Doğum Günüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğum Günüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Temmuz 2023 Cuma

Yaz Mevsimi

Yaz mevsiminin en sevindirici, aynı zamanda da en eziyet şeklinde geçen dönemindeyiz sevgili Blog: Doğum günüm.

Epeydir uzak kaldık seninle Blog. Yazmak istemedim, belki yazacak bir şeyim yoktu, belki ihtiyaç duymadım; bilmiyorum. Buradayım yine de. Tam da yolun yarısı dedikleri o yaşa girmeden son gün öncesinde...

Yıllardır doğru düzgün diyet yapmıyorum. Yaptıklarım çeşitli bahenelerle hep yarım kalıyor; ama hafta başından beri farklı bir moda girdim. Çünkü sağlığımın kontrolünü kaybetmek üzereyim. Daha dikkatli olmak'dan çok daha ötesinde olmalıyım. O yüzden bu sefer başka başladım diyetime; daha doğrusu benim için en doğru beslenme şekline...

Yarın 35 olacak yaşım. Kaç yaşındasın sorusuna dilimle 35 diyeceğim; yalnız ne yüzüm ne vücudum (belki) ne de hayata yaklaşımım 35 demeyecek muhtemelen. Bugüne kadarki edindiğim tecrübeler, bundan sonraki hayatıma yardımcı olacak gözüyle bakmaya çalışıyorum. Yine de hayat işte... her an yeni bir tecrübe edinmeye gebe bırakıyor insanı.

Havanın sıcaklığından söz etmeme gerek yoktur herhalde? Bu sene ekstra sıcak hava. Haklı çıkmak istemiyorum; ama karıncaların yoğun çalışmasından dolayı galiba ki kış mevsimi de felaket gibi geçecek.

Bir de bugün saat 15:56'dan itibaren Turkcell müşterisi olacağım. Yıllar sonra bakalım nasıl hissettirecek bu durum. Çünkü Vodafone beni ve telefonumu çok zorluyor. Ev internetimin de taşınması gerekiyor. Ona da önümüzdeki hafta bakacağım. Şimdi şöyle geçip 1 saat uyuyasım var Blog.

İyi ki doğmuşum.

Mutlu yıllar bana.

24 Temmuz 2021 Cumartesi

Yeni Bir Yaş: 33

Ah be Blog... Hani bilmiyorum aylardır sana neden gelip yazmadım. Yazarken de ellerim titriyor, belki heyecandan, belki biraz serinledi hava, belki yine uzun bir aradan sonra depresife bağladım da sana sığınmaya çalışıyorum. Bilmiyorum...
Dün doğum günümdü. 33 yaşıma girdim. 30'lar galiba çabucak geçecek ve ben 40'lara gelirsem bir gün sağlam kafayla inşallah, o zaman anlayacağım "ya kaçırdım sanırım treni" diyerek. 2 pasta kestim.
Birini ailemle diğerini de teyzemle. Çünkü o teyzem başkaydı, gitmişken de aldım en çikolatalı fıstıklısından bir pasta... yedik afiyetle. Yedik falan diyorum da aslında yememeliydim. Çünkü'leri var sebep olarak, onları da anlatacağım.

Yeni yaşıma değineyim biraz. Asıl ana konumuz o çünkü. 33... bu yaşımı çok dolu geçirmeliyim Blog. İki tane güzel rakam bir araya gelmiş, hakkını vermem lazım. Bu arada 2021 güzel başladı. Seninle henüz paylaşıyorum; ama artık kendi mesleğimi yapıyorum şubat ayından beri. Sana makine mühendisi olarak yazıyorum. İşte bu yüzden biraz da yazamadım sana. Üst üste geldi birçok şey. Çoğunluğu da iş hayatımla ilgili. Güzel şeyler; Allah bozmasın. Bu yüzdendir ki 33 yaşım, yeni işim ve yeni bir ben olarak yazıyorum sana.

Yaklaşık 1 aydır diyetisyene gidiyorum Blog. 2-3 kilo verdim. Özellikle bel çevresindeki yağlardan gidiyor. Niye diyetisyen diyeceksin; çünkü kendi başıma diyet ya da spor yapamıyorum. Olmuyor. O dukan diyeti yaptığım zamanlardan eser yok. Tabi bana koca bir "öküz gibisin" diyen de olmadı ciddi ciddi. Hoş, dese de tınlamıyorum da neyse. 😅 O yüzden bu kurban bayramı döneminde yediklerim olsun, doğum günü pastalarım(!) olsun... şu 1 haftadır epey kaçırdım anlayacağın; ama olsun. Ne acelem var ne de başka bir kendimi zorlama durumum. Ne diyetisyen kaçıyor ne de ben...

Yalnızım Blog. Yal-nı-zım! 33'de değişir bu durum inşallah. Çok da ümitli değilim; ama Allah büyüktür, ne diyeyim. 😬 Böyle yalnız da iyiyiz; ama öyle anlar geliyor ki bir eksiklik, yarım hissetme durumu... olmuyor yani. Bakıyorum etrafımdakiler, en basitinden iş yerimdekilere. Bir yalnız/bekar/sevgilisiz ben varım. Yalnızlık da yoruyor.

En iyi arkadaşlarım uzaktalar. Sosyal hayatıma balyoz etkisi vuran Covid-19 pandemisi... Geriye kendimi vermem gereken iş hayatıma bırakıyor sonuç olarak. Mecburen öyle yapıyorum; ama değiştirmek istiyorum bu durumu. Zorla hayatıma birini de alamam ya da bütün dünyamı işime verip işkolik psikopat biri de olamam. Yapımda yok yani. Duygusal biriyim haddinden fazla. Haliyle her zaman yaptığım gibi akışına bırakıyorum durumu...

Paylaştığım görseldeki kedinin adı Miço. Teyzemlerin kedisi. Yani 1 senedir yanlarına nadir de olsa gider gelirim; ama bu sefercik az da olsa yakınlaşabildik. Kedi dediğin sırnaşık olur Blog. Yani hele ki benim gibi birini görünce kendini sevdirmeli o kedi; ama yok, bu kedi, kedi değil başka bir şey. Olsun, bir sabırla bekliyorum. Elbet o da bana ısınacaktır...

Bunların dışında diyetime uyduğum müddetçe şeker değerlerim normale dönüyor, daha az insülin tüketiyorum. İş arkadaşımla epey bir kahve olayına girmiş durumdayız. Kahve çekirdeklerimiz bittikçe yeni bir yerden kahve alıp birlikte deniyoruz. Ben bu dönemde Comandante C40 kahve değirmeni aldım mesela biraz paraya kıyıp. Onun da başka bir değirmeni ve bir de Wacaco'nın Nanopresso isminde manuel espresso yapan bir makinesi var. Ben de almayı planlıyorum; ama beni biliyorsun Blog, son sürüm delisiyim istemsizce ve firmanın yeni çıkardığı -henüz TR'de satışa çıkmayan- Picopresso versiyonunu almayı planlıyorum. Tabi gereksiz pahalı olmazsa. Pahalı demişken, iPhone 13 Pro almayı da düşündüğümü ekleyeyim ki ne kadar etrafa para saçacağımı/saçtığımı sen düşün. Yine de şükrediyorum; çünkü yıllar önce hayallerimde olan ve şu an sana bu satırları yazmamı sağlayan bir Macbook Pro'm ❤  var. Bir de şeytanın "Arif araba alsana bence" diye dürtmesi ve herkesin de şeytanı desteklemesi?.. Anlayacağın beklentilerim ve tatlı beklemelerim var.

Her şeye rağmen şükrediyorum iyi/kötü Allah'dan gelen, hayatın karşıma çıkardığı şeyler için. 33 oldum, epey olgun bir yaş. İçim hala 21. 😅

Şimdilik kaçıyorum sevgili Blog. 
Benimle kal.
👋

28 Temmuz 2019 Pazar

Yeni Yaşımın İlk Keşke'si

Geçtiğimiz pazartesi yeni yaşımı kutladım. Yepyeni bir yaş ve birkaç yeni şeyin hevesi ve heyecanıyla girdim yeni yaşıma; ama ne kadar şanslı olduğumu biliyoruz Blog. 1 hafta içinde bir ilişkinin başlamasının ve bitmesinin yarattığı tuhaf, nefret edici, keşke'lerle dolu böyle tarif edemediğim bir ruh hali içinde yeni yaşıma girdim. Diyorum ya şanslıyım diye. Zaten ite kaka 4 senedir kendi yalnızlığımla barışmış çoktan kendi iç dünyamda başka evrenlere hareket etmiştim, ne zorum vardı ki bozmaya? Kendi halinde yaşıyordum, ne gerek vardı zaten paramparça olmuş sol tarafımın kırık bir parçasını da gereksiz yere kaybetmeye? Kaşınıyordum sanırım tabir-i caizse. Bile bile ladesti yalnız benimki. Suç kimde Blog? Tabi ki bende. Sanki tecrübesiz, insanların ne mal olduğunu anlamayan biriymişim gibi iki saf söze kanacak kadar aç bir hale gelmişim duygusal anlamda.

Yine de bugün bitmiş olan şeyin şu iyi yanından bakıyorum: Cesaret herkeste olmuyor Blog. Sözünün arkasında durmak, büyük konuşmamak, kendinden emin olabilmek, kendine güvenmek ve karşındakine güven verebilmek çok güzel erdemler. Olmuyorsa demek ki zorlamamak gerekiyor. Bu yanından düşünmeye çalışıyorum sadece şu son 2 günde yaşadıklarımı.

Ben bi' 4 sene daha yalnız kalacağım belli ki. Ya da bir daha kimseye güvenmeyeceğim sevgi konusunda. Gününü gün eden biri de olamadığıma göre, beni ben yapan tüm duygusallığımı silip atacağım içimden. Zaten son 1 senedir bunun acısını çekiyordum. Belki de buna vesile olmuş oldu bu yaşadığım şey. ŞEY.

Nasıl içimde büyük bir keşke çığlığı büyüyor bilsen Blog. Keşke diyorum hiç bozmasaydım 1 hafta önceki halimi. İyi kötü bir umudum vardı. Kendimi kandırıyordum en azından bu hayatta yaşarken. Şimdi ne hissetmem gerektiğini bilemeyecek kadar yalnızım içimde. Yine de kendimi suçluyorum. Sırf içimde nefret olsun, daha sert olabileyim diye.

Sana yazınca rahatladım biraz. Çünkü gidip omzunu gözyaşlarımla ıslatacağım bir arkadaşım yok yakınımda.


21 Temmuz 2016 Perşembe

27'nin Son Günü

27 yaşımın son gününde buraya birkaç şey yazmak istedim. Çok derinleşmeden, suya sabuna dokunmadan, bazı kelimelerimle ayrılacağım.

22 Temmuz. Temmuz ayı, sıcak bir yaz geçirdik bu sene. Hatta hayatımdaki en sıcak aylardan birini geçirdim. Şu anda hava serin olsa da, geçen hafta tanımlayabileceğim bir kelime olmayan sıcakları yaşadım. Çoğu insan için normal. Zaten çoğu insan için her şey normal...

Şu son 1 haftada olanlar, aslında hayatıma, hayallerime, beklentilerime, üzüntülerime, sevinçlerime... dair söylemek istediğim onlarca şey var; ama boş geliyor hepsi. Ülkede olup bitenler... Ya bende olup bitenler?

28 yaş nasıl acaba... 30 sayılır değil mi Blog?

Neyse.

Doğum günüm kutlu olsun.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Doğum Günüm ve Rachel Corrie'yi Anma


Dün doğum günümdü Blog, 22 Temmuz. Artık "kazık kadar" adam olma özelliğimi en dipte, en derinlerimde yaşıyorum. Yine alışmam gereken bir rakam var önümde 2 ve 6'dan oluşan. Olsun. 25'e de alışmıştım bir şekilde.

Bu yaşımdaki doğum günümü ilginç bir şekilde kutladım diyemiyorum, ama ilginç geçirdim diyebilirim. Çünkü öncelikle Ramazan'dı, oruçluydum önceki iki doğum günümde olduğu gibi. Sonra Diyarbakır'daydım ki Diyarbakır şehriyle ilgili düşüncelerimi başka bir zaman yazacağım. Ve akşam İstanbul'a uçtuğumdan dolayı iftarımı uçakta yaptığım için değişik bir doğum günüydü. Kutlamadım. "Neyini kutlayacaksın Allah aşkına?!" der dediğini duyar gibiyim Blog. Haklısın belki de. Ben kutlayamadım. Küçük bir plan vardı ama telaşelerle geçmişe karıştı unutularak. Çok da sorun etmiyorum. "Benim arkadaşlarım kutlar ya!" diyordum ki gün boyunca gelen Facebook mesajlarına döndüm. Çok mu kıymetli acaba... Kıymetli olanları vardı içlerinde. Bu arada Facebook duvarımı kapalı kullanıyorum. Haliyle o klasik "doğum günün kutlu olsun" postlarını atamadığı ve zahmet edip(!) mesaj yazamadığı için birçok ilgili ve yakın (!) arkadaşım doğum günümü kutlayamadı. "Aww, how sad those bitches couldn't make it!" dediğinden eminim Blog. Haklısın. Derken toplamda 20 kişi güzel cümleleriyle yazdılar bana. Mutlu oldum. Hele 1-2'si çok içtendi. Çok daha mutlu oldum. Zaten onlar da bana yetti. Bu arada numaramı kimse bilmiyor hala. Tepki gösterenler de oldu, hatta biri aylardır arayıp sormamasına rağmen tepkiliydi. Nasıl cevap vereceğimi bilemedim kendisine Blog. Biraz kırmalı/küsmeli konuştum. Sustu. Mesaj atan arkadaşlarımdan biriyle hayatla ilgili dertleşirken şöyle bir cümle kurdum, aynen kopyalıyorum:

"Beni tutan bi Allah inancim bi de ailem. Arkadaslara baska seylere resti cektim. O yuzden uzak duruyorum."

Tabi bu cümlem her arkadaşım için geçerli değil. Yerini bilen arkadaşlarım her daim oradalar. Ve böylece doğum günüm geçmiş oldu Blog. Şu anda İstanbul'a yakın olmanın verdiği rahatlıkla belki çok önemsemiyorum, belki doğum günümü uçakta geçirdiğim için önemsemiyorum, belki önemseyecek başka şeylerim vardır o yüzden önemsemiyorumdur. Ama önemsemiyorum özetle. Ya da çok önemsiyorum.

Bu gece Kadir Gecesi. Önemli bir gece ve iyi geçirmek istiyorum. Son zamanlarımda orucumu açmadan Filistin'de ölen onlarca masum insan için dua ediyorum belki o anda daha çok kabul olur diye. Elimden geldiğince boykota da destek veriyorum. Ortalıkta "yok efendim Facebook da Yahudi malı, boykotunu da oradan yapıyorsun, komiksin" şeklinde yorumlar görüyorum insanların başkalarına verdiği tepki olarak. Ve soruyorum: Senin elinden ne geliyor? Hiçbir şey. Hiçbirimizin elinden bir şey gelmiyor ve ben bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Birileri polis orantısız güç uyguluyor diyordu. Orantısız gücün en iyi örneği Orta Doğu'da yaşanıyor şu anda. Onu geçtim, savaşanlar bir yana, çocuklar ölüyor. Belki önce anne babalarını ölürken görüyorlar, öyle bir ölüyorlar; sonra da kendileri ölüyorlar. O çocukların ellerinde güzel oyuncaklar olmasına rağmen koca koca taşlar var. Belki benim tepkim de onca şeye etkisiz kalmasına rağmen o taşlar gibi. Yine de mücadele ediyorum diyebiliyorum. Hiçbir şey yapmayıp oturmanın ne kadar acı verdiğini biliyorum ben.

Ve Rachel Corrie... Sen ne güzel bir insandın öyle. Seni yetiştiren anne babaya helal olsun. Keşke hayallerin gerçekleşse bir gün bu dünya için. Eminim Allah yerini cennet eylemiştir.

Tanımıyordum kendisini. Rastlantısal bir şekilde denk geldim haberlerine. Yaptıklarını okudum, izledim. Gözlerim doldu ölüm şeklini öğrenince. İnsanların ne kadar çeşitli olduklarını anladım. "Ben ne yapıyorum peki?" diye sordum kendime. Sustum. Çünkü diyecek hiçbir şeyim yok. Huzur içinde uyu Rachel Corrie!

Ve yine içimde başka başka konularda söylemeyi istediğim bir sürü şey var, ama yetmiyor kelimelerim Blog. Yetmiyor...

Yarın Ankara'ya geçiyoruz. Bundan sonra Ankara'nın küçük bir kasabasından devam edeceğim. Muhtemelen kitaplarımla sevişiyor olurum gün boyu. İnternetim? Muhtemelen olmayacak...

Ve bu şarkı da, 1 Eylül'de albümlerini çıkartacak olan The Pierces kızlarımın dün akşam yayınladıkları şarkısı: 

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Ve Yeni Yaş: 25


Nice yıllara, kendimle...

25 yaşımın ilk dakikalarını, evde annem ve babamla, dışarıdaki dolunayın yarına hazırlanışının verdiği yeis duygusuyla geçen senenin tipik olarak aynısını yaşayarak geçiriyorum.

Ne mutlu, ne mutsuz, ne de ikisinin arasında bir 24 geçirdim. 24'e girerken birinden ayrılmıştım. Ne kadar tekerrür dolusun be tarih! Yani 24 hiç güzel başlamamıştı. Her ne kadar ertesi günlerinde resmi olarak mezun olup; mühendislik diplomamı almış olsam da... Yine de en kötü senelerimden biriydi. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum senin aracılığınla.

Hiçbiri 21'ime girdiğim zamandaki gibi olmayacak değil mi Blog? Keşke hayatımı orada durdurabilseydim. Ya da en azından orada ölseydim, hazır en mutlu zamanlarımı yaşarken.

Çok yoruldum manevi anlamda. Sanırım uzun; ama cidden uzun bir süre her şeyden uzak kalmak, hem bana hem de beni sevenlere çok iyi gelecektir.

Seni çok seviyorum Blog.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Dogum gunum.... Yas - 22

Carsambayi persembeye baglayan geceyle birlikte resmi olarak 22 yasima girmis bulunmaktayim. Farkli hissediyorum biraz, diger gecelere gore; cunku artik 21 yasimda degilim ve ben 21 yasimdayim dedigimde aklima yiginla sey geliyor. Sayisiz, cok degerli, ozel, beni cok mutlu eden... epeyce fazla sey.


21 yasimda;

Ilk kez yurt disina ciktim.
Ilk kez birini gercekten cok sevdim.
Ilk kez hayatta kucuk seylerle mutlu olabildigimi hissettim.
Ilk kez kendi parami kazandim.
Ilk kez yaz okuluna kaldim.
Ilk kez Ingilizce'yi pratik olarak gercek anlamda yabanci bir ulkede kullandim.
Ilk kez kendim ya da ailem disindan biri icin haddinden fazla agladim.
Ilk kez "ben yapabilirim" dedim ve yaptim.
Ilk kez halk otobusuyle yanlislikla bilmedigim bir yere gittim, kayboldum.
Ilk kez dogum gunumu bir yabanci arkadasimla gecirdim. Bana ozel yapilmis bir pasta ile...
...

Daha benim icin degerli yiginla sey var; ama su anda aklima gelenler bunlar, sanirim en cok etkilendiklerim bunlar...

Simdi 22 yasimdayim ve ilk saniyesinden itibaren 21'e karsi ozlem icine girdim, o kadar cektigim uzuntuye ragmen... Mutluluk agir basiyormus demek ki. Bir cok arkadasim dogum gunu dileklerinde -gece gece bir kismini alabildim- daha iyi bir sene gecirmemi dilediler benim icin. Ne kadar iyi olabilir ki? 21'deki yasadigim o kadar fazla ve yogun seyleri hangi yasimda yasabilirim bir daha? 21'deki kadar etkili olabilirler mi?..

Bugun icin aslinda bir hayalim vardi benim, hala daha var icimde. Gun sonuna kadar da devam edecek. Birinin gelmesini bekledim. Niye bekliyorum, bilmiyorum. 2 haftalik bir seydi, hala daha akillanmadim, neyi bekliyorum? Neden birini bekliyorum hala? Neyi, kiminle doldurabilirim ki ben artik?.. O yuzden yarina kadar bekliyorum. Olmazsa bir daha da acmam kapimi kimselere uzunca bir sure. Kapiyi kiran olmazsa tabiki...

Onceki bloglarimdan birinde de belirttigim gibi, yarin, yani persembe gunu, icin bir planim var. 21. yas gunume ters olarak bu seferkini de unutulmaz yapmak istiyorum hayatimda. Yalniz gecirmek istiyorum butun gunu. Tek basima, elimde belki kitabim olur, belki muzik calarim, belki bir mesaj ya da arama bekledigim cep telefonum... Ama ben olmayi planliyorum. Yalnizca ben. Tek basima. Unutmamaliyim 22. yas gunumu. Yalnizligimla kalmaliyim. Gece vakitlerinde eve donmeyi planliyorum... Ne kutlama, ne bir ozel etkinlik, hicbir sey... Sadece ben ve yalniz kalan diger dusuncelerim.

dipnot: Sanki ceza veriyorum kendime. Belki oyle, bilmiyorum. Su anda yapmam gereken buymus gibi hissediyorum ve yapacagim da yarin...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Amerika ve dogum gunum

Himm. Her seyden once soylemeliyim ki kendim icin satin aldigim yeni bilgisayarimin klavye dilini degistirmek istemedigim icin, Turkce karakterleri olmadan yazacagim bu yazimi.

Evet, gercekten uzun zaman olmus. Yani bana bazen uzun geliyor bu 1 aylik bu surec. Neler neler yapmistim Amerika`ya gelebilmek icin. Sonunda gelebildim ve ustunden yaklasik bir ay gecti. Bugunu bekledim bir seyler yazmak icin; cunku bugun benim dogum gunum, cunku bugun ben 21 yasima girdim...

Ozetle anlatayim Amerika ile ilgili hislerimi... Amerika cidden bildiginiz, cogu insanin dusundugu sekilde olan bir ulke. Ozgurluk, insanlar arasindaki hosgoru, elektronik esyalarin ucuzlugu... Hepsi mevcut bu ulkede. Paranizi da kazaniyorsuz, kucuk pet sise suya 1.5 dolar da verebiliyorsunuz. Ben vermedim o ayri.

Efendim ucak yolculugu ve cekilen diger ufak sikintilardan sonra Virginia Beach`e gelmis ve isime baslamis, ortama alismis vb turden yerlesme durumlarini geride birakmis durumdayim. Isim bazi gunler yorucu bazi gunler de cok rahat gecmekte. Ilk maasim, 10 is gunluk, 560 dolar idi. Tabi ben 75 dolar gibi bir vergi odedim ki elime 490 civarinda bir para gecti. Evet, o kadar vergi koyuyor insana! Amerikan vatandaslari daha fazla oduyor tabi.

Bos zamanlarimda, havanin gidisatina gore, dunyanin en buyuk plajlarindan birine, ki bu plaj bana yureyerek 2-3dk uzaklikta, gidip gunun yorgunlugunu ustumden atabiliyorum. Gayet guzel bir tatil yapiyorum: ayni zamanda para da kazaniyorum, alisveris de yapiyorum.

Burada bulundugum zaman icinde cok fazla sehir gezmedim; ama sagolsun gelmeden once tanistigim Michael adli Amerikan vatandasi, olabildigince vaktimi en iyi sekilde gecirmemi sagliyor.

Amerika`da yasarken dikkatimi ceken seylerden biri, herkesin arabasinin olmasi, hepsinin jip olmasi, sut ve yumurtanin sudan ucuz; ama yogurdun, boyutuna gore, pahali olmasi dikkatimi cekti. Yemek konusunda zorlandigim anlar oldu baslarda; ama zamanla cozmeye calisiyorum... Daha 2 ay boyunca burada olacagim. Ve inanir misiniz hic mi hic Turkiye`ye donesim yok.

Ingilizce meselesine gelince... Ben cok iyi ingilizcemin oldugunu dusunurdum. Tabii asiri degil; ama gayet iyi oldugunu dusunurdum. Buraya gelince herkesin dedigini anladigimi; ama konusurken arasira sacmaladigimi gordum. Dedim ki kendime, bunu bu 3 ay icinde halletmeliyim. Aslinda hemen halletsem cok harika olur!

Cok fazla bahsetmek istemiyorum yasadiklarimin; cunku korkuyorum bozulur buyusu diye. O kadar farkli yasiyorum ki her seyi. Hergun bir farkli geciyor adeta. Umarim hep boyle olur; umarim hep guzel ve farkli olan seyleri yasarim...

--------------------------------------------

Bugun benim dogum gunum. Yani 22 Temmuz. Dogum gunumu Amerikali arkadasimla kutlamak istedim. Kendisi beni diger tatil gunlerimde oldugu gibi bugun de alip bir yerlere goturdu. Norfolk ve cevresini gezdiren bir tekne turuna ciktik. Simdi ise evindeyim ve 2 kopegiyle birlikte zaman geciriyorum... Gecen hafta Meksikan lokantasina goturmustu beni. Bugun de benzeri bir aktiviteye katilacagim onunla aksam yemegi icin. Daha sonra bana yaptigi dogum gunu pastasini yeriz heralde. Michael ile zaman gecirmek guzel; cunku butun gun farkli bir kulturu yakindan tanimis oluyorum ve konustugum ingilizce de cabasi...

Neyse uzatmayayim fazla; aksam yemegi icin disari cikmamiz gerekiyormus. Soz dinlesem iyi olacak...

dipnot: Amerika`da bir bara gidip icki icebilmek icin 21 yasinda olmaniz gerekiyor en az. Hos, pek icki meraklisi degilim; ama ev arkadaslarim bara gitmek icin beni bekliyorlar galiba...

Simdilik bu kadar gunluk... Senle nice senelere!