13 Şubat 2012 Pazartesi

Umut Deposu'dan

Umut kelimesine neden vurgu yapıyorum, acaba diye düşünülebilir. Malum yarın 14 Şubat, yani hemen hemen herkesin de bildiği üzere, Sevgililer Günü. Bugün de Yılbaşı daha açık şekliyle Christmas gibi birilerinin dinsel düşüncelerinden dolayı icat edilmiş denebilir. Yaptığım, doğru ya da yanlış, kısa araştırma sonucunda bir klise din adamını anmak için seçilmiş, daha sonraları üzerine "sevgi, bolluk, bereket" gibi anlamlar yüklenmiştir 14 Şubat için. Tabii bizim güzel kültürümüzün güzel insanları da Christmas'ın noel babasını ve çam ağacını aldığı gibi, bugünün de "Sevgili" kısmını almıştır. Oysaki biraz objektif, daha genel, daha yukarıdan bakarsak, 14 Şubat, sevdiğiniz insanlara ilginizi gösterip, mutluluğunuzun daha da artması dileğine ve Aziz Valentin'i anma gününe sahip olmanızı bekler sizden. Tabii dediğim gibi biz direkt olarak sevgilisi olan çiftlerin kendi aralarındaki kutlama olarak almışız bünyelerimize. Değiştirmek ne mümkün. Bana kalırsa sevgili çiftler, eğer cidden özel bir gün kutlamak istiyorlarsa, tanışma yıldönümlerini kutlayabilirler. Daha anlamlı ve daha özel olur.


Blogumla geçirdiğim önceki senelere bakıp, özellikle Şubat ayının bu zamanlarında neler yaptığıma bakıp, biraz hüzünlensem de yine de mutluluğu ve umudu hala içimde yaşatabildiğimi gördüğüm için mutluyum. Özellikle 2009 yılının yine 13 Şubat'ında yazdığım şu yazıyı okuyunca, içimden şunları dedim: "o zamanlar da aynı Arif varmış baksana. Yine bekliyor, yine umutlu, yine kendi halinde, yine hayata karşı belli konularda korkuları var, yine hayattaki maddi ve manevi şeylere kafayı takmış durumda, yine kendiyle..." Şimdiki halimle o zamanı kıyaslamam mümkün değil her anlamda. Çünkü o zamanlar üniversite 2. sınıfta idim ve şimdi görmüş ve yaşamış olduğum bir çok şeyi yaşamamıştım o zamanlar. Gidip bir kafede oturmaya bile çekinen bir haldeydim. Şimdi ipimi koparmış haldeyim demiyorum; ama o zamankinden iyi anlamda daha çok gelişmiş olduğumu düşünüyorum. O yüzden içimde biraz şükür, biraz umut ve biraz sevgi var o zamana ilişkin.


Evet, ne diyorduuuuk, Sevgililer Günü! Ben 2009 senesini epey boş geçirdim. 2010 senesinde yas tutuyordum, 2011 senesinde yaptığım yolculuklara karışmış hatırladığım kadarıyla; ama 2012 senesi biraz farklı geçecek diyebilirim. Çünkü bu sefer 2009 senesindeki yalnızlığım, 2010'daki gibi yasa bulanmamış durumda ya da 2011 gibi yollarda geçmiyor. Tek bir fark var o da geçen günlerde elime ulaşan Sevgiler Günü kartım. Tabi hemen açıklık getireyim, bunu bana eski sevgilim ya da benimle ilgilenen biri göndermedi tabiki. Nerede öyle eski sevgililer? Nerede öyle ilgilenen insanlar? Karti bana Amerika deyince aklıma gelen ilk isimlerden bir arkadaşım gönderdi. Kendisi benimle Amerika'dayken çok ilgilenmişti. Beni gezdirdiği zamanlar, benim için yaptıkları aklımdan çıkmıyor. Bana her zaman bir abi, bir baba gibi olmuştu ben oradayken. Kendisi de yalnız bildiğim kadarıyla; ama beni sever, değer verir ki ben de ona karşı öyleyim. O yüzden bana kart göndermiş. O da şu oluyor:


Mutluyum o yüzden. Yalnız geçmedi, diyemiyorum; ama mutluyum çünkü bu tip şeyler beni ayakta tutan şeyler. Önemsiz birinin hayatımda zaten yeri yok. Olanların kendini belli etmesi sanırım gerçekten mutlu olmam gereken durum. O yüzden benim 14 Şubat'ım bu şekilde geçiyor, bu kartımla, annem ve babamla. Daha ne olsun?


Bundan sonraki 14 Şubat'lar için umutluyum, demiyorum. Çünkü 14 Şubat benim için ortalama bir günden daha fazla önemli değil. Ben dediğim gibi, tanışma ya da çıkmaya başlama yıldönümlerinin daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.


Bugünlerde nedense farklıyım. Ne zaman eve gelsem böyle oluyorum. Daha geniş, daha rahat düşünebiliyorum. Daha umut dolu olabiliyorum. Bazen daha karamsar oluyorum, daha çok sorunlar, problemler gözüme batıyor; ama yine de içim rahat oluyor evdeyken. 13 gündür bu ruh halindeyim. Önümde yapmam gereken yığınla şey var; ama bende onların stresi kısmen var, kısmen aklıma geliyorlar yapmam gerekenler. Yine de olumlu yanlarını düşünmeye çalışıyorum meşgul olduğum şeylerin.


Şu yazıma da denk geldim eskileri didiklerken. Şimdi o halimden daha da umut doluyum. Daha çok açığım gelecek her güzel şeye. Bütün güzellerin inancım doğrultusunda benim ve ailemin çevresinde olduğunu biliyorum. Yapabileceklerimi çok iyi biliyorum. Tek sorun adım atmak ve istikrarımı korumaya devam etmek. Şu son 4 yılda yaptıklarımı düşündükçe üstümde büyük bir yorgunluk var; ama tatlı bir yorgunluk. Bu şekilde de devam edeceğini düşünüyorum. Yeterki Allah o ışığı benim ve ailemin üzerinden bir an olsun bile ayırmasın. Bazı şeylerin gelişmesi zaman alıyor evet. Bunun çok iyi farkında olmama rağmen, yine de takılıyorum böyle ara ara. O yüzden şu önümdeki zaman dilimi için daha fazla ışığa ihtiyacım var. Ve ben hazırım gelecek tüm güzellikler için...


Gündemim bir çok kez değişiyor şu 13 gündür; ama baş gündemimde yalnızlık, babamın tayin meselesi ve benim gelecek kararlarım var. Bunları kenara itersek az biraz, görebileceğim daha güzel bir şey var. O da son 46 günüm kalmış olması. Yani şu anki kilomu korumama yardımcı olan günlerin yavaş yavaş bitmesi ve benim kilomu bundan sonra sabitleyecek oluşum. Dukan için bilmiyorum kaç kişi dua ediyor; ama ben çok minnettarım ve şükür doluyum ona karşı. Çünkü onun sayesinde istediğim kiloya inmek bir yana, 137 + 46 - toplamda 183 gün olacak, günlük bir evreyi tamamen kendi iradem ve istikrarım ve en önemli faktör inancımla geçtiğimi gördüm. Ve bu benim hayatımda çok anlamlı ve kendi yaşadığım bir örnek oluyor. Başkalarının zaferleri hep size adım attırmaya yarar; ama kendi zaferleriniz, diğer zaferlerinize de yol gösterir. O yüzden 23 yıllık kendimi şu anda daha da iradeli ve güçlü hissediyorum. Bu günden sonra da bu şekilde devam edeceğim.


dipnot: Sevdiğiniz insanları üzmeyin. Onlar olduğu sürece siz varsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder