13 Kasım 2011 Pazar

Ben ve Diğerlerimiz

Dün akşam itibariyle tekrar Isparta'ya dönmüş bulunmaktayım. Bütün günüm yine yolda geçmesine rağmen, geldiğimde evimi temizlemem, makineye çamaşır atmam, marketten 2-3 haftalık gıda stoğumu satın almam, duş alıp, yemek yememle birlikte bir ara yatağıma gittiğimi hatırlıyorum. Bayram güzel geçti. İstanbul'a gittik, Anadolu ve Avrupa yakasındaki akrabalarımızı ziyaret ettik ailecek. Ben diyetimin dışında beslendim, gayet tatlıları, börekleri, çörekleri götürdüm. Starbucks'a eniştemin götürmesiyle o sürekli dilimde olan termos bardağımı aldım. Tabii bir güzel de kahvemi içtim. Ve döndüm. İşin bunların yanındaki diğer güzel yanı ise, o kadar şey kaçırmama rağmen, kilo almamış, aksine bir miktar kilo da vermiş olmam tabiki... 70'e düşsem daha ne isterim ki? 72 kg olmuşum bugüne kadar. Artık diyorum ki 3. evreye geçeyim; ama sonra vazgeçiyorum, hazır vermişken istediğim kiloya düşeyim diyorum, ve bekliyorum. Düşerim muhakkak... Bu arada 80'den 72'ye düşerek 2 beden düştüğümü de, 30 beden pantolonları giyerek tescillemiş bulunmaktayım. Fit olmak güzel. Hani zaten ben işin sağlıklı olmak boyutundayım. O yüzden giydiğim kıyafetlerin bana yakışması zaten ayrıca hoşuma giden bir durum.

21 Kasım'da vizelerim başlıyor ve sorumlu olduğum derslere çalışmam lazım artık. Dönem başında bir sürü planım vardı; ama sağlıkla olanı en iyi şekilde gerçekleştirebildim sadece... Vizelerden sonrası için olan planlarıma yöneliyorum artık.

Geçen günlerde o kadar aştım ki kendimi neredeyse Facebook hesabımı da temelli kapatacaktım. Sonra elim sadece yüklü olan arkadaşlarımın resimleri ve fotoğraf makinemle çektiğim resimlerimin olduğu klasörleri silmeye gitti sadece. Artık resim vs. yüklemeyi de düşünmüyorum. Sadece iletişim aracı olarak kullanmayı düşünüyorum Facebook hesabını. Arada bir profil resmimi değiştiririm sanırım, yeter o da; ama Twitter hesabımı geri açtım. Kullanıcı adını değiştirdim. Facebook ve Twitter'a kayıt olduğum mail adresimi de değiştirdim ki arayanlar bulamasın diye. Az önce de LinkedIn profilimi sildim. Geriye, blogum, Facebook profilim ve Twitter hesabım bir de Last.Fm profilim kalmış oluyor.

Hatta şu anda blog sayfamı da kapatmak istedim bir an. Ve kapatıyorum da bu yazımı yazıp. Sanırım temelli silmeye elim gitmez. O yüzden kapatacağım sadece.

6 Kasım 2011 Pazar

Kurban Bayramı

Şeker bir resim bulayım dedim bu yazıma ve yandaki resmi kullanmaya karar verdim. Fena da durmuyor sanki, neyse. Bir güzel bayrama daha katıldığımız için mutluyum. Görüldüğü üzere ne Müslümanlığımızı kaybettik, ne kutlayamayacak kadar sefil duruma düştük ne de dünyamıza çarpan bir meteorumuz oldu. O yüzden herkesin bayramının mübarek olmasını diliyorum ki hayırlı bayramlar dilemekten de kendimi alamıyorum... * Bundan daha karışık bir kutlama metni olmazdı sanırım *

Efendim, bayram niyetiyle Ankara sınırlarına girmiş bulunmaktayım. Bayram için değişik planlarım yok ne yazıkki. Önemli olan konularım arasında tabiki sağlık meselesi var. Şu anda tek temennim kilo vermekten ziyade, almamaya çalışmak. Malum, tatlılar vs. türü şeyler bayramların en vazgeçilmez ve karşı konulmaz nimetleri kategorisine giriyor birinci sıradan. Bakalım bu güzel bayram bize neler getirecek...

Bayram yan tarafta dursun, hayatımdaki aldığım birkaç kararı buraya not edeyim niyetindeyim. Foursquare'de epey bir zaman mayorluk savaşları vermişimdir bazı yerlerde, gayet güzel badgelere de sahip olmuştum. Gelin görün ki dün itibariyle mantıklı bir şekilde foursquare hesabımı sildim. Çok da mutluyum, hatta telefonumdan uygulamasını bile kaldırdım. Bu silme meselesine, bir süredir aklımda olan bir şey daha eklendi tam 15 dk önce. O da Twitter hesabım... 2000+ tweete sahiptim ve buna ek olarak gayet çalışkan bir translating hesabım da bulunuyordu. Zamanında o hesap için de epey uğraş vermiştim; ama benim için hiç gerekli olmadığına karar verdim Twitter hesabının. Ve sildim. Bunu bir ara Facebook için de düşünmüştüm, önceki yazılarıma bakılırsa eğer; ama Facebook hesabını silmek yanlış bir karar olduğundan vazgeçtim. Şu anda mümkün olduğunca internetteki bu tip hesaplarımı kaldırmaya çalışıyorum. Yani benim ulaşabileceğim, bizzat yönettiğim hesaplarımı azalttım epeyce. Hani olur da biri sahte hesap açsa bile umrumda olmaz. Çünkü ben takip etmekten yoruldum kendi hesaplarımı, belki de üşengeçliğimden ya da mantıklı hareket etmeye çalışmamdan ötürü kapatıyorumdur. Bilinmez. Şu anda daha kendime özel bir yaşam ve bu blogumda daha "ben" e sahip olduğumu hissediyorum.

Ve tekrar iyi bayramlar. Aman az tatli yemeye çalışın!..

3 Kasım 2011 Perşembe

Konuşmak?

Tam bir ay oldu Dukan diyetine başlayalı. Hani nasıl desem de nazarı almasam üstüme diye düşündüm de birden diyeyim diyorum, yaklaşık yedi kilo verdim bu bir ay içinde. Resmi kayıtlı hedefime çoktan ulaştım; ama yetmiş kilo olmak istiyorum. İşin güzel yanı ise tam otuz gündür stressiz, mutlu bir şekilde yaşamaktayım. Hatta eskiden sahip olduğum bazı rahatsızlıklarım da yok bu süre zarfında. Yani diyet tam anlamıyla güzel, hayat güzel, sağlığım güzel, ben de güzeliiiim! Geçen gün Mavi Jeans'den pantolon almadım tabiki henüz, çünkü 32 olan bedenimin artık 31 olduğunu düşünüyorum ve 30 olacağından eminim o yüzden de 70 e düşmeyi bekliyorum pantolon almak için. Yine de Mavi Jeans'e gittiğimi belirtip oradan 120 TL'ye harika bir kazak-sweatshirt tipinde bir şey aldığımı ve aldığım şeyin MEDİUM olduğunu belirtmek istiyorum. Eskiden LARGE giyerdim; hatta geçen günlerde arkadaşım sayesinde epey bir kıyafetimi Van için gönderdim. Dolabım epey boş kaldı. Sonuç olarak sadece rakamlarla değil her anlamda sağlıklı bir bünyeye sahibim...

Şu sıralar hayat durağan gibi geçiyor. Hani Kasım'da aşk başkadır ya, ben öyle güzel yalan görmedim. Daha iyileri de vardır gerçi eminim; ama Kasım'da başka olabilecek bir aşkın mevcudiyeti yok henüz. Eskiden bu durum beni epeyce rahatsız ederdi, yani yalnız olmak. Hani vazgeçmişlik mi denir, umutsuzluk mu denir, ertelemek mi denir yoksa tamamen o konuyu boşvermişlik mi denir, bilemem; ama eksikliğinin depresifliğini yaşamıyorum bir süredir. Mutluyum bu konuda. Beklentilere girmiyorum mesela, umutlanmıyorum, hayaller içinde yüzmüyorum... Güzel bir durum eskiye nazaran.

Geçen günlerde arkadaşımla kan tahlili yaptırmak istedik. Çünkü o arkadaşım da Dukan diyetine başladı. Gerçi benim geçmişim daha önceye dayanıyor. Ve kanımın biyokimya değerleri sonucunda gayet sağlıklı olduğumu söyleyen doktora teşekkür edip, 1-2 ay sonra tekrar görüşmek üzere deyip içimden oradan ayrıldım. Diyet fena gitmiyor. Aksine eğleniyorum da. Bir çok kez ufak kaçamaklarım da olmuyor değil. O halimle bile ya kilomu koruyabiliyorum ya da kilo vermeye devam edebiliyorum. Sağlığım süper yani, çok şükür. Nazarlar uzak durun!

Vize haftası bayramdan sonraya yerleşmiş durumda. Cuma gününde de Ankara'da olacağım diye umutlanıyorum. Kısmet tabii bu işler. Bayramı ailemle geçireceğim. Bakalım diyetimi nasıl iradelendireceğim. Yapabilirim diye umuyorum. Hani kilo verme kısmını geçtim de aynı kiloda kalmaya çalışacağım. Yapabilirsem eğer.


Bir süre güneşli geçti hayatı. Daha sonra ne yapacağını bilmeden, tadını çıkarmaya çalışıyordu hayatın. Biraz soğuk gibiydi hava o zamanlar. Üşütüp hasta olmaya bile ihtimal vermiyordu hayatı için. Çünkü saçma şeylerden dolayı kaybetmek istemiyordu bir saniyesini bile... Mutlu olmalıydı. Yine gözlerinin içi parlamalıydı. Yine aradığı aşkı bulmalıydı...