29 Haziran 2010 Salı

Bendeki Facebook cilginligi.

Yaptigim mantiksal arastirmalarim sonucu, Turkiye'de her 3 evden, 1'inde, Facebook hesabi olan en az 1 kisi mevcut. Bu gayet mantikli bir arastirma oldu benim icin. Isterseniz, Isvicreli bilim adamlarina da sorun... Arif hakli, derler. Ahanda buraya yaziyorum!

Kudurmus gibi Facebook kullaniyoruz. Cogu kullanici, ayakustu gordugu herkesi arkadas listesine ekliyor, bir kismi flash oyunlari yuzunden arkadas oluyor tanimadiklariyla, bir kisminin 3-5 arkadasi var ki bu tip kisilerin hic ilgisi olmadigi halde bir profili vardir mutlaka, bir kismi ise ciddiye aliyor -ben gibi-..

Siliyorum. Bana bir anlam ifade etmeyen, ufak da olsa bir tebessumunu gostermeyen ya da gosteremeyen, ya da ne bileyim, uzun bir suredir bana karsi ilgisiz oldugunu hissettigim bircok kisiyi siliyorum Facebook arkadas listemden. Yapiyorum bunu evet. Ve arkadas listemi mumkun oldugunca olmasi gereken kisilerle dolduruyorum. Blog sayfama biraktiysam Facebook linkimi, bu demektir ki siz sayfami ziyaret etmissiniz, benimle ya da bana ait bir seyle ilgilenmissiniz, demektir. Eklerim listeme genelde bu sekilde gelen davetleri. Bir sure sonra dikkat ederim; ama ne kadar ilgilendiginizle. Ha baktim, belli bir yerde kaliyor bu arkadaslik durumu, silerim. Hic de acimam, vallahi de acimam, billahi de acimam. AMA! Sildikten sonra, sildigim kisi gelir de hesabini sorarsa, guzelce durumu aciklarim. Mantigina uyar ise o kisinin, acikgoruslulugu de elverirse, yine arkadas olabilirim, arti toleranslariyla ustelik...

Ben ciddiye aliyorum arkadas! Her bir halti ciddiye aliyorum. Ve cok mutluyum ben bu durumdan. Cevremdeki insanlar da mutlu. Mutsuz olanlar sadece, gercekleri yuzlerine vurduklarimdir! Onlar da zaten hatalarini kabul etmeyenlerdir ya da ilgisizliklerini... Twitter icin ayni sey gecerli DEGIL. Facebook icin, hicbir kuralimi bozmuyorum; cunku orasi bana ait, bu blogun oldugu gibi... Ben resimlerimi paylasiyorum, kisisel bilgilerimi paylasiyorum, telefon numarama kadar. Ki arkadas listemin yarisi en az, yurt disinda tanistigim insanlardir. Bu sekilde mutluyum ben.

Verdigim degeri bulamayinca, cikartirim hayatimdan. Yaparim bunu evet; cunku ben bu kadar dikkatliysem, o kisiler de beni taniyorsa, bana benim onlara davrandigim sekilde davranmalilar. Budur "deger verme" kavrami. Oyle arada bir, bir yerlerde "cevrimici/online" olup da cikip gitmekle olmuyor. Ha bu arada bu prensiplerimde sadece son 5 yilda tanistigim insanlar icin gecerlidir. Daha oncesi ve ailem/akrabalarim icin degil. Haksizsam buyrun gelin haksizsin deyin: arifcihat @ live . com

28 Haziran 2010 Pazartesi

Yaz okulu!

Yaz okulu! Kulaga asiri derecede eglenceli geliyor! Aslinda moralimi bozar boyle durumlar; ama nedense icimde boyle degisik bir duygu var. Bu yaz'im evde oturarak gecmeyecek ya da zamanimi bos sekilde gecirmeyecegim bir dagin basinda. Mutluyum; cunku sanki 1 yildir tatil yapiyormusum gibi hissediyordum. Isparta'ya geldim, ve gecici evimdeki odama yerlestim. Gayet guzel her sey. Mutluyum ben. Allah bozmasin...

Google'dan domain satin aldim. Arada blog sayfama girmeye calisip da, hata alarak donenler oluyorsa, onlara ne yazik ki bu durumun tamamiyle domain sirketinden kaynaklandigini soyleyebilirim. Google'a mail atmayi dusundum; ama o da "zaten sizin hukumetiniz her seyimizi engelledi" der de utanirim diye korkuyorum. O yuzden kafam sakinlesince icabina bakmayi dusunuyorum.

Normalde takip ettigim bloglara uzun bir suredir ziyarette bulunamadim; cunku Litvanya'dan donuyor olmam, ablamin nisani, Isparta'ya donuyor olmam vs. nedenlerle buraya bile kisaca yazip cikiyorum. Kimseden haberim yok. Kendimden haberim var! Bu yuzden mutluyum. Genelde kendimden bile habersiz yasiyorum...

24 Haziran 2010 Perşembe

Gun Batimi

Tam su anda hissettiklerimi yazmak istiyorum. Ilerisini degil, geride kalanlari da degil. Su ani yaziyorum. Onumde cilekli bir gazoz var. Bilgisayarimdan Enrique Iglesias'in Ingilizce sarkilari caliyor. Boyle bilgisayarimin sistemini tekrar yukledim. Her sey yeni. Dus almak istiyorum su anda. Boyle daha da temiz olmak istiyorum. Icimde kipirtilar var boyle. Asik felan olmadim. Farkli bir kipirti var. Emekli olmus da, ekvatordaki adalarda tatil yapan biri gibi hissediyorum kendimi. Her seyi yapmis, kafasi yerinde, yapacak isleri olmayan, huzurlu, sakin, gulumseyen... boyle positif bir haldeyim su anda. Icim rahat en azindan su anda. "Hayat, ne guzelsin sen!" modundayim tam su anda!
Boyle zor tutuyorum kendimi birazda diger konulari dusunmemek icin. Yapmam gereken seyleri vs. dusunmemek icin zor tutuyorum kendimi. Neyse, uzakta kalsin su 4-5 dakikamdan!

Ispanyol havamdayim su anda. Biraz boyle cingene, eglenceyi seven, tutkulu... Biliyorum kaybedecegim bu ruh halimi, belki 5 dk sonra belki de 1 saat sonra. Tutmayi cok isterdim. Cok rahatim su anda! Istesem olur degil mi hep boyle? Belki... Bilmiyorum. Denemeye deger ama!

Kendime not: Cilekli gazozun bitmek uzere Arif. Iyi ki varsin Arif. Seni seviyorum kendim! <3

21 Haziran 2010 Pazartesi

Yor(ul)dum....

Bazen yoruyor beni bazi seyler. Ve hepsi ustuste geliyor. Bir anda. Ben mi abartiyorum? Eger abartiyorsam, biri beni durdurabilir mi artik? Lutfen...

Ailem yoruyor bazen. Baskalari icin yasiyormusum gibi hissediyorum, ozellikle annemin yanindayken. Ablamin nisanina giderken bugun, kulagimdaki kupeyi cikarmamin sebebini anlamaya calisiyorum. Anneannem icin cikarildi o kupe. Ki kendisi profesor niteliginde bir bayandir, anneannem, dikkatlidir felan... Ama ne gerek vardi ki ufacik bir kupe. Ve bugun nisanda epeyce bir kosusturdum. Gitmeden once tartistim, sonra isleri ben yaptim, sonra geldim tartistim... Hicbir sey yapmamis gibi muamele goruyorum bazen. Hatta bazen bana 30 yasindayim gibi davraniyor evdekiler; bazen de 18... Yoruldum bu durumdan ben. Cok hem de...

Insanlar zaten hep yoruyordu beni. Sacma sapan insanlarin, garip istekleri... Hatta dogru duzgun birinin yuzune baktiginizda gordugunuz samimiyetin aslinda hic olmadigini farkettiginizde, acaba ben kime guvenmeliyim, kime yaslamaliyim basimi, diyor insan... Boyle insanlardan yoruldum. Hic tanimiyor olsam da, sadece bir resim gorsem de, boyle insanlarin varligi bile beni yoruyor hayata karsi.

Insanlara fazla deger veriyorum sanirim. Mesela deger verdigim bir insanin, benim blog yazdigimi bildigi halde, bir gun olsun su sayfayi acip, bu cocuk ne yaziyor, dememesi, benim o kisiye karsi verdigim degeri boyle sifirliyor gibi oluyor. Ustelik bu kisilerden bazilari, hayatimin sanki her karesini biliyormus gibiler. Degismedigimi dusunuyorlar direkt, 2 yillik konusmalara bakip. E bi oku bakalim bu cocuk 1 yil icinde neler yasadi, neleri degistirdi... Ben bu tip ince seylere dikkat ediyorum, belki takiliyorum bu tip seylere... Ama bu benim, burasi bana ait ve ben bana deger veren birine de bu sekilde yaklasiyorum. "Herkes bir degil, herkes sen gibi dusunmek zorunda degil." Pardon da bu salak cumlenin arkasina siginmak istemiyorum ben artik cidden. Ben gibi dusunen adamlar konussun karsimda o zaman. Mukemmeli ariyormusum ben. Hadi be ordan. Ben gibisini ariyorum, ben mukemmelim o zaman. Hadi buyur burdan yak!

Inanin hic umrumda degil artik. Elbette bir gun ben, kendim gibi bir cevreye sahip olacagim ve o zaman, istedigim seyleri elde edecegim, sosyal anlamda. Sadece su anda fazla ilerden dusunuyorum her seyi, ya da fazla ilerden bakiyorum. Umrumda degil ozetle...

Pasaport harc bedelleri dusmus sanirsam ki. Oyle haberler dolaniyor ortalikta. Sevinemiyorum nedense... Bir daha ne zaman cikarim yurt disina kim bilir... Su muhendislik diplomami alayim da bir elime hayirlisiyla. Gerisi de pek umrumda degil. Bu aksam boyle umrum kendiyle sevisiyor. Hicbir seyle alakasi yok umrumun...

Ozetle yoruldum ben bu aksam. Bogazima kadar geldi artik her sey. Patlamak uzereyim. Izlanda'nin volkanik daglari gibiyim adeta. Patlarsam ortaligi karistiririm.Yarin Ankara'ya doner bu blogcu. Biraz da Ankara havasi koklayalim. Sonra Isparta yollari beni bekler. Dersler beni bekler. Yeni masraflar beni bekler. Bir of cekip; ileri bolgede bulanan daglara karsi yikim etkisi olusturmak istiyorum.

20 Haziran 2010 Pazar

Ve Turkiye'deyim!

Bilmiyorum sebebini. Yani ozlem diyeyim, belki Litvanya'dan ayrildigimi yeni farkettim, kim bilir ya da baska nedenleri var, hic bilmiyorum... Ama oyle ilgincti ki birden aglamaya baslamam; ucagin icinde, tam Istanbul'a indigimiz anda... Yanimdakilerden gozyaslarimi saklamaya calisiyordum bir yandan ustelik... Neden agladim acaba? Cok ozlemistim her seyi Litvanya'da ben. Son zamanlara dogru boyle hocalardan notlarimi almak icin kosusturuyordum etrafta, bir yandan da boyle icimde "cingene gibi gezdim koca bir yil" gibi bir his vardi. Arkada bir sey birakmadim bu sefer. Alacagimi aldim; dondum ulkeme. Yuregim nerelerde kim bilir, aklim ben de olmus neye yarar...

Cumartesi sinav oldugundan olacak, Cuma gunu, beni almaya gelen; ama trafikte 3 saat kalmis, ailemi bekledim 1 saat havalimaninin dis hatlarinda. Nasil bir bekleyisti, hatirlamak istemiyorum. Garip bakislarimla sanirim bir cok insani urkuttum. Onlar garipti aslinda. Kultur soku, dedim gectim. Oysaki onlari ozlemistim ben biraz da...

Cumartesi gunum ailemle hasret gidermekle gecti. Tabi biraz da alisverisle. Yarin kucuk ablamin nisani var ve ben ona kendimi hazirlarken diger bir yandan da Istanbul'un sicak-nemli havasiyla sevisiyorum adeta. Litvanya'nin ozleyecegim iki seyi var bu yuzden: Serin havasi ve lezzetli patatesleri...


Icimde bir ufak da mutluluk var ki tadindan yenmez: Bir kez daha, yurt disi tecrubesi edindim. Ve bu seferki egitim hayatima etkili oldu. Mutluyum bu yuzden.

Simdi onume bakiyorum, gecmisimi sadece onemsiyorum ve sahipleniyorum. Ilerisi icin engel olusturmasina izin vermiyorum artik. 2 gune Ankara'ya, sonra da Isparta'ya gecmek zorundayim. Ah! Yaz okulu! Bundan sonraki hayatim icin planlar yapmaya coktan basladim bile. Hadi bakalim diyoruz toplucana!

13 Haziran 2010 Pazar

Sadece sessiz kaliyorum

Ellerimi uzatiyorum klavyeye dogru, sonra geri ceker gibi oluyorum. Dusunuyorum, ne yazmaliyim diye. Garip bir his var icimde; hem boyle yazacak cok seyim var, hem de bom bos hissediyorum kendimi. Ama yazmak istemedigim seyler var, boyle icimdeki tum nefreti kusmak istemiyorum buraya, bu sayfayi kirletmek istemiyorum. Bana ait ve sevgiyle, ilgiyle baktigim bir seye bu sekilde zarar vermek istemiyorum; diger bir yandan da farkindayim ki bu sayfa beni mutlu etmek icin duruyor, biliyor ki tum nefretimi kelimelere doksem rahatlarim bu sayfada. Nazimi cekmeye dunden hazir oysaki... Ben neyi bekliyorum? Nedir bu kadar hazirligin olmasina ragmen beni, boyle bir seyi yapmaktan uzak tutan? Bilmiyorum.

Bazi seylerin erkenden beynime gelmesinden rahatsizlik duyuyorum bazen. Cogu zaman mutlu olsam da bu halimden, bazen o kadar fazla baski yapiyor ki her sey kalbime, nefes almami engelliyor adeta bu durum. Dusunmemeye calisiyorum uzun bir zamandir. Basariyorum da cogu zaman; ama nereye kadar yapabilirim bunu? Nereye kadar devam edebilirim, kendimi ve cevremdeki bazi seyleri yoksaymayi?.. Bu da ayri bir dusunmeye iten konu beni zaten.

Cok farkli Arif ve Arif'ler var icimde. Yani, bazen bakmissiniz, asiri mutlu, gulen bir Arif var etrafta dolanan, bazen guzel isler basaran Arif var, boyle imrenilesi seyler yapan, bazen Karadeniz'de koca bir ordusu batmis bir Arif var, bir kosede sessizce duran... Belki bu sekilde ifade edince normal gibi geliyor olabilir. Sonucta herkesin her anlamda, hayatta inisli-cikisli zamanlari olabilir; ama genelde bunlara neden olan faktorler bellidir ve dis ortamdan gelen seyler olur genelde. Bendekiler tamamiyle kendi kendime alip-verdigim kararlarin, davranislarin; elde ettigim ya da kaybettigim hislerin sonucu olarak meydana geliyor. Bu beni yoran kismi zaten hayatin. Beni kimse uzemiyor, ya da mutlu edemiyor aslinda. Ben kendi kendime bu hallere giriyorum. Ve istedigim zaman mutlu olabiliyorum. Neden peki uzuldugum durumlar? Uzulmeyi mi ozluyorum acaba ben? Surekli ust noktalarda olmak bazen bana fazla mi geliyor. Cok narsist oldu yine. Neyse...

Tum yasadigim hallere ek olarak, gecenler bir arkadasim bana sunu demisti: Arif, sen insanlardan mukemmel olmasini bekliyorsun hep. Ben soyle bir sessiz kaldim sanirim 20 saniye kadar. Icimde bunu tersleyecek yiginla sey olmasina ragmen,  hicbir sey diyemedim; cunku hakliydi sanirim, tamamen olmasa bile hakliydi o arkadasim. Bazen insanlarin bir konuyu anlamadigi zaman 40 kere tekrar ettigimde, boyle icimde ufak bir sinir olusuyor ve buna engel olmadigimi farkettim ben, o arkadasim boyle deyince... Simdi daha iyiyim bu konuda. Daha sabirliyim en azindan insanlara karsi. Yine de kafamda yeni tartismalara neden oldu bu sozler...

Turkiye'ye donuyorum. Artik zamani gelmisti ve ben valizimi hazirlayip, mubarek bir cuma gununde, kismetse, Turkiye topraklarina ayak basiyorum. Amerika'dan donerkenki ruh halim yok. Hatta buyuk bir sevincle gidiyorum bu sefer. Icimde patlamaya hazir bir bomba var adeta ve sonucunun iyi olacagini dusunuyorum. O yuzden de bir an once kendime gelip; gercek beni insanlara gostermek istiyorum. Bu yaz donemi icin, okuluma bagli olarak olusturdum guzel planlar var. Onlari gerceklestirmek istiyorum. Ve yeni amaclar edinmeye basladim gelecegime dair. Bir de en kisa zamanda basarili bir CV nasil olusturulur, gibisinden konulara yonelmeyi dusunuyorum. Erasmus hayatimla birlikte, yazacagim 2 guzel sey var CV'im icin. Hos, ne ise yarayacaksa CV...

Bazi dunyalardan da soyle 1-2 yil boyunca uzaklasmayi istiyorum. Kendi hallerinde kalsinlar. Benim once kendi hayatimi kurtarmam lazim. Gorunen o ki, her koyun kuzu kendi bacagindan asiliyor...

8 Haziran 2010 Salı

"Remember Me" Filmi ve Ben

Uzun zamandir film izlemiyordum. Hatta uzun zamandir drama turunde bir film izlemiyordum; cunku biliyorum kendimi. Artik eskisi gibi sadece filmi izleyip; anlik uzulmeler gecirip, daha sonra da normal hayatima hizli bir sekilde devam edemiyorum. Filmi izlerken, kendimi karakterlerden birinin yerine koyuyorum ve filme farkli bir sekilde baglaniyorum. En sonunda ise, mutlu sonla bitmeyen bir karaktere baglandiysam eger, kendimi aglar bir sekilde buluyorum. Yani, uzun bir zamandir drama turundeki, ozellikle ask konulu, filmlerden cok etkileniyorum. Oyle bir iliskim olsun mu istiyorum her sefer yoksa cok mu uzuluyorum filmde yasananlara, emin degilim. Tek farkinda oldugum sey, zamanin bir sekilde akip gectigi ve ben, beni disarda bekleyen kisiye dogru gitmektense, sanki kaciyormusum gibi hissediyorum. Ya da beni bekleyen kisilerin yanlis kisiler olmasini onemsemeyip; gereksiz kosusturmalara kapiliyorum....

Remember Me... Bu filme bir sarki ararken denk gelmistim. Aslinda elim gitmedi indirmeye; cunku biliyorum izleyince ne olacagini. Dayanamadim, izledim filmi...Filmi tavsiye etmek gibi bir seyde bulunmak istemiyorum; cunku begenemeyebilir herkes. Sonucta ben izledigim belli kalitedeki her ask filminden yuksek oranda etkileniyorum artik. Yine de filmden biraz olsun bahsetmek istiyorum.

Film, daha cok, 11 Eylul'de, Ikiz Kuleler icin yapilan saldiriya dikkat cekilmis sanirim, eger dramatik kismini geri plana atarsak. Ve bir sekilde tanisan 2 genc insanin aralarinda kurduklari bag ve onun uzerine gelisen diger olaylar konu alinmis filmde. Film muziklerini begendim. Ki piyanonun kullanilmasi bu tip filmlerde, yaratilmak istenen etkinin dozajini artiriyor. Bilmiyorum Youtube videolarini izleyebilir misiniz; ama film muziklerinden birini paylasmak istiyorum:

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Su siralar ne alemlerdeyim tam olarak bilmiyorum ben de. Amacim su cuma gunune kadar alnim ak cikayim. Daha sonra da Allah buyuktur diyorum; cunku bir yandan bu  Erasmus derslerini halletmem, bir yandan kendime gelme islemlerini tamamlamam, diger bir yandan da su yaz okulu mevzusunu halletmem gerekiyor. Gelince hepsi geliyor sanirim. Ya da ben cekiyorum bilmiyorum. Yine de icimi rahat tutmaya calisiyorum; cunku gecen gunlerde aldigim kararla birlikte bu konuya cok ozen gostermeye basladim. Kendimi sikmamaya calisiyorum hicbir konuda. Basarabildigim kadariyla iste...

Not: Bu filmler beni ufak tefek hayaller kurmaya itiyor, sanirim bu yuzden izlemekten kaciyorum hep. Ve ne yazikki insanlar sahip olduklarini cok kolay kaybedebiliyorlar, hicbir seyin kiymetini anlamadan ustelik...

7 Haziran 2010 Pazartesi

~ Seyir Defteri ~


Ne ola ki bu? Gezdigimiz sehirler... Seyir kelimesinin anlami ne? Bkz: eksisozluk. Ingilizce isimleri ile yazsam ne olur ki? -Bazi sehirlerin Turkce halleri cok garip oluyor.- Ne zamandir gezmekteyiz? 2009 yilindan itibaren. Ne zamana kadar? "Artiz bazara gelene kadar la..."

  1. United States of America:
  • Virginia States
           - Virginia Beach
           - Chesapeake 
           - Williamsburg
           - Norfolk
  • New Jersey
           - Jersey City
  • New York
          - New York City
  • Washington D.C
     2.  Lithuania
  • Vilnius
  • Kaunas
  • Trakai
     3. France
  • Paris
     4. Spain
  • Madrid
  • Barcelona
     5. Italy
  • Milan
  • Rome
  • Venice
  • Florance
  • Pisa
     6. Vatican
  • Vatican City
     7. Poland
  • Wroclaw
     8. Turkey
  • Istanbul
  • Ankara
  • Erzurum
  • Antalya
  • Izmir
  • Burdur
  • Isparta
  • Bolu
  • Eskisehir
  • Trabzon
  • Erzincan
  • Izmit
  • Konya

6 Haziran 2010 Pazar

Hobilerimiz!

Yapmaktan hoslandigimiz seyler, yapmayi sevdigimiz seyler, bayilirim yapmaya dedigimiz seyler... Neler?

> Muzik dinlemek cok hosuma gider mesela. Ustelik o anki ruh halima gore bir muzik dinlersem, kendimi tam anlamiyla her seyle butunlesmis gibi hissederim ki budur beni mutlu hissettiren tarafi.

> Blog yazmak, yapmaktan hoslandigim seyler arasinda 2. siraya yerlesmis durumda. Birilerinin okuyup okumamasi beni cok ilgilendirmiyor. Eskiden umursardim; ama blogumu gelistirmeye baslamamla birlikte, ozellikle su domain yeniliginden sonra, artik hic umursamiyorum. Cunku birileri icin yazmiyorum yazilarimi. Sadece yazmak bana mutluluk veriyor. Arti olarak geriye biraktigim, gunluk turunde bir seylerin olmasi da diger bir arti etkisi bu isin.

> Yazismak ve mesajlasmak da hosuma giden seyler arasinda. Eger yazismaktan hoslandigim biriyle yazisiyorsam ya da mesajlasiyorsam, bunu cok rahat bir sekilde saatlerce yapabilirim.

> Gunesin batisina dogru yurumek, bir de elimde icecegim olursa ki bu sudan beyaz(!) saraba kadar gidebilir, cok hosuma gider. Ozellikle o bahar ve yaz aylari arasindaki, bunaltmayan hafif sicak havaya denk gelirse; daha da guzel olur. Tek basima yapmayi istemedigim seylerden biri olsa da, yalnizken de mutlu olabiliyorum.

> Farkli sehirleri, mekanlari gormek ve farkli kulturleri tanimak cok hosuma gidiyor. Bunu eskiden farketmemistim; ama 1 yildir Turkiye'de ve yurt disindaki sehirlerde gezip gordugum yerlerden sonra, bunu yapmaktan buyuk bir mutluluk duydugumu farkettim. Elimde oldukca gezmeye ve yeni yerleri kesfetmeye calisiyorum.

> Film izlemek de yapmaktan hoslandigim seyler arasinda. Komedi, drama ve korku turlerindeki filmleri izlemekten buyuk keyif aliyorum. Ozellikle korku-gerilim turundeki filmleri buyuk bir zevkle izlerim. Inandiricilik payi yuksek olmali yalniz. Ek olarak, Beetle Juice'da bu 3 film turu de mevcuttur.

> Resim cekmeye de bayildigimi soylemeliyim artik. O kadar sehir ve ulke gezip; epeyce bir resim cekip, ustune bir binadan nasil guzel bir poz elde edilebilir gibi kendi icimde tartismalara da girebiliyorsam; sanirim artik resim cekmekten hoslandigimi soyleyebilirim. Tabiki once kendime guzel bir fotograf makinesi almaliyim. Nasil becerebilirim bilmiyorum; ama simdiden para biriktirsem iyi ederim. Turkiye'ye donunce bu isin ustune gitmeliyim. Guzel bir hobi olacak gibime geliyor.

Baska yapmaktan hoslandigim ufak tefek seyler de var; ama bende yer edinen ve hayatimin %10-20-30 gibi bir kismini olusturan hobilerim bunlar. Keske aralarinda kitap okumak da olsaydi dedim birden. Kitap okuyorum... calisiyorum... okumuyorum, peki, sustum. Buna da Turkiye'ye donunce bakmayi dusunuyorum.

Turkiye icin guzel planlarim var. Bu seferkiler, Amerika'dan donerken planladigim seyler gibi degiller. O yuzden meydana gelmesi icin herhangi bir ego tatminine ya da ona benzer bir seye gerek yok. Amerika ile afallamis ben, Avrupa ile normale daha yeni bir sekilde donmenin verdigi mutlulugu yasiyorum su anda. Turkiye'ye dondugumdeki ilk 1 ay, biraz skntili gibi gececek olsa da, her sey sonunda duzene girecek. Inaniyorum buna ben!

3 Haziran 2010 Perşembe

Arif geri donuyor!

15 gun kaldi donmeme Turkiye'ye. Litvanya benim icin tamamdir artik. Eskiye bakamayacak kadar ilerledim bu ulkede. Istediklerimi tam olarak elde edememis olsam da buradan, alabileceklerimin cogunu almama vesile oldu en azindan.

Sunu biliyorum ben, eger ki Turkiye'de olsaydim bu donem, eger ki Isparta'da en azindan bir donemim daha gecseydi o ruh haliyle, ilk donem biraktigim ders sayisi kadar dersten kalirdim galiba. Burada en azindan koca donem boyunca, yedim, ictim, gezdim, yeni insanlar tanidim, baska ulkeleri gordum; ustune Turkiye'de gecmesi zor olan derslerin bazilarini, sadece 1-2 derse girip, bir de sinav olarak gectim. Bu bakimdan bakinca, Erasmus yasami benim hayatima, fazladan artilarla girmis bulunmakta. Bu bakimdan mutluyum. (1)

Insan uzaktayken ne kadar deger verilir bir insan oldugunu anliyormus. Arkadaslarinin, ailenin sana ne kadar deger verdigini gosteriyormus bu tip durumlar insana. Ben Amerika'dayken de ailemin destegini cok iyi goruyordum. Ailem sonucta. Kuzenlerime kadar haberlesiyorum burada da. Ya arkadaslarim? Ya dostum dedigim insanlar? Herkes kendi hayatiyla mesgul, bir sey demem buna. Yalniz, hayatindaki rutin hizi artan, onlar degil ki, benim. Benim surekli mesgul olup; cogu seye zaman bulamayan kisi mantiken; ama ben arkadaslarimla Turkiye'deki kadar haberlesmeye calistim burada. Ozellikle de deger verdigim insanlara. %10'undan cevap alabildigimi soylebilirim ne yazik ki. Birileriyle buraya gelmeden yaptigim planlarin, tamamen unutulmus olmasi ayrica bir uzdu. Yine de mutluyum; cunku bana yine tecrube olarak kaldi bu tip seyler. Ve bazi arkadaslarimin yuzune direkt diyebildim bu mevzuyla ilgili seyleri. Cevap vermeye bile yuz bulamadilar. Sonuc olarak uzucu olsa da bu durum, mutluyum ben. (2)

Hayalini kurdugum sehre gittim. Paris'e. Ve bir gun tekrar gidecegim dedigim bir sehir artik orasi. Ki bunu ben Amerika'nin hicbir yeri icin bile demedim, o kadar hayran olmama ragmen. Ispanya'nin nasil bir ulke oldugunu gordum. Italya'yinin bircok sehrini gordum. Ve bunlar benim, buraya gelmeden once gormeyi hedefledigim yerlerdi. Bu gezilerimden sonra da diyebiliyorum ki dunyanin bircok ilginc noktasinda bulunmus biriyim artik. Bircok milletten insanla konustum. Ve bu benim normalde dikkate almadigim; ama onemli bir ozellik. Insan yapinca sanirim dogal geliyor; ya da soyle diyeyim, elde edene kadar her seyin buyusu var olur. O yuzden "interneysinil" oldugum icin cok mutluyum. Hayatimi her ne kadar hep yurt disinda gecirmek istesem de, eger sansim olmaz da cikamazsam, bu yasadiklarima bile bakip mutlu olabilirim. (3)

Amerika'da ve Avrupa'da gecen hayatimin sonunda, Ingilizce seviyemin, gunluk konusma bazinda, gayet guzel olmasi, anliyor ve anlasiliyor olmam, benim bu ulkelerden elde etmeyi istedigim ve elde ettigim en ozel, guzel, harika sey olmasi beni cok mutlu ediyor. Ozetle bu ulkelerden almam gereken tek sey bu idi. Ve elde ettim. (4)

Sevmenin ve sevilmenin nasil, ne derece ozel ve kimlerle olacagini ogrenmis olmam ise, bana daha farkli bir tecrube oldu bu ulkelerde gecen hayatim boyunca. Mutluyum; cunku karsima cikacak insan icin sakladigim ozel bir Arif var artik. Ve bu sefer hepsini bir anda vermek istemiyorum; ama buradayim ve bekliyorum. (5)

Hayatimin en ilginc yilini yasiyorum. En ust seviyede, her konuda yasadigim seyler. En kucuk seyinden en onemli seyine kadar, her konuda cok ilginc tecrubeler edindim. Mutluyum ozetle. Bu da olmasi gereken zaten. Nedense ben hep bardagin bos tarafindan baktim bu koca 1 yil boyunca. Kendime yazik etmisim meger. Uzuldugum zamanlara uzuluyorum su anda. Bundan sonra yok! Bu geceden sonra yok. Bu gece onemli hedefler ve kararlar aliyorum. Bu gece geri donuyorum artik, daha tecrubeli ve bilgili bir Arif olarak...

2 Haziran 2010 Çarşamba

Uzaklara dogru...

      Bugun donusum icin bir adet ucak bileti aldim, THY'den. Alirken dusundum boyle her saniyesinde. Dedim ki, Arif sen Amerika'dan da donerken benzer seyleri hissetseydin de sadece burada hayatini yasayip sonra geri donseydin ulkene, fazla umutlara ve hayallere girmeden, ne olurdu acaba?.. Simdiki ruh halim, boyle ulkesini, ailesini, insanlarini, yemeklerine kadar her seyini ozlemis bir sekilde. Belki yasam kaliteleri arasindaki fark beni bu ozlemlere itti. Belki ben Amerika'dayken kordum sadece, goremiyordum hicbir seyi, belki de artik kendimden kacmaktan yorulmusumdur. Bilmiyorum nedenini; ama cok ozledim her seyi bu sefer. Ve donmek istiyorum. Avrupa'dan da Amerika'dan da alabilecegim her seyi aldim. Ve artik asiriya kacmaya basladi her sey. O yuzden donmek istiyorum.

Donmek istiyorum; ama nereye? Biraksalar beni ailemle kalsam. Dokunmasa kimse, annemin babamin yaninda kalsam, oyle gecirsem hayatimi. Hicbir seye bulasmadan. Isparta'ya hele ki hic donmek istemiyorum. Koca bir zaman kaybi geliyor bana o sehir, o sehirde yasadiklarim ve oraya ait her sey. Iyi, guzel, kucuk sehir... Bana gore degil, benim orada oyle dostum vs. de yok "artik" Iyi arkadaslarim var sadece. Onlarda beni tutar mi bilmiyorum... Her seyi ozledim; ama orayi degil. Sanki beni hapishaneye koyuyorlar gibi hissediyorum oradayken. 1-2 yil daha zaman gecirmem gerekiyor orada. Bunu yapabilirim sanirim. En azindan kendi gelecegim icin. Her durumda yapmak zorundayim. Ozel okul gibi bir luksum olmadigi icin...

Donmek istiyorum, geride biraktigim guzel olan her seyin hatrina donmek istiyorum. Ne kadar zorlanacagimi da bilsem, donmek istiyorum. Soyle bir geriye dogru bakiyorum da, hayatima kimleri soktugum konusunda, pek kalabalik bir topluluk goremiyorum. Aslinda iyi bir yandan bu durum; ama diger yandan, adama sormazlar mi, sen hic sevmeyi-sevilmeyi ozlemedin mi diye?.. Simdi bu cumleyi kuran Arif, eskiden yalnizligi seven Arif degil mi? Hala seviyorum; obur turlu uzulmektense kendime olsun acim, eziyetim... yine de yalniz kalayim. Daha az "keske" diyeyim hayatimda. Boyle gecsin omrum ne olur ki?

Yoruldum her sefer ayni baslangiclari kurmaktan. Ayni kelimeleri, ayni cumleler icinde kullanmaktan biktim. Artik kimsenin ustune gitmeyeyi dusunuyorum. Nasil ki artik uzulmemeye calisiyorsam, gecen aldigim kararda oldugu gibi, bundan sonra da insanlari zorlamamayi dusunuyorum hicbir konuda.

Sozlerimi de Isin Karaca'nin seslendirdigi su sarkiyla tamamlayabilirim sanirim... ;)