12 Mart 2012 Pazartesi

Buyrun, Yalnızlık?

Hatırlıyor musun en son önemsendiğin, sevildiğin, o başka türden heyecanlandığın zamanı? Hatırlıyor musun en son ne zaman o "kelebekleri" hissettiğini? Ne zaman birini kendinden çok düşündüğünü ya da "o da beni düşünüyor mudur" diye heyecanlara kapıldığını?.. Sen neyi hatırlıyorsun peki bununla ilgili?


~~~~~~~~~~~~~~


Bahar mı geldi duygularına? Nedir bu içindeki çocuksu heyecan? Güneş daha mı erken doğuyor gamzelerine? Yoksa yine mi yangınlar var dünyaların derdini yaşayan, o küçük kalbinde?

~~~~~~~~~~~~~~

Kimse bilemez, anlayamaz ya da duyamaz hissettiklerimi. Ben ki dışımda bir güneş, içimde bir bulut... Ben ki yenik düşmüş çığlara gebe, bilinmez diyarlara yolcu. 

Yine bahar geliyor be Blog. Yine bir kışı daha geride bıraktık senin. Yine saçmalıkların yaşandığı bir yol kaldı geride. Ama yine de güzeldi. Cana gelmeyeceğine, duygulara gelsin, dedik seninle. Ve sustuk birlikte çoğu zaman. Ben konuşmaya çalıştıkça sen de konuştun, farkındasın değil mi?

Haklısın, ben kendimle daha huzurluyum. Ben, hala biri tarafından hakedilmemiş duygulara sahibim içimde. Bekliyoruz işte, yazılıyorsun. İnan çoğu kelimeyi hangi duyguyla yazdığımı ben bile bilmiyorum. O kadar fazla ki hissettiklerim, o kadar çok, yoğun ve anlamlı ki. Şu yaşımda fazlaca yaşadığımı düşünüyorum.

Her 4 ayda bir kendime bir söz veriyorum, yeni bir başlangıç yapıyorum çoğu şeyde, yeni bir ben oluşturmaya çalışıyorum. Ve yine o dört aydan birine denk geldim... Bu sefer ne kadar dayanabilirim bilmiyorum; ama bu sefer sanırım daha farklı olacak. Çünkü çok yorulmuş bir başlangıç var içimde. Çok farklı bir başlangıç var.

Yine saçma sapan şeylerin temizliğini yaptım. Bu sefer, hayatımı düzene sokana kadar uzak kalacağım, sözüne gerçek güvenimi vereceğime inanıyorum. Bu sefer izin vermiyorum hiçbir kalbe, düşünceye, duyguya. Hakedilmediği sürece sessizliğimle konuşmaya çalışıyorum herkesle. Gerçek bencilliği oynamaya çalışacağım bu sefer. Elimden geldiğince nefret edeceğim. Sevgi kelimesi sadece içimdeki huzuru sağlamak adına olacak. Ve hakettiğim zamandaki halime bakıp anlayacağım doğru yer/doğru zaman/doğru kişi olduğunu.

Şimdi o sessizliğe merhaba diyelim Blog, ne dersin?

7 Mart 2012 Çarşamba

Zaman Geçiyor!

Zaman kaybediyorum. Sadece zaman... İçine ne kadar süreklenirsem o kadar çok düşünmeye başlıyorum. Düşünmek yoruyor, zaman kaybettiriyor.

Bir süredir İstanbul'dayım. 4-5 gündür de gezmekteyim diyebilirim. Bu günler içinde buluşmam gereken yığınla kişiden sadece bir kısmıyla buluşabildim. Bugün hariç önceki 4 gün boyunca sabah çıkıp akşam eve girmem, otobüsle 2 saat yol gitmem, gördüğüm kişiler ve yaşadığım dolu dolu zamanlar, bana epey fazla duygu yoğunluğu yaşattı. O yüzden artık çıkasım gelmiyor. Ben gibi evcimen birinin bu kadar kısa süre içinde çok fazla "action" yaşamış oluşu fazlaca zorlamakta maddi-manevi beni... Daha buluşmayı düşündüğüm arkadaşlarım var; ama zaman-mekan-güç üçleminde gidip geldiğimden ötürü ve başka konulardaki yoğunluğumdan ötürü bilemiyorum ne kadar etkili olabilir hislerim bir adım öteye gitmeye...

22 gün gibi bir süre kaldı diyetimin hesapladığım süresinin bitmesine; ama bir süredir gayet normal ve "fazla" beslendiğimden ötürü korkulara giriyorum. Sanırım haftaya okuluma döner dönmez yapacaklarım arasındaki ilk sıralara yerleşecek spor işi.

Okul demişken, feci halde eski düzenimi özledim. Kendi bilgisayarımı özledim. Okul arkadaşlarımı özledim. Özledim tanımına uyacak çoğu şeyi özledim.

Özlemek demişken, bazı şeyleri gerçekten çok özledim; ama özlemekle beklemek, kaderle kısmet, bir de hayal etmekle yaşamak arasındaki ince çizgiye tav olmakla meşgulüm uzunca bir süredir. Boşver'leri kalbime mesken tutmuşum aslında. O kadar hassaslaştım ki son aylarda, beklentilerimin yüksekliği ya da hayallerimin çıtanın altına düşüşü, benim çok rahat hareket etmeme neden oluyor. Öyle ki geleni geri çevirmeyecek haldeyim; adeta tüm sevgimi verecek haldeyim. Ne kadar frenlesem de başaramayacağım gibi geliyor. İçimdeki iyi niyete güvenip karşıma çıkan iyi insanları aramaya başlıyor gözüm de.

Zaman çok kıymetli benim için. Geçmişim çok kıymetli aslında. Ve ben geleceğimi, geçmişimden iyi bir şekilde söz etmek için, daha değerli kılarak yaşamaya çalışıyorum. Daha anlamlı, daha masum, daha doğal...

1 Mart 2012 Perşembe

Kusarım bazen ben!

Ah, eski yazılarıma baktığım bir geceden yazıyorum şu anda bu yazımı. Eskiden sürekli program yapmaya çalışırdım şu anda yapmaya çalıştığım gibi. Bir türlü de başaramazdım. Çünkü ya evdeki hesaba uygun çarşı alışverişi yapmazdım ya da benzeri bir nedenden dolayı yarım kalırdı planlarım.

Şu yazımı okudum az önce. Çok iyi hatırlıyorum bir süre Proje adı altında bazı iyileştirme çalışmaları yapıyordum ruhsal ve beden disiplinim için. Şu anda iki anlamda da kendimi iyi noktalara getirdiğimi düşünmekteyim; ama görüyorum ki aldığım planlar hep uzun vadede sonuçlanıyor. O yüzden dikkat etmeye çalışacağım yeni bir konu olacak şu andan itibaren: Kısa vadede gerçekleşebilen hedefleri belirmek.

Hayat İstanbul taraflarında daha bir farklı geçiyor kesinlikle. Günler dolu ve daha hızlı geçiyor benim için. Buluşmayı bekleyen bir arkadaş listem, ailem ve ben varız. Hangilerine sıra getirebileceğim konusunda kararsız bir haldeyim; ama hepsiyle buluşup öyle okuluma dönmeyi istiyorum. Cuma günü başlıyorum galiba bu işleme. Bakalım İstiklal Caddesi bıraktığım gibi mi. Umarım beni tanır, zira 11 kg verdim.

Son 1 saattir şu şarkı aklımda ve playlistimde olsa da sevgilimin olmayışı beni derinden etkilemekte: