16 Ağustos 2023 Çarşamba

GECEYE NOTLAR

Oturdu her şey içime.

İki senede olan her şey içime oturdu. Ağırlık desem, değil. Harcanılmışlık desem, değil. Vazgeçilmişlik desem, değil. Kullanılmışlık desem, değil. 

Kendime bakıyorum şöyle, 35 yaşındayım, şu anda işim yok. Hastalıklarım var. Ailemden, çevremden, yakınım dediklerimden insanlar benden türlü türlü şeyler bekliyorlar. Sözde benim için hepsi; ama ucu onlara çıkıyor aslında.

Hayatımdaki bütün negatiflikleri sarılarak gidermeye çalıştım 2 sene boyunca. Önemsememeye çalıştım. Yaptığım tek bencillik buydu, eğer adına bencillik diyeceksek. Başka ne yaptım? Kendimi düşünecek başka ne yaptım? Maddi ya da manevi olarak başka neye ihtiyaç duydum da bir kişiden, bunları alamayınca olay çıkardım, tartıştım kavga ettim? Yok çünkü.

Çok şükür kendi kahvemi de alabiliyorum, yemeğimi de alabiliyorum. Maddi anlamda 2 senede zorlasa zorlasa bunlar zorlardı beni ve ilişkimi. Derdimi de içime atıyorum çoğu zaman, 2-3 arkadaşımla dertleşiyordum, onlar da yok artık. Sorun değil, yine buradayım. Yalnız 2 senede, sarılmak istemek dışında nasıl bir beklentim oldu benim karşımdaki kişiden?

Olmadı. Ne parasını ne sarılmak dışında ötesini istedim. Daha çoğunu vermeye çalıştım bozulmasın, eksilmesin, mutlu olsun diye bence.

35 yaşıma girdim geçen ay bugünlerde. Sanırım 21 yaşıma girişimle 35 yaşıma girişimi ölene kadar unutmayacağım.

Hani bir dönem, başımı alıp oraya buraya gittiğim zamanlar olmuştu ya Blog, işte o dönemlere geçiş yaptım sanırım tamamen. Bu sefer daha farklı ruh halindeyim. Artık yalnızlıktan dolayı dem vurmuyorum her yazımda, her an'ımda, her duygumda.

Kimseyi de yormak istemiyorum artık. Belli ki üzüyorum da, beceriyorum bir şekilde; ama yapıyorum demek ki.

Boş verdim o yüzden.

2 Ağustos 2023 Çarşamba

YALNIZ

Geçen hafta, içimdeki "evde durmama" isteğimi bir türlü bastıramadım. Sürekli dışarıda olmayı, bir yerlere gitmeyi, hatta tek başıma özellikle gitmeyi denedim. 1-2 kere başarılı olsam da içimdeki "ya şu arkadaşımı çağırayım, belki müsaittir bana katılır da daha eğlenceli geçiririm zamanımı" şeklindeki baskıya dayanamayıp arkadaşımla görüştüm. Tabi pişman değilim. Hazır hava güzel, geç kararıyor. Evden öğlen civarı hazırlanıp çıkıyorum. İlk bulduğum EspressoLab'a ya da evin yakınındaki Starbucks'lardan başlayarak İstanbul'un Marmaray güzergahındaki şubelerine yerleşiyorum. 50 derece köpüksüz bir flat white/latte ve bir parça çikolata ya da kremalı havuçlu kek ile başlıyorum kitabımı okumaya...

Keyif alıyorum şeklinde gözüküyor hayattan. Belki antidepresan etkisi, bilemiyorum. Başkalarının gözünden bakınca "ya çalışmıyor hala" şeklinde yorumlanıyorum belki de. Oysa ki artık "ya çalışmıyorum" şeklindeki bir düşünceyi içimden, kıyamet yaşıyormuş etkisiyle geçirmiyorum. "Yeter artık, ne yapabilirim, sizi mutlu etmek için ne yapabilirim?" şeklinde sakince bir soru soruyorum ve bu soruyu cevaplamaya bile tenezzül etmeyen insanları umursadığımı görüyorum.

Yalnızlık kelimesini de yok ettim galiba sözlüğümden. Yıllar önce her yere, sırf evden uzaklaşmak için giden Arif moduma döndüm. Şu anda da o haldeyim: Evden kaçıyorum. Böyle fırsatım olsa galiba birçok AB üyesi ülke vatandaşı gibi, alıp başımı kabul eden bir ülkeye gidip sıfırdan hayata başlayacağım. O kadar kaçasım var. Çünkü o kadar yalnızlaştırılmış hissediyorum.

Yeşil çay içiyorum balkonda. Yalnız. Seninleyim sadece Blog anlayacağım.