30 Nisan 2015 Perşembe

Hepsi Silindi

Askerlik engeli(!) kalktı sözde. Ben en büyük korkumdan/kaçmaya çalıştığım şeyden kurtuldum sözde. Hatta "sözde" askerliğimi yapınca büyük bir rahatlama(!) gelecekti bana. N'oldu peki?

Hiçbir şey.

Emin değilim, ama yaşadığım durum başka insanlarda mutlu bir son hatta mutlu bir başlangıç bile getirebilirdi. Getirmiştir belki de, bilmiyorum.

Bir de bende sürekli bir saçmalama var şu sıralar. Böyle ilişkimi bitirmemden mi bahsedeyim, salak salak insanları incelememden mi bahsedeyim, yoksa her an büyük bir yanlış yapmaya yakın olmamdan mı bahsedeyim?

Yoksa, yoksa dur! İntihar etmeyi şimdi daha da mantıklı bulduğumdan mı bahsedeyim? Ya da dilimi tutup hayatımı neden köksüz ağaçlara adadığımı kendi kendime söyleyip kendimi daha da soğutayım hayattan.

En temizi.

Eski yazılarıma dönüp bakmaya yüzüm yok biliyor musun? Askerlik konusunda dediklerimden dolayı. Geçmişteki bir ilişkimi bitirmeme neden olacak kadar şiddetli olan askerlik mevzusunu yazdığım hiçbir satırı okumaya yüzüm yok.

Yaptığım şeyin askerlik olmayışından dolayı belkide bu durum. Korktuğum şeylerin neredeyse çoğunluğunu görmedim askerde. Gördüklerimin de üstesinden geldim. Ve askerlikle alakalı neredeyse hiçbir şey yapmadım, vatana hizmet etmek dışında. Yapan arkadaşlarım oldu kendi tertiplerim arasında. Korktuklarımı çeken arkadaşlarım da oldu, duyduklarım, gördüklerim... Ben şanslıydım işte. Arkadaşlarımın deyimiyle "yata yata" yaptım. İşte...

Neredeyse 2 hafta olacak, ben hala mal gibiyim her konuda. Ve diğer konulardaki korkularım kendilerini öyle yoğun hissettiriyorlar ki... elim ayağım boşalıyor düşündükçe. İçimi büyük bir korku sarıyor. Ölme isteği geliyor en kolay kaçış yolu olduğundan dolayı. İstek geliyor zaten. O da ayrı bir saçma düşünce olarak geliyor ve geçiyor.

Zaman geçiyor bir de Blog. Hiçbir konuda tutamıyorum zamanı. Kısmen beni rahatsız ediyor; ama suç bende tabi, bir de güzel ülkemin saçma salak sisteminde. Askerliği gözümde öyle büyütmüşüm ki sanırsın askerliğimi yapınca süper güçlerim olacak. Böyle sokaklara çıkıp bütün kedileri uysallaştırıp düzenli bir şekilde hareket etmelerini sağlayacakmışım gibi adeta.

Ne yapmam gerektiğini, ne hissetmem gerektiğini, ne düşünmem gerektiğini; nasıl nefes almam gerektiğini, nasıl yemek yemem gerektiğini, nasıl yürümem gerektiğini bilmiyorum Blog. Ve bu zamanlarda yaptığım şeyin daha da kötüsünü yapıyorum kendime ve çevremdekilere: Uzaklaşıyorum, soğuyorum her şeyden. Büyük bir depresyonun habercisi gibi adeta şu halim. Kendimi dışardan eleştiri yağmuruna tutuyorum. Şizofreniye kadar yolu var yaptığımın. Şurada en fazla 1-2 hafta daha İstanbul dolaylarında kalırım. Sonra baba ocağına dönerim ki oraya dönmem demek, az önce bahsettiğim uzaklaşmaya dair düşüncelerimi daha şiddetli yaşama şansını elde etmem demek oluyor. Ve mutlu son gerçekleşir böylece:

Ağır depresyon.

Sonra epilepsi krizi geçiririm yine. Böyle böyle kafayı tamamen yerim ben. Oysaki şu lanet hastalığım olmasa, düzgün bir işim olsa, yalnız ama çok mutlu olsam... benden iyisi olmaz, değil mi?

Hadi oradan.

Bu dediklerimin olması imkansız. Aynı anda olması hele ki kesinlikle imkansız. Yok, hayır, "imkansız zaman alır" saçmalığına girmeyeceğim. Açık sözlülüğümü bozmaya niyetim yok. Hele ki bitik bir psikolojideyken. Bundan iyi self-destruction olabilir mi?

Olmaz!

Kafam tıka basa dolu Blog. Aslında en büyük ilgiye ve desteğe tam da şu zamanlar ihtiyacım varmış meğer. O yüzden hep diyorum, iyi ve mutlu zamanımda beliren sevgiler/sevenler/dostlar şu zamanlarda neredeler?

Neredesiniz?

Ya da s*kt*r edelim Blog onları. Ben kendi başıma nelerin altından kalkıyorum. Şimdi de devam ederim tek başıma yürümeye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder