Rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2014 Çarşamba

Biraz Daha Belki

O "geriye dönüp baktığınızda olanları pişmanlık olarak görmeyin" sözlerini insanlar bazen yemeli. Evet, yemeliler; çünkü insanların pişman olduğu şeyler, bazen ciddi anlamda keşkeli cümleleri kurdurtabiliyor insana. Yaşamadan bilinmeyecek birçok şeyin olduğu bu dünyada, bu ihtimali de hesaba katmalı herkes. Egoist olsanız bile...

Lana Del Rey'in yeni albümü nete düştü bu akşam. Şimdi dinliyorum mesela, 2 gün sonra da Itunes Almanya Store'unda satışa çıkacak. Yani resmi yayın tarihi en erken olan yer orası. Amerika'daki açık pazarları saymazsak tabi. Fena değil işte. Klasik Lana Del Rey. Dinleniyor uzun uzun yani.

Havalar ısındı Blog. Bildiğin artık ölüm günlerim başladı. Hiperhidrozis olmak zor iş, sosyal anlamda, fiziksel anlamda... birçok anlamda zor iş. Hayatımdaki yaşadığım "çeken bilir" durumunun ana kahramanı. Yine de kişiliğimi ya da olgunluğumu(!) geliştiren bir şey. Her ne kadar baş belası diye tanımlasam da, Allah'tan geldiği için olumlu karşılıyorum. Hani kollarımı açıp "hoş geldin" demiyorum da, yanımdaki boş sandalyeye oturtuyorum Bay Hiperhidrozis yanımı. Artık ona bir kişilik tanımlamayı deniyorum Blog. Belki zıtlıklardan doğan bir ilişki olur hiperhirozis rahatsızlığımla. Aşık oluruz belki, mecburiyetten. Belki çok severim onu. Nasılsa hep benimle, nasılsa ölene kadar yanımda olacak, hatta birlikte vereceğiz son nefeslerimizi. Beni her halimle kabul edecek. Ben ondan nefret etsem de onu söküp atamayacağım kendimden. En önemlisi de, benim her duyguma o da tepki verecek. Ne zaman sinirlensem, ne zaman acı şeyler yesem, ne zaman utansam ya da gerilsem, ne zaman sıcak havaları yaşasam... o da benimle olacak.  Belki bu sayede gerçek hayattaki yalnızlığımı düşünmemiş olurum. Zaten herkes biriyle olmak zorunda değil, değil mi? Dışarıda bir sürü yalnız var. Ben de alışkınım, böyle ölene kadar devam ederim, ne olmuş yani. Fakir avuntusu.

Blog, senin için bir Facebook sayfası oluşturdum; ama benim dışımda kimse beğenmedi. Paylaşmadım sayfayı gerçi; ama bir şekilde ulaşan da olmadı O, Ben ve Diğerleri sayfasına. Belki sonradan duyulur çığlıklarım. Kim bilir?

Sınava çok az kaldı. Benim halim duman. Ne yaparız acaba Blog?

O kadar çok; ne istediğini bilmeyen ya da bildiğini sanan, yürüdüğü yolu doğru sanan, dediklerinin doğru olduğunu düşünen insanlarla muhatap oldum ki, artık kendi çizgilerimi kaybetmeye başladım. Kime kızsam, kime bağırıp çağırsam Blog?

Yoruldum deyince anlayan biri lazım bana Blog. Hatta ben demeden "sen iyi değilsin, neyin var, nedir sana ağır gelen" diye soran biri lazım. İster adını ihtiyaç koy, ister yalnızlığı bozma koy... biri lazım Blog. Sen getirsene bu sefer bana? Senelerdir her şeyimi yazıyorum neredeyse. Bir sefer de sen getir, bir kere de senin getirdiğinle üzüleyim. Alıştım nasıl olsa...

19 Temmuz 2013 Cuma

Her şey-im


Geçen günlerde tekrar anımsadım, Cuma günleri en mutlu günümdü ve özellikle Blog'uma gelip yazmaya çalışırdım. Bugün de özellikle yazıyorum. Mutlu bir günde miyim bilmiyorum; ama yazmak, rahatlamak istiyorum. Konuşabildiğim kimsem olmadığı için, sanırım.

Bugün Cuma namazına gidemedim mesela. Babam rahatsızdı. Onunla ilgilendim. Acile gittik, 2-3 saat orada ona eşlik ettim. Şimdi evdeyiz, durumu da iyi. Hastanede beklerken, sessizlik, düşünmek için epey bir itekledi beni düşüncelerim arasında. Babamla aramdaki 35 yaşın, bir yolun yarısı olarak görülmesi beni düşündürdü. Gerisi tahmin edilebilir. İletişim sorunlarından başlanarak...

Bir de bugün O'nunla konuştum Blog. Bazen seni okuyor diye tahmin ediyorum. Ya da okumuyor da olabilir artık. Sorun değil, aslında sorun; ama değil. Her neyse. Bir insan karşısındakine her şeyim diyebiliyorsa, bence çok ciddi bir şeyden bahsediyordur. Ya da ben mi öyle algılıyorum? Ben ne anlamda birine her şeyimsin diyorum sence Blog?

Gitme, kal demek ne kadar zor değil mi Blog? Ya da vazgeçmek? Ya da bu kadar mı kolay? Biz seninle tek bir şeyi beceremeyeceğiz galiba hiç Blog: Sevmeyi sanırım. En azından kendi adıma konuşmak gerekirse, ben hiçbir zaman ders almayacağım belli ki. Hiçbir zaman mantığımdan bir parça olsun ekleyemeyeceğim sevgime galiba. Bazen eski kafalı olduğumu düşünüyorum ilişkilere karşı... Oysaki ilişkiler çoktan yeni düzenine kurulmuş. Ya da ben mi kabul etmek istemiyorum ısrarla?

Sevgili, insana, mutlu zamanında mı gelmedi sadece? Gerçekten, hayatı her şeyiyle seven birine gelmeli ve kendiyle birlikte gelen kişiye de mi sevdirmeli hayatı sadece, Blog? Böyle mi olmalı gerçekten? Ben neden kabul etmek istemiyorum? O zaman birine her şeyimsin demenin ne anlamı kalıyor? Ya da insanlar çıkmaya başlamadan önce, alışveriş listesi gibi, beklentilerini mi sunmalı gerçekten?

* Konuşurum, bakışırım, öpüşürüm... Elletmem yalnızca.
* Mutlu zamanlarımda hep yanımda ol. Sana ihtiyacım olduğunda da ben istersem yanımda ol.
* Başka?

Ben böyle yapamıyorum Blog. Her şeyim demenin ne demek olduğunu biliyorum. En azından bunun ne demek olduğunu öğrendiğim birkaç ilişki yaşadım yeteri kadar. Birine git diyemem ben. Dersem gerçekten beni üzen bir şey vardır; ama git derken de, lütfen o üzen şeyi çözelim anlamında derim galiba. Kırılım, küserim... Yine de içimden gelmez. Birinden gitmek bu derece acıtırken, birine git demek nasıl bir ağırlık getirir insanı?.. Daha kolay olduğunu zannetmiyorum Blog.

Vazgeçmek ile ilgili sabahlara kadar yazarım sana Blog. Tek bir sonuca çıkar. O da vazgeçiyorsa biri gerçekten, bitmiştir demektir. Ve tek bildiğim de ben hiç kimseden vazgeçmedim bugüne kadar. O yüzden parçalarım hep eksik.

Bugün bir Cuma geçirdim Blog. Son günlerimin verdiği enerjiyi, her şeye rağmen yok edememiş bir Cuma geçirdim. Bir anda büyük bir adım atmak istemiyorum bende. Atamayacağımı da biliyorum; ama küçük küçük adımlar atarak başaracağıma inanıyorum en azından. O çemberden kendi başıma kurtulmalıyım. Tek istediğim bir eldi beni çıkarmasını beklediğim, hala daha beklediğim bir el...

13 Kasım 2012 Salı

Sadece Bir Rüya


Sevgilisinin kafeden girdiğini görünce ayağa kalktı ve gözleri onunkilerle buluştu. Kış aylarından birinde olduklarından, üstlerinde montları vardı. O kıyafetlere rağmen sıkıca sarılmışlardı birbirlerine. Dudakları neredeyse birbirine değecekti.  Bir süre sessizce bakıştılar gülümseyerek. Ve sevgilisi ona sordu:

Söyle bakalım, ne yapmak istersin?

Çok uzun zamandır özlediğim şeyler var. Onları bana yaşatabilir misin bu akşam?

Bana yardımcı olursan, şu gözlerin ve gülümsemen için her şeyi yaparım.

Yanımda sesini çıkarmadan konuşabilirsin mesela. Sabaha kadar dinleyebilirim seni. Bana dünyadaki her şeyi unutturabilirsin. Beni sarhoş edebilirsin sözlerinle. İstersen sarhoş da olabilirim senin için; ama alkolle değil. Sarhoş et beni, evet. Kendinden bir şeyler vererek sarhoş et. İstersen yalanlar söyle; ama lütfen inandır beni hepsine. Razıyım sonradan üzülmeye ben. Sen o kısmını düşünme zaten, boşver. Sadece isteyerek yap hepsini. Gözlerinin içine şimdiki baktığımda gördüğüm gibi kalsın tüm samimiyetin. Çok zorlanırsan alkol de alabilirsin. Çok isterim dudakların benimkilere değdiğinde biraz şarap tadı almayı. Alkol kullanmıyorsan sorun değil. Sen beni öptüğünde zaten unuturum her şeyi ben. O anki hayal dünyama göre şekillenir her şey. Sen yine de kaybetme şu gözlerindeki ışıltıyı. Böyle sarılarak da kalsak yeter bana. Dertlerinden bahsetme mesela bu akşam bana. Eğer ben karamsar konuşmaya başlarsam sustur beni! Gerekirse dilimi kes, konuşamayayım. Bırak bu akşam dünya bizim için dönsün. En kötü ne olabilir ki? Önemli bir telefonumu kaçırırız, telefonlarımızı kapatırsak? Şimdi beni öpsen, etrafımızdakiler ne yapabilir ki en fazla? Öldürürler mi bizi sence? Aslında ölsek de olur. Yeter ki son gördüğüm gözlerin olsun. Yardımcı olabildim mi bilmiyorum; ama istersen bir daha görüşmeyebiliriz…

Sen gerçek misin ya? Nasıl böyle birini tanıyamamışım ki ben yıllar boyunca. Neredeydin bunca zamandır?

Çok özür dilerim. Yaklaşık dokuz saattir uyuyorum ve birazdan uyanmak zorundayım. Ağladığıma bakma. Bir başka gece seni rüyama tekrar çekeceğime inanıyorum ben. O zamana kadar kimseye gitme olur mu? Bütün anlattıklarımı bir tek seninle yaşayacağıma söz veriyorum. Sadece vazgeçme benden, bizden. Hoşça kal.