Birini ailemle diğerini de teyzemle. Çünkü o teyzem başkaydı, gitmişken de aldım en çikolatalı fıstıklısından bir pasta... yedik afiyetle. Yedik falan diyorum da aslında yememeliydim. Çünkü'leri var sebep olarak, onları da anlatacağım.
24 Temmuz 2021 Cumartesi
Yeni Bir Yaş: 33
Birini ailemle diğerini de teyzemle. Çünkü o teyzem başkaydı, gitmişken de aldım en çikolatalı fıstıklısından bir pasta... yedik afiyetle. Yedik falan diyorum da aslında yememeliydim. Çünkü'leri var sebep olarak, onları da anlatacağım.
24 Kasım 2020 Salı
2020 Senesi Bitecek Mi?
Yeni yasaklar gündemde malum; ama genel olarak insanların umursadığını düşünmüyorum ben. Çeken bilir olayı her zaman bizim milletimizde geçerli bir durum ne yazık ki. O yüzden her aile bir tane covid-19 vakası yaşamadığı sürece işin ciddiyetini kimse anlayamayacak. 2021 yılına da nasıl gireriz bilmiyorum. Bir aşı umuduyla beklentide herkes. Bakalım.
Şu sıralar bense, farklı değişime giriyorum. Fazla detay vermeyeyim, malum erteleme huyum ağır basabiliyor; ama hazır ev hapsindeyken mevcut ilerlemelerim ya da mevcut planlarıma uyuyor oluşum doğru şekilde ilerlediğimi gösteriyor. Bu sefer değişik bir durum var yine de: Acele etmiyorum. Önüme uzun zaman dilimi bıraktım. Öncesinde her şeyi tamamlarsam ne mutlu; ama bu sefer epey uzun bir vadesi var planlarımın.
Buraya çok nadir geliyor oluşumun çok fazla sebebi yok. Çünkü sebebim yok. Yani hayatımda "heh bak şunu yaşadım ve muhakkak not düşmeliyim" dediğim bir durumum olmuyor. Ya da ağır bir depresif hal yaşamıyorum yazıp da rahatlamak için. Günlerim çok aynı geçiyor. Şükrediyorum elbette negatif şeylerle dolu olmamasına yine de. 😜
Her şeye rağmen sadece 2021 için değil, yarından itibaren her şey için daha güzel olacağından umutluyum ben. ⚡
Buyur buradan yak...
22 Haziran 2020 Pazartesi
Merhaba Yaz!
Nasılsın? Nasıl gidiyor hayat? Savaşmaya devam mı? Yoksa barışıp karşılıklı acıları bölüşüyor muyuz? Sen de bilmiyorsun değil mi? Farkındayım...
1 Temmuz'da işime dönüyorum. Serviste ve çalışma ortamımda klima çalıştırılması yasak olduğu için, normalden daha da yorucu geçecek benim için çalışmak ve yaşamak. Derin derin nefesler alıyorum Blog. İşe "yaramıyor".
Karanti boyunca ne yaptım? Hımm. İngilizce'deki eksikliklerimi tamamlamaya çalıştım, Friends dizisine başladım ve şu anda 9. Sezondayım. Şaka gibi; ama Friends dizisini bitirince epey büyük bir boşluk hissedeceğim. Başka neler yaptım? Birçok kez diyete başlamaya çalıştım; ama beceremedim. 1-2 kitabı bitirmeye çalıştım; ama olmadı. Başka istediğim şeyleri yapamadığımı hatırlıyorum şu anda sadece. Üzgün bir hikaye yani.
1 hafta ne yapabilirim peki? Hımm. Yarın, yani pazartesi, diyete başlayabilirim. Telefonumdaki 1 yıllık premium üyeliği alınmış Balance isimli nefesle ilgili uygulamayı kullanabilirim artık. Ve ertelediğim yığınla şeyi kafamda oturtup ertelemekten vazgeçip harekete geçebilirim. Ve lanet k*çımı hareket ettirebilirim belki adamım!
Duygusal anlamda çok boşum Blog. Boşum yani. Ne gelen var ne giden. Pek arkadaşım da olmadığı gibi kalbime dokunan da yok. Kendi kendime takılıyorum hayatta. Bu arada kesin olmamakla birlikte temmuz ayında bazı konularda büyük değişiklikler olabilir. Ve hayır, bu sadece 22 Temmuz'da 32 yaşıma girecek olmam değil.
10 Mayıs 2020 Pazar
Yaz Geliyor
Karantinadan dolayı sürekli kafamda geçmişi deşme gibi eylemlerle yüzleşiyorum; ama iyi yanından bakıyorum bu duruma. Ne istediğimi daha iyi anlıyorum insanlardan artık. Ve ne istemediğimi de. Mesela öyle uzaktan uzaktan hayatımdaki insanların "aklımdasın aslında arayıp sormuyorum, hatta dertlerini dinlemekten özellikle kaçıyorum, kusura bakma ama, sini siviyirim cinim"'larını çekmemeye karar verdim. Uzaktaysanız, benim için uzakta kalın güzel kardeşim. Bu ailemi de kapsıyor. Kimse kusura bakmasın. Artık siz gibi olmaya karar verdim: Bencil. Beni telefonunuza Bencil Arif diye de kaydedebilirsiniz. Size kalmış. Blogumu bile ağlama duvarıma çevirdim. Beni salsın artık şu evrenin yanlış enerjileri.
Güzel bir haberi paylaşayım dedim. Bunların dışında blogumun yıllık domain ödeme vakti geldi. Dolar kuru böyle olmuşken tabi güzel bir masraf olmuyor; ama olsun. Sana değer Blog.
Şimdi yaseminli beyaz çayımı demlemeye geçiyorum.
Kaçtım!
3 Şubat 2020 Pazartesi
Bende Bir Problem Var
Geçen hafta düşünüp aldığım kararı biraz ertelemiştim. Ta ki bu akşama kadar. Tinder gibi bir platforma bile şöyle bir baktım; ama sonra dayanamadım onu da öncekileri de kaldırdım telefonumdan. Yoruldum aslında. Bunlar hep bahaneler Blog. Şimdiyse geriye, merdivenlerden inerken ya da çıkarken biriyle öylesine bir çarpışmayla tanışma ihtimalim kaldı. Ya da öncekilerden birinin çıkıp yine özür dileyip ya da özlediğini söyleyerek hayatıma tekrar girmesi ihtimali kaldı. Eh bunu da 4 seneyi aşkındır yaşamadığımı düşünürsek, geriye bir sen bir ben kalıyoruz. Bence acınası bir halimiz var. Gelip geçici ya da anlık zevkler için o kadar güzel ve masum şeyleri kenara itiyoruz ki... Yine de suçlusu ben olayım. Başkaları devam etsin.
Bitecekken vazgeçip devam ettirdiğim bir iş hayatım da var. En azından şükür listem dolu Blog. Farklı bir ortam ve insanlar bana iyi geldi 1-2 aydır. O yüzden mutluyum. Özlediğim kişiler var, özlediğim anlar var, özlediğim duygular var 1-2 ay öncesine kadar sahip olduğum... Ama işte. Neyse. Şöyle bir şarkıyla bitireyim şubat ayının ilk yazısını. Bu arada 9 gün sonra 14 Şubat. Önemli değil, biliyorum.
1 Ocak 2018 Pazartesi
Birlikte Nice 10 Senelere
Bir yandan 2018 yılı için aklımdaki hayaller ve hedefleri düşünüp diğer yandan da geçmişimi "geçmişte" bırakmanın bir yolunu aradığım 2017 Aralık'ında, artık dur deyip blogumdaki son yazdığım birkaç üzücü yazıyı taslağa çevirmiş ve 2018 yılının açılışını bu yazımla yapma kararı aldım.
Hayatımızdaki en monoton geçen yıl olan 2017 yılını artık geride bıraktık Blog. Bunu sana yazdığım yazılarda da anlayabilirsin zaten. En az yazı yazdığım ikinci senem oldu 2017. Aslında 2015'i askerlikle geçirdiğim için saymamalıyım. Haliyle aşırı vasat bir yıl geçirdik. Keşke'ler her ne kadar çok fazla da olsa, yine bol bol şükrettiğim bir seneydi.
2017, hayatımda en fazla sinemaya gidip film izlediğim sene oldu. Aynı zamanda hayatımdaki en yalnız geçirdiğim, en kalbimi bomboş hissettiğim, en az yazı yazdığım, en az geleceğimi düşündüğüm, en az faydalı işler yaptığım vb. birçok konuda negatif bir yıl oldu benim için. AMA artık BİTTİ! 😀
2018 birçok açıdan artık kendime dur diyeceğim, taze bir başlangıç yapacağım, yeni bir hayata başlayacağım, yeni insanlarla tanışacağım, duygusal yalnızlığımı daha da çok seveceğim bir yıl olacak benim için. Hepsinden ötesinde, artık an itibariyle geçmişimdeki her hatayı tecrübeler rafına almış ve daha fazla keşke dememek için savaşıyorum.
2017 için galiba en önemli aldığım karar, geriye dönüp baktığımda, bana bir şekilde az ya da çok zarar vermiş herkesi affediyor olmam... İnsanlar tarafından kin tutmak gibi algılansa da bazen, ben genelde geçmişimdeki olayları unutamıyorum. Hele ki biri benim canımı acıttıysa bir şekilde... Ama artık geçmişimdekileri de bundan sonrakileri de tamamen affediyorum ve kendi benliğimden çıkartıp daha yüce makamlara yolluyorum. 🎭
Hayat belli ki çok zor. Ve ben daha doğru düzgün yolun başına bile geçememişken, böylesine geçmişe takılıp en dolu yaşamam gereken saniyeleri israf etmemeliyim. O yüzden bu sene başlangıcında aldığım en doğru karar olarak görüyorum bu durumu...
2018 için yapacaklarım çok belli. 22 Temmuz'u bekliyorum en basitinden. Çünkü 30 olacağım. 😀
Yine de her şeyden önce Allah bana ve aileme sağlık sıhhat versin. Devletime zeval vermesin; milletimi ve değerlerimizi yüceltsin.
Bir de 2018 en çok sana yazdığım sene olsun Blog.
💝
17 Eylül 2017 Pazar
Neredesin Sonbahar?
Geçen hafta yeni iPhone'lar tanıtıldı. iPhone X iyi güzel de, iPhone 8 çıkarmaya ne gerek vardı diye düşünmedim değil. Şimdi tasarım olarak farklı deyip muhtemelen 300-400 TL farktan dolayı iPhone X'e yanaşmayacak mı insanlar? Muhtemelen iPhone 9, iPhone X tasarımıyla devam edecek. Ben alacak olsaydım iPhone X alırdım. Face ID mi barnak izi mi diye düşünürdüm tabii. Sonra ekran özelliklerini baz alıp iPhone X'e giderdim. Super Retina denen şey var sonuçta. 😋 O değil de, benim ayfoncuğum artık güncelleme alamayacak, ama şu haliyle bile çatır çatır çalışıyor. Zira iPhone 4S zamanında güncelleme almayı kestiğindeki halini görmüştüm. Onu yaşamıyorum çok şükür. Şimdilik böyle güzeliz biz. 💖 Zaten telefonu neredeyse hiç kullanmıyorum. Ne sevgili ne de sürekli iletişimdeki arkadaşlar(!) var. Biliyorsun öyle merhaba/merhaba deyip telefonlaşan biri değilim Blog. 💩
Ben yine diyete başladım Allah seni inandırsın. Bu sefer artık bozamayacağım hale geldim çünkü. Şimdilik güzel gidiyor. Pek zorlanacağımı da zannetmiyorum. Çünkü yemek yemekten bile sıkıldım.
Cuma günü termal devremülkümüze gidiyoruz Blog. Her ne kadar ben termal yanını çok kullanmakla ilgilenmesem de, temiz hava, faydalı su ve kafa dinleme şeklinde maksimum çıkarım sağlamayı hedefliyorum iki hafta boyunca. Sarot Termal Vadi çok eğlenceli olmasa da, işte... 😐
Korkuyorum artık. Her şeyin böyle devam edeceğinden, bir anda gözümün dönüp her şeyden vazgeçeceğimden... tamamen pes edeceğimden. Umudumun tamamen tükenmesinden korkuyorum yaşama dair. Geçen gün hastanede birini görmüştüm. Çok etkilendim ondan. Halime şükretmeye utandım. Allah yardımcısı olsun diye dua ettim. Benden daha gençti, ben belki evden çıkamazdım onun yaşadığını yaşasaydım. O herkesin garip bakışlarına rağmen kendi işini yapmak için oradaydı. Bilmiyorum. Allah ona kolaylık versin her işinde...
Bana da yardım etsin...
Eder mi sence Blog?
Senelerdir bekliyorum çünkü.
24 Ağustos 2017 Perşembe
Ağustos Biterken
Uzaktan bakılınca tabii tek derdimin bu aç kapa meselesi olduğu düşünülebilir. Yalnız yatak odam, pencerem ve laptopımın dilleri olsaydı daha fazlasını anlatabilirlerdi. Ben her ne kadar çoğu şeyimi buraya aktarıyor olsam da, asıl özel şeyleri anlatamıyorum. Böylesi daha iyi belki. En azından kendimle olan belli bir çizgiyi aşmamış oluyorum.
"Kapat gitsin o zaman, neden açık tutuyorsun?" diye ben de kendime soruyorum sürekli; ama dile getirmesem de, kendi kendime hiçbir şey yapmayıp beklesem de, adına "umut" koyup bekliyorum. Gerçekten bir umut olsa, neyse diyeceğim...
Sanırım işin en büyük sırrı, kişinin kendini ne olursa olsun sevmesi ve saygı duymasıyla alakalı. O zaman, en azından, kendine verdiği sözleri tutabiliyor. Bende hangisi eksik ya da daha eksik, henüz çözemiyorum. 4-5 gün sonra ablamgil gelecekler, bayramda diğer ablamgil. Hayata sanırım en çok, yeğenlerimle birlikte olunca, renkli bakabiliyorum.
Bu hayattaki sınavım da bunlar sanırım. Yani yaşadığım şeyler, burada dile getiremediklerim. Bunlara da şükür diyorum çoğu zaman, ama öyle anlar geliyor ki isyan etmemek için zor tutuyorum kendimi. İpini koparmamış, düzgün bir birey olmakla kime faydam dokunuyor ya da nasıl bir pozitif sonuç elde ediyorum, inan hiç bilmiyorum Blog. Hani aksi durumuna sıcak baktığım ya da bakacağım, hatta bakabileceğimden değil de; daha çok sorguluyorum sadece.
Yarın cuma günü. En sevdiğim gün, değil mi? Hesaplarımı tekrar kapatsam daha mantıklı galiba, değil mi Blog? Kullanmıyorum çünkü. Hiçbir şekilde kullanmıyorum yani, değil mi?
21 Ocak 2016 Perşembe
Kocaman Kararlar

Yazıma devam etmeden önce, bir anda aklıma gelen, çıktığı ilk günden beri dinlediğim ve bugüne kadar beni sevgi konusunda baştan sona anlattığına inandığım; biraz egoistçe, biraz safça, ama bolca beni anlatan bir şarkının sözlerini paylaşayım:
24 Kasım 2015 Salı
Son Haberler!
Bu haftanın konuları arasında en önemlisi olan diyet ve spor mevzusunda seviye atlamış olduğumu söylemekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Zira sağlıklı beslenen ve her şeyden uzak Arif moduma geçebildiğim için aşırı aşırısı mutluyum. Hedefim, önümdeki iki ay içerisinde 6-7 kg vermek.
Bir diğer önemli olan konu'm ise vefa. Bu konuda da mutluyum. Çünkü şu anda bu durumdayken yanımda olan insanlar bana kendilerini hissettiriyorlarsa bu demektir ki hala daha umut var.
Duygusal anlamdaki halime gelirsek eğer, yani şu yeni halimi sevmeye başladım. Kullandığım ilacın amacı başka da olsa, bir yandan bana verdiği his yüzünden bile kullanmaya devam edebilirim. Zira verdiğim kararlar daha mantıklı, daha kararlı ve daha bana dönük oluyor. Belki de güzel Allah'ım yanımdadır.
Bir de ceviz yemeye sardım şu sıralar. ÇÜNKÜ IVIR ZIVIR YEMEMEM LAZIM. Ve kahvem ya da yeşil çayımın yanına 2-3 bilemedin 4-5 tane ceviz eşlik ediyor. Tuhaftır cevizi bir böyle sade seviyorum bir de ballı cevizli pastada seviyorum. Bak gece gece yine konu yemeye geçti. Neyse.
O değil de, benim Blog arkadaşı edinmem gerektiğini hissettirdi bana Blogcuğuma aldığım son yorumlar. Hani beni okuyan olsun, bol bol takip edileyim gibi düşüncelerim olmadı Blog, biliyorsun. Senle ben senelerdir yazışıyoruz gördüğün üzere. Hoş, daha çok ben yazıyorum, sen sunuyorsun onu dünyaya, insanlara, yolunu şaşırmışlara... Bilemedim.
Ben askerdeyken şubat ayında, takip ettiğim İtalyan bir sanatçı albüm yayınlamış. Ve ben onu müzik arşivimi düzenlerken fark ettim. Kapanışı o albümünden bir video kliple yapalım Blog.
Dipnot: Blogumda güncelleme yaptım minik çaplı. Başlıkların ve tarihlerin yazı tipini, metin yazı tipim ve en sevdiğim yazı tipi olan Calibri yaptım. Zira bir öncekinde Türkçe karakterleri çıkartmadığı için gözüme çarpıp duruyordur son yıllarda.
17 Kasım 2015 Salı
Sevgili O, Bir Sen Yoksun!
- 3 gündür devam ettiğim diyetimi daha da yoğunlaştırıyorum. Ki 3 gündür epey aerobik yapıyoruz küçücük yeğenimle.
- Aklımda bazı şeyler var geleceğime dair, onlara yoğunlaşmayı düşünüyorum.
- Bir süredir düşündüğüm şeyi yavaştan gerçekleştirmeye çalışacağım: Artık O'nu beklememeyi öğrenmeyi deneyeceğim. O, her kim ise, birgün olur da gelirse hayatıma, göreceği şey, son kullanma tarihi epey bir geçmiş ve kötü kokan bir Nutella kavanozu olacaktır... Bunu yapmak zorundayım galiba. Çünkü ben umut edip beklemekten başka bir şey yapamıyorum ve birine olan ihtiyacımı dizginleyemiyorum. Bu da beni çok yıpratıyor.
- Instagram'daki içinde insan olan bütün fotoğraflarımı sildim, klini açtım. Twitter profilim de aynı şekilde. Sana özgü profillerimi biliyorsun Blog, hemen sağ kolonda (bana göre) bulunuyor linkleri.
- Windows 10'un 10586 numaralı sürümünü yükledim. Ve Allah seni inandırsın, daha da hızlandı laptopım. Ben varya, iyi ki almışım bu bilgisayarımı Amerika'dan. Beni daha götürür bu,
inşallah. - Artık hemen hemen canımı sıkan her şeyi rahat bir şekilde boş verebiliyorum. Ve bu durumdan mutluyum. Kafama takmıyorum mesela, çok yoğunlaşmıyorum, bozmuyorum moralimi.
6 Kasım 2015 Cuma
Oh Cuma!
Dün akşam Facebook profilimde paylaştığım şu duamdan sonra:
Allah kimseyi zor gününde; sağlık, vefa, vicdan, sevgi ve saygı konularında sınamasın ve geçmişini unutturmasın. Amin.
Bir kişi, Allah'tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa; Allah da onu başkasına muhtaç etmez.Sonra yüzümde bir gülümsemeyle evde geçirdim vaktimi. Şimdi de seninle paylaşıyorum bunu Blog'um.
Dün Ellie Goulding'in epeydir beklediğim albümü yayınlandı. Adele'in albümü çıkana kadar onunla takılacağımdan hiç şüphen olmasın Blog. Ama Adele başka tabii. Neyse, beğendiğim şarkıları oldu, ama şunu paylaşmak istiyorum burada:
14 Ağustos 2014 Perşembe
Yepyeni Ben
Dün durup düşünmeye karar verdim bir süreliğine. Normalde duygularımın bende yoğunlaşıp düşünce sistemimi tıkaması dolayısıyla yapamadığımdan, dün biraz zaman ayırdım. Hala daha da düşünüyorum.
Neden bu kadar korkuyorum kaybetmekten? Neden bir işe başlarken kötü sonuçla biteceği ihtimalini düşünüp, hatta yapacağım onca emeğin boşa çıkacağını düşünüp kendime geri adımlar attırıyorum her sefer? Ve neden sürekli aynı hataları yapıyorum birini sevmek konusunda?
Bilmediğim çok şey var yine sevgili Blog; ama artık öğrenmek için çabalıyorum. Çoğunu nasıl yapabileceğimi bilmesem de deniyorum.
2-3 gündür dengeli beslenme konusunda büyük adımlar attım. Bugün yaptığım spor çok idealdi. Sabah-akşam böyle devam edersem hem fit hem de zayıf bir Arif olacak ki benim de istediğim 1-2 sene önceki halimden daha iyisini yakalamak.
Bugün güzel başladı ve güzel de bitmek üzere. Akşam üzeri annemgile "haydi ormana çay içmeye gidelim" dememle dünden hazır olduklarını anladım. Doğal su kaynağının yanında oturup kitap okumanın bana verdiği huzur da ayrıca güzel oldu.
Sakinim. Hatta sakinim demek bile istemiyorum. Bu benim normal halim olsun dileğindeyim hep. Öyle de olacağına inanıyorum. Bu sefer başaracağım Blog. Biliyorum bazen sadece üzülmekten ibaret tüm çabam; ama artık bunun önüne kocaman bir set çekip istediğim ya da olmasını hayal ettiğim şeyler için kendimi zorlayacağım. Mesela İrlanda... Allah'ım, ne güzel bir ülke! Her zaman hayallerimde orada yaşamak var. Gördüğüm ülkeler de güzel, ama İrlanda deyince aklıma her yeri yemyeşil, insanları hep eğlenceli, mutlu ve huzurlu bir yaşam geliyor. Belki yanılıyorumdur, bilmiyorum; ama çok istiyorum. Bu mesela hayallerimden bir tanesi...
Şu anda gördüğün üzere, ruhsal ve fiziksel sağlığımı dört dörtlük yapmaya çalışıyorum. Önümde ciddi anlamda beni zorlayacak şeyler var. Aslında "var" da demek istemiyorum. Çünkü artık her birine ayrı bir tecrübe ya da önümdeki minik bir engel gözüyle bakıyorum kısmen.
Bugün böyle yani Blog. Birçok konuda dersimi almış ve derin nefesleri yaşayan bir bünyeyle yazıyorum şu anda. Çünkü artık arkadaşlarımdan, eski sevgililerimden, kısaca hayatımdaki her bir insandan ayrı ayrı edindiğim tecrübeler, anılar, tokatlar, kapanan kapılar... çoktan boğazıma kadar gelmiş ve taşmıştı. Her birine dur diyebiliyor olmalıydım, yine de keşkeli cümleler kurmamak adına, bundan sonra güncellenmiş Arif'le devam edeceğim hayatıma.
Ve beni her zaman ters köşe yapan duygularım... Bugüne kadar verdiğimin yarısını bile alamadım Blog. Çünkü her "tamam bu sefer oluyor galiba" derken başka başka yüzlerini gördüm hayatıma girenlerin. Kötülemiyorum. Sonuçta kandırılmış durumum olmadı. Onlar hep öyleydi. Bense sadece inanmak istediklerime inandım. Duymak istemediklerim için kulaklarımı tıkadım. Bundan sonra kimle ne kadar ileri gidebilirim bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var ki o da gördüğüm kadar vereceğimdir.
Bir de bundan sonra giden/biten kişi/ilişkiler arkasından oturup günlerce, aylarca yas tutmayacağım. Eski Arif'e göre, bu halim duygusuzca gelirdi, ama içimdeki kızgınlığı kendi kendime yaşamak istemiyorum artık. Kendimi bir şeylerden ya da birilerinden uzak tutmak da istemiyorum. Tabii bu benim "ortalık malı" edasında dolanacağım anlamına gelmiyor.
Belki konuşmaya ihtiyacım vardır şu anda. Var ya da... bilmiyorum. Çünkü aylardır birçok arkadaşımı uzak tuttum kendimden. Israrla benimle kalanlar oldu, sağ olsunlar; ama çoğu bana düşman kesildi adeta. Son 1 haftadır hattımı Türkcell'e taşıdığımdan beri normalde haberleştiğim insanlarla numaramı paylaşmaya başladım.
Ve Blog, hani ben birilerini bunalt(-mış)tım ya, bugün fark ettim ki aslında ben de bunalmışım. Çünkü birilerine verdiğim şeyleri göremeyince sürekli hırpalayıp durmuşum kendimi de. O yüzden şimdi üstümde rahatlık var benim de. Tıpkı diğer kişilerde olduğu gibi.
Peki bundan sonra ne olacak?Artık iyileşme zamanı. Her alanda... her anlamda...
Şu şarkıyla ayrılıyorum bu sefer. Çünkü 2-3 hafta içinde albümleri çıkıyor en sevdiğim grubun. Bu şarkılarının sözlerinde de, yanlış anlamıyorsam şöyle diyor: "Herkesin arkadaşa ihtiyacı olur. Peki sonrasında seni kim sevecek? Sen onların güvenebileceği biri olabilecek misin?"
1 Ağustos 2014 Cuma
Tek Gidiyorum Bundan sonra. Sorusu Olan?
Yazmayacağım dedim, yine buradayım. Sorun tam olarak bu zaten Blog: Kendime verdiğim sözleri tutamıyorum/tutmuyorum.
Yazsam olmuyor, yazmasam içimde saklı duruyor... Kussam bir türlü. Sonra hasta mı oldun diyecekler. Ama kusasım var hep. Bazen sabahları özellikle midemin içine etmek için öksürüyorum derin derin, belki kusar da rahatlarım diye. Ama yok, olmuyor.
Neyse...
Bıktım Blog ya. Askere gitsem de elime o silahı verince önce bir kafamda denesem diye düşündüm bugün kısa bir süreliğine. Öyle bir potansiyelim var son yıllarda, biliyorsun. Ama ölüm kötü, ölüm üzücü, yıkıcı. Son bir hafta içinde halk otobüslerinin kazalarıyla ilgili okuduğum haberler epey fazlalaştı. Sonuncusundan sonra "hayatta ne olacağını bilemiyor insan" diyebiliyorum uzun uzun boş bakışlarla. Yine ölüm en büyük sondan bir önceki son bana göre. Bir şeylere son veriyor en azından.
Bugün birine söylerken fark ettim. Benim problemlerimin %75, en azından, benzerini yaşayan ve bunu atlatmış hiçbir kimse yok tanıdığım ya da bildiğim. O yüzden bana nasılsın diye sorup üstüne bir de "geçer bunlar
Şu anda saçmalamak dışında hiçbir şey yapmıyorum. Ama tam şu anda yapabileceğim en iyi şeyden bile daha iyi buraya yazmam.
Bu arada yalnız yürüyorum artık Blog. Yetti canıma. Boğazıma kadar doldum. Evet yaşım da geçiyor. Yalnızım bundan sonra. Blogumu rastgele okuyup da buna sevinip yakmak isteyen olursa, kına gönderebilirim. Mail atın adresinizi. Ne mal olduğunuzu görmüş olurum hem.
Yaşadıklarımın çok benzerini yaşayan tek bir arkadaşım var. Aklıma geldikçe ona da dua ederim hep. Çünkü ne hissettiğini biliyorum. O bayan arkadaşımın da işi zor. En azından onunla ilgili sevindiğim küçük bir ayrıntı var ki o da kadın olması. Çünkü ülkemizde bir erkek ve kadının, benim durumumdaki rahatlığı arasında çok fark var.
Ve dayanamayacağım kesiyorum yazımı burada. Son olarak da diyorum ki: Bazen sadece kusmak istersin.
Bir de, kendilerini 3-4 gündür keşfettim. Bütün depresif hallerime uygun çalıyorlar. Bütün albümlerini dinledim. Ve bugün yeni albümleri çıktı. Bu da son albümlerinden bir şarkısı.
13 Nisan 2014 Pazar
Yenilik? Belki...
Son Facebook yenilememde, hiçbir şey paylaşmamaya ve özellikle profilimi kullanmamaya çalıştım. %90'lık bir oranda başarılı da oldum. Sadece internet üzerinden görüşebildiğim kişilerle mesajlaşmama olanak sağladı. Onun dışında tamamen gereksiz bir sosyal site.
Son zamanlarda ikiyüzlü olan eski "en iyi" arkadaşlarımla olan uyuşmazlıklar, zincirleme şekilde devam etti. Onlarca birlikte çekildiğim fotoğraflar ve yazışmalar, tamamen havada kaldı. Bunlar 2-3 ay önce gerçekleşti bu arada.
Peki neden bugün yenileme kararı aldım?
Bir ara üniversitedeyken çıktığım kişi bana mail atmıştı. Onunla mailleştim bir süre. Beni şimdi daha iyi anladığını söylüyordu özetle. Benim yaşadıklarımı yaşamakta şu anda kendisi sanırım. Bunun dışında geçirdiğim bazı muhabbetler, bitirdiğim bazı ilişkiler beni eskiye reset(!) atmaya itti. En sevmediğim şeydir, biri sizden küsünce, diğer arkadaşlarının da muhabbeti sizinle kesmesi durumu. Ne kadar çocukça, ikiyüzlüce, değil mi? Ve bunu yapanlar 30 yaş üstü insanlar olduğunu varsayarsak... diyecek söz bulamıyorum. Komik. Bu aslında birbirimizi iyi tanımadığımızı gösteriyor belli ki. Bu etkili oldu mesela. Bunun dışında birçok arkadaşımı sahip oldukları "sözde" aydın ama aşırı derecede ırkçı ve bölücü düşünceleri yüzünden hayatımdan, Facebook profilimden, çıkarmam da etkili oldu yenilememde. Bir de eski sevgililer falan var tabii. Şimdi açtığım profilde yaptığım ilk iş geriye dönük olarak çıktığım ve Facebook'da profilini bulabildiğim 4-5 kişiden oluşan "eski sevgili takımının" profillerini engellemek oldu. Çünkü tuhaftır bir şekilde denk geliyorum onlara. İçinde bulunduğum ortam o kadar dedikoducu, ikiyüzlü ve sahte ki... adeta herkes birbirinin boydan kullanma klavuzunu çıkartabilecek kadar bilgili birbirlerine karşı. Ürkütücü, değil mi?
Henüz eklemeyi düşündüğüm arkadaşlarımı taşımadım yeni profilime. Zamanla, boş vakit buldukça, taşımayı düşünüyorum. Sanırım toplamda 30-40 kişi olur kendileri. Evet, ne yazık ki(!) internet ortamındaki çoğu insan gibi, bulduğunu ekleyen, tanışmaya çalışan ya da merhabalaştığı kişiyi direkt arkadaş listesine çeken biri değilim. Ve aşırı sosyal olmadığım için de galiba fazla arkadaşım yok. Gerçi ben sadece "aşırı samimi" olduklarıma 'arkadaşım' dediğimi varsayarsak bu durumda arkadaş listemin sayıca az olması daha da muhtemel oluyor.
Bu sefer mesajlaşmak dışında bir şey yapmayacağımdan şüphen olmasın Blog. Dersimi fazlasıyla aldım.
Dipnot: Amerika'daki eski sevgilimi bile engelledim.
22 Ekim 2012 Pazartesi
Pazartesi, Oh Pazartesi!
Mojito içtim.
Ablamın doğumu var bu haftaki konularım arasında. Henüz ikinci kez dayı olmadım; ama muhtemelen yarın doğurması planlandığı için. Bir adet kız yeğenim daha olacak diye düşünmekteyim. Yani bu hafta dayı olma haftası. *alkış*
19 Ekim'den beri iyimserliğim hakim. Pozitif bir şekilde dolanıyorum; ama Pollyanna modunda değilim bu sefer. Çünkü o hallerim çok "kısa" sürüyor. Ve tamamen geçici/sahte tavırlar içinde. Şimdi iyiyim. Neden böyleyim diye sormuyorum. Çünkü sorasım yok, daha doğrusu sormakla zaman kaybetmek bile istemiyorum. Beklentiye girmiyorum o tarihten beri hiçbir şey için. Hiçbir şey: Beni özel hissettirmeyen, zamanımı çalan, değer verdiğini düşünmediğim, bana bir şey katmayan şeklinde tanımlanabilir. Aksi halde bir büyük hayalim var şu anda. Onu gerçekleştirmeyi hedefliyorum önümüzdeki zaman içerisinde. Bir yandan da rutin planlarım için çalışıyorum. Ha bir işe girip çalışsam daha iyiydi; ama eskisi gibi onun da etkisi altında ezilmiyorum. Yani zorlamıyorum, olursa çalışırım gayet güzel bir şekilde. Askerliğimi tecil ettirdiğim için rahatım bir anlamda. Öyle de denebilir. Bu yazımdan sonra da, 19 Ekim'den de sonra olduğu şekilde, hiçbir zaman, hiçbir şekilde hiçbir türdeki sorunumu birileriyle paylaşmama kararı aldım. Sebepleri ve sonuçları tamamen bende saklı.
Bir de geçenlerde bir mesaj aldım Facebook üzerinden. Bloguma ulaşmış biri, yazdıklarımı okumuş, beğenmiş. Sonra uzunca bir mesaj atmış Facebook profilime ulaşıp. Çok teşekkür ederim kendisine. Mutlu oluyorum ben bu şekilde aldığım mesajlardan dolayı. Çünkü bir yerlerde ben gibi düşünen birilerinin olduğuna inanıyorum; ama böyle seslerini duyduğum zaman inancım daha da pekişiyor.
Pazartesileri bir başlangıçtır. Psikolojik olarak hep bununla uyandık Pazartesi sabahlarına. Hani Pazartesi gününden nefret eden yığınla insan var. Haklılar da; ama bence pozitif başlarsak o şekilde devam edebiliriz. Ne olmuş paranız yoksa? Ne olmuş işiniz boka sardıysa? Ne olmuş lanet olası bir sevgiliniz yoksa? Ne olmuş sınavlarınız kötü geçiyorsa? Ne olmuş arabanızın ciddi bir hasarı var ve size yığınla fatura çıkardıysa? Ne olmuş bir yakınınızı kaybettiyseniz? Ne yapacaksınız? Oturup günlerce yas mı tutacaksınız? Ağlayıp sızlayıp; bir yerlerde kör olana kadar alkol mü içeceksiniz? Kendinizi, o kıymetli yüreğinizi uzak mı tutacaksınız dünyadan? Değer mi geçmişte olup bitmişler için şu anı ısrarla kötü geçirmeye? Değmez. Değmesin.
İyi haftalar bana, sevgili Bloguma ve bana ulaşan herkese!
27 Nisan 2012 Cuma
Ben ne mi istiyorum?
Tekrar diyete başlamak istiyorum. Umursamazca hayatın hızlı bir şekilde akıp gitmesini istiyorum. Yaptığım sporun ve iyileşen fiziğimin mutluluğunu tek başıma yaşamak istiyorum. Olduğumdan daha fazla dürüst olmak istiyorum. "Ben de buradayım!" demek istiyorum kendime. Boşa geçmesin istiyorum zamanım. Kitap okumak istiyorum deliler gibi, hatta gözlerim bir numara daha büyüyeceğini bilecek kadar çok kitap okumak istiyorum.
Ağlamak istiyorum. Sadece ağlamak... Dünyanın tüm derdi üstümdeymiş gibi ağlamak istiyorum. İçimdeki boşalan yerlerin dolmasını istiyorum. Hatta dolup taşmasını istiyorum. Sonra tekrar ağlamak istiyorum. Bu şekilde rahatlamak istiyorum çünkü... Beni sakinleştirebilecek iki kol istiyorum. Benimkilerden daha uzun olan iki kol... Sonra o kolların sahibiyle sevişmek istiyorum. Terlemekten su gibi olana kadar sevişmek istiyorum. Günlerce uykusuz kalacak kadar... Dünyadaki hiçbir şeyi düşünmeden sevişmek istiyorum...
Aç kalmak istiyorum. Çok yemek yiyorum sanırım günlerdir. O yüzden aç kalmalıyım ki yemeklere duyduğum özlemim artsın.
Özlemek istiyorum. Şu ankinden daha fazla özlem duymak istiyorum her şeye. Daha tutkulu olmak istiyorum. Gözlerime bakanların aslında benden ötesinde çok şeyin olduğunu görmelerini istiyorum. Bir anda sarılmalarını istiyorum karşımdakilerin bana. Beni güzel şeylerle şaşırtmalarını istiyorum. Özel olduğumu, en az tüm insanlar kadar özel olduğumu, hissetmek istiyorum.
Ve tekrar ağlamak istiyorum. Sahip olduklarımı görüp mutluluktan ağlamak istiyorum. Gözümden düşen her bir damlanın yüzümden akışını hissetmek istiyorum. Ağzımın gülmekten yorulmasını, gözlerimin ağlamaktan şişmesini, kulaklarımın dünyanın en güzel sözlerini duymasını, tenimin en özeli yaşamasını, burnumun en hoş kokuları koklamasını istiyorum.
İnsanların birbirine değer verdiği, gelip geçici heveslerin olmadığı, yalanların söylenmediği, kimsenin üzülmediği, her şeyin toz pembe olduğu bir dünya istiyorum.
Çok mu şey istiyorum sizce?..
12 Mart 2012 Pazartesi
Buyrun, Yalnızlık?
~~~~~~~~~~~~~~
Bahar mı geldi duygularına? Nedir bu içindeki çocuksu heyecan? Güneş daha mı erken doğuyor gamzelerine? Yoksa yine mi yangınlar var dünyaların derdini yaşayan, o küçük kalbinde?
~~~~~~~~~~~~~~
Kimse bilemez, anlayamaz ya da duyamaz hissettiklerimi. Ben ki dışımda bir güneş, içimde bir bulut... Ben ki yenik düşmüş çığlara gebe, bilinmez diyarlara yolcu.
Yine bahar geliyor be Blog. Yine bir kışı daha geride bıraktık senin. Yine saçmalıkların yaşandığı bir yol kaldı geride. Ama yine de güzeldi. Cana gelmeyeceğine, duygulara gelsin, dedik seninle. Ve sustuk birlikte çoğu zaman. Ben konuşmaya çalıştıkça sen de konuştun, farkındasın değil mi?
Haklısın, ben kendimle daha huzurluyum. Ben, hala biri tarafından hakedilmemiş duygulara sahibim içimde. Bekliyoruz işte, yazılıyorsun. İnan çoğu kelimeyi hangi duyguyla yazdığımı ben bile bilmiyorum. O kadar fazla ki hissettiklerim, o kadar çok, yoğun ve anlamlı ki. Şu yaşımda fazlaca yaşadığımı düşünüyorum.
Her 4 ayda bir kendime bir söz veriyorum, yeni bir başlangıç yapıyorum çoğu şeyde, yeni bir ben oluşturmaya çalışıyorum. Ve yine o dört aydan birine denk geldim... Bu sefer ne kadar dayanabilirim bilmiyorum; ama bu sefer sanırım daha farklı olacak. Çünkü çok yorulmuş bir başlangıç var içimde. Çok farklı bir başlangıç var.
Yine saçma sapan şeylerin temizliğini yaptım. Bu sefer, hayatımı düzene sokana kadar uzak kalacağım, sözüne gerçek güvenimi vereceğime inanıyorum. Bu sefer izin vermiyorum hiçbir kalbe, düşünceye, duyguya. Hakedilmediği sürece sessizliğimle konuşmaya çalışıyorum herkesle. Gerçek bencilliği oynamaya çalışacağım bu sefer. Elimden geldiğince nefret edeceğim. Sevgi kelimesi sadece içimdeki huzuru sağlamak adına olacak. Ve hakettiğim zamandaki halime bakıp anlayacağım doğru yer/doğru zaman/doğru kişi olduğunu.
Şimdi o sessizliğe merhaba diyelim Blog, ne dersin?
17 Şubat 2012 Cuma
Master? Mister? WTF?
Geçtiğimiz 15 Şubat'da ben yine babamdan harçlığımı aldım ve ev kirası vs. özellikle kredi kartı borçları derken. Yine dağıttım güzelce. Bir ara, ne yazık ki, kredi kartıyla alışveriş yapmaktaydım ve diyetimden dolayı verdiğim 10 kg nedeniyle bütün kıyafetlerimi değiştirmek zorunda kaldığım için, epey bir birikme durumu olmuştu. Tabi aldığım bazı şeyler ve kitaplar vs. derken dağ gibi kredi kartı borç-larım olmuştu. Sonraki aylarda durum daha da kötüleşmeye başlamıştı ki ara tatil nedeniyle eve geldiğimde elimi kredi kartına sürmemeye yeminlendim. Eh şimdi durum biraz daha iyi. En azından mevcut borçlarıma yenilerini eklemediğim için mutluyum. Bunlarla birlikte ödemek için ek gelir geleceğini düşündüğüm bir evrede olduğuma inanıyorum. Elimdeki fazla paraları sürekli kredi kartıma yatırmak niyetindeyim. Sanırım önümdeki ilk harcamalarım İstanbul'da gezerken olacaktır. Daha sonrasında zaten okuluma dönüp, kaldığım idareli-iradeli yaşam moduma geçtiğimde en kötü 2-3 ay içinde kredi kartlarımı kapatmayı planlıyorum. Hani HSBC bankasındaki kredi kartımı kapatacağım kesin de, diğer kredi kartlarım için emin değilim. Zira mutluyum diğerlerinden. Zaten HSBC'deki dağ gibi borcum olan...
Şu sıralar bünyemde aldığım düzenlerime sürekli yenileri ekleniyor. Gelecek planlaması olarak gördüğüm ÖYP konusunda başka planlarımı da eklemeye karar verdim dün akşam itibariyle. Gördüğüm ve derinden hissettiğim bazı mevzularda sürekli zorluk çıkmasından ötürü, geleceğimdeki bazı açıların yanlış çizilmesini önlemek için derin bir şekilde yurtdışı olayına girmeyi düşünüyorum. Belki şimdilik tek not olarak diyebileceğim şey bu olabilir. Nasıl, ne şekilde... gibi sorulara cevap vermek için daha epey uzun zamanım ve araştırılması gereken durumlarım var. Yardımcı olabilecek en ufak bilgiye feci şekilde açığım...
Bazen böyle çok eskide kalmış kişiler geliyor aklıma. Öyle ki flashback tanımını alan tarzda olanlar da olabiliyor. Sessizce geldikleri gibi gidiyorlar. Sanırım normalde de öyle bir şekilde hayatımdaydılar; ama ben fazla anlam yüklediğim için birileri/bir şeyler olarak hayatımda kaldı izleri. Eh yengeç burçlu olmaktan çoğu zaman mutluluk duysam da, bu fil hafızalı oluşum gerçeğini bastırmamakta. Kötü yanlarından biri bu benim için mesela...
Son 6 gündür 3. paragrafımda belirttiğim mevzuya kafayı takmış haldeyim. Sanırım bir 6 ay bunun düşüncesiyle pekişir ruh halim.
ps. Halil Sezai.
6 Kasım 2011 Pazar
Kurban Bayramı
Efendim, bayram niyetiyle Ankara sınırlarına girmiş bulunmaktayım. Bayram için değişik planlarım yok ne yazıkki. Önemli olan konularım arasında tabiki sağlık meselesi var. Şu anda tek temennim kilo vermekten ziyade, almamaya çalışmak. Malum, tatlılar vs. türü şeyler bayramların en vazgeçilmez ve karşı konulmaz nimetleri kategorisine giriyor birinci sıradan. Bakalım bu güzel bayram bize neler getirecek...
Bayram yan tarafta dursun, hayatımdaki aldığım birkaç kararı buraya not edeyim niyetindeyim. Foursquare'de epey bir zaman mayorluk savaşları vermişimdir bazı yerlerde, gayet güzel badgelere de sahip olmuştum. Gelin görün ki dün itibariyle mantıklı bir şekilde foursquare hesabımı sildim. Çok da mutluyum, hatta telefonumdan uygulamasını bile kaldırdım. Bu silme meselesine, bir süredir aklımda olan bir şey daha eklendi tam 15 dk önce. O da Twitter hesabım... 2000+ tweete sahiptim ve buna ek olarak gayet çalışkan bir translating hesabım da bulunuyordu. Zamanında o hesap için de epey uğraş vermiştim; ama benim için hiç gerekli olmadığına karar verdim Twitter hesabının. Ve sildim. Bunu bir ara Facebook için de düşünmüştüm, önceki yazılarıma bakılırsa eğer; ama Facebook hesabını silmek yanlış bir karar olduğundan vazgeçtim. Şu anda mümkün olduğunca internetteki bu tip hesaplarımı kaldırmaya çalışıyorum. Yani benim ulaşabileceğim, bizzat yönettiğim hesaplarımı azalttım epeyce. Hani olur da biri sahte hesap açsa bile umrumda olmaz. Çünkü ben takip etmekten yoruldum kendi hesaplarımı, belki de üşengeçliğimden ya da mantıklı hareket etmeye çalışmamdan ötürü kapatıyorumdur. Bilinmez. Şu anda daha kendime özel bir yaşam ve bu blogumda daha "ben" e sahip olduğumu hissediyorum.
Ve tekrar iyi bayramlar. Aman az tatli yemeye çalışın!..