Mim Olayı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mim Olayı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mart 2013 Pazar

RT(!) Edilemeyen Blog

Bu yazı'm tamamen diğer bir blogdaşımın bana yolladığı mim için yazılmadı elbette. Buna ek olarak bir dikkat çekme, böyle farkındalık yaratma falan; güzel, uzun, kıymetli yazılar yazanları gazlama; efendime söyleyeyim işte özetle "yazma" duygusunun hala yaşıyor olduğunu gösterme nedeniyle de yazıldı diyebilirim.

Yazmak benim nazarımda hep böyle duygularımı özgürce savurma olarak yer edinmiştir kendine. Kaç gece bilirim, kimseyle paylaşamadığım duygularımı gelip yazmıştır Blog'uma. Belki çoğu yazılarımı o anki sinirle yayınlamadan silmiş olabilirim; ama olabildiğince burada tutmaya çalıştığıma inanıyorum. Aslında Blog deyince benimki biraz daha günlüğe dönüyor. Bilmiyorum. Sonuçta buradayım ve en az 6 senedir yazıyorum. Ne yazık ki sadece son 4 senedir yazdıklarımı koruyabildim.

Arkadaşımın yakındığı şeylere sonuna kadar katılıyorum. Özellikle Twitter konusunda. Kendisinin de dediği gibi 140 karakter YETMİYOR. Yetmeyecek de. İsterlerse 280 yapsınlar ya da koca bir Blog oluştursunlar yine yetmeyecek. Neden? Çünkü Twitter artık baştan sona egosal hareketlerine ayak uydurmaya çalışan ve yalnızlığını bastırmaya çalışan insanlarla dolu. Hiç böyle bünyedeki kişilerden duygularını kelimelere dökmesini bekleyebilir misiniz? Zor. Hele o her akşam popüler etiketler listesinde çıkan #Takipedenitakipederim furyasına kapılanlar için hiçbir şey diyemiyorum. Ben pek ilgilenmiyorum artık Twitter hesabımla. Zaten son 2-3 aydır, bilmem kaç kere, açıp kapattım. Facebook için fazla kötü sözüm yok. Oraya da fazla bakmıyorum aslında. Çoğu fotoğrafımı kaldırdım. Olabildiğince sade hale getirdim. Son aylarda pek bir şey de paylaşmıyorum. Paylaşasım gelmiyor.

Ben yıllardır TV de izlemiyorum mesela. Neden izleyeyim ki? Haberleri açsam, siyasiler birbirine sataşıyor çocuk gibi, kıyamet kopmuş gibi yansıtılan ölüm sonuçlu kazalar her kanalda saatlerce yayınlanıyor, diziler saçma bir drama şeklinde devam ediyor. Eğlence programlarının ne halt ettiği belli değil... Facebook da kısmen bu şekilde benim gözümde. Listemde her türden insan kişisi mevcut. Ve çoğu kendi düşüncelerini savunan şeyler paylaşıyorlar. Neden Facebook'umda durup, onların hayat savaşlarının ne denli çamura dönüşmüş olduğunu izleyeyim ki?

Beni bir tek Blog'um memnun ediyor. Başka hiçbir şey değil. Çok mutlu olduğum anlarda da gelip yazmaya çalışıyorum mesela. Yine de çoğunlukla o zamanlar yazmak gelmiyor içimden. Birkaç batıl inancım da var bu konuda. Bilemedim...

Velhasıl, yazmak güzel şey. En az okumak kadar güzel. Son aylarda evde fazlaca kaldığım için okuma konusunda epey hızlandım. Bir yandan da rutin şekilde yazıyorum. Yazmazsam sanki bir gün patlayacakmışım gibi geliyor. Bir nevi terapi denebilir benim için...

İçinizdeki daktiloyu dışarı püskürtmeniz dileğiyle...

dipnot: Mim'i bir yere fırlatmam gerekiyordu yanlış hatırlamıyorsam; ama bilemedim kime atsam... Çünkü çok kendimleyim gibi Blog'umda.

29 Ocak 2010 Cuma

Mim! İm! M! Hö? - 3


Mim Olayı isimli etiketi bir daha ne zaman kullanabilirim diyordum kendi kendime bir aralar; ama ucuncu mim olayina girmemi saglayan, benimle odulunu paylasan, blogumdan yorumlarini eksik etmeyen, Galadriel Ar Feiniel'e beni yaratici blogger olarak gordugu icin tesekkurlerimi sunuyorum burdan. eihieh :*)

Simdi, yazimin sonunda da goruldugu uzere, yapmam gereken ufak bir sey var, o da benimli ilgili 7 adet ilginc seyi sizinle paylasmam gerekiyormus. Bakalim nelermis:

1- Tanimadigim bir kimsenin telefonunu acmam, acamam. Tanimamaktan kastim su sekilde, yani daha
once eger 'sesli' olarak o kisiyle konusmadiysam, ne o kisinin aramasini kabul ederim ne de ben ararim.
Normal hayatta yuz yuze gorusmem lazim once o kisiyle. Aksi durumlari mevcuttur; ama bu tip
telefonlara %80 tepkim bu sekilde olur.

2- Ben yogurdu cok severim. Tabi boyle deyince ilginc bir sey olusmuyor zihinlerde; ama ben corbayla yogurt
yiyebilecek kadar yogurdu cok severim.

3- O kadar film izlerim, kitap okurum, muzik dinlerim; ama biri bana onlarla ilgili bir sey sorarsa, mesela
yonetmenini, oyuncularini, yazarini, sarki sozlerinden bir tutam mirildan bakayim, durumuna girerse ve sorarsa
cevaplayamam, adeta hic onceden alakam olmamis gibi... Bu beni cok sinir ediyor!

4- Bir insanin begenemedigim bir huyu, hareketi vs. bir ozelligi varsa hic ilerisini gerisini dusunmeden bunu o kisinin yuzune direkt soylerim.
Tabi o kisiyle samimi bir konusmam oldugu surece... Bu aciksozlulugumun asiri sekli yuzunden bazi arkadaslarim benim hakkimda iyi dusunmeseler de
aslinda durumun onlarin lehine oldugunu anlamalari cok uzun zaman almaz, genelde...

5- Eger sizinle bir suredir eskisi gibi konusmuyorsam, benimle yaptiginiz onceki konusmalarinizi bir inceleyin.
Emin olun en kucuk bir harften bile alinganlik yapip, siz farkinda olmadan, kirilmis olabilirim. Hakli olup olmadigim
tartisilir tabiki.

6- Ah sakin! Sakin bana laf sokmayin. :D Cok fena laf sokarim, karsilik olarak. Laf sokamasam bile, bu durumu o kadar cok dile getiririm ki
bana dediginize diyeceginize bin pisman olursunuz. :D Yazik olur...

7- Bu en sinir oldugum huylarimdan birisidir: dus almadan, en azindan sacimi yikamadan disari adimimi atmam, atamam. Yani mesela o gun sular kesik ve ben
sacimi bile yikamamisim. Allaah, o gun sular gelene kadar evde otururum. Oturmakla kalmaz saga sola cemkirme durumlarim artar. Agresif olurum...

 Diger yapmam gereken ise bu odulu paylasacagim 7 kisi. Himm 7 kisi bakalim nasil olucasak:

Damla

siNEVm

Bu Siteye Erişim Mahkeme Kararıyla Engellenmiştir

Agül

mabeL

wakan tanka - Kendisi yazmayi birakti; ama ben yine de mimliyorum onu. (:

Büşra

Bu listeyi ancak olusturabildim sanirim. :| Blogger olmak biraz farkli oluyormus simdi cozdum. :))

Alttaki resimde ise mimlenen kisilerin yapmalari gerekenler yaziyor. Tekrar tesekkur ederim mimleyen arkadasima ve diger blogumu okuyan, yorumlayan kiselere...

21 Nisan 2009 Salı

Mim! İm! M! - 2

Agüleys, belirtmiş ki blogunda, acaba şu arkadaşlarım karşı cinsten olsaydılar nasıl birileri olurdular... O arkadaşlarından biri olarak açıklamalarımı yapmak istedim.

Eğer ben 'ben' olmasaydım da 'o' olsaydım;

* Saçlarımı boyatmazdım.
* Yüzümü boyamazdım, ağır bir makyajım olmazdı.
* Mini etek giymezdim, giymezdim işte.
* Her önüne gelen erkekle konuşmazdım.
* Kalbimin ve bedenimin iradesine sahip çıkardım.
* Türkçe'yi düzgün kullanırdım, internet ortamındaki yazışmalarımda bile.
* 'Ortalık Malı' diye tabir ettiğim kızlardan olmazdım.
* İntikam peşinde koşmazdım.
* Ailemin yapısına göre hareket ederdim.
* Özgürlük tanımlarımı kendim belirler, başkalarının özgürlüğüyle yaşamazdım.
* İnsanları cinsel anlamda kışkırtacak her türlü davranıştan kaçınırdım.
* Edepli ve hayalı olurdum, özetle.

Günümüz kızlarının en büyük eksiklikleridir sanırım bunlar. Nasıl ki her şeyin fazlası zarar, buyrun, yoklayın bir kendinizi.

Sözüm kendi meclisimden dışarıdır efendim.

Sevgiler, saygılar...

29 Mart 2009 Pazar

Mim! İm! M! Hö?

Ne oluyor yahu, diye sordum kendime birden. Baktım bir de o ne? Mimlemiş beni biri. O.o
İlk kez mimleniyorum.

"Şok heyeçanlıyığm, yağni bağna bu ödülü, kıymenti vereğn arkidişime şook teşenkkür ediyoruğm" deyip de durumu iğrenç boyuta getirmeyeceğimden emin olunuz.

Şu sıralar yazacak etkili bir faaliyet yok içimde, iyisi mi hazır biri mimlemiş, yazıveriyim bir şeyler, dedim. Ve geçtim benim dizüstüsünün klavyesinin başına...

Biri benim kalbimi nasıl çalabilir? Kalbime giden yol, bir erkek olarak, midemden mi geçiyor?
Yoksa bir çift lafa kanan birisi miyim?..

- Ciddi moda geçiyoruz. -

Ben aşkı çok yaşamadım... Doğru insanlar çıkmadı karşıma. Çok beklenti içine girmedim diyemem; ama imkansız şeyleri beklemedim karşımdakinden. Mümkün olduğunca anlayışlı oldum. Kimi zaman çabuk kırıldım, çok alınganım sanırım, kimi zaman da çok tepki gösterip karşımdakini üzdüm...Masum kaldı tüm davranışlarım. İyi niyetimle yaklaştım her zaman. Olmadı... Çözümlemelerimde hatalı olmadım hiç bir zaman. İnsan sarrafı olmuştum kısmen, demek istediğim. Haklı çıktım bazı konularda.

Bakmıyorum dış güzelliğe öyle. Aman çekici olsun, akıllı olsun, oturmasını kalkmasını bilsin, olgun davransın... Bu tip şeyleri beklemedim karşımdakinden.
Zaten içten söylediği tek bir kelimeyle yıkıyorum ben tüm duvarlarımı. Sanırım bu da aşırı duygusal olmamdan kaynaklanıyor.

Özetle, kalbimin çalınmasını sağlamak için tüm alarm sistemimi kapatmış durumday(d)ım... Artık değil. Yanlış insanlar çıktı karşıma hep. En masum duygularımı, yanlış insanların kalbinde saklamaya çalışmışım. Şimdi diyeceksiniz bir kibritle tüm samanlığı yaktın hemen, demeyin öyle şeyler.

Yakarım ben! Ben o birkaç insana gelene kadar ne kadar insanla muhattap olmak zorunda kaldım. Ne yüzler, ne kalpler, ne beyinler tanıdım; bilseniz... O yüzden artık duruldum, kalbim sakinleşti, huzur moduna geçtim. Uzun bir süre de böyle kalacağım galiba.

Şimdi ise bırakın önceki duvarları kaldırmayı, o duvarların üstüne bir de demir tel çektim. Hatalı mıyım, değil miyim, hiç tartışacak gücüm kalmadı. Aşırı derece yorgunum duygusal konularda. O yüzden dokunmayın, göz yaşlarımda boğulursunuz...

Mutlu beraberlik... Hımm... Çok zor. Ben artık günümüz çiftlerinin neredeyse hiç birinin birlikteliğine inanmıyorum, samimi bulmuyorum, gelecek vaadeden bir şey olarak göremiyorum. Yapamıyorum; çünkü çok yapmacık geliyor her şey. Hatta bir aralar görücü usülünün çok mantıklı olduğunu bile düşünmekteydim. :P Derseniz ki samimi bir çift var, sence ne yapmalı bunlar mutluluklarını sürdürebilmeleri için derseniz, o zaman derim ki, o çifte "hoşgörü" ve "fedakarlık" kavramlarını aşılayın, benimsetin, beyinlerine sokun yahu! Şu zamandaki en önemli kavramlardan biri bence bu iki şey. Şey? Ney? Ben neden bahsediyordum ya?!

Aman! Mimlenmenin hakkını verdim umarım, Agüleys?