etme cabasina girmiyor benim icin. Sadece onlarla ilgileneyim ve onlari mutlu edeyim dusuncesindeler. Yani yanlis anlasilmasin, demek istedigim, karsimdaki insanlarin cidden benimle ilgilendigini hissedemiyorum, bu ask anlamindaki sevmek konusundaki, sevmek oluyor. Yoksa benimle ilgilenen, guzel arkadaslarim var benim. Mutluyum o konuda da.

Makine muhendisligi 4 senede biter mi konusu icin ozel bir sey yapmadim; ama kafamda surekli universitedeki 1. yilimdaki halim var, ve dondugumde o halimle doneme baslamaya hazirliyorum kendimi. Sanirim o halim yeteri kadar bu konudaki basarima yeter.

Ilk projemin degerlendirmesi bu sekilde. Ve goruyorum ki %80'lik bir basari saglamisim, en az. Simdi ise Proje 2'den bahsetmek istiyorum. *Isiklar! Muzik! Sahneyi girelim...*

Iste Proje 2'de yapilacaklar:
  • Uyku duzeni geri getirilecek! Tam 1 senedir, abartmiyorum, uyku duzenim bozuk, yetersiz ve duzenli yasantima uzak. Bu konuda calismayi dusunuyorum onumuzdeki 1 ay boyunca.
  • Kilolar veriliyor hemmen! Amerika'dan dondugumde tam 78 kilo idim. Boyumun oyle uzadigini dusunmuyorum. Yani 1 yilda 22 yasina gelmis bir gencin 5cm birden uzamaz heralde. Ve su andaki fazla kilolarim asiri gozume carpiyor ve mezuniyet resmimde zayif bir Arif olarak poz vermeyi hedefledim su andan itibaren kendime!
  • Ingilizce konusu devam ediyor, etmeli! Onceki projemden yetersiz olarak dusundugum bu mevzuyu bu projede de ele almaya devam ediyorum...
~~~~~~~~~~~~~~*~~~~~~~~~~~~~

Dun gecen 11:30'da yatagima gittim, uyumaya calistim. Tam 3'e kadar sanki vucudumun yarisi uyudu yarisi uyanik kaldi gibi hissettim. Sonra sahur icin bir seyler hazirladim evdekilere ve kendime. Sahurdan sonra geri yattim. Sanirim 7'ye dogru uyudum gibi oldu. 10'da kalktim, geri yattim, 1'de kalktim geri yattim. 3:30'da tamamiyle dinc bir sekilde kalktim. Hos, uyusuk gibi hissetmiyor degildim. Ve artik yeter dedim. Ve cozum olarak da yarin gece saat 11'e kadar uyanik kalmaya karar verdim. Gunlerdir sahur ve kitap okumak icin uyanik kaldigimdan epeyce bozulmus sistemim...

Kilo vermeyi istiyorum. Baska biri icin degil. Kendim icin. Biraz iri yapili olabilirim, o yuzden kilomu gostermiyorum pek; ama gozume batan vucut hatlarim olmakta o yuzden artik dur demenin zamani geldi, sagligim icin. Bu konuda kendime patatesi, ekmegi ve pirinci yasaklama karari aldim. Ya da asiri azaltmaya gidiyorum. Daha sulu meyve ve sebzeler yemeye karar verdim.

Hayirli olsun diyorum. Haydi bakalim.

Egitim SART!

Aslinda yeni calismalarina baslayacak oldugum projeyi sunmak icin oturmustum bilgisayarcigimin basina; ama su siralar aklimda olan, bir de daha onceden bahsetmek icin, malzemelerini toplayip da anlatmasi kismet olmayan bir konuyu bloguma not dusmek istiyorum bu guzel serin mi serin Eylul ayinda.

Ohom an itibariyla yine last.fm vasitasiyla, bu sekilde kesfediyorum hep, iki guzel sanatci kesfetmis bulunmaktayim. Yazimi yazarken onlari da dinliyorum bir yandan. Bunlardan biri Ilse Delange digeri ise Cheryl Cole... Cheryl'in sarkilarini duyulmustur aslinda. Ben gec kesfettigimi bir-iki ornek sarki dinledikten sonra farkettim. Su anda son albumlerine ulasmis ve buyuk bir zevkle dinliyorum.

Efendim, konumuza gelmek gerekirse, gecen gunlerde Isparta'dan Ankara'ya gelmek uzereyken otobusumuz Afyon terminalinde durmus ve mola vermistir. Haliyle ben de kisisel -acil olabiliyorlar- ihtiyaclarimi gidermek icin; o kadar gidip gelmeme ragmen, ilk kez Afyon terminalinin lavabosunu kullanmak istedim. Bu aciklamamdan sonra bir daha gidersem kesin gulerek cikarim lavabodan. Henuz meseleyi tam olarak anlatmadan deginmek istedigim bir sey var: Benim vatandasim, dogaldir, saftir, temiztir. Belki cogunluk olarak biraz geri kalmis olabiliriz. Yine de ben her seyin egitimden kaynaklandigini dusunuyorum ve yine de boyle bir sorunun ya da ogretilmeye calisilan seyin soyle bir manzarayla gosterilmesini istemezdim: Buyrun olay WC'den bizzat cektigim resim: Ozellikle klozetin kullanimi ile ilgili uyariya dikkat. Suc kimin peki? Turk milletinin? Aftas firmasinin? Bunu bloguna yayinlayan kisi olan, benim? *Resme tiklarsaniz daha genis gorebilirsiniz*


Diger bir yandan, su siralar cok mat, kabugundan cikmayi bekleyen bir kus, hem de Brezilya kahvesi gibi hissediyorum. Dikkat latte demedim! Neden boyleyim bilmiyorum. Uzun bir suredir yazilarimin hicbirinde "yoruldum, her seyden nefret ediyorum, biktim yasamaktan, I hate my life *uhuhu*" gibi kelimeler kullanmadim; ama su 2-3 gundur, cok farkli her sey. Hani yaptigim surekli uyumak, yemek, icmek, kitap okumak, muzik dinlemek, blog yazmak... Aslinda mutluyum halimden; ama sanki boyle her sey tamam; koca bir sey eksik gibi geliyor. Ya da yine ayni hatalari yapmak icin yer hazirliyorum ben. En iyisi susayim da su projeme geceyim.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Kitap Yorumu: Mary Balogh - Asla Unutulmaz

Ask romanlarina ne kadar ilgilisiniz bilemem; ama ben gibi Alacakaranlik serisini bir cirpida okuyup; ustune bu guzel ask romanini okursaniz, siz de ask romanlari konusunda epeyce ilgili olabilirsiniz. Bu tabi baska konulara da bagli oluyor. Sevgiliniz yoksa, ben gibi, daha da etkilenebiliyorsunuz kitaptan...

Cok hos ve herkesin hayal edebilecegi, gerceklesmesi muhtemel bir ask hikayesiydi, Asla Unutulmaz. Hani derler ya keske icimdeki mukemmel yanı gorebilecek biri ciksa karsima. Benim duygularimi anlasa, ben de onunkileri anlasam. Ve bir butun olsak her seye ragmen. Her anlamda bir butun olsak. Sadece gozlerimiz degil ve kalbimiz degil; bedenimiz de karsindakini istese. Oyle sevsek... Mutlu olsak. Ayni bu sekildeydi bu guzel ask romaninin oykusu de. Elinizden dusuremeyeceginiz bir kitap. Oyleki 1 gunde bitirmeye hedeflenmeden de bitirebilirsiniz kitabi. Hos, ben gunlere yayarak okumayi tercih ediyorum.

Kitabinin konusunun gectigi zamanlar da o zamanin asklari icin uygun olmus. Daha cok Ingiltere'nin kraliyet sistemine dayanan bir yonetim seklindeyken, varlikli insanlarin arasinda gecen bir oyku olmus. Hayattan kucuk seyleri yakalayabilecek insanlari ele almis Mary Balogh...

Kitabin cikis tarihinden bahsetmek gerekirse, 2006 yilinda yazilmis kitap oldugunu; ancak Turkiye'ye cevirileriyle birlikte 2009 yilinda ugradigini soyleyebiliriz. Kitap daha sonra, yine ayni yazar tarafindan, kitapta adi gecen bazi kahramanlarin yasadiklari asklari da anlatacak sekilde, "Simply" serisi altinda, uzatilmistir. Ne yazik ki diger serinin kitaplari henuz Turkce'ye cevrilmemis olacak ki ben ulasamadim. Hos, diger serinin kitaplari, Asla Unutulmaz'daki ana karakterlere bagli kalmadigi icin bana fazla cekici gelmiyor; ama Mary Balogh'un ask romanlari konusundaki basarisiyla o kitaplar da gayet surukleyici olarak okunabilirdi... Bu bilgilere yazarin sitesindeki kitap yorumlarini cevirerek ulasmis bulunmaktayim. Ulkemizde Simply serisiyle ilgilenen yok gibi duruyor.

Asla Unutulmaz'i rafa kaldirip; onceleri satin aldigim; ama okumayi bitiremedigim Cerrah isimli kitaba tekrar basliyorum.

31 Ağustos 2010 Salı

Ben kalpsiz degilim ki

Bugun biraz duygusalim. Bilmiyorum sanirim 2-3 gundur okudugum ask romanindan etkilendim cok fazla bir sekilde. Eskiden oldugu gibi sevgiye dair bulusmalari hayal etmekle mesgul beynim. Hatta gecen seneki seylere kadar ulasmis oldu hayal ettigim kisiler...

Icimden bir sey boyle, sabahtan aksama kadar bilgisayar basinda dur, birilerini ara, vaktini internette curut vb. kotu diye tanimladigim direktifler verse de, "seytandir o seytan" deyip; kitabima gomuluyorum ya da butun gun bitmek bilmeyen uykularima devam ediyorum...

Bugun farkli bir dozajda hissettim duygularimin boslugunu. Ya da kalbimin mi diyeyim?.. Bazi seylere cok uzak kaldim diye mi acaba? Hani boyle bir surekli ugrasin icinde olmadigim icin ya da cok sessiz, sakin ve huzurlu kaldigim icin mi? Bugun patlak vermesi mi gerekiyordu?.. Ben hic vermesin diye ugrasiyorum burada.

Dun gece bilgisayarimdaki yabanci sarkilari, albumlerine gore duzenledim. Her birine bir programla otomatik olarak Itunes uzerinden album kapagi ve her bir sarkiya ise sarki sozlerini yukledim. Sonra da hepsini muzikteki tek mutluluk kaynagim olan Ipod Touch'ima attim. Simdi dinlerken sarki sozlerini de gorebiliyorum. Turkce sarkilara sira gelmisti ki icimden bir ses cogunu dinlemedigimi, bir kismini dinledigimde daha da karamsar oldugumu soyledi. Ve de, icindeki sese guvenen genc erkek olarak, tum Turkce sarkilari sildim. Evet, hem de hic acimadim. Zuhal Olcay'dan Sertab Erener'e kadar tum Turkce seslendiren sanatcilarin sarkilarini sildim. Artik telif hakki gibi bir seyden de sorumlu tutulamam hem... SUCSUZUM!

Ilk projemin degerlendirmesini yapamadim halen; cunku bilgisayarimi duzenlemekle mesgulum. Cok tembel hissediyorum bu konuda kendimi. Sanirim 1-2 gun icinde toplanirim. Umarim. Ask romani bitene kadar boyle mi kalirim dersin blog? Umarim kalmam.

En guzeli ya da huzur vereni ne biliyor musun blog? Herkes ve her sey gittikten sonra, senle ben kaliyoruz geriye. Sadece ikimiz. Benim ellerim oldugu surece, Google seni destekledigi surece, mutluyuz biz.

Benimle kal...

29 Ağustos 2010 Pazar

Vampir serisi okudun, bitti.

Sanirim son kitapti diye bu sefer yavasca okudum, Alacakaranlik serisinin 4. kitabini. Artik hayatimda Alacakaranlik, vampirler, kurt adamlar, yari vampirler, Jacob, Edward, Bella ve diger karakterler yok. Ciktilar, gibi...

Ben 3. filmi hala izleyememis olmanin verdigi uzuntuyle, 4. filmi heyecanla bekliyorum. 5. kitabi da bekliyorum; ama yaniliyor da olabilirim. Sonucta 4. kitap 2008 yilinda yazilmis. Stephenie belki hamiledir. Harry Potter'i takip ettigim zamanlarda, 3. ya da 4. kitaptan sonra 'yeter bu sacmalik' deyip kopmama ragmen, yazarinin bir ara hamile olmasini bilmeye kadar takiplerdeydim... Ozetle, 4. kitap bekledigim tum heyecani, duyguyu vs. tum Alacakaranlik ile ilgili beklentilerimi karsilamis oldu. Gecmis olsun diyor, vatana millete hayirli olsun diyorum! *Alkiiis*

Sirada Mary Balogh'un Asla Unutulmaz diye bir ask romani var. Taze kapagi acilmamis bir kitap. Yarindan itibaren beni bekliyor. Hayatimda hic 1 ay icinde bu kadar fazla kitap delisi olmamistim. Seviyorum kendimi. Saka bir yana kitaplarin bana bu 1-2 ay icinde sagladigi huzuru, hicbir sey saglamadi. Bir cok seyden beni uzak tutmasiyla birlikte, kitaplara ve okumaya olan sevgimi de artirdi...

1-2 gune ilk projemin degerlendirmesini yapip; yeni bir projeye gecmeyi dusunuyorum. Bu projem daha cok ilk projem gibi ruhsal sagligimdan ziyade, bedensel sagligima dayanacak. Planlarim o yonde.

dipnot: Ramazan ile birlikte uyku duzenim altust olmus durumda. Sanirim 2 haftadir her gece sahura kadar kitap okudum. Uykusuz kaldim. Vampir oldum adeta. Kan istiyorum.

27 Ağustos 2010 Cuma

Vazgecmemeliyim.

Bence cagimizin, hatta cagimin en buyuk sorunu bu anlasilamama sorunu.

Yine boyle geri adimlarima doner oldum. Aci cekiyorum resmen. 1-2 ay harika gecti her sey; ama boyle sanki nefesimi tutuyorum gibi oldu. Biraktim nefesimi.

Bugun boyle her seyim isteksiz bir sekilde hareket ediyor. Cuma gunu oysaki. Yapmam gereken her seyi yaptim. Manevi, ruhsal vs. her turlusu. Fiziksel olarak da, gectigimiz 1-2 ay boyunca, yaptigim her seyi normal bir sekilde yaptim. Sorun ne? Sorun ne Arif?


Nedir bu arada gelip; orumcek gibi beynini kemiren anlayamadigin uzuntun? Derdin ne?

Neye sinirlenmek istiyorsun? Kufur mu etmek istiyorsun? Seni boyle nedensizce ya da anlayamadigin sekilde uzen sey ne? Ne olur insan kaynakli olmasin. Bu sefer olmasin. Olmasin; cunku etrafindaki bir cok seyi dagittin, yok ettin, yalnizsin, huzurlusun. Neden peki?..
 ~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~
Keske anlatsam kendimi. Sana, digerlerine, tum dunyaya... Hos, anlatsam ne degisir? Benimle birlikte mi uzulur herkes? Ya da mutlu mu olur dunya daha cok?..

Aslinda ne kadar dusunursem dusuneyim, bir sure istedigim seyleri elde edemeyecegim. Neden ama? Neden belli bir zaman gecmesi gerekiyor? Neden simdi degil ya da neden daha onceki elde ettiklerimi kaybettim bir sekilde?

Tek istedigim daha az duygusal olmak, daha ortalama seviyede duygusal olmak. Daha cok gercekci yaklasmak tum hayata. Bu benim canimi yakiyor iste. Nedeni bilemedigim sekilde canimi yakiyor, aci cekiyorum adeta. Kelimelerim resmen bana batiyor. Nefes alislarim ya da diger tum hayatsal seyler.

Moralim bozuldugu zaman saatler sursun istemiyorum. Ya da sarkilari en dramatik ya da duygusal olanlari dinleyecek sekilde secmek istemiyorum. Aklima en kotu seyleri getirmek istemiyorum moralim bozuk oldugu zaman.Moralim bozulmasin demiyorum ben. Sadece hani daha insancil sekilde gecirmek istiyorum o zamanimi. Fazla uzulmeden, fazla takilmadan, fazla umursamadan.

Resmen icim parcalaniyor boyle anlarimda. Normalde bos bos bakarken bile resmen bir anlam yukluyorum kendime, bakislarima... Istemiyorum iste bunu.

Daha da aci vereni, bunu paylasabilecegim, yanibasimda kimsenin olmayisi. Yalniz olusum. Herhangi bir siradan kimse olamaz tabiki bu bahsettigim. Olma ihtimalinin zaten dusuk olmasi benim bir cok seyden kolay bir sekilde vazgecmemi sagliyor. O yuzden diyorum ya; ya yalniz kalayim ya da en olmasi gerektigi sekilde olsun her sey. Ikincisi olmayinca zaten diger butun yollar birinciye cikiyor. Dayanamiyorum cunku.

Yine bir cuma gunu. Degil ki digerleri gibi...