28 Eylül 2010 Salı

Denge

Hayat bazen cok acimasiz olabiliyor. Ya da acimasiz gormek istedigim zaman hayati oyle goruyorum ben. Belki hep acimasiz, belki de hep guzel; ama ben bir sorun olusturmak isteyince hayata atiyorum sucu. Ya da her sey dengeli...

Dengeli olmak guzel bir sey. Her konuda boyle esit olarak dagilmak, kendi icinizdeki duygusal teraziye esit yukler koymak ve daha bir cok sey aslinda guzel oluyor siz dengeli olunca. Hani ne fazla ne de az. Her sey insanin hayatinda esit olmali. Cogu konuda eksik yanlarimiz olabiliyor; ama eksik yanlara yogunlasiyoruz. Sahip oldugumuz seylere, belki, degerini verebiliyor olsak bile yine de eksik yanlar hep goze carpiyor. Aslinda iyi bir durum bu; cunku eksik yanlarimizi gorerek kendimizi tamamlama cabasina giriyoruz. Tabii her sey buraya kadar. Eger daha da ilerisine giderse durum, sanirim, bu hayatin acimasiz oldugu hissiyatina burunduruyor bizi...

Su blogumun kurulus temasi bile aslinda ici su dolu bardaga bakis acisi ile alakali. Mutlu oldugum zamanlar dolu tarafina bakiyor buluyorum kendimi, diger zamanlar ise bos taraf yaratiyorum adeta bardakta.

Son alti gunum, cok farkli gecti. Kendi bardagimin dolu tarafina degil de, baskalarinin bardaklarini inceledim. Kucuk ablaminkine baktim bir sure, gecen cumartesi dunya evine girdi o da. Daha sonra universiteyi okumakta oldugum sehirdeki, kuzenimin bardagina baktim, o da pazar gunu dunya evine girdi. O anda ikisi de mutluydular. Hani isteyince demek ki baskalarinin bardaklarindaki bos taraflari da gorebiliyormus insan. Hatta onlara da uzulebiliyormus.

Istanbul'da gidip; ertesi gun geri donmek, Isparta-Istanbul arasi icin cok olabiliyormus. Oldu da; ama olsun tabii, ablamin nikahi idi sonucta. Her ne kadar Kartal Belediyesi'nin nikah salonundaki o salak fotografcilarina sinir olsam da epeyce, guzel bir nikah oldu ablaminki. Hayirli olur insallah.

Universitemdeki son senemin ilk haftasi nasil gecti bilmiyorum; ama ikinci haftasi daha hizli ve tuhaf geciyor, orasi kesin. Odama tam olarak yerlesmis, evimdeki duzenimi de bugunki market alisverisimle saglamis oluyorum. Onceki senelerdeki masraflarima, bu seneki masraflarimi gordukce, 'masraf/harcama' gibi seyler olarak degerlendirmemeye karar verdim. Demek ki yasim gectikce, alisveris boyutum da degisiyor. Tabii biz yine de idareliyiz. Savurgan olanlara ne demeli acaba...

~ Bazen gelip gidiyor bana. Yani bir seyler surekli sorun halinde benimle yasiyor hep; ama bazen varliklarini o kadar belli ediyorlar ki, dusunmemem gereken seyleri dusunuyorum, yapmaman gereken seyleri yapiyorum. Kendi halimde, kendi dunyami zindan ediyorum yine kendime.

~ Huzur guzel bir sey. Soyle kendimi gecindirecek kadar param olsa, kazansam; suralardan uzaklarda, yalniz olacagim bir yerde olsam, bir gun canimi da verirdim kendi kendime, ne ki zaten yalniz geldik oyle gidecegiz...

~ Proje ve Proje 2 calismalarina yarindan itibaren tam gaz devam ediyorum.

~ Kendimle gurur duyuyorum. Bu kadar dusunceyi, sorunu, oyle ya da boyle tasiyabiliyor oldugum icin...

21 Eylül 2010 Salı

Nerelerdesin beni yalniz birakan "sen"

Cumartesi aksami Isparta'ya geldim. Yeni evimle ilgili korkularimin gectigini gordum, bir kisminin en azindan. Simdilik evle ilgili durum fena degil gibi.

Bugun okula gittim. Ders saatleriyle ilgili sorunum var ve bu benim moralimi bozuyor; cunku bir donemimin uzamasina neden olabilecek ciddiyette.

1-2 gundur moralim bozuk. Sebebini hem biliyorum hem de bilmiyorum. Nasil oluyor, hic sormayin. Takilmamaya calisiyorum pek. Eskisi gibi sinirlenmiyorum bir cok seye. Hissetmiyorum artik cogu seyi yaparken, hicbir seyde... Hani nasil derler, vucudum ve duygularim bir makine gibi adeta ve ben o makinenin fiziksel anlamda omrunu uzatacak seyleri yapmaya calisiyorum. Mesela birini sevmemeye calisiyorum, umutlanmamaya calisiyorum; diger yandan saglikli olmaya calisiyorum. Baska bir deyisle, ruhuma hic dokunmuyorum.

Hayat ne garip, sozunu cok kullanir oldum su siralar. Bazen diyorum; ne zorun var Arif, neden insanlara yuk oluyorsun ki, neden kendine yuk oluyorsun ki? Yapman gereken tek sey bu cektigin aciya kolay ve acisiz bir sekilde son vermek, o kadar... Ailen uzulur arkandan; ama bundan sonra yuk olmamis olursun onlara en azindan.

Ah sakin bana sagliksiz dusundugumu soylemeyin. Sizin hayatiniz iyi olabilir; hatta eminim "sizin de kendinizce dertleriniz vardir ve bu hayatta onlarla savasiyorsunuzdur".. Bu sozleri dusunmeden, bu sayfadan ayrilin bence; cunku benim yasadiklarimi kimse bilmiyor, hissettiklerimi ya da daha acik sekliyle bu dusuncelere bulasmama neden olan seyleri. Sormasin da kimse.

Kimseyi ilgilendirmiyor benim icimdekiler. Ve beni yalniz birakin. Kalabalik halinizi de alip gidin.

Bir ara kuzenimden esyalarimi almam lazim, sonra bilet almam lazim, Istanbul'a gecmem lazim. Yapmam gereken seyler var.

En buyuk dilegim, hicbir sey dusunmeden yasayabilecegim bir yere gitmek. Hani kimse karismasin. Sadece uzak dursun butun insanliga ait seyler.

~~~~~~~~~~~`****~~~~~~~~~~~

Simdi paylasacagim sarki, benim hayatimda ilk kez bir Ingilizce sarki dinleyip, sozlerini cikarmami saglamis bulunuyor. Belki yanlislarim vardir. Kontrol edemedim; cunku internette bulamadim sozlerini. Buyrun sarki ve sozleri: Alex Cornish - Don't Hold Me Back

 
 By the way if there is one thing you can do, hear me now
hear me now, now...

I have learned that this song falls down on you, hear me now
hear me now, now...

cause we're breaking it down, we got time to kill

So don't talk me through it
I understand it
When everything is done
Don't hold me back

I'm always waiting
But you don't know it
When everything is done
Don't hold me back
Don't hold me back
Don't hold me back

By the way if there is one thing left to try, hear me now
hear me now, now...

You have learned that I can see there in your eyes, hear me now
hear me now, now...

cause we're breaking it down, we got time to kill

So don't talk me through it
I understand it
When everything is done
Don't hold me back

I'm always waiting
But you don't know it
When everything is done
Don't hold me back
Don't hold me back
Don't hold me back

16 Eylül 2010 Perşembe

Yolculuk; ama cok uzaga degil ki...

 
2 gun once dondum Istanbul'dan Ankara'ya. Simdi ise Isparta'ya dogru yol alma zamani geldi. 2-3 gune universiteme, yeni bir egitim-ogretim donemine, yeni bir hayata, tempolu bir yolculuga dogru yol alacagim. Yok, bu sefer abartmiyorum, gidis-gelislerimi. Sadece neler olabilecegine soyle tepeden bakmak icindir tum sozlerim.

Donerken cok sey hissetmedim bu sefer. Hissedecek bir duygum kalmadi sanirim, ya da onceki proje diye adlandirdigim iyilestirme cabalarim sonuc vermis olacak ki, bu sefer duygularima hakim bir sekilde dondum oradan. Onceleri Istanbul'dan donerken, buyuk bir yikim ve moral bozuklugu gibi bir etki olurdu ustumde. Isyanlarim kendi icinde bogusur; olmayacak dualara ettigim aminlerimin olumsuz sonuclariyla yuzlesirdim. Bunlara herhangi biri etki etmiyor tabiiki; gayet kendi kendime hayallere girip; cikmaz sonuclara ulasmamdan kaynaklaniyor.

Su siralar ders kayitlari, esyalarimla valizimi hazirlamam, evde bulunmamin son demlerini vb. turden duygularla gunluk hareketlerimi yapiyorum Ankara'nin bir ucunda. Hani sigara iciyor olsam soyle bir cumle yazardim: Sigarami da yaktim, ayaklarimi da uzatmisim, hafif esen sonbahar ruzgarina dogru vermisim yuzumu, aptal bir siritisla, hayata guluyorum... Bu havadayim aslinda biraz da. Su anda beni tek telaslandiran, ders kayitlari ve butun sene boyunca kalacak yerime verecegim duzen... Baska onemli bir derdim yok. Allah vermesin de. Amin.

Proje 2'ye devam ediyorum 1-2 gundur. Kisin nasil bir diyet ve saglik duzenine girmem gerekir diye arastirma yapiyorum ve simdiden ona uymaya basladim. Malum, kis mevsimi kilo almaya musait ve ben bir yandan vermeye calisacak sekilde hareket etmek istiyorum. Basari duzeyim nasil olur bilemiyorum; ama bu sefer cok kararli oldugumu biliyorum. 1-2 tane PDF dosyasi hazirladim netten buldugum kis mevsimine gore saglikli beslenme konulu yazilardan. Onlarin ciktilarini alip yanimda bulundurmayi dusunuyorum. En onemli maddesi sunlar: Kahvalti sart. Susamasaniz bile su icin. Duzenli uyku ve 8 saati gecmemeli. Bunlar simdilik sorunlu gibi dursa da, zamanla duzene sokacagima inaniyorum.

Isparta'ya dondugumde, ilk olarak kalacagim daireyi temizlemek, esyalarimi duzenlemek, buzdolabini 1 haftalik olarak doldurmak, bir iki arkadasimla gorusmek ve yeni universite donemime baslangic yapmak gibi hedefler belirledim kendime. Belki bir ara canim cok sklrsa ve kimseyi de bulamazsam arkadas olacak, cikar soyle bir nargile icerim. Tek takilmayi seviyorum ben; cunku kuru kalabaliktan hic hoslanmiyorum. Benim bildigim ve samimi oldugum insanlarla oldugum zaman da cok eglendigimi bilirim. 1 haftalik alisma surecinden sonra, ablamin nikahi icin bir Istanbul, daha sonra tekrar bir Isparta yapacagim. Yani 1.5 haftam cok hareketli gececek gibi gozukuyor. Yine de tek derdim su evime yerlesmek, guzelce. Daha sonra kuzenimden esyalarimi almak ve daha da bir yerlesmek. Her sey guzel olmali. Mukemmel olmasa da olur.

4-5 gunde blog yazar oldum, hayirdir acaba? Daha sık yazar idim ben. Sanirim mesguliyetimin dozaji degisti; ama guzeldir boyle devam...

12 Eylül 2010 Pazar

Bu yenir ki.

Bu yazimda su siralar yedigim haltlardan bahsetmek istiyorum:
  • Bayram tatilinde 4 kere bogaz koprusunden gectim diyebilirim. Avrupa yakasinda bir cok yeri gordum, bir cok akrabayi gordum, bir cok alisveris merkezlerini gordum. Dolmabahce'de bogaza karsi cayimi da ictim. Ailecek, ablam, enistem, yegenim ve ben, eglendik. Anadolu yakasindaki alisveris merkezlerine de gittik tabiki. Ben 1 gidisimde yeni bir roman aldim. Baska bir gidisimde de, bugunku gidisimde, baska yeni bir roman ve bir adet de messenger (postaci) canta aldim. Cerrah isimli kitaba yeniden basladim; ama sarmadi diyeyim, anlasilsin. Yani devamini getiremedim; cunku projelerle ilgili duzenim bozulmus durumda, bir de zorla gerilim kitabi okumanin bir anlami yok. Aldigim kitaplar, ask konulu kitaplar haliyle. Canta aldim, 1 yil aradan sonra bir de. Nasil bulabildim bilmiyorum; ama basardim. Yani yaygin markalarin guzel cantalari olur dedim; ama dukkanlarda neredeyse messenger canta modeli "hic" yok. Ayakkabi Dunyasi'nda, reklam da yaparim, bir canta -U.S Polo'nun-reklamlar eey ey- gordum. Kararsiz kaldim bir sure; ama sonradan fena olmadigina karar verdim ve aldim. Hayirli olsun bana. Aldigim kitabin isimlerini sirayla okurken blogumun kosesine eklemeyi dusunuyorum onceki gibi.
  • 12 Eylul. Dusuncemle ilgili bir tek kelime etmedim, ne internet ortaminda ne de normal hayatimda. Bugun Facebook'da bir ileti paylastim, kendi yazdigim ki yine dusuncemi belirtmeden, yoruma dayali bir seydi. Oy veremedigimi de soyledim; cunku Pazar gununu Istanbul'da geciriyorum, Ankara'da degil. O iletiye, hicbir iletime yorum yazmayan biri bile yorum yazdi. Cok yorum alan bir sey olmadi; ama ilgincti yani dusunceler. Bir kismi desteklenebilir bir kismi desteklenemez dusunceler idi. Ki hala dusuncemi paylasmayi uygun gormuyorum; cunku insanlarin hicbir seyine saygi gosterilmeyen bir ulkede yasamaktan, hosgorusuz davranislardan dolayi korkmak yuzunden, sessiz kaliyorum, kalacagim da. Ne yazik ki de oy veremiyorum. Hos, cekimserlige yakindi benim dusuncem yine de. Tek dilegim, Turkiye icin en guzeli, en iyisi, en harikasi olur. Partisine oy verenlerin yuzunu kizartir umarim gelecekteki guzel gelismeler. Surekli Turkiye'yi kotuluyor bastaki bazi kisiler ve toplumdaki buyuk solcu kesim; ama bana kalirsa bizim ulkemizin de bir bildigi var elbet bu hayat savasinda. Gizliden gizliye gelisiyoruz. Oyle hissediyorum ve inaniyorum da. Eger Amerika ile isbirligi yapip, kendi irademizi saglayacaksan, ben destekliyorum, yapalim, yukselelim. Bozulacak kultur oldugunun korkusundaki insanlar, ölmüş gitmislerin arkadasindan yas tutmasin, ulkesine sahip ciksin, bir sekilde. Ben boyle dusunuyorum. Siyasetle baglantim yoktur zaten. Hic de olmadi. Olmasin da...
  • Alisveris merkezlerinde gezerken anladim ki aslinda dukkanlarda benim begendigim bir sey bulamamak degilmis mesele. Sorun benim kilolarimdan rahatsiz olup; hicbir seyi kendime yakistiramamamdaymis. O yuzden yarindan itibaren, moralimi bozan bu meseleye kesin cozum getiriyorum.
  • Projemi dikkate alsam iyi olur.
  • Saclarimi kestirmek istiyorum, cok igrenc hissediyorum Istanbul'da uzun sacliyken. OF! Nemden saclarim bir tuhaf oluyor. Yetmezmis gibi, kivrim kivrim oluyolar yikadiktan sonra. Dalgali ve seyrek saclarim var. Guzel gibi aslinda; ama kisa sac daha iyi ben de sanirim.
  • Yarin kendime gelsem gercekten iyi olacak. Yoksa boyle yurumez bu sekilde hayatim. Zaten yakinda okul mevzusu da basliyor. Hadi hayirlisi...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Kalabalik Sehir, Istanbul ve Ben

 
4 gundur Istanbul'dayim. Son 1 ayimdan farkli olarak, daha fazla kalabaliga karistim, kardeslerimi ve akrabalarimi gordum. Yegenimi gordum. Istanbul'da yasayan insanlari gordum. Denizi gordum uzaktan. Insanlara dayali bir cok seyi gordum ozetle. Degisiklik oldu, iyi geldi, mutluyum. Yarin bayram ve Avrupa yakasina gecip anne tarafima ait akrabalari ziyarete gidecekmisiz. Daha da degisiklik olacak yani. Bu da guzel olacak.

Insan eger sıkılmak istiyorsa, Ankara'nin merkezinde de olsa, Istanbul'da da olsa, Isparta'da kendi hayatiyla bogusuyor da olsa sıkılabiliyor. Diger bir degisle, sıkılıyorum. Bu hani yapacak bir sey olmadigi icin meydana gelen bir sıkkınlik degil. Diger turlusu. Artik farkli bir boyuta gectim, boyle hicbir seyden zevk almama durumunu coktan geride biraktim. Bir seylerden zevk almak icin ugrasiyorum su siralar; ama basarisizligim ve elime yuzume bulastirisim beni daha da kopartiyor hayattan. Bazi seylerin eksikligini kapatmaya calisisim; beni huzurlu bir duruma sokuyor olsa da; aslinda bir yandan da icten ice daha cok uzuyor. Ne kadar basarili oldugum tartisilir o konuda.

Hani artik bir sey de beklemiyorum bir yerden/birinden. Kendimden beklemeye basladim bazi seyleri. Yine de sogutuyor her sey beni kendisinden. Suraya bunlari yazmak beni biraz da olsa rahatlatiyor; cunku daha genel bakabiliyorum gecen gunlerime, biraz daha rahat dusunmemi sagliyor bu durum. Yoksa deli miyim geleyim buraya her yedigim halti yazayim? Degilim.

Dusunuyorum da beni bu duruma iten nedenlerin basinda geliyor, kalabalik  insanlarin arasina karisiyor olmam, baskalarinin mutlulugunu gorup kendi yalnizligima uzulmem ve gordugum bir kac yuzde hep hayal ettiklerimi goruyor olmam... Ve moralimin bozuldugu ya da ona benzer bir durum oldugunda hep bu hali aliyorum ben. Eski yazilarima da soyle bir baktim ve hep ayni benzer satirlari yazmisim buraya, ayni nedenlerden oturu. Cozum belli. Zamaninda o cozumu de uyguladim. Insanlardan mumkun oldugunca uzak kalmaya calistim, asosyal olmaya calistim. O yuzden kopuk yasadim bir sure cevremden. Tam o anda basariya ulasmisken, Amerika'ya gidip, birini sevmek gibi bir sey yaptim ve sok ustune sok olarak geri dondum. Boyle kaynar bir suyu, dondurucu bir gucle etkilemis gibi bir durumdaydim ve su anda duzelmeye calissam da ya da basarmis olsam da meydana gelen hasarin etkisini goruyorum attigim her adimda. O yuzden verdigim savasi kimse anlamiyor. Ve ben bu sekilde devam ediyorum hayata. Yaribucuk, eksik, karamsar, guvensiz...

Son gunlerde projelerimle de ilgilenemedim, kitap bile okuyamadim hic. Degisik ortam ve hizli yasamdan etkilendigimi bahane ediyorum. Bugun Ramazan ayi da bitiyor ve projelerime, ozellikle yemekle ilgili olana, daha fazla yuklenebilirim. Bu tip yamalarla kapatmaya calisiyorum yaralarimi. Aslinda direkt kalpten islem yapsam kesin cozum olur ki yamaya bile gerek kalmaz; ama iste...

Ilk firsatta kendime yeni romanlar almaliyim. Bayramdan sonra son hazirliklarimi yapip universiteme donuyorum. Kucuk ablamin nikahi icin masraf yapan ailemi bu duruma fazla sokmak istemesem de yeni ve egitimim icin bir kac masrafa adim atiyorum.

Bazen cidden neden yasadigimi dusunmuyor degilim. Neden, ne icin, kim icin?..

Iyi bayramlar herkese, sana da blog...

4 Eylül 2010 Cumartesi

Farkli olsaydi biraz?

Proje 2 ile ilgili ne uyguladigimi not dusmek istiyorum bloguma. Yalniz, diyebilecegim tek sey, uyku ile ilgili seyleri denemis; ama basaramamis olusumdur. Ne yazik ki. Aslinda hemen bir cozum beklemem yanlis gibi. Bu arada Proje 1 ile ilgili de bazi seyleri devam ettiremedim, Proje 2'ye yuklenince. Ah karisti kafam!

Aklimdayken, After Life isimli bir film izledim. Guzeldi, begendim. Daha cok Justin Long'un performansini begendim. Kesinlik duygusal alanda cok iyi rolu var. Kitabimi okuyamadim. Yeni muzikler kesfediyorum arada.


Bir de kucuk ablam ve Eylul sonunda nikahlanacagi yeni enistem geldiler. Yarin onlarla Istanbul'a geciyorum sanirim. 1 hafta orada kalirim gibi duruyor. Bayramdan sonra da geri donerim diye planliyorum. Sonraki haftasonu zaten Isparta yollarindayim. Ondan sonraki haftasonu tekrar Istanbul; cunku kucuk ablamin nikahi var.


Goruldugu uzere su siralar mesgul gibi gozuken, kendi icinde sakin, yiginla programi olan; ama lanet kicini kipirtadasi gelmeyen biriyim. Icimde bir yerlerden bahsedemiyorum bile. Nasilsa unutan da unutulan da ben oluyorum her sefer. 


Blog! Seni de sikmak istemiyorum. Ikimizden biri biraz dengeli, mutlu, huzurlu ve normal kalmali.


dipnot: Here Bjork vardi bir zamanlarin Izlanda icin Eurovision'a katilani. Onun albumunu buldum az once. Hareketli Ingilizce sarkilarla dolu ici disi. Bende Eurovision'da soyledigi sarki da vardi aslinda. Ve silmistim o sarkiyi zamaninda bilgisayarimdan bir nedenden oturu. Yine de bu sanatcinin ben de ayri bir yeri var. O yere sahip olmasini saglayanlarin kalmasini isterdim yanimda sanirim. Neyse Arif. Uzulme cok.

2 Eylül 2010 Perşembe

Proje 2

Oh yea! Yeni bir proje ve bu projenin en az %80'ini uygulamaya hevesli, versiyon atlamis bir Arif. Ilk projemin amacina cok guzel bir sekilde ulastigini belirtmek istiyorum. Ozellikle internet konusundaki basarima kendim bile cok fazla bir sekilde sasirmis bulunmaktayim. Su anda Facebook hesabim acik, MSN icin de arada bir girip ciktigimi soylersem, sanirim eskiye nazaran bu iki seyi ne kadar ciddiye aldigimi dusunursek, su anki kullanim surelerime bakilirsa, gayet basari sagladigimi soyleyebilirim. Gunluk internet kullanimindan bahsetmiyorum bile. Gayet ihtiyac dogrultusunda kullaniliyor.

Kitap okumak mi? Ya o tamam olum. Diyorum; cunku eski Arif, kalin olsa da, ders kitaplari disinda cok nadir kitap okur idi. 1 ayda 1 kitap bitirmeyi birakin, 2 ayda bile bitirmez idi. Su anda sanirim, son 1-2 aya bakilirsa, ayda 3-4 en fazla 5 kitap bitirdigi gorulmektedir. Okul baslayinca bu sayi azalabilir diye dusunuyorum; ama cok hos bir fikrim geldi! O da her hafta 1 kitap bitirmeye calisip; kendime yeni bir roman almak icin vucudumu kitapcilara goturmek istedigimdir.

Ingilizce calismak. Himm hala deniyorum; diger konulardaki gibi asiri bir basari gosteremedim; cunku ben normalde de Ingilizce ile icli disli bulunmaktayim. Haliyle Asiri bir degisim gecirmedim; ama istedigim calisma duzeyine de ulastigimi dusunmuyorum. O yuzden hala devam ediyorum o konuda calismaya. Zaten okula donunce arkadaslarimla baslamayi dusundugum bir TOEFL calisma kursu bulunmakta. Bakalim.

Sevgi konusunda kendimi zorladigimi goruyorum; ama, saka bir yana, ben sanirim sevemiyorum kimseyi artik; cunku kimse mutlu etme cabasina girmiyor benim icin. Sadece onlarla ilgileneyim ve onlari mutlu edeyim dusuncesindeler. Yani yanlis anlasilmasin, demek istedigim, karsimdaki insanlarin cidden benimle ilgilendigini hissedemiyorum, bu ask anlamindaki sevmek konusundaki, sevmek oluyor. Yoksa benimle ilgilenen, guzel arkadaslarim var benim. Mutluyum o konuda da.

Makine muhendisligi 4 senede biter mi konusu icin ozel bir sey yapmadim; ama kafamda surekli universitedeki 1. yilimdaki halim var, ve dondugumde o halimle doneme baslamaya hazirliyorum kendimi. Sanirim o halim yeteri kadar bu konudaki basarima yeter.

Ilk projemin degerlendirmesi bu sekilde. Ve goruyorum ki %80'lik bir basari saglamisim, en az. Simdi ise Proje 2'den bahsetmek istiyorum. *Isiklar! Muzik! Sahneyi girelim...*

Iste Proje 2'de yapilacaklar:
  • Uyku duzeni geri getirilecek! Tam 1 senedir, abartmiyorum, uyku duzenim bozuk, yetersiz ve duzenli yasantima uzak. Bu konuda calismayi dusunuyorum onumuzdeki 1 ay boyunca.
  • Kilolar veriliyor hemmen! Amerika'dan dondugumde tam 78 kilo idim. Boyumun oyle uzadigini dusunmuyorum. Yani 1 yilda 22 yasina gelmis bir gencin 5cm birden uzamaz heralde. Ve su andaki fazla kilolarim asiri gozume carpiyor ve mezuniyet resmimde zayif bir Arif olarak poz vermeyi hedefledim su andan itibaren kendime!
  • Ingilizce konusu devam ediyor, etmeli! Onceki projemden yetersiz olarak dusundugum bu mevzuyu bu projede de ele almaya devam ediyorum...
~~~~~~~~~~~~~~*~~~~~~~~~~~~~

Dun gecen 11:30'da yatagima gittim, uyumaya calistim. Tam 3'e kadar sanki vucudumun yarisi uyudu yarisi uyanik kaldi gibi hissettim. Sonra sahur icin bir seyler hazirladim evdekilere ve kendime. Sahurdan sonra geri yattim. Sanirim 7'ye dogru uyudum gibi oldu. 10'da kalktim, geri yattim, 1'de kalktim geri yattim. 3:30'da tamamiyle dinc bir sekilde kalktim. Hos, uyusuk gibi hissetmiyor degildim. Ve artik yeter dedim. Ve cozum olarak da yarin gece saat 11'e kadar uyanik kalmaya karar verdim. Gunlerdir sahur ve kitap okumak icin uyanik kaldigimdan epeyce bozulmus sistemim...

Kilo vermeyi istiyorum. Baska biri icin degil. Kendim icin. Biraz iri yapili olabilirim, o yuzden kilomu gostermiyorum pek; ama gozume batan vucut hatlarim olmakta o yuzden artik dur demenin zamani geldi, sagligim icin. Bu konuda kendime patatesi, ekmegi ve pirinci yasaklama karari aldim. Ya da asiri azaltmaya gidiyorum. Daha sulu meyve ve sebzeler yemeye karar verdim.

Hayirli olsun diyorum. Haydi bakalim.

Egitim SART!

Aslinda yeni calismalarina baslayacak oldugum projeyi sunmak icin oturmustum bilgisayarcigimin basina; ama su siralar aklimda olan, bir de daha onceden bahsetmek icin, malzemelerini toplayip da anlatmasi kismet olmayan bir konuyu bloguma not dusmek istiyorum bu guzel serin mi serin Eylul ayinda.

Ohom an itibariyla yine last.fm vasitasiyla, bu sekilde kesfediyorum hep, iki guzel sanatci kesfetmis bulunmaktayim. Yazimi yazarken onlari da dinliyorum bir yandan. Bunlardan biri Ilse Delange digeri ise Cheryl Cole... Cheryl'in sarkilarini duyulmustur aslinda. Ben gec kesfettigimi bir-iki ornek sarki dinledikten sonra farkettim. Su anda son albumlerine ulasmis ve buyuk bir zevkle dinliyorum.

Efendim, konumuza gelmek gerekirse, gecen gunlerde Isparta'dan Ankara'ya gelmek uzereyken otobusumuz Afyon terminalinde durmus ve mola vermistir. Haliyle ben de kisisel -acil olabiliyorlar- ihtiyaclarimi gidermek icin; o kadar gidip gelmeme ragmen, ilk kez Afyon terminalinin lavabosunu kullanmak istedim. Bu aciklamamdan sonra bir daha gidersem kesin gulerek cikarim lavabodan. Henuz meseleyi tam olarak anlatmadan deginmek istedigim bir sey var: Benim vatandasim, dogaldir, saftir, temiztir. Belki cogunluk olarak biraz geri kalmis olabiliriz. Yine de ben her seyin egitimden kaynaklandigini dusunuyorum ve yine de boyle bir sorunun ya da ogretilmeye calisilan seyin soyle bir manzarayla gosterilmesini istemezdim: Buyrun olay WC'den bizzat cektigim resim: Ozellikle klozetin kullanimi ile ilgili uyariya dikkat. Suc kimin peki? Turk milletinin? Aftas firmasinin? Bunu bloguna yayinlayan kisi olan, benim? *Resme tiklarsaniz daha genis gorebilirsiniz*


Diger bir yandan, su siralar cok mat, kabugundan cikmayi bekleyen bir kus, hem de Brezilya kahvesi gibi hissediyorum. Dikkat latte demedim! Neden boyleyim bilmiyorum. Uzun bir suredir yazilarimin hicbirinde "yoruldum, her seyden nefret ediyorum, biktim yasamaktan, I hate my life *uhuhu*" gibi kelimeler kullanmadim; ama su 2-3 gundur, cok farkli her sey. Hani yaptigim surekli uyumak, yemek, icmek, kitap okumak, muzik dinlemek, blog yazmak... Aslinda mutluyum halimden; ama sanki boyle her sey tamam; koca bir sey eksik gibi geliyor. Ya da yine ayni hatalari yapmak icin yer hazirliyorum ben. En iyisi susayim da su projeme geceyim.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Kitap Yorumu: Mary Balogh - Asla Unutulmaz

Ask romanlarina ne kadar ilgilisiniz bilemem; ama ben gibi Alacakaranlik serisini bir cirpida okuyup; ustune bu guzel ask romanini okursaniz, siz de ask romanlari konusunda epeyce ilgili olabilirsiniz. Bu tabi baska konulara da bagli oluyor. Sevgiliniz yoksa, ben gibi, daha da etkilenebiliyorsunuz kitaptan...

Cok hos ve herkesin hayal edebilecegi, gerceklesmesi muhtemel bir ask hikayesiydi, Asla Unutulmaz. Hani derler ya keske icimdeki mukemmel yanı gorebilecek biri ciksa karsima. Benim duygularimi anlasa, ben de onunkileri anlasam. Ve bir butun olsak her seye ragmen. Her anlamda bir butun olsak. Sadece gozlerimiz degil ve kalbimiz degil; bedenimiz de karsindakini istese. Oyle sevsek... Mutlu olsak. Ayni bu sekildeydi bu guzel ask romaninin oykusu de. Elinizden dusuremeyeceginiz bir kitap. Oyleki 1 gunde bitirmeye hedeflenmeden de bitirebilirsiniz kitabi. Hos, ben gunlere yayarak okumayi tercih ediyorum.

Kitabinin konusunun gectigi zamanlar da o zamanin asklari icin uygun olmus. Daha cok Ingiltere'nin kraliyet sistemine dayanan bir yonetim seklindeyken, varlikli insanlarin arasinda gecen bir oyku olmus. Hayattan kucuk seyleri yakalayabilecek insanlari ele almis Mary Balogh...

Kitabin cikis tarihinden bahsetmek gerekirse, 2006 yilinda yazilmis kitap oldugunu; ancak Turkiye'ye cevirileriyle birlikte 2009 yilinda ugradigini soyleyebiliriz. Kitap daha sonra, yine ayni yazar tarafindan, kitapta adi gecen bazi kahramanlarin yasadiklari asklari da anlatacak sekilde, "Simply" serisi altinda, uzatilmistir. Ne yazik ki diger serinin kitaplari henuz Turkce'ye cevrilmemis olacak ki ben ulasamadim. Hos, diger serinin kitaplari, Asla Unutulmaz'daki ana karakterlere bagli kalmadigi icin bana fazla cekici gelmiyor; ama Mary Balogh'un ask romanlari konusundaki basarisiyla o kitaplar da gayet surukleyici olarak okunabilirdi... Bu bilgilere yazarin sitesindeki kitap yorumlarini cevirerek ulasmis bulunmaktayim. Ulkemizde Simply serisiyle ilgilenen yok gibi duruyor.

Asla Unutulmaz'i rafa kaldirip; onceleri satin aldigim; ama okumayi bitiremedigim Cerrah isimli kitaba tekrar basliyorum.