29 Aralık 2011 Perşembe

2011'e Veda Ederken


Aslında çok şey var içimde biriken. Herhangi birinden bir ses çıkmadığına şükrediyorum uzunca bir süredir. Biri çıkıp bana dert yanmaya başlasa o seslerden, sanki hepsi konuşmaya başlayacakmış gibime geliyor... Neden içime attığımı ben de bilmiyorum. Hazır sessizlerken, önemsemiyorum da açıkçası; ama bu gece hepsini tek tek didiklemem gerekiyormuş gibi konuşuyor tepemde bazıları. Ben de uzun süredir bozmadığım huzurumu bu gece sabaha kadar bozmayı düşünüyorum. *Sabaha kadar bozmamaya karar verdim yazımın sonunda.

*** İnsan ilişkilerim ile başlayabiliriz. Çok ayrıntılara takılan biriyim. Yengeç burcunun, tembellik dışında, tüm özelliklerini az-çok taşıdığımı düşünüyorum. Özellikle de hafıza konusunda. Geçmişte yaşanmışların beynimden silinmemesi, hatta aynı şeyleri tekrar tekrar yaşadığımda, beynimin ağzımı kullanarak beni adeta bir sayaç görevinde karşımdaki insana düşüncelerimi söyletmesine kadar güçlü bir hafızam var. Bu beni deli ediyor bazen. Çünkü çoğu zaman karşımdaki insanlardan da aynısını yapmalarını bekliyorum. Ve aynısını gör(-e)meyince üzülüyorum, kırılıyorum, alınıyorum hatta değer verilmediğimi düşünüyorum. Biraz abartıyor olabilirim; ama kendinizi benim yerime koyabilir misiniz birkaç saniye bile olsa? Teşekkür ederim. Bu tip şeyler aslında benim tamamen naif halimin dürüstlüğümle olan etkileşiminden kaynaklanıyor, eminim, öhöm. Yine de mutluyum arkadaş ilişkilerimden. Hani öyle çok çok kimsem var değil. Zaten sevmem ben o tip arkadaş çevrelerine sahip olma durumunu. Benim dünyamda belli zamanlar içinde belli insanlar olur hep. Ya da sonsuz bir zaman içinde belli insanlar olabilir de diyebilirim. Her şeyden önce arkadaşlık ilişkilerimde hatta tüm "insan" ilişkilerimde önceliğim hep samimiyet olmuştur. Ve buna tabiki kendi gözlemlerimle ve önyargılarımla oluşturduğum bir "eleme" yöntemiyle karar veriyorum. Bugüne kadar beni şaşırtan olmadı; umarım bundan sonra da olmaz. Hayatımdan kolayca silemeyeceğim arkadaşlarım, her bir derdimi dinleyen, en gizlimi bilen dostlarım var benim. Beni, onlara sahip olma duygusu ayakta tutar hep. Ailem var üstüne titrediğim, her duamda dilimde olan. Kendime sahibim en güzeli. Bunlar benim için şu 23 yaşımda en kıymetli en değer verdiğim kavramlar, diyebilirim. Hani şu 2012'ye nasıl geldiğim sorulsaydı kesinlikle bu konularla başlardım tüm hayat hikayemi anlatmaya. Hani gönlümdekilerden bahsedemiyorum uzunca bir süredir. Bu takriben 3 seneye dayanan bir kavram olmuştur hep. Bahsedemememin sebebi öyle bir kişinin olmayışından kaynaklanmaktadır; ama 2012 yılında bunu değiştirmeyi düşünüyorum. Ve kafamda bu konuyla ilgili şeylere gelirsek eğer, 2012 içinde bunu başaramazsam, şu yorgun kalbime daha fazla baskı uygulamayı düşünmüyorum bu konuda. Zaten şu anda salmış durumdayım, hiç önemsemiyorum onu, halini vaktini sormuyorum, yalnızlık çekiyor mu acaba hiçbir bilgim yok. Kendi halinde pıt-pıt/güm-güm atıyor. "Böyle de devam edebilirim hayata aslında" modundayım. O yüzden başaramazsam 2012 içinde, artık bu düşünceyi bile barındırmayacağım. Hani büyük konuşmak değil benimkisi, gayet durumun yoksunluğundan kaynaklanan bir sonuca sahibim. Güvensiz durumlardan, samimiyetsiz hallerden, uçuk kaçık tiplerden dolayıdır bu halim, yalnızlığım, kalbimin kimsesizliği... Arada öyle insanlar çıktı ki karşıma, bir tanesi hayatımdaki bir ilki yaşattı bana, şimdi konuşmuyorum o kişiyle, sebebi ise sevgimin yetersiz gelmesi ona. Diğer biri de çok özel olarak kalacaktır hayatımda. Farklı dünyaların insanıyız; ama onun için bir ilk oldum. Ve bende o kadar anlamlı ki bu durum. Kelimelerim yetmez anlatmaya. Bu kişilerden öncekileri zaten 2009 ve 2010 yıllarında yaşamıştım. Hatta 2009 yılındaki bütün dengemi bozarak bir milat yaratmıştır kendi kendine. Hepsi geride kaldı. Hepsi için açtığım defterleri kapattım, hepsi yaşandıkları zamanda güzeldiler. Hepsi benimdi, şimdi başkalarının oldular... Özetle: İnsanlara güvenmiyorum kolay kolay artık. 2011'in sonuna kadar bunlar oldu ikili ilişkilerimde.

*** Eğitim nasıldı benim için? İlkokul için pek bir şey diyemem; ama gayet başarılı idim. Lise bana çok şey kattı diyemem; ama şu anki sahip olduğum yabancı dil seviyemin lise hayatımdaki attığım adımlar sayesinde olduğunu diyebilirim, en azından temel olarak. Üniversite için söyleyeceklerim bitmez galiba. Birinci senemde gayet başarılı idim not bakımından, ikinci sınıfım biraz garip geçmiştir; ama yaz ayında Amerika tecrübesiyle mevcut düşüşlüğüm yükselişe geçmiştir. Üçüncü sınıftaki Erasmus tecrübemle yurt dışına olan ilgimin artacağı çok açıktı zaten. Dördüncü senem biraz garip geçmiştir; ama o kadar şey yaşamış birinin toparlanması için harcanmıştır diyebilirim. Şu anda tekrar ipleri elime almış bir halde olduğuma inanıyorum. Bu uzattığım sene içinde tamamen geleceğime yönelik hareketlerimle konuşacağım kendimle. Bir de hayata karşı olan eksiklerimi tamamlamaya çalışacağım. Çalışıyorum, hatta tamamlıyorum da.

*** Sağlıktan ne haber Corc? Ah, sağlık demeyin bana, sağlık demeyiiin!!! Nazar değecek! Sağlık konusunda bugüne kadarki en iyi hallerimi yaşadım şu 2011 bitmeden önce. Dukan diyetiyle tanışmam beni istediğim şeyi elde etmeme yardımcı oldu. Onun dışında, fena değil durumlar. Güzel gibi hatta. Şükrediyorum bu konudaki halime. Sağlık çünkü burada yazacaklarımın başında geliyor. Gelecektir de. Güzel bir şey fit olmak, hani aldığınız her kıyafetin size yakışması, eskiden olduğu kadar çabuk bir şekilde yorulmuyor oluşunuz, resimlerde daha hoş çıkıyor olmanız, daha genç ve dinç gözüküyor olmanız vs. birçok şey var sağlıklı olmak konusunda. O yüzden 2012'ye güzel giriyorum bu konuda. Ve dualarım da bozulmaması yönünde. O yüzden şu anki istikrarımı ve azmimi bu konuda her ne olursa olsun korumaya çalışacağıma söz veriyorum Blog! Bu sözümü iyi sakla. Dualarım bir de ailemin sağlığı üzerinedir hep. Demiştim ya, üzerinde titrediğim bir mevzu...

*** Ekonomi mi? Eskiden çok iyiydim. Sağolsunlar 2 farkli kişi bana 2. ve 3. sınıfta burs vermekteydi. O zamanlar devletten kredi de alıyordum, haliyle iyiydi durumum. Ta ki son sınıfa sonra da okulumu uzatmama karar... Şu anda kredi kartı borçlarımı ödemeye çalışıyorum. En ihtiyacım olduğu anlardan birindeyim; ama kendi yağımda kavrulmaya çalışıyorum gibi bir durum mevcut. Uzun yollu mesafelere gidemiyorum, bir arkadaşımla dışarıda yemek yiyeceksem 5 kere düşünüyorum çıkmadan önce, pazara çıktığımdaki dakikalar epey kasvetli geçiyor benim için. Market alışverişlerimden bahsetmiyorum bile... Kıyafet için bir de siz düşünün neler çektiğimi şu halimle. Kaç taksitle neler aldığımı bir ben bilirim, bir Allah bir banka, bir de çevremdekiler... Pahalı şeyler alıyormuşum gibi gözükür genelde; ama sadece iyi indirimlere geliyorum diyebilirim. Levi's jeanlere gidip 180 TL civarında bir para ödemiyorum mesela. 80-90 TL civarında oluyor diyebilirim. Alışverişte nasıl akıllandığımı öğrendim adeta. Uygun zamanı kollamak mesele sanırım. Şimdilik iyiyim bence sorun yok. Dualarım da borçlarımı hızlı bir şekilde kapatma derdinde. 2012 için bol para sahibi olmayı nasip eder Allah, diye diliyorum sürekli...

*** Ve en önemli bölüm: GELECEK!
- Aklımda araştırma görevliliği var. A planım o şekilde. 2012'nin ilk yarısında B ve C planları da elde edeceğime inanıyorum.
- Başarılı olacağıma inanıyorum. Hani maddi yönden değil de daha çok manevi yönden belli bir yerde olacağıma inanıyorum. Çünkü o bahsettiğim samimiyete sahip olduğumu düşünüyorum kendim için. Ve ben samimiyetimi de insanlara gösterebildiğimi düşünüyorum.
- Yurt dışına çıkmayı çok istiyordum eskiden. Sonra burada da başarabileceğimi düşündüm bazı şeyleri. Şimdi ise "hani çıkma durumum varsa çıkarım" gözüyle bakıyorum olaya.
- Fransızcamı geliştirmeyi düşünüyorum.
- UDS'den en az 70 almayı planlıyorum.
- ALES'den de en az 90 almam gerekiyor.
- Fotoğrafçılıkla daha fazla ilgilenmeyi düşünüyorum 2012'de.
- Bunların dışında pek bir şey gelmedi aklıma; ama 2012'nin güzel geçmesi var hep dualarımda...


Bunları yazınca epey bir rahatladım aslında. En çok çektiğim sorunlardan biri sanırım, yapım iyi bir dinleyici olmaya müsait olduğu için, genelde hep dinler modda buluyorum kendimi; ama benim insanları dinlediğim gibi karşımdakiler beni dinlemiyor pek. Ya da istediğim gibi dinlenmiyorum. O yüzden bu blog var zaten. Yazıyorum ve rahatlıyorum... Uzun bir süredir bu kadar rahat bir şekilde yazmıyordum. Bu sefer yazmayı denedim ve başardım!

2012'ye muhtemelen yalnız gireceğim. Belki çok samimi olduğum birkaç bayan arkadaşımla da girebilirim. Aklımda bir plan yok. Pek plan yapmayı da düşünmüyorum. Çünkü görüyorum ki çoğu insan 2012'ye ayık girmemeye çalışıyor. Pek benim eğlence anlayışıma uyan bir durum değil bu da tabiki.

2011'in son günlerini yaşıyorum. Ocak 7 gibi final sınavlarım başlıyor. Daha fazla efor sarfetmem lazım şu günlerde sınavlarım adına. Onun dışında günlerim genelde kendi sağlığımı gözlemlemekle geçiyor. Dukan diyetinin gerektirdiklerine uymaya çalışıyorum bir yandan. Başarabileceğimi inandığım bir şeye başladığımda, önümdeki hiçbir taşa, kayaya, dağa, gezegene bakmadan ilerleyebiliyorum. Bu konuda da dualarım mevcut tabiki.


Her şey için teşekkür ederim, hayatıma girmiş/çıkmış maddi/manevi her şeye/herkese! Ve hoşgeldin şimdiden 2012! Umuyorum ki bol bol iyilik ve güzellik getireceksin bana...

18 Aralık 2011 Pazar

Benden uzak, kime yakınsa...

Alışmaya çalışıyorum şu sıralar bazı şeylere. Başkalarının arkadaş problemleri arasında kalıyorum, kendi arkadaşlarım ve problemlerim arasında kalıyorum, kendi problemlerim arasında kalıyorum bazen de. Garip, değil mi? Ya da çok mu normal? Bilmiyorum. Tek bildiğim kafamı gereksiz yere meşgul eden şeylerin etrafımda olması, daha doğrusu olmasına izin veriyor olmam. Ondan dolayı da kafam karışık aslında.

Beni zerre kadar ilgilendirmiyor başkalarının birbirleri arasındaki problemleri. Gerçekten ilgilendirmiyor. İster sevişsinler, ister dövüşsünler, bana ne? Ama ne kadar kaçarsam kaçayım zorla olayların içine dahil ediliyorum gereksizce. İşte bahsettiğim gereksizliklerden biri de bu. Ve başkaları fark edemiyor arada benim harcandığımı. Bu üzüyor beni işte.

Kendi halimde yaşamaya çalışıyorum şu sıralar. Kredi kartı borçlarım, fotoğraf makinem, çalışmamı bekleyen derslerim, gelecekle ilgili planlarım, unutulmaya yüz tutmuş Fransızca'm... Hepsi bir kenara, tekrar dünyaya gelmişliğimi sonuç edindiğim sevgili Dukan diyetim. Hepsi bir arada çok güzel idare ediliyor. Ettirmeye çalışıyorum diyeyim.

2012 yılı kapımıza dayandı görüldüğü üzere. Yalnız gireceğim çok açık! 12 gün kalmış; ama Polyanna bile iyimser olmaz şu durumda... Hani bilemeyeceğim, sorgulamaya çekindiğim bir durum. *Umrumda mı? Değil tabiki. Bu çocuk nelerden vazgeçerek bu noktaya geldi. Kolay mı tekrar 1-2 seneyi yine heba etsin?* Yine de umutluyum 2012 için. Hayırlısını ve iyisini diliyorum Allah'dan kendim ve ailem için.

Kısmetten ötesine gidemezsin, derler hep bana. Bana gelenler neden beni aşırı yoruyormuş gibi hissediyorum peki? Hatta o derece yoruyorlar ki diyorum ki "e ben kısmetimden ötesine gittim sanırım ki?".. Bilinmez bir durum bu da. Hani karıştırmamaya çalışıyorum öyle diyeyim.

Neyse, iyiyim şu sıralar Allah bozmasın. Şu saatten sonra da takmamaya karar veriyorum geriye kalanları da. Hani zaten birçok şeyi takmayı bırakmıştım şöyle 1-2 aydır. Geri kalanları da sallamıyorum diyelim.

O değil de diyetim benim canımı sıkmaya başladı. Seyir evresinde ne güzel kilo veriyordum her gün, görünce seviniyordum o düşen rakamları. Güçlendirmeye geçebileceğimi hiç beklemezdim bile; ama o günler de geldi. Hatta yarınla birlikte 90lı günler kaldı son evreye geçmeye, yani en eski yeme alışkanlığıma dönmeye... Diyetin bu 3. evresi olan, güçlendirme evresinin 2 güzel yanı var, hatta 3 diyelim biz. Bunlardan ilki, bana göre, meyve yiyor oluşum. İkincisi ödül günüm. Üçüncüsü ise her sabah 2 dilim tahıllı ekmek yeme serbestliğim. Ekmeği arayan biri değilim; ama her sabah 2 dilim tam tahıllı buğday ekmeğini yemek beni daha da mutlu hissettiriyor. Ödül günüm 2-3 seferdir hamburger ile geçiyor. Gayet koca hamburgeri yiyerek geçiriyorum ödül zamanlarımı. Önümüzdeki hafta için başka bir plan kurmalıyım bence. Meyveye gelince, bence en güzel yanı güçlendirme evresinin. Her aksam küçüklerinden 3-4 tane mandalinayı yemenin verdiği haz çok başka. Her şekilde diyet kendini zevkli hale getirdi bende. Bir çok kişide farklı işliyor diyet anladığım kadarıyla. Ben çok şükür güzel bir şekilde ilerliyorum. Allah bozmasın inşallah. Şu insanların lanet nazarından çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim sanırım... Neyse!

Bir sonraki yazıma kadar, mutlu ve ben kadar şeker kal, olur mu blogcum?
Bence de "evet"

5 Aralık 2011 Pazartesi

Buradaydım! Yaşadım, sevdim...

Neredeyse 1 ay olmuş yazmayalı. O süre zarfında aslında blogumda kapalı idi dış dünyaya. Sadece ben, her gün Dukan günlüğüne yazmak için giriyordum. Özet geçmek gerekirse, bu zaman zarfında pek öyle "aman aman" olaylar olmadı hayatımda. Vize haftası geldi-geçti, biriyle çıkar gibi bir durumum vardı ve konuşmama kararı aldım, yine. Bunların dışında diyete devam ettim. Alışveriş yaptım, yapmak zorundaydım çünkü üzerimdeki kıyafetler artık feci bol gelmeye başlamışlardı. Para harcamak zorunda kaldım diyebilirim daha çok. Geçtiğimiz Cuma günü, Antalya'ya gittim 4 bayan arkadaşımla bol bol gezdik ve resim çektim. Ha, bu arada, fotoğraf makinemi daha iyi kullanmaya başladım, onu gördüm. Sakin geçti kendi içimde her şey, diyebilirim. Bunun dışında kaldığım yerle ilgili daha doğrusu sahibi ile ilgili bir sorunum ya da rahatsızlığım kelimesi daha uygundur, var. Önemli değil aslında. Çok da irdelemiyorum artık.

Daha sessiz geçiyor içimde bir yerlerde hayat. Nefes alışverişlerimdeki değişiklik farkedilmeyecek gibi değil. Yine de bir sorun yok. Güzel hani her şey. Her şey, birkaç pürüz hariç, istediğim gibi. Eskiden olduğum gibi değilim. Daha da çok olmam gereken gibiyim. En güzel değişiklik de bu aslında hayatımda. Akşam yürüyüşlerimin güzel etkisini yaşıyorum çoğu zaman. Güzel arkadaşlarımın sıcak muhabbetlerinde buluyorum huzuru bazen. Cebimdeki parayı doğru düzgün tutamasam da 1 aydır, bazı istediğim şeyleri hala gerçekleştirememiş olsam da, güzel her şey...

2.5 seneyi geçeli çok oldu değil mi Blog? Neler kazandım, neler kaybettim bu zamanda... Geriye bakmamayı bile öğrendim son günlerde. İleriye dönük yaşamayı öğretti hayat. Daha kolay silmeyi, daha mantıklı değer vermeyi öğretti hayat. Daha bir yetişkin oldum son zamanlarda. Yine de içimdeki o birine güvenme duygusu o kadar çok şeyi bana özlettiriyor ki, yazmakla ifade edemem...

2010 ve 2011 yılları, henüz bitmemiş olsa bile, tamamen yalnız geçti çoğu konuda diyebilirim. 2009 yılının o bereketini, 2012 yılı için umut ediyorum kendime ve aileme. Bazı şeyleri yapabilmiş olmanın verdiği o gurur ve yine başarma isteği, dua ediyorum ki, ömrüm boyunca sürer.

Çoğu zaman buralarda ne işim olduğunu düşünüyorum. Hani yazıyorum, geçmişin olmuşlarına bir özet de ben ekliyorum blogumla. Peki sonra? İşte bu sorunun cevabını bulmak için yazıyorum her özetimi hayatıma dair... Hiçbir şeyimi paylaşmak istemiyorum aslında. Twitter hesabım hala kapalı. Facebook hesabımda bile birçok şeyi paylaşmaz oldum. Hiç istek yok içimde. Öylesine belli arkadaşlarımın içinde bulunduğu bir profile sahibim diyebilirim. Mutluyum da. Az ve öz, sade şeyleri seviyorum ben. Sade; ama içindeki renkleri ufakça belli eden şeyleri seviyorum.

Bugün 115 gün olarak belirlediğim Güçlendirme Evresine geçtim Dukan diyetimde. 11, 5 kg verdim bu diyet sayesinde. Ve sadece kilo vermedim; birçok şeyi verdim, kaybetmedim, verdim. O yüzden güzel bir başlangıç oldu 2012 yılı için. Hayattaki sorunların bitmeyeceğini gördüm ve güzelliklerden daha çok, sorunlarıma sahip olduğum için sevinmem gerektiğini anladım. Kendimi daha kötülerine hazırlıyorum şu anda, başıma gelebilecek daha kötülerine. Felaket senaryoları kurmuyorum elbette; ama yapabileceğim veyahut dayanabileceğim hale getirmeye çalışıyorum. İyisi hep gelir; ama kötüsü neler götürür bilemem...