31 Ağustos 2010 Salı

Ben kalpsiz degilim ki

Bugun biraz duygusalim. Bilmiyorum sanirim 2-3 gundur okudugum ask romanindan etkilendim cok fazla bir sekilde. Eskiden oldugu gibi sevgiye dair bulusmalari hayal etmekle mesgul beynim. Hatta gecen seneki seylere kadar ulasmis oldu hayal ettigim kisiler...

Icimden bir sey boyle, sabahtan aksama kadar bilgisayar basinda dur, birilerini ara, vaktini internette curut vb. kotu diye tanimladigim direktifler verse de, "seytandir o seytan" deyip; kitabima gomuluyorum ya da butun gun bitmek bilmeyen uykularima devam ediyorum...

Bugun farkli bir dozajda hissettim duygularimin boslugunu. Ya da kalbimin mi diyeyim?.. Bazi seylere cok uzak kaldim diye mi acaba? Hani boyle bir surekli ugrasin icinde olmadigim icin ya da cok sessiz, sakin ve huzurlu kaldigim icin mi? Bugun patlak vermesi mi gerekiyordu?.. Ben hic vermesin diye ugrasiyorum burada.

Dun gece bilgisayarimdaki yabanci sarkilari, albumlerine gore duzenledim. Her birine bir programla otomatik olarak Itunes uzerinden album kapagi ve her bir sarkiya ise sarki sozlerini yukledim. Sonra da hepsini muzikteki tek mutluluk kaynagim olan Ipod Touch'ima attim. Simdi dinlerken sarki sozlerini de gorebiliyorum. Turkce sarkilara sira gelmisti ki icimden bir ses cogunu dinlemedigimi, bir kismini dinledigimde daha da karamsar oldugumu soyledi. Ve de, icindeki sese guvenen genc erkek olarak, tum Turkce sarkilari sildim. Evet, hem de hic acimadim. Zuhal Olcay'dan Sertab Erener'e kadar tum Turkce seslendiren sanatcilarin sarkilarini sildim. Artik telif hakki gibi bir seyden de sorumlu tutulamam hem... SUCSUZUM!

Ilk projemin degerlendirmesini yapamadim halen; cunku bilgisayarimi duzenlemekle mesgulum. Cok tembel hissediyorum bu konuda kendimi. Sanirim 1-2 gun icinde toplanirim. Umarim. Ask romani bitene kadar boyle mi kalirim dersin blog? Umarim kalmam.

En guzeli ya da huzur vereni ne biliyor musun blog? Herkes ve her sey gittikten sonra, senle ben kaliyoruz geriye. Sadece ikimiz. Benim ellerim oldugu surece, Google seni destekledigi surece, mutluyuz biz.

Benimle kal...

29 Ağustos 2010 Pazar

Vampir serisi okudun, bitti.

Sanirim son kitapti diye bu sefer yavasca okudum, Alacakaranlik serisinin 4. kitabini. Artik hayatimda Alacakaranlik, vampirler, kurt adamlar, yari vampirler, Jacob, Edward, Bella ve diger karakterler yok. Ciktilar, gibi...

Ben 3. filmi hala izleyememis olmanin verdigi uzuntuyle, 4. filmi heyecanla bekliyorum. 5. kitabi da bekliyorum; ama yaniliyor da olabilirim. Sonucta 4. kitap 2008 yilinda yazilmis. Stephenie belki hamiledir. Harry Potter'i takip ettigim zamanlarda, 3. ya da 4. kitaptan sonra 'yeter bu sacmalik' deyip kopmama ragmen, yazarinin bir ara hamile olmasini bilmeye kadar takiplerdeydim... Ozetle, 4. kitap bekledigim tum heyecani, duyguyu vs. tum Alacakaranlik ile ilgili beklentilerimi karsilamis oldu. Gecmis olsun diyor, vatana millete hayirli olsun diyorum! *Alkiiis*

Sirada Mary Balogh'un Asla Unutulmaz diye bir ask romani var. Taze kapagi acilmamis bir kitap. Yarindan itibaren beni bekliyor. Hayatimda hic 1 ay icinde bu kadar fazla kitap delisi olmamistim. Seviyorum kendimi. Saka bir yana kitaplarin bana bu 1-2 ay icinde sagladigi huzuru, hicbir sey saglamadi. Bir cok seyden beni uzak tutmasiyla birlikte, kitaplara ve okumaya olan sevgimi de artirdi...

1-2 gune ilk projemin degerlendirmesini yapip; yeni bir projeye gecmeyi dusunuyorum. Bu projem daha cok ilk projem gibi ruhsal sagligimdan ziyade, bedensel sagligima dayanacak. Planlarim o yonde.

dipnot: Ramazan ile birlikte uyku duzenim altust olmus durumda. Sanirim 2 haftadir her gece sahura kadar kitap okudum. Uykusuz kaldim. Vampir oldum adeta. Kan istiyorum.

27 Ağustos 2010 Cuma

Vazgecmemeliyim.

Bence cagimizin, hatta cagimin en buyuk sorunu bu anlasilamama sorunu.

Yine boyle geri adimlarima doner oldum. Aci cekiyorum resmen. 1-2 ay harika gecti her sey; ama boyle sanki nefesimi tutuyorum gibi oldu. Biraktim nefesimi.

Bugun boyle her seyim isteksiz bir sekilde hareket ediyor. Cuma gunu oysaki. Yapmam gereken her seyi yaptim. Manevi, ruhsal vs. her turlusu. Fiziksel olarak da, gectigimiz 1-2 ay boyunca, yaptigim her seyi normal bir sekilde yaptim. Sorun ne? Sorun ne Arif?


Nedir bu arada gelip; orumcek gibi beynini kemiren anlayamadigin uzuntun? Derdin ne?

Neye sinirlenmek istiyorsun? Kufur mu etmek istiyorsun? Seni boyle nedensizce ya da anlayamadigin sekilde uzen sey ne? Ne olur insan kaynakli olmasin. Bu sefer olmasin. Olmasin; cunku etrafindaki bir cok seyi dagittin, yok ettin, yalnizsin, huzurlusun. Neden peki?..
 ~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~
Keske anlatsam kendimi. Sana, digerlerine, tum dunyaya... Hos, anlatsam ne degisir? Benimle birlikte mi uzulur herkes? Ya da mutlu mu olur dunya daha cok?..

Aslinda ne kadar dusunursem dusuneyim, bir sure istedigim seyleri elde edemeyecegim. Neden ama? Neden belli bir zaman gecmesi gerekiyor? Neden simdi degil ya da neden daha onceki elde ettiklerimi kaybettim bir sekilde?

Tek istedigim daha az duygusal olmak, daha ortalama seviyede duygusal olmak. Daha cok gercekci yaklasmak tum hayata. Bu benim canimi yakiyor iste. Nedeni bilemedigim sekilde canimi yakiyor, aci cekiyorum adeta. Kelimelerim resmen bana batiyor. Nefes alislarim ya da diger tum hayatsal seyler.

Moralim bozuldugu zaman saatler sursun istemiyorum. Ya da sarkilari en dramatik ya da duygusal olanlari dinleyecek sekilde secmek istemiyorum. Aklima en kotu seyleri getirmek istemiyorum moralim bozuk oldugu zaman.Moralim bozulmasin demiyorum ben. Sadece hani daha insancil sekilde gecirmek istiyorum o zamanimi. Fazla uzulmeden, fazla takilmadan, fazla umursamadan.

Resmen icim parcalaniyor boyle anlarimda. Normalde bos bos bakarken bile resmen bir anlam yukluyorum kendime, bakislarima... Istemiyorum iste bunu.

Daha da aci vereni, bunu paylasabilecegim, yanibasimda kimsenin olmayisi. Yalniz olusum. Herhangi bir siradan kimse olamaz tabiki bu bahsettigim. Olma ihtimalinin zaten dusuk olmasi benim bir cok seyden kolay bir sekilde vazgecmemi sagliyor. O yuzden diyorum ya; ya yalniz kalayim ya da en olmasi gerektigi sekilde olsun her sey. Ikincisi olmayinca zaten diger butun yollar birinciye cikiyor. Dayanamiyorum cunku.

Yine bir cuma gunu. Degil ki digerleri gibi...

Sarkilarla ben.

Lady Gaga - Speechless ile basliyorum duygularimi anlatmaya... Blog, nerede yanlis yapiyorum ben? Gercekten anlamiyorum. Kendimi bile cogu zaman anlamazken, insanlari anlamaya calisiyorum. Boyle bir salaklik yapiyorum ki cozemiyorum neden yaptigimi. Yiginla bagirmam gereken neden varken, sadece sessiz kaliyorum. Lady Gaga'nin da dedigi gibi  "I’ll never love again"... 

 Jordin Sparks - This Is My Now ile devam ediyorum. Sevmiyorum artik insanlari. Birilerini sevmeye de calismiyorum. Fazlaca yorgun hissediyorum kendimi bu konuda. Her sevdigim, deger verdigim insanin benden alip gittigi haddinden fazla buyuk parcalardan dolayi, simdi kimseye verecek parcam da kalmadigini dusunuyorum. Sayin Sparks'in dedigi gibi "my fears behind me, gone are the shadows and doubts" artik pek de guvenim kalmadi kimselere...

Daha da fenasi var aslinda. Onu da Kelly Rowland - Love ile anlatmak istiyorum. Hicbir zaman kendimi hafife almadim ben. Kendimden her zaman korktum. Elde edebildigimden, sansimdan, duygularimdan ve dis gorunusumden... Ozellikle gozlerimden korktum. Bir seyin icine duygular karisiyorsa eger, amacinizda uyguladiginiz hareketleriniz cok guclu bir etkiye sahip olabiliyor. Insanlari farkli etkileyebiliyorsunuz. Iki kelimenizle, bazi davranislarinizla, farkli olusunuzla ozellikle... Bunlar bir yana, diger bir yandan da ruh halimden ve kisisel yapimdan cok korkmusumdur ben. Kelly bence cok guzel diyor o sarkisinda "I'm moody like the wind. I am impatient, complicated.  I am fragile deep within..."

Kapanis sarkimin ismini vermek istemiyorum; ama uzgunum digerleri gibi bayan bir sarkici degil... Onun sozlerinde daha cok gercek hayattan seyler var. Daha gercekci, elde tutulur seyler var. Daha hayallerden uzak seyler var. Tipki benim su anda donusmeye calistigim Arif gibi. Daha fazla hayal yok, daha fazla duygu yok, yalan yanlis sozler yok, kotu insanlar yok... Daha cok yalnizlik var; ama daha cok huzur var. En azindan annemi daha cok dinliyorum. Daha fazla sinirlensem de onun sozlerine, daha cok dinliyorum onu. Daha cok dinliyorum kendimi. Daha cok huzurluyum sanirim... Istedigimi kimse veremeyecek nasilsa. Hala vermeye calisan guzel insanlar olsa da...

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Aşk, çoktan öldü aslında!

"Seni seviyorum" demekle, "seni" sevemezsiniz. Kolay degildir "seni" sevmek. Sevgi, karsidan karsiya gecmeye calisan yasli birine yardim etmek icin kendinizi hirpalayip; daha sonra da elde ettiginiz huzurun, yuzunuzdeki gulumsemesidir. Sevgi, "seni" icin gozyasi dokebilmektir; cunku gozyasi masumdur, temizdir, saftir. Sevgi de oyledir. Oyle olmalidir...

Sevgi iki dudak arasinda degildir. Sevgiyi bu sekilde anlayamaz kimse. Buldugunu sananlar, sahte olanini bulabilmislerdir ancak. Ve mahkumdur o kisiler omur boyu kandirilmaya, kendilerince ve baskalari tarafindan...

"Sana asigim" demekle, "sana" asik da olamazsiniz. Ask sevgi gibi degildir ki! Daha ustundur, daha baglayici bir adi vardir. Baska bir seydir "ask".. Tarifi mumkun degildir gercekten. Sahip olmasi da zor degildir oyle adi kadar... Zor olan kismi gerektirdiklerini yerine getirmektir. Ask, cok sey ister, "sen"den... "sen" yanlis bir sevgiyle basladiysa ask yolunda yurumeye, ne yazik ki ancak sevgide kalir "sen"in nefes alislari. Sen, "sen"i bir gul kadar basit goruyorsan, ne sen "seni" sevebilirsin; ne de o "sana" asik olur... Gul, guzel kokar, ozeldir; ama ask senin guzel kokmani saglar. Seni ozel yapar. Aradaki farki anlamamistir insanlar bugune kadar hic.

Insanlar... Onlardir her guzel duygunun katili! En buyuk suclusu onlardir. Onlar sevgiyi "seni seviyorum" kelimelerinde bitirir; aski "sana asigim" cumlesiyle yasadiklari gibi... Onlardir askin en nefret ettigi duyguyu cok iyi yasayan: bencildirler. Askin yanindan gecmemesi gereken seydir her bir sozu: yalan soylerler. Paylasmak nedir bilmez bile onlar, sevginin ne demek oldugunu bilemeyecek kadar kordurler: fedakarliklarini kaybetmislerdir...

Adem ile Havva'dir aski ve sevgiyi yasayan ilk ve son insanlar. Onlar insandan ustundur. Hatalari olmustur; ama degildir ki onlarin hatalari baskalarinin ilk hatasi... Onlar ilkleri yasamis en sansli insanlardir. Insan sifatini sonuna kadar hakeden 'ilk' insanlardir onlar... Onlardir safligi, masumlugu ve temizligi iclerinde barindiran...

O yuzden sevgi, huzura sahip oldugunuzda, yuzunuzdeki gulumsemedir artik sadece. Yani en masum seydir sahip olabileceginiz... Aşk... o coktan ölmüştür...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Even you're not a human, I love you!

An itibariyle, Alacakaranlik serisinin 3. kitabini, gecen cuma basladigim ve adi Tutulma olan, bitirmis olmanin verdigi buyuk mutluluk ve Edward - Bella - Jacob uclusunden oturu duydugum huzunle birlikte kitap okuma konusundaki amacimi ne kadar da basarili bir sekilde yerine getirdigimi belirmek istiyorum.

Daha once de belirtmistim ne kadar okuma-ozurlu oldugum konusunda; ama tabii ben yine abartiyorum o durumu da. Demek istedigim olmasi gereken ya da istedigim kadar okumadigim idi. Simdi ise, hayatimda yapmadigim sekilde, cok fazla okur oldum. Bunun gerceklesmesindeki en buyuk etkeni biliyorum: Internet'i eskisi gibi kullanmiyor olusum...

Bana kalirsa, Alacakaranlik serisindeki en iyi kitap 3. kitaptir. Belki ilk kitap acilisi yaptigi icin elde tutulur bir oncelige sahip olsa da, 3. kitaptaki olaylarin akisi, verilen duygular ve diger olaganustu hallerden oturu, daha one cikiyor Tutulma isimli ucuncu kitap. Filmi icin soyle bir interneti yoklayayim dedim; ama hala kamera cekimi versiyonu ortalikta dolanmakta. Aslinda ben sinemaya gidip izlemek istiyordum bu filmi. Hala daha gosterimde olmasina ragmen, benim bulundugum bu kucuk sehirde sinema salonunun olmayisi, en yakininin 2-3 saatlik uzaklikta bulunmasi, benim bu Ramazan doneminde gitmemi engelleyen faktorler olarak yer ediniyor ne yazik ki... Fragmanini izledim 3. filmin ve ilk iki filme gore daha basarili oldugunu dusunmekteyim. Haftaya kadar beklemeyi dusunuyorum, belki kaliteli bir surumu internette dolasir da ben de izlerim. Ya da Istanbul'a kacabilirsem, ki cok dusuk bir ihtimal, izleme sansim olur. Diger bir yandan 3. kitap en basarili olandi. 4. kitaba bu gece baslayabilirim. Ya da gecen gunlerde aldigim baska bir ask romanini da okuyarak Alacakaranlik serisine ara verebilirim kendimde. Henuz karar vermedim. Bu gece belli olur...

Kitapla yogunlasmis bu Arif'i daha cok sever oldum ben. Internetten olabildigince uzak duran, biraz muzigi ve epeyce romani hayatina sokmus Arif daha mutlu ve huzurlu bence. Bozulmamasi icin dua ediyorum. Ramazan ayinin da etkisi olduguna inaniyorum bir nebze.

Projeden pek bahsetmek istemesem de bu sefer, internet ve kitap konusunda 'tamamim' diyebilirim. Ingilizce konusunda adimlari atmis olsam da, yarin ya da bu aksamdan itibaren onu da digerlerinin seviyesine getirmeyi dusunuyorum. Sevgi konusu hala en sona sakli.

Allah bozmasin diyerek bu sefer gercekten kendimi sevdigimi dusundugumu buraya not etmek istiyorum. Bu arada ikinci ve ucuncu proje icin aklimda simdiden yer edinmis guzel planlar mevcut. Ramazan ayi sonunda, ilk projemi tamamlayip; digerlerine gececegime eminim.

20 Ağustos 2010 Cuma

Pozitif gun: Cuma!

Ve yine Cuma! Cumalari ne yapiyoruz? Cumalari kendimizi daha da mutlu hissediyoruz. Pozitif oluyoruz, etrafa nese saciyoruz. Gulumsuyoruz. Kotu konusmuyoruz. Cuma gunune hakkini veriyoruz. Kim icin? Tabiki bastan sona kendimiz icin, ruh sagligimiz icin, kalbimiz ve bedenimiz icin...

Bilgisayarda duramiyorum artik. Nazar degmesin, massallah, tutututu, gibi terimleri kullandiginizi umuyorum. Allah bozmaz insallah. Bilgisayar ve internet bagimlisi herkese oneriyorum, tum internetteki zimpirtilarinizi kapatin ve rahatlayin. Unutmayin ki gunde 4-5 saat ve fazlasi bilgisayar kullananlar 'bagimli' konumuna gecmektedir. Ben 4-5 saati 2'ye hatta cogu zaman 3'e katliyordum. Simdi ise kitap bagimlisi olma yolunda mutlu ve emin adimlarla ilerliyorum.


Dun gece Alacakaranlik serisinin 2. kitabini da bitirmenin verdigi mutlulukla, 3. kitaba baslayacagimi ve birazdan 2. kitaba cekilen filmi izleyecegimi buraya not dusmek istiyorum. Cok mutluyum, isteyince oluyormus gercekten diyebiliyorum. Bunu yasayarak gormek daha da bir guzel... Film 2009 sonuna dogru cikmis. 3. kitabin filmi su anda vizyonda 1-2 aydir; ama sinemada izleyemem sanirim. Eger firsatim olursa ya da Isparta'ya dondugumde hala sinemalardaysa, izlerim. Pek sanmiyorum aslinda duracagini. Ne diyelim, kismet.

Yine Allah bozmasin diyorum; cunku hayatimda neredeyse ilk kez birden fazla karar alip; bunlari uygulayabildigimi goruyorum. Normalde, eski yazilarima da bakarsaniz, surekli karar alir, bozar, ya da bir sekilde moralimi bozar; vazgecerdim her seyden. Bu sefer oyle olmadi. "Proje" diye bir isim koydum ve su anda gayet uygulayabiliyorum. Uyguladigim ve basariya ulastigim seyler, benim icin kolay olmayan seylerdi ustelik. "Internet'i elimin tersiyle itecem!? Hadi be ordan!" Cumlesini cok zamaninda kuran biriydim ben. Basarilar insani mutlu ediyor, kesinlikle.

dipnot: her seyden elimi ayagimi cekerken yine ayagimi surtmus olmaliyim ki birini de pesimden surekluyorum galiba kendime dogru. Hayirlisi diyorum kendi kendime. Fazla da bahsetmek istemiyorum bununla ilgili.

dipnot: yaz okulu finallerinin sonuclarini aliyorum internetten. Eh fena degil gibi, cok sukur bazi dersleri vermisim, biri henuz aciklanmadi. 5 (bes) ders almis olmak aslinda bir bakima kotu oldu; ama mecburdum. Kalmasi gereken dersler de varmis demek ki diyoruz. Ve onumuzdeki maclara bakiyoruz.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Gunde 2 saate dustu internet kullanimim: OHA!

Cok sey yok. Cidden yok. Yani yillardir bu sehirdeyim, bu kucuk kasabada, ilcede ya da nasil bir tanimlamaya sahipse, memleketim bile olmayan yerdeyim. Ama burada universite yuzunden cok zaman gecirememis olsam da, liseyi burada okumus; ama yine de nasil gectigini anlamamis olsam da, anladigim sudur ki sadece internet + bilgisayar nedeniyle/sayesinde burada zamanimin gectigidir.

Ben ne Ankara'nin merkezine gecmisimdir bu dar zamanda cok surekli olarak ne de birileri gelmistir... Cok ilginctir ki farkli bir dunyanin insani olmama ragmen 18-19 yasima kadar burada bu sehirde gecmistir en gelismeye acik yillarim. Belki ilkogretim 4. sinifa kadar Akcaabat gibi guzel bir yerde hayatimdan memnun bir cocukluk yasamis olabilirim. Oldum da. Ama bu sehre gelerek sanirim gelecegim icin bir tehdit olusturmus oldum su anda. Hos, mecburdum buraya gelmekle 12 yil once felan.

Bunlari aciklamamin sebebi, uyguladigim projedeki 2. ve 3. maddelere de adim atmis ve emin adimlarla gidiyor olmamla birlikte, yaklasik 8 gundur Internet'e actigim savasta da emin bir sekilde devam etmekteyim. Ve gordum ki bu sehirde ya da baska bir yerde, ben Internet yerine, kendimi kitaba ve Ingilizce calismak gibi bir faaliyete yonlendirmis olsam bile, zaman gecmemektedir. Benim guzel arkadasliklara ihtiyacim vardir ki soyle aksamlari vakit gecireyim arada bir ya da daha farkli bir ugras edinmeliyim ki aklima hicbir sey gelmemekte bu geri kalmis sehirde... Bu farkindaligin iyi tarafi, ben 2-3 gundur bilgisayar basinda neredeyse sadece 2 saat gecirip; sikilan bir insan oldugumu gormus olmamdir.

Ben bu sehirden 18 yasimdan sonra universite sayesinde ayrildim. 2 guzel sene gecirdim kendimi sadece universiteyle birlikte asiri bir sekilde gelistirdim. Ustune Amerika'ya gittim, ustune Avrupa'ya gittim, Erasmus programiyla daha da farkli bir pencere actim kendime... Ozetle 3 yil icersinde, 22 yillik hayatimdaki en fazla hareketliligi ve degisimi yasadim. Bazen kendime sasiriyorum, bu sehirden cikmamla birlikte resmen dunyanin bir ucuna kadar gittim. Cikmami bekliyormusum. Ve bu kadar degisimi nasil kaldirabildigime hayret ediyorum halen. Ustune kendi kendimle yasadigim streslik mevzularimin da ustune yasiyorum her seyi.

Farkli her sey... Hani diyorum ki "Arif, ne zaman bir dur diyeceksin bu yorgun bedenine? Ne zaman 'yeter' diye bagiracaksin en kuvvetli sesinle?"

Hayat mumkun oldugunca benden uzak tutsa kendini. Hani su "inisleri de oluyor cikislari da oluyor... Hayat bu iste. Sabirli olmak lazim. Pozitif olmak lazim. Bilmem soyle yapmak lazim." vs. sacmaliklardan bezmis oldugumu gorse de su hayat; az biraz, lutfen, biraz uzak dursa? Kendimi hayatla butunlesip daha da yoruyorum belki de farkinda olmadan. Cok dusunuyorum. Cok uzuluyorum. Cok mutlu oluyorum. Ben bu sekildeyim ve cevrem, belki bazen ailem, bunu kaldiramiyor sanirim. O yuzden hayat da dahil olmak uzere, cekilmeye calisiyorum her seyden... Yalniz kalirsam kendime zarar veririm sadece sanirim diye dusunuyorum. Belki de sacmaliyorum.

Bugun gordum ki internette sahip oldugum, Msn'den diger en alakasiz bir profile kadar her sey, benim koca bir vaktimi calmis, oradan tanistiklarim duygularimi calmis. Tecrube kismindan bahsetmek istemiyorum. Varsin onlar da benden uzak dursun...

Projemi guzel bir sekilde devam ettiriyorum yine de. Bu kara dusunceler beni yildiramaz. Sevgi alanina da gecince, daha rahat ve gercekci dusunecegimden eminim. Simdilik birakiyorum gecmiste kalan duygularim beni bogsun. Yuzdukleri sularin buharlasmasina az kaldi.

dipnot: Ramazan'da gerceklestiriyor olmamda fayda var bence. Bence var. Eminim. Evet, evet!

15 Ağustos 2010 Pazar

Ankara, proje ve Arif

Ankara'da hava guzel bence. Isparta'dan serin gibi, en azindan evin ici bu sekilde. Ya da icimdeki sessizlik ve tarif edemedigim garip huzur beni bu sekilde hissettiriyor...

Oruclu iken kesinlikle yapmaniz gereken sey: Dua etmek. Hele bir de diger zamanlara gore daha da basiniz dertteyse, oruclu zamaninizi dua ederek gecirin. Sinavlarimin cuma gunu bitmesiyle ben de ev bulma konusunda strese girdikce dua ettim. Allah yardim etti de, ilk aramamda en cok istedigim yeri tutmus oldum. Mutluyum; cunku konumu bakimindan en istedigim yerlerden birinde bulunmakta, seneye kalacagim daire. Mutluyum, cunku zamaninda birine bu ev ve ders konusunda guvenerek hata ettigimi sonuna kadar farkettim.

Canim aciyor bir yandan da. Sessiz kaldim, cok hem de. Hani duygularima acilabilecek her ihtimalin oldugu seylerden uzak yasiyorum su anda. Normalden de uzak yasiyorum. Sen bilirsin beni blog, fazla detaya girmemeli...

Simdi kendime vakit ayiriyorum iste. Eski resimlerime bakiyorum. Bilgisayardan hemen bikiyorum; cunku saatlerce bos ve gereksiz baktigim, sosyal iletisim (!) platformlarindan hem de en populerlerinden uzak kaldim, uzak duruyorum. Kendimleyim, dinledigim muzikler daha da cok isliyor beynime.

Projemdeki ilk ve en onemli gelismeyi tamamlamanin verdigi mutlulukla, onumuzdeki gunlerde diger basamaklarina gecmeye baslayabilirim. Sirada 2 ay oncesindeki kitap okuma huyuma tekrar kavusmak ve bir yandan da TOEFL icin ufak ufak Ingilizce calismaya baslamak var. Sanirim yarindan itibaren guzel bir adim atabilirim bu iki guzel proje basamagina. Sevgiyle ilgili degisim konusunu en sona almaya karar verdim. Belli mi olur karsima biri cikar bu evrede. Ya da ben oncekilerinin verdigi gazla, son basamaga daha istikrarli bir sekilde baslarim. O zaman sevmek duygusu yeniden tanimlanir benligimde...

dipnot: Dun gece sen saati kur sahur icin, son bes dakika kala kak, ustune ezan acaba okunmus mudur diye stres yaparken diger bir yandan da agzina olabildigince yemek ve su tepistir. Sonra da ezanin okunmasiyla bir rahatlama ve acaba tutmasam mi dusuncesiyle niyet et. Ve Ankara'ya dogru yola cik. Su anda da aksam ezanini hasretle bekle. Ah ben! Ah beeeen!

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Su anda kendimle kaldim.



Bugunu yasayacagimi biliyordum! Su anda projem de onemli bir adim attigim anlardan birini yasiyorum.

Harikayim bence.

4-5 gundur Facebook hesabimi israrla acmamaktayim, hatta unuttum bile, o derece. Twitter malum, kapali resmen. -bozuk plak gibi hissettim kendimi resmen, neyse- Bir sitedeki profilimi sildim tamamiyle. Ve iste bomba, MSN adreslerim su anda bilgisayarimdaki kayitlari da silinmis bir sekilde "MSN Chat" bolumu kullanilmamak uzere bilgisayarimdan ve hayatimdan kaldirilmis durumdalar. Ozetle Msn ile birlikte internetteki zamanimi harcadigim seyleri an itibariyle, kapatmis, silmis ya da kullanmiyor durumdayim.


Resmen bilgisayarim ve kafam hafiflemis durumda. Cok muyluyum. (L)

Msn adreslerimden birinden giderayak neredeyse kendimi yine benzeri bir duruma atmaktan kurtuldum. Anlamiyorum bazen, insanlari gercekten anlamiyorum. Ben de anlama sorunu var sanirim. Cok salak biriyim ya da, her neyse. Bana cok ilgi gostermeyin. Durup dururken hele, bir de daha hayatta hic gorusmediyseniz benimle, benim sizin benden sevgili anlaminda hoslandiginizi ve ona gore davranmami dusundurecek sekilde ilgi gostermeyin. Alisik degilim ben o tip seylere. Yani kimisi, kusura bakma der cikar gider hayatimdan, kimisi 'ben arkadas olarak hoslaniyorum demek istedim' der gider. O yuzden sozum meclisten disari olmakla beraber, sizleri sevdigimi bilin. Seni de seviyorum blog. (K)

Msn'in o mesaj alindi sesini duymak bile istemiyorum artik. Nefret ediyorum Msn denen seyden. Bu aksam onemli bir karar aldim bence Msn kullanmama konusunda.

Ah Arif. Bugune kadar yasadiklarin sana ders olsun. Baskalarina oyle guzel bir kapak ol ki senin hakkinda: "nasilsa yine profil acarsin, yine Msn'e gelirsin, yine yine yine!!!" seklinde konusanlar senin irade sahibi oldugunu gorsunler. Goster onlara ne kadar icten yasadigini hayatini, goster ki her biri anlasin, farketsin yoklugunu. Aslinda cok onemli degil yokluk meselesi. Ben boyle sanirim daha az uzuluyorum hayatta.

Ben yoldan cekildim bu gece. Kimsenin yolunu tikamak istemiyorum. Kotu insanlarin, ruh hastalarinin doldugu bir ulkede hele, bu kadar saf ve masum dusuncelerimi insanlarin pis ellerine alet etmek istemiyorum. Cekildim. Umarim, o dunyadaki her insan, yasadigi sahte mutlulukla daha da mutlu olur da beni uzmeye calismak icin karsima cikmayacak kadar mesgul olurlar.

dipnot: Senden gidemem blog artik. 2 yil cok sey biriktirdim sende. Senden gidemem. 1 haftana bile kiyamazken, paylastigim seylere bakip, silip gidemem senden.

dipnot 2: Bana yardim ettim Allah'im, yardim et ki sozumu bu sefer cignemeyeyim. Karsima cikardigin insanlar icin isyan etmiyorum sana, etmem de. Boyle kalacaksalar hep, bir daha cikarma kimseyi karsima. Cikartiyorsan da bir sozume baksin mutlulugum, lutfen. Cunku hep o insanlar yuzunden ben su an bunlari yapmak zorunda kaldim...

dipnot 3: Bir sekilde blogumu bulmus sahislar, arkadaslarim, ailem, ulasmak isteyen her kimse, mail adresim:
*duzeltme: Su sarkiyi ekleyeyim dedim. Birden boyle her seyi birakip gittigimi hissettim. Sanirim ucmaya hazirim...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Yok oluyorum internetten!

Eveeet. Basligi aslinda Ramazan olarak mi yapsam diyecektim; ama takip ettigim bir cok blogunki o sekilde olmus zaten. Dedim ben farkli olayim.

Proje. Ne durumdayiz Arif?

Msn adresi kaldi blogcum. Su anda normal cevrimci olma surelerini minumuma indirmekle mesguluz.

Facebook hesabim donmus durumda. Eski profilimi arada bir aciyordum, birilerine bakmak icin. Ama an itibariyle o profilimi de birazdan verecegim link ile, 'kalici olarak' silmis bulunmaktayim. Facebook'un sadece dondurma degil, kalici profil silme ozelligi de bulunmaktadir. Su adresle birlikte bu islemi gerceklestirebilirsiniz:

https://ssl.facebook.com/help/contact.php?show_form=delete_account

Twitter private durumda. Ve bir suredir cevrimici olmadim orada.

Popmundo oyunumu oynuyorum arada bir web uzerinden. Onda da cevrimici olmuyorum eskisi kadar.

Surekli ilgilendigim bir sitedeki profilimi de kullanmiyorum an itibariyle.

Onun disinda beni baglayan muzik siteleri var ki ilgilenmesem de olur zaten onlarla. Ozetle, Ramazan ile birlikte guzelce uzaklasiyorum bu internet denen zehirli sarmasiktan. Ve icinde barindirdigi diger zararli, dunyami bozan insanlardan...

Kendime daha cok vakit ayirmanin verdigi mutlulukla diyorum ki: beni uzen kimse, mutlulugun M'sini bile haketmiyor ve elbet bulacaklardir ettikleri kotuluklerin yansimasini.

Saglicakla kalin, hayirli Ramazanlar!

dipnot: Bu yazimda kullandigim resmi begenmeye basladim. Sanirim devamli olarak bunu kullanacagim bu konuyla ilgili yazilarimda. Smiley Face!

10 Ağustos 2010 Salı

Proje

Kendimle ilgili yeni bir projeye atim atiyorum bu geceyle birlikte. Cok ciddi planlarim var.

Projemin amaci en buyuk sorunumu cozmek: Internet. Bu bir sorun. Hem de cok buyuk bir sorun. Blogunu ve msnini kapatip temelli giden arkadaslarim oldugu icin, yapilabilir oldugunu dusunuyorum. Hayir, dusundugunuz gibi degil, yine kapatip gitmek gibi bir duruma girmiyorum. Girmek zaten sacma. Yapanlari alkisliyorum; ama bu benim yapamayacagim bir sey oldugu icin, sacma geliyor bana.

Lakin, projenin uzerinde su anda calisiyorum ve final haftami + ev bulma durumumu cozmem ve ustune Ankara'ya donmemle birlikte, projenin tam anlamiyla baslayip; uygulamaya gececegi inancindayim.

Ramazan gibi guzel bir maddi-manevi temizlenme ayini firsat bilerek, bu projeyi dogru zamana getirmeye calistim.

Projemin konulari arasinda:

  • Internetle nasil savasilir, nasil yok edilinir, kullanimi nasil minimuma dusurulur.
  • Kitap okuma hizi nasil artirilir, kitabin ellerden dusmemesi icin yapilmasi gerekenler.
  • Bir insan nasil sevilir, nasil asik olunur, ayrilinca nasil atlatilir ayrilik evresi.
  • Ingilizce, ana dile yakin nasil getirilir, Toefl'ci nasil olunur ya da dogulur mu.
  • Makine muhendisligi 4 yilda* bitirilebilinir mi. *stajlar haric.

Oyle hafife almiyorum bu seferkini. Ciddi anlamda yeniden bir degisiklige goturmeye calisiyorum kendimi. Nasil Amerika'yla bir baska Arif olduysa, bu projeyle de baska bir Arif olacak.

Kendimi Windows Update'i gibi hissettim. Oh yea baby! Download me! Make me updated all the time...

Bununla birlikte, cidden daha fazla sorunlarimdan bahsetmek istemiyorum blogumda. Konular gozumun onune geldikce daha da cogaliyorlar. Hele ki her seye duygusal yaklasiyor olmam, her ilgi gosterene fazladan hayal depolamam cok geliyor. Duygularim konusunda cok hata yapiyorum. Ve bu projeyle birlikte sifirlaniyor hepsi.

Bundan sonraki 1-2 aylik surecte, cok az kullandigim ve artik private hale getirdigim Twitter hesabimi kullanmamaya, Facebook hesabimi mumkun oldugunca kapali tutmaya, Msn adres(ler)imi acmamaya... diger bir degisle; beni nete baglayan seyleri kullanmamaya ozen gostermeye karar verdim. (nokta)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yine de soylenmezdi...

Final haftasina girdim bugun ile birlikte. Haftasonu ders calismaya calistim; ama 1 senedir kendimle savas icerisinde oldugum icin, onceki sinavlarda da oldugu gibi kendimi toplayamadim. Ve surekli dusuncelerim dagiliyor, bir sekilde dagiliyor... Kendimi derslere degil bir cok seye veremiyorum. Biri girmisti hayatima, ne guzel kendime gelmeye calisiyordum; ama cikmasiyla birlikte daha da dengesiz oldum... Velsahil, bugunki sinavima da yarim yamalak calisip girdim. Sonuc: Basarisiz.

Su anda felaket sinirliyim. Sinava calismamis olmam, sinavimin kotu gecmesi, bir turlu kendime ceki duzen veremiyor olmam vs. bircok sey yuzunden gerginken, "gecici" ev arkadasim ve kardesinin gelip; dogru duzgun hicbir sey sormadan kopeklerinin eve yaptigi seyler yuzunden bana yiginla sitemde bulundular. Ustune daha da ileriye gidip "sen bu evi hostel gibi kullaniyorsun, ben sana iyilik yapayim diye seni eve aldim, arkadas gozuyle bakiyordum; ama sen hicbir iyiligi bile yapmiyorsun, sen kimseyle gecinemiyorsun zaten..." vb cumleler kurdu.

Evimizde kopek besliyoruz ve kucuk oldugu icinde haliyle yeni yeni ogreniyor her seyi. Evin bir odasini kopegin ihtiyaclarini gidermesi icin kullaniyoruz haliyle. Bos bir odayi yani...

Dun ev arkadasim ve kardesi, Antalya'ya gectiler 1 gunluk tatil icin. Ben de bugun sinavim oldugu icin odama kapanmis, ders notlarima bakiyordum ki calisamiyordum da zaten. Aksam gelecekleri icin kopeginin pisliklerini toplamamistim. Zaten cok da yoktu bir sey. Kopege gun icinde yemegini vs. verdim. Odamdaydim butun gun ve bir ara, onlardan haber alamayinca aradim ve yarin sabah geleceklerini soylediler. Ben de daha sonra yattim ve sabah kalkip ders calisirim dusuncesiyle uyudum. Sabah kalktim, aklimda yiginla sey vardi ki ders de calisamadim, uyudum geri donup. Sinava 1 saat kala kalkip, hazirlanip sinava gittim. Sinav rezil bir sekilde gecti. Benim kafam dolmustu iyice. Okulda biraz arkadaslarimla kaldiktan sonra eve dondum. Bir seyler hazirladim apar topar yemek icin. 1 saat sonra da eve geldiler ev arkadasim ve kardesi. Sonra basladilar yukarda kurdugum bahsettigim seyleri demeye.

1- Ben kopege bakmak zorunda degilim. Yani oyle temizligini yapmak zorunda degilim ki daha onceden de kopek yuzunden, sevince altini pislettiriyorum diye garip laflar yedim. Sustum.
2- Ben evi hostel gibi kullansaydim odam bu sekilde evin en duzgun odasi kalmazdi.
3- Sabah geleceklerini saniyordum; ne bileyim gec geleceklerini ben.
4- Hepsini gectim. Ben hic vaktim olmadi bile kopegin pisliklerini temizlemek icin. Sinava zor yetistim ve ustune bir de "zaten calismiyorsun" diye bir laf yedim. Iyi de o zaman hic sinava gitmeseydim ben? Hic stres yapip; sabah da bolmeseydim uykumu?


Ozetle herkes kendi derdinde bogusuyor. Ki ben odamdan disari cikmiyorum ev icinde. Mutfaga ve banyoya gidiyorum bir tek. Baska ne yapmami bekliyor insanlar benden? Ki o yuzden de banyonun temizligini de yaptim ben 1 kere, mutfakta da ustume duseni yapiyorum.


Ama hic acaba Arif ne yaptin, sinavin nasil gecti, bilmem ne, bunlari vs. hic sormak yok, ustune benden dar zamanimda kopekle ilgilenmemi bekliyorlar.


Ozetle 2 tane boka sebep ben o laflari isittim, bana o laflari soylediler. Ne kadar dengesiz ya da gecimsiz olsam bile, ben bu evde ustume duseni yapiyorum. Hostel gibi de kullanmiyorum evi. Kopekle de olmasi gerektigi kadar ilgileniyorum. Fazlasini benden kimse bekleyemez. Ben ne guzel ev buldum diye seviniyordum, sonuna yaklasirken ustelik. Bu laflara hic gerek yoktu. Arti oyle her seyi dusunen insan da sabah cikip gelirdi. Ne diyeyim, uzuldum.

6 Ağustos 2010 Cuma

Smile! It's Friday! - Ho?

Cuma gunlerini seviyorum. Hemen nedenlerini sayayim, sizin de en sevdiginiz gun olsun:

  • Bircok kisinin son calisma gunudur. Yani haftasonu tatiline girmeye saatler vardir sadece.
  • Ogrenciler de ayni sekilde haftasonu tatili / memlekete gitmeler / en yakin sehri arkadaslarla gezmeler vs nedenlerle guzel planlari gerceklestirmek icin saatleri sayabilirler bugun.
  • TV sevenler icin cuma gunleri guzel programlar, hatta gecesi icin guzel eglence programlari olabiliyor.
Daha bir cok neden sayabilirdim aslinda; ama ne yazik ki cogu cumartesi gununu calisarak gecirenler icin uygun olmayan sebepler. Benim icin olanlara gelince:
  •  Oncelikle, cumartesi gunu pek isim olmadigi icin, cuma gecesini istedigim kadar uykusuz gecirebiliyorum.
  • 3 yillik universite hayatimda, cuma gunlerim genelde bos geciyor. Ya dersim hic olmuyor ya da yarim gun oluyor. O yuzden bu gun benim icin yari-tatil gibi oluyor.
  • Cuma gunu mubarek bir gun, bildiginiz uzere. Erkeklere farz olan bir adet Cuma namazi kavrami mevcut normal vakit namazlarina ek olarak. Ve ben, vakit namazlarini kilamayan insan, cuma gunu namaza gitmeye calisiyorum. Ve gittigim zamanda gunum normalden daha da huzulu geciyor.
O yuzden dunku ruh halimden su anda eser yok. Positif bir haldeyim. Mutluyum. Icimdeki, oglenden beri duran o guzel huzur yatana kadar devam ediyor... Allah bozmasin diyorum; ama kime diyorum...

Bugun Amerikan Kultur Dernegi Dil Okullari adi altinda Isparta subesine gittim bir bayan arkadasimla. Ikimizde Toefl'a yapismis durumdayiz. 3-4 saatlik bir seviye tespit sinavi ve pesine bir hocayla yaptigimiz speaking olayindan sonra, seviyelerimizi ogrendik. En az B1 seviyesinde olmamizi istediler bizden. Bayan hoca bana "C1 gibisin aslinda; ama B2 seviyesi oldugun kesin" dedi. Ben de sevineyim mi uzuleyim mi bilemedim. Simdi telefon bekliyoruz, fiyat ve zaman konusunda bizi bilgilendirmeleri icin. Iki kisi oldugumuz icin pahali gibi olacak; ama ne yapsam bilmiyorum. Yurt disi icin Toefl sart...

Yazimi bitirmeden, muslumanlarin ibadet yeri olan, camiideki meleklerden bahsetmek istiyorum. Bu cuma degil de, gecen cuma, muftunun dedigine gore, camiye ibadete gelen kimselerle ilgilenen melekler varmis, yani sanirim camideki melekler oluyor bunlar. Bu melekler, camiye girdiginizde sizdeki butun kotu dusunceleri, sikintilarinizi, sorunlarinizi sizden alip uzaklastiriyormus. Boylece bir huzur doluyormus icinize, diye vaaz vermisti muftu bey. Dogruluguna inaniyorum tabii ben de. Oyle cok cok dinime bagli biri degilim, ne yazik ki; ama inaniyorum Allah'a ve buyurduklarini yapmaya calisiyorum elimden geldigince. Ki ben gibi dengesiz biri bile yapabiliyorsa, bircok kisi yapabilir. Ilk dini yogunluga sahip yazimi da burada bitirir, cuma aksamimin keyfini cikarmaya devam ederim...

5 Ağustos 2010 Perşembe

Ne icindir bu isyanim...

Cok geliyor bana dunya. Cok geliyor iste. Hani fazla enerji harciyormus gibime geliyorum. Ya da surekli bir enerji kaynagi ariyormusum gibime geliyor. Yoruluyorum her seyden hemen. Bikiyorum belki de, bilmiyorum. Bu aksam farkettim ki bir suredir icimdeki ruhu kafese sokmusum ben. Zor geldi biraz onunla konusmasi. Utandim, ona eskisi gibi ilgi gostermedigim icin. Oysaki ben ruhumla birdim her zaman. Nasil boyle oldum...

Cok degil aslinda 1 yil onceki sozlerimi hatirliyorum bu gece. Degismek icin cok caba harcamistim. Ve basarmistim da. Mutluydum bu degisimden. Ama simdi durduramiyorum sanki. Rahatsiz degilim aslinda; ama dedim ya iste... Daha fazla enerji harcamama neden oluyor sanki. Daha fazla yoruyor beni her hareketim. Sanki daha fazla sorumluluga giriyorum her gun; ama bir o kadar da isteksiz yaklasiyorum her seye. Kendimle celisiyorum gunlerdir.

En buyuk hatami demistim gecenlerde... Bunlardan biri de surekli birini bekliyor olusum. Kendi kendime adim atamayacak gibi hissediyorum sanki. Isteksik, umutsuz, yorgun, bikkin, enerjisiz... Farkindayim bu gece bir enerji lafina takmis gidiyorum. Oyle ki bazen kendimi buyuk bir enerji kaynagi gibi hissediyorum, surekli etrafa positif bir seyler saciyorum ve kendimi tuketiyorum resmen. Ayni seyi cevremden de bekliyorum; ama alamiyorum. Bu aslinda demek istedigim.

Sikmaya basladi her sey uzunca bir suredir. Yaklasik bir yildir. Zor tutuyorum nefesimi bile. Zoruma gidiyor her sey. Her hareket, her bir olusum. Insanlarin dengesizliklerinden ve tum kotu ozelliklerinden nefret eder oldum. Cok umursamaya basladim bu tip seyleri. O kadar ki, bir cok kisinin suratina bakip, kufredesim var. Hic yapmadigim sey; ama o sekilde rahatlarim diye dusunuyorum artik.

Kendimi severdim ben; kendimden bile nefret eder oldum. Aynaya baktigimda gordugum yansima istedigim Arif degil adeta. Ve ben o yansimadan da nefret ediyorum. Bugun disari cikayim dedim ev arkadaslarimla. Aksam uykumu almis, hatta sapitmis bir sekilde disari ciktim onlarla. Koca bir milkshake ictim pesine de bir dondurma yedim ve ikisi de cikolataliydi. Insanlari seyrettim bir sure. Kosusturmalarini, birbirini kandiran sevgili ciftlerini, sacma salak canli muzik calan ve icinde eglendigini sanan insanlari izledim. Kendimi dinledim biraz. Biraz ruhuma kulak verdim. Nefretim artti her seye karsi. Resmen daha da sinirlerim gerildi. Daha cok hissettim yoruldugumu...

Elimden hicbir sey gelmiyor su halimi duzeltmem icin. Hicbir sey... Olanlarla yetinmedigimi dusunurdum bir ara; ama sonra dedim ki en ufak seylerle mutlu olabilmeyi biliyorum ben. Nedir peki bu halde olmamin nedeni? Yetmiyor bile artik hicbir sey. Ve elimden gelen sadece sinirlenmek, kendi moralimi bozmak, insanlarin dengesizlikleriyle ugrasmak... Ozetle kendi kendimi tuketmek. Baska bir enerji kaynagi bulamiyorum artik.

Ve kendimi tuketmeye basladim. Maddi anlamda cok sukur her seyim tam. Ruhsal cokuntuye girmis bulunmanin verdigi gerginlikle yasamaya calisiyorum kendi kendime. Ve bu halimde birilerinin gelip gitmesi bile beni adeta sarhosum ve birinin bana carparak yuruyup gecmesi gibi bir his etkisinde bulunuyor.

Ah aklima gelmisken, bugun bir resim gordum, bir adamin kolu yoktu ve tek koluyla yasamini surduruyordu, altinda yazilanlara gore. Kendimi o resimdeki yere koydum. Kafamda direkt bir senaryo olustu, kolumu kaybettim ve 2-3 gun sonra da intihar ettim. Cunku bu halimle bile kaldiramayacagim bir yuk olurdu oyle bir sey. Ve ailemin benim uzuntumu gorerek her gun kahrolmasina dayanamazdim. Intihar ederdim, diye dusundum. Ve gozlerim doldu sonra bir an. Simdi oldugu gibi...

Yoruldum. Ve kendimi o resimdeki adam gibi hissetmeye basladim. Dayanamiyorum artik...

1 Ağustos 2010 Pazar

Ozledim



 Ozledim iste...

Cok fazla cumle kurmami bekleme benden. Orada oturmus, sana karsi ne kadar cok ozlem icinde oldugumu gormekten zevk aliyorsan hele; hic bekleme...

 

3 gramlik hayallerimi sende heba ettikten sonra ustelik, sakin bekleme gunesin dogmasini benim icin... Alistim ben yalniz, karanlik ve sessiz dunyada yasamaya. Bekleme... Bekleme tekrar bir baskasi icin yol gozlememi.

Ozledim iste...

Hani biraz olsun, daha aydinlik bir gune baslayayim diyeydi tum umutlarim. Hani elinden tuttugumda, hayatta yasadigimin daha cok farkinda olurum dedim. Daha fazla nefes cekerdi cigerlerim diye umut etmistim.

Sen de ozledin mi? Az biraz olsun, keske ile baslayan cumleler kurdun mu benim icin? Gozlerin doldu mu hic? Yoksa, bosver bu da gecer mi dedin, arkamdan?

Dur desem doner miydin gittigin yerden? Yeter miydi bir kelimem benimle kalmana? Cok mu gec kaldik durmak icin?

Kal desem?..
Kalmazsin degil mi...