29 Mart 2013 Cuma

Derin Nefes Alıyoruz!

Ne kadar yalnızsam, o kadar güzelim be. O kadar iyiyim. O kadar kendimden eminim. O kadar bir şeyleri gizlemeden yaşıyorum... Ne demek istedim acaba bu cümlede? Açıklayayım.

Ben birine ısındığım zaman samiyetimi korumayı severim. Sıcaklığımı öyle kaybetmem hemen; ama kolay kaybetmem de diyemem. Hele ki verdiğim değeri göremezsem karşımdaki insanda... 2-3 gün önce de benzeri bir nedenden birkaç kişiyi çıkardım listelerimden. Bu, artık o kişilerle konuşmayacağım demek oluyor. Çıkarma nedenim sadece samimiyet kaybı değil elbette. Başka nedenleri de var. Fakat; şu anda çok rahatım, huzurluyum, Facebook ya da Twitter gibi bir yerde bana özel bir şeyi paylaşırken daha rahat hareket edebiliyorum. Daha öncesinde, kendimle ilgili bir şey paylaşırken 5 kere düşünüyordum. Çünkü nazarından korktuğum, samimiyetinden çok şüphe ettiğim insanlar vardı. Neden tutuyordum zaten hayatımda? diye bir soru da alabilirim mesela. Ben de bilmiyorum... Neden? Bana maddi manevi hiçbir faydası olmayan, aksine özel hayatımı paylaşırken rahatsızlık duyduğum kişileri neden hayatımda tutayım ki, dedim ve çıkardım.

Bunun dışında eski ikinci sevgilimin mailini almıştım geçenlerde. Neden mail attığı konusunda pek fikrim yok; ama eminim yine egolarını tatmin etmek için ne yaptığımı, nerede yaşadığımı sormuştur. Çünkü en sonki tartışmamda, insanlara nasıl baktığını, hele ki sevgilisi olacak kişileri nasıl değerlendirdiğini anlayınca, ona olan tüm sevgim nefrete dönüşmüştü. İnsan yurt dışında hayatını kurup, ekonomik durumunu iyi hale getirince böyle mi oluyor? Yani karşısındakilere, sanki onun parasını yiyecek, duygularını çalacak biri gibi mi bakıyor? Hele ki Almanya'daki Türklerin nasıl olduğu konusunda daha da kafamı karıştıran bu geçmiş tartışmayı tekrar hatırlamak zorunda kaldım o maillerden sonra. Zamanında ne kadar saf olduğumu tekrar gördüm. Hoş, konu duygular olunca hala daha safım sanırım. Umarım bir daha mailini almam. Çünkü benim Türkiye ile ilgili derdimi bilip, elinde fırsatı olmasına rağmen, 1 kere olsun yardım etmeye tenezzül etmeyen biri, benim hatırı sayılır listemde kalamaz.

Bugün kek yaptım. Nasıl başarılı oldum diyemem. En azından mozaik pasta başarımı yaklayamadım bence; ama fena değil yine de. Yenebilir.

Haftaya İstanbul'da olacağım durumu beni hala düşündürüyor. Zira havalar ısınmaya başladı. Ve İstanbul, Ankara'dan daha sıcak. Bu da daha çok terleyeceğim anlamına geliyor. O yüzden tshirtlerimi götürsem iyi olur. Para harcamamalıyım. Zaten harçlığım da çok olmaz diye düşünüyorum. Adalar'a gitme planımız var toplucana. Belki bir Pazar günü buluşması da yaşayabilirim Cumartesi sonrası. Hepsinden önce YDS'ye gireceğim gerçeği is shakin' me b*tch! Olsun.

Yurt dışından sipariş verdiğim Iphone 5 kulaklıklarım da gelmedi hala. Yaklaşık 1 ay oldu. Önümüzdeki hafta içi gelse bari, ben gitmeden. Önümüzdeki hafta içi sürücü belgemi de alacağım. Artık trafikte resmi bir canavar olabilirim. Hoş, benden olsa olsa kurabiye canavarı olur. Ya da özel birine göre elma kurdu.

Iphone 5 demişken, çok istiyorum Iphone 5'im olmasını. Yani bir ayfonumun olmasını çok istiyorum daha doğrusu. 5S de olur. Çıkınca. Elimde satabileceğim bir Ipod Touch, bir Ipod Nano, bir Notebook var. Tabii bir de 2 adet eski telefon. Bunları elimden çıkarsam epey param olmuş olur. Geri kalanını nasıl hallederim bilmiyorum. Zamanında fotoğraf makineme 2400 lira civarında para vermeseydim düşünebilirdim. Belki.

Bekliyoruz, bakalım. Nabiha dinler misin? O zaman dene bakalım...


"Gotta do something crazy
At least once a day
It's good for you baby
Sugar for the brain."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder