16 Mayıs 2015 Cumartesi

Naneli Hayat

Çok acımasız olabiliyorum bazen; ama başkalarına karşı değil, kendime karşı… Acı çektirmeyi seviyorum garip bir şekilde. Ruhum acı çekmekten çok hoşlanıyor belli ki. Öyle çok hoşlanıyor ki yalnız kalmaktan deli gibi nefret etmeme rağmen ısrarla etrafımdaki insanları uzaklaştırıp “acaba ne zaman yalnızlığın dibine vuracağım da sadist bir şekilde zevk alacağım” diye bekliyor.

Eh bende de acı çekmek için, kendimi üzmek için yığınla malzeme var. Tek tek saymak yanlış olur, zaten sayacak gücüm de kalmadı. Birilerine ya da bir şeylere açılmaktan yoruldum. O yüzden uzaklaştırıyorumdur belki de insanları kendimden. İçimde pişmanlık olmuyor uzaklaştırdığım zamanlarda; ama sonrasında kötü oluyorum.

Bugünlerde küçük bir çocuğun ağlamasına bile dayanamıyorum. Üzülüyorum yani. Kendime ne kadar üzüldüğümün haddi hesabı yok. Ha iş “kendini sev” olayına gelince, çok güzel seviyorum kendimi. Oh tatlım! Buna hiç şüphen olmamalı. Zira kendimi öyle çok seviyorum ki kendimi mutlu etmekten çok kendimi üzüyorum.

Şu sıralar hayat kurma çabaları içindeyim. Bana uygun bir iş ya da bulduğum bir işe uygun olma çabalarındayım. Ki kendimi biliyorum, bir işe başlarsam en güzel şekilde yerine getiririm görevimi; ama işte acaba nerede ve nasıl bir iş üstünden devam edeceğim hayatıma…

Ailemleyim 1-2 gündür Blog. Yani bildiğin annem ve kardeşlerimleyim. Her şeyin başladığı şekildeyim belki de bir bakıma. Daha güzel bir “yeni sayfa açma” olabilir mi sence? Emin değilim. Yine de bunu da denemeyi düşünüyorum. Bir de bugünü denemeyi düşünüyorum yeni bir başlangıç için.

2011’deki başlangıcım gibi olmasını istiyorum galiba Blog. Ciddi anlamda her şeyden uzak olmayı istiyorum benim dünyamı altüst eden anlamında. Ve bu sefer birinin gelip bozmasını da istemiyorum. İzin vermek de istemiyorum. Çünkü gerçekten yoruldum. Hiçbir şey yapmamaktan, kendimi boğmaktan, birilerine inanmaya çalışmaktan, elimdeki sevgi için tek taraflı savaşmaktan, sağlık sorunlarımın hayatımın içine etmesinden ve benim buna izin vermemden, elimdeki yığınla artı’yı kocaman bir EKSİ yapmaktan… hepsinden yoruldum. Askerlik denen şeyden de geçmiş olmama rağmen bazı şeylerin hala aynı ARİF olarak kalmasından da yoruldum.

Bazen saatin aynı rakamları geldiğinde “acaba beni mi düşünüyor” diyemediğim bir durumdayım. “Acaba beni kim düşünüyor” diyorum. Ya da gerçekten acaba beni kim düşünüyor? Belki birinin hayalindeyimdir ve “bir gün onunla karşılaşacağım ve bütün renklerim tamamlanmış olacak” diyordur benim için. Bense o gün geldiğinde “artık geç kaldın” diyeceğimdir kesin.

Neyse. Neyse…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder