29 Temmuz 2010 Perşembe

Salatalik vs Ben!

Alinti yapiyorum hemen:

"Salatalığın kanı temizlediğini, karaciğeri ve böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, idrarla birlikte vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını eritip dışarı attığını bildiriyor. Salatalığın, içeriğindeki bol kükürdü ile kanı temizlediğini, ciltteki ter bezlerini çalıştırdığını belirten uzmanlar, bol vitamin ve madeni madde verdiğini, böylece cildin taze ve pürüzsüz olmasına yardım ettiğini vurguluyor."

Bugun diyet yapan baska bir arkadasimin da onerdigi salataliga -halk dilinde "hiyar"- yuklenmeye karar verdim. Bugun yiyemedim; ama yarindan itibaren, aksamlari salatalik tuzlayip yemeyi dusunuyorum. Aksam yemeklerini az yemeye calisiyorum ve geri kalan zaman boyunca, yaz sonuna kadar salataliga yukleniyorum. Kola icmiyorum, gazli iceceklere de dokunmadim. Ilk gun zorlandim biraz; ama ikinci gun duzenli yedim. Bugun saat 7'den sonra yemedim mesela. Suyla duruyorum. Zaten kitap okurum sanirim, sonra da yatarim.

Ah Tarkan'in sarkilari sarki listeme girmeyeli cok zaman olmus. Son cikan albumunde 1-2 sarkisini begendim; "Isim Olmaz ve Adimi Kalbine Yaz".. Diger sarkilarini begenmedim. Aslinda bu iki sarkiyi da beklemiyordum Tarkan'dan. Bence "Tarkan is done!"

Kendime geldim ya! Oh be! O halim neydi oyle!? Resmen 2 kiloya yakin almisim ya yasadiklarimdan oturu. Yuh diyorum kendime! Koca bir tokat atiyorum! $ILAAAP! Oldu gibi. Iyidir. Evet eski Arif'i kazandiktan sonra, simdi kitabimizi okuyup; guzel uykumuza gecebiliriz.

Kendimi seviyorum, bu kadar dengesiz, duygusal, aglak, seker vs. yiginla sey olsam da, seviyorum! :**

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Reset tusuma bastim yine!

Bir onceki yazimda bloguma bir soru sormustum, blogum bana direkt cevap vermek yerine, dolayli olarak bir kac seyi degistirmemi, eski halime donmemi, aslinda benim yine her seyi fazla abarttigimi vs. bir kac farkedemedigim, sonradan farkettigim seyleri soyledi. Dinledim ve hak verdim tabiki. Bir sure dertlestim kendisiyle ve ikimizde bir cok karar aldik bu sefer. Bana yardimci olacagini soyledi, bu kararlari gerceklestirebilmem konusunda... Mutlu oldum. <3

Hakliydi o da. Ben iki hafta suren bir seye, iliski dememeliydim. Istedigi kadar, ici istedigim hayallerle dolu olsa bile. Kendimi kandirdigimi soyledi blogum. Bu yuzden hakliydi.

Aldigimiz yiginla karar oldu; ama belli bir sure zarfinda bir kismini uygulama karari aldik. Bunlardan birkacini soyle siralayabilirim:

  • 1 aydir hic kola icmedigim icin beni tebrik etti blogum, bundan sonra da diger gazli icecekleri de icmeme karari aldik. Gazli iceceklere HAYIR!
  • Burger King ve McDonald's... Son hamburgerimi bugun yedim Damla ile. Bundan sonra, uzgunum, baskalari sizi zengin edecek.
  • Saat 19:00'dan sonra, yemek, ivir-zivir vb. kalorili seyleri yemek, YASAK! Yasssaaak! Meyveler her zaman buyurabilir...
  • Kitap okumaya devam ediyoruz. Seviyorum ben okumayi ve yazmayi. O yuzden munkun oldugunca okuma savasina girismeliyim. Ah bunun mevzusunu yaptigim icin kotu hissediyorum, hem de cok.
  • Yemek yemekle ilgili bir suru karar aldik goruldugu uzere. Mumkun oldugunca acili, tuzlu, yagli ve kuru, gereksiz yiyeceklerden gun boyunca uzak duruyor, geceleri ruyada gormeye izin veriyoruz.
  • Kimseyi sevmiyoruz. Asik olmuyoruz. O konularla ilgili hayal kurmuyoruz. Yeni arkadaslar ediniyoruz devamli. En cok da bu maddede karar kildik. <3
Bunlari onumuzdeki 1 ay boyunca gerceklestirmeyi dusunuyorum. Bir kismini yapabildigim icin, karar alirken blogumla, rahat yapabilecegim seyleri onemsedim. Boyle bir sonuc cikti ortaya. Hepsinde basariya ulasinca ki ulasabilecegim seyler bunlar, yeni kararlar alacagiz blogumla.


Bunlarla birlikte 2-3 gundur, 4-5 sene once nette tanisip; surekli yazistigim ve arada gorustugum bayan arkadasimi misafir etmekteydim. Guzel, eglenceli ve mutlu gunler gecirdik. Konustuk, dertlestik... iyi oldu. Hala daha konusabildigimiz icin mutluyum ben.

Kendimi sevdigim zamanlarima dondum tekrar.

Iyi geceler blog.
Seni seviyorum!

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Ne yapmaliyim?

Simdi daha sakin yuregim. Kaybettigi seyleri geri toplar gibi biraz. Yine de anlik atislari oluyor sebepsiz yere. O da sanirim onceki hizli atislardan kazandigi reflekslerden oturudur galiba...

Sevmiyorum artik blog. Sevme duygusunu her gelenle birlikte bir kenara birakiyorum adeta, bir daha bulamayacak sekilde. Bazen cok kiziyorum kendime. Nedir bu yasta bu kadar dusunce? Neden zamanimi yasayip gecmiyorum? Neden kendimi yorgun nehirlere atip bilerek, bilerek, bir de ustune kurtulmaya calisiyorum, hatta neden birinin elimden tutup beni o nehirden cikarmasini bekliyorum?.. Kiziyorum kendime bu yuzden, cok kiziyorum hem de. Insanlara bu kadar deger verdigim icin kendime cok kiziyorum blog. Cok...

Zamanin ve mekanin azizligine ugruyorum hep blog. Neden buradayim? Neden en azindan Istanbul'da degilim? Ki ben bu ulkeden baska bir yerde olmayi istiyorum... Neyi bekliyorum? Ya da beni ne bekletiyor buralarda blog? Nedir beni tutan?

Hayatin benden ne istedigini anlayamadim bir turlu... Beceremiyorum hayatla anlasmayi sanirim. O baska seyler istiyor; bense tam tersi yolda adim atiyorum adeta. Zit biri degilim ki ben. Sadece masum duygularimi adimlarimin onune aliyorum her sefer, her sefer... "En buyuk hatam" bu benim blog. Bilirsin... Kurtulmustum bundan aslinda Amerika'dan dondugumde. Sanirim ben kendimi kandirmisim yine. Bir seyden kurtuldugum yok. Yine seviyorum, yine istiyorum, yine sacma hayallere kapilip; yapmamam gereken seyleri yapiyorum ya da kendimi yoruyorum bos yere...

Zor geliyor bir sure nefes almak. Zor gelir, ceken bilir. Ustune etrafindaki insanlar sana gelip "guclu olmalisin, dayanikli olmalisin, elbet karsina guzel seyler cikar, sabretmelisin" der... Ve rahatsiz olurum ben blog. Samimi gelmez bana; ama diyeceksin ki "oturup seninle mi aglasinlar, bu mu istedigin?".. Biliyorum, haklisin. Iste gonul istiyor ki hic bu tartismalara girmesin, hic kurdugu hayaller bosa cikmasin, yasasin, mutlu olsun; zorluklar elbet olur; ama asilmayacak olanlara takilip kalmasin kimse... Nefes almayi zorlastirmasin insanlar, ne olur ki?

Resmen 2 haftada dunyamin dengesi bozuldu. Ne kitap okuyabiliyorum ne de derslerime odaklanabiliyorum. Ne normal nefes alabiliyorum ne de dengeli olarak uyuyabiliyorum. En kotusu ise, sirf mutlu olmak icin, surekli yemek ya da gereksiz seyler yiyorum. Deger miydi acaba bunlara? Deger miydi blog? Insanlarin birbirilerinin hayatina girip-cikmasi ne kadar kolay blog. Ne kadar kolay, kusura bakma, deyip; cekip gitmek... Ne kadar kolay uzmek... Cok kolaymis blog. Cok...

Bu sefer bir karar alamiyorum hayatim icin, bir programda yapmiyorum. Oncekilerin hicbir tanesi basarili olmadi. Simdi sen soyle blog, ne zamandir yaziyorum her seyi sana. Ben mi sucluyum yoksa hayat mi? Ne yapmaliyim?

Ne yapmaliyim?..

23 Temmuz 2010 Cuma

Ah bu umut dolu halim...

22. yas gunumu yalniz gecirmeyi planlamistim. Yapacaktim da... Ne yazik ki olmadi, ya da iyi ki gerceklestirememisim...

Sevdigim, derdimi dinleyen, nazimi ceken bir arkadasim sagolsun, ozellikle beni arayip, yanimda olmayi istedigini belirtince, yok diyemedim. Iyi ki de dememisim. Onunla gecen 2-3 saatimle, kendimi mutlu hissettim. Geride biraktiklarimi dusunmedim, hediyem bile oldu.

Saat gecenin ucu. Ben ne kadar salak ve safim ki bu saate kadar, onca kisinin netten ya da telefonla kutlamasina ragmen, bir kisiden bir seyler bekledim. Ne gerek vardi? Neden bu beklentiye girdim ki? Cikip gelecegini mi zannettin Arif?.. Bugunle birlikte o defteri de temelli kapatmis oldum...

Kutlamasini istedigim, hatirlamasini istedigim birkac kisi daha oldu; ama sanirim Facebook listemde olmamalarinin, Msn iletilerimi onemsememelerinin azizligine ugradim. Olsun diyorum, kutlayanlar bana fazla bile geldi.

22. yas gunumu yalniz gecirmedim.
Saat sabaha karsi 03:27.
Uyusam iyi olacak...

22 Temmuz 2010 Perşembe

Dogum gunum.... Yas - 22

Carsambayi persembeye baglayan geceyle birlikte resmi olarak 22 yasima girmis bulunmaktayim. Farkli hissediyorum biraz, diger gecelere gore; cunku artik 21 yasimda degilim ve ben 21 yasimdayim dedigimde aklima yiginla sey geliyor. Sayisiz, cok degerli, ozel, beni cok mutlu eden... epeyce fazla sey.


21 yasimda;

Ilk kez yurt disina ciktim.
Ilk kez birini gercekten cok sevdim.
Ilk kez hayatta kucuk seylerle mutlu olabildigimi hissettim.
Ilk kez kendi parami kazandim.
Ilk kez yaz okuluna kaldim.
Ilk kez Ingilizce'yi pratik olarak gercek anlamda yabanci bir ulkede kullandim.
Ilk kez kendim ya da ailem disindan biri icin haddinden fazla agladim.
Ilk kez "ben yapabilirim" dedim ve yaptim.
Ilk kez halk otobusuyle yanlislikla bilmedigim bir yere gittim, kayboldum.
Ilk kez dogum gunumu bir yabanci arkadasimla gecirdim. Bana ozel yapilmis bir pasta ile...
...

Daha benim icin degerli yiginla sey var; ama su anda aklima gelenler bunlar, sanirim en cok etkilendiklerim bunlar...

Simdi 22 yasimdayim ve ilk saniyesinden itibaren 21'e karsi ozlem icine girdim, o kadar cektigim uzuntuye ragmen... Mutluluk agir basiyormus demek ki. Bir cok arkadasim dogum gunu dileklerinde -gece gece bir kismini alabildim- daha iyi bir sene gecirmemi dilediler benim icin. Ne kadar iyi olabilir ki? 21'deki yasadigim o kadar fazla ve yogun seyleri hangi yasimda yasabilirim bir daha? 21'deki kadar etkili olabilirler mi?..

Bugun icin aslinda bir hayalim vardi benim, hala daha var icimde. Gun sonuna kadar da devam edecek. Birinin gelmesini bekledim. Niye bekliyorum, bilmiyorum. 2 haftalik bir seydi, hala daha akillanmadim, neyi bekliyorum? Neden birini bekliyorum hala? Neyi, kiminle doldurabilirim ki ben artik?.. O yuzden yarina kadar bekliyorum. Olmazsa bir daha da acmam kapimi kimselere uzunca bir sure. Kapiyi kiran olmazsa tabiki...

Onceki bloglarimdan birinde de belirttigim gibi, yarin, yani persembe gunu, icin bir planim var. 21. yas gunume ters olarak bu seferkini de unutulmaz yapmak istiyorum hayatimda. Yalniz gecirmek istiyorum butun gunu. Tek basima, elimde belki kitabim olur, belki muzik calarim, belki bir mesaj ya da arama bekledigim cep telefonum... Ama ben olmayi planliyorum. Yalnizca ben. Tek basima. Unutmamaliyim 22. yas gunumu. Yalnizligimla kalmaliyim. Gece vakitlerinde eve donmeyi planliyorum... Ne kutlama, ne bir ozel etkinlik, hicbir sey... Sadece ben ve yalniz kalan diger dusuncelerim.

dipnot: Sanki ceza veriyorum kendime. Belki oyle, bilmiyorum. Su anda yapmam gereken buymus gibi hissediyorum ve yapacagim da yarin...

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Benim masalim

Simdi anliyorum, aslinda kalbimi kimse calmamis, kimseleri sevmemis bu yalniz yuregim...
Simdi daha iyi anliyorum, meger o soguk gecelerde bana sarilan kimse degilmis, her yeri yamali kucuk yorganimmis.
Henuz farkettim, ben, beni sevecek birini degil; bana sevme duygusunu hatirlatacak birini ariyormusum...

Benmisim meger, sadece hayallere kapilan, bir kelimeyi bin kelime yapan, kusunce, barismasi her seyden daha kolay olan.
O ben misim aslinda, hani en masum sekliyle gulumseyen, 'hayir!' deyince, peki, diyen...

Onlarmis meger, yalan soyleyen, sozunun arkasinda durmayan, 'peki' dedigimde, daha cok bagiran.
Onlarmis iste, kalbimin her bir parcasini ozenle, parcalayan.
Onlarmis artik anla! Onlarmis, bencil olan, fedarkarsiz olan, firsatci olan, anlik heveslere hapsolan...

Bir gun daha iyi anlayacaksin, sana senden baska bir tek Allah'in yakin oldugunu.
Bir gun sen olacaksin! Kendi ayaklari uzerinde, kimseye ya da kimsenin sevgisine ihtiyaci olmayan, basi yukarda, tek asik.
Bir gun onlar olacak, pisman olan, yalniz kalan, sevgiye muhtac olan...

16 Temmuz 2010 Cuma

Hic bozmuyoruz/bozulmuyoruz.

"Kendine gel Arif! Su haline bak, ne hale gelmissin daha yuzunu bile gormedigin biri icin..."

Bana bunu dedi bir kac arkadasim. Bense suratim yerde "haklisin" dedim her birine. Icimde bir yerde bir seyler, bunlarin hicbirinin gercek olmadigini soyluyor; ama arkadaslarim haklilar sanirim. Nasil beceriyorum bilmiyorum, hayallere kapilip, bir cift tatli soze kanip, kendimi alip baska dunyalara goturebiliyorum. Bilmiyorum, belki kalbimi dinlemeyi cok seviyorum, belki gercekten kaniyorum boyle yalanlara...

"Bende guvendesin" sozunu duysaniz, siz ne yapardiniz? Hele ki gecen yaz yasadigim o ayriliktan sonra. Yalanmis meger her bir soylenen, kolay bir sekilde cikmis agizlardan demek ki... Ben de en saf halime burunup; inanmisim meger.

Kendime soz vermistim ben, su lanet diplomami almadan, salak sacma seylere dogru yol almamaya... Sozumu cignedim, demek ki degmezmis hic. Onceden yedigim deneyim tokatlarindan sonra, bu son yasadigim beni sarsmadi bile. Ama kalbim oncekinden daha cok sizladi, zaten bir kac parca kalmisti, onlar da un ufak oldular...

Bundan sonra kanar miyim ben yalanlara? Istersem tek basima bir adada kalayim yalniz. Yine de aglamam, uzulmem, bir kelime cikmaz agzimdan. Blogum olmasa zaten kim dinler beni? 3-4 hatiri sayilir dostum var; ama onlarda uzagimdalar. O yuzden yazmakla yetinebiliyorum. Arti seviyorum yazmayi, onceden de dedigim gibi.

Yine de kotu soz cikmiyor agzimdan o kisiye karsi. Ne diyeyim ki zaten...


 ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Alacakaranlik serisine ait kitaplarimi okumaya tam gaz devam ediyorum. Son iki haftadir boyle internet basinda birilerini beklemekle gecti zamanim, hatta gecelerim sabahlara kadar Skype'la kopan baglantilari tekrar baglamakla gecti. Bunlar icin bile uzuluyorum ben. Uzulurum ben, aglarim, sizlarim, unuturum. Unuturum elbet...

Arif, sen boyle yalniz daha guzelsin! Dunya uzemez seniiii!

Bu sarkiya tam uyuyorum su anda. Bazen canim sıkılınca dinliyorum, iyi geliyor. Hele bir de bas ve subwoofer varsa ses sisteminizde, ooh super.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Yeter artik

Blog! Nefret ediyorum insanlardan! Insan oldugum icin utaniyorum kendimden. Yine biri icin agliyorum salak gibi! Yoruldum blog. Nefret ediyorum bu hayattan. Yoruldum artik! Ne ister benden bu insanlar, ne istiyorlar gozyaslarimdan? Hangi birini hakettim ben bugune kadar?

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Bulunamayan cevap: Sessizlik

Susuyorum bundan sonra. Tepkisiz kalmaliyim olaylara ben. Yoruldum surekli fikirlerimi sunmaktan, kendimi anlatmaya calismaktan... Birakiyorum insanlar anlasin diye; ama olmuyor demek ki kimse ya anlamiyor ya da anlamiyor gibi davraniyor. Anlayanlar neden sessiz kalmayi tercih ediyor peki?

Ustelik iliskilerime yorum yapanlara ne demeli? Haklilar belki bir kismi; ama gereksiz yorumlarla kafam allak bullak oluyor yeteri kadar. Cozumu belli; ama lanet mesafelere kadar yolu var...

Bekle Arif sen. Alistin beklemelere ne de olsa. Bekle...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Arif Kimdir?


 Arif; kendi icinde sorunlari buyutur, dusunur, tartar, cozer, yeni problemler uretir; daha sonra doner bunlara uzulur, yargiladiklarina kirilir; mevzuda adi gecenler anlamaya calisir... Sonra Arif unutur, onlar da unutur. Sonuc; yazik Arif'e.

9 Temmuz 2010 Cuma

Tatil yapmayi isterdim!

Farkettim de dondugumden beri oyle bunali girmis yazilarim yok. Mutluyum sanirim bu sure zarfinda. Ya da ne bileyim, ozlem gidermeye calisiyorum da acaba o yuzden mi her sey sade geliyor?.. Action istemiyorum diyecektim ki, yaz okulumun en zevkli kismi geldi: Vize sinavlari!

Hocalar sinav zamanlari icin ayri seyler dedi. Rektorluk ayri bir sey diyor, bolum ise daha da farkli seyler diyor. Ama beni en cok sikan Rektorluk dolayisiyla olusturulmus, vize sinav programi... 5 ders almamin ve bunlara calismamin verdigi stres ile gececek gibi gozukuyor haftasonu. Calismaliyim cok iyi bir sekilde...

Facebook hesabimi kapatmistim; ama gecen gunlerde yeni bir hesap olusturup herkesi tekrar geriye ekledim, hatta ekleyemedigim bir cok kisiyi de ekledim. Digerini neden sildigimi merak eden olmustu haliyle, onlara da dedigim gibi, onceki profilim, ozel yasantimi ortaliga haddinden fazla sekilde sermeme neden olmustu. Tek korkum arkadaslarimla iletisimimin kopmasiydi; ama bunu bile dusunmeden kapatmistim hesabimi. Simdi tekrar acip, yeni hesabima alinca herkesi, sildim eski hesabimi. Icindeki, gezdigim onca yerin resmi, videosu ve diger seylerin hepsi de silinmis oldu. Su anki hesabim sadece iletisimi MSN ya da benzeri bir seyle saglayamadigim arkadaslarim icin acilmis oldu kismen.

Twitter sacmaligini sildim. Hala daha sacma oldugunu dusunuyorum ben. Isterse Barack Obama hayatini twitlesin, hala daha sacma gelecek bana.

Bir adet blogum, Popmundo oyununda bir karakterim ve sade bir Facebook profilim var su internet dunyasinda. Gayet derli ve toplu, mutluyum...

Butun bunlarin disinda, seneyeki egitim-ogretim boyunca kalacagim yeri ayarlamam gerekiyor bir yandan. Kuzenimin kaldigi yeri tutmayi calisiyorum; ama kira icin fiyatlar malum. Butun yaz boyunca az-cok yetinmeye calisiyorum; ama seneye ne olur bilmiyorum. Bunlara ek olarak bir dil kursuna gitmeyi istiyorum seneyeki donem boyunca, ehliyet de almak istiyorum artik yasim gecmeden cok. Bir adet de guzel bir fotograf makinesi almak istiyorum. Yaziyor musun kizim? Guzel tut bu listeyi. Bakalim hangi birini gerceklestirebilecegim...

2 Temmuz 2010 Cuma

Green Card - RezilVezir Kart? - II

Bahsettigim ilk Green Card yazim dan sonra, sonucu ile de ilgili bilgi vermek istiyorum. Kazanamadim...

Cok umitliydim kazanirim diye. Hele ki Amerika'dan donerken ve dondugumdeki yazilarimi okursaniz daha iyi anlarsiniz o zamanlar ne kadar umitle baktigima bu olaya... Zamanla istegim kacti; cunku hayallerimi kaybettim. Ve zarflarin dagitildigi zaman boyunca da bir zarf gecmeyince elime, umidimi kesmistim. Ki 1 Temmuz itibariyle sonucu netten ogrenmekle, dogru tahmin ettigimi da anlamis oldum.

Kazanamadim. Kazansam zaten sanirim masrafindan kalkamazdim. Masrafindan kalksam, vizemi alip ne yapacaktim, cidden gidecek miydim basimi alip Amerika'ya?.. Litvanya'dan dondugumden beri cok farkli oldugumu hissediyorum. Artik daha farkli bakiyorum olaylara. Daha positif daha olmasi gereken sekilde...

Onay kodumu sayfaya girerken, icimde nedense yine de cok kucuk bir umit vardi. Tabi su resimdeki durumla karsilasana kadar:


"the Entry HAS NOT BEEN SELECTED..."

Benden daha iyisini mi bulacakti Amerika? Tabi ki hayir. Su anda icimde biraz burukluk var; Amerika'dan ayrilirkenki yasadiklarim geliyor aklima. Mutluyum yine de. Ya da mutlu olmaya calisiyorum.

Not: Bir daha basvurur muyum bilmiyorum, bilemiyorum...