28 Şubat 2020 Cuma

Yalnızlık

2015 yılından beri yaşadığım en kötü yalnızlığı geçiriyorum. İç huzurum var; ama içimdeki ve dışımdaki yalnızlık daha ağır basıyor, onu anladım bugün. Çünkü bugün farklı bir mağazada destek amaçlı çalıştım. Sevmediğim bir ortamı olan mağaza. Her yerde beyaz yaka olan bir mağaza. Bilmem anlatabiliyor muyum Blog?

İlk mağazama tekrar döndüm. Zaten geçici bir mağaza değişikliğiydi. Şimdi tekrar boğaz manzarası bir yerde çalışıyorum. Günlerce yüzlerce insanla geçiyor günüm. Bol bol konuşuyorum. Zaman hızlıca akıp gidiyor. Sonra gün bitiyor ve yorgun şekilde dönüyorum eve. Kafamda yığınla yüz, mimik, muhabbet...

Diğer hayatımın yalnız geçmesi daha çok istenilen hale geliyor çalışma şeklimden dolayı. Yine de sor bana istiyor muyum bu sonucu? Hayır.

İşte, bugün çok yalnız hissettim. Çevremin kalabalık olması; ama aslında kimsemin olmayışı, doğru dürüst dertleşecek kimsemin olmayışı -aslında olanların da olmayışları, benim yüzümden,- gibi şeyler... Sevmiyorum, yarı buçuk şeyleri sevmiyorum. Yarı buçuk insanları da sevmiyorum. Arkadaşım, dostum dediğim kişileri zamanında göremeyince kötü hissediyorum. Ne anlamı var ki o zaman, diyorum kendi kendime. Ve uzaklaşıyorum, uzaklaştırıyorum onları. Bu durum, flört ettiklerim için de geçerli. O yüzden yalnızım.

Yalnızım. İstediğim sahip olmak ya da sahip olunmak değil. İstediğim tutunmak. Az da olsa birilerine, bir şeylere tutunmak istediğim. Ve son aylarda en çok yaşadığım sorun oldu bu. Sürekli bundan yakınıyorum buraya gelip. Çünkü gidecek başka yerim yok. Sene başında aldığım kararları bozmak durumdayım Blog. Sürekli gelip böyle eksiklerimi sana not almayı istemiyorum artık.

Uzaklaşıyorum yine. Sildim gereksiz profillerimi de. Kısmetsizim, tuhaf bir şansım var ve alakasız bir şekilde doğuyor güneş dünyama... bunları kabul ederek uzaklaşıyorum.

Ve her kimsen, blogumu vpn kullanarak ziyaret eden sevgili şahıs, artık stalklamana gerek yok. Yazmayacağım çünkü. Madem konuşmaya cesaretin yok benimle, bundan sonra da zahmet etme stalklamak için.

Gittim.

22 Şubat 2020 Cumartesi

Yoluna Gidemeyenler

Bir iş arkadaşım var. Onun hayatını düşündüm bugün iş çıkışında. Kendi halinde bir dünyada, yalnız, ailesi var sadece. 1-2 maddi koşuşturması ve birkaç hayali var. Bir an 6-7 sene sonraki halimi gördüm. Garip hissettim o an. Beni en çok yalnız olacağım kısmı etkiledi. Ne kazandığım para ne sahip olduklarım... Yalnız olacağım kısmı.

Herkes yalnız olabilir, kimse bunun garantisini vermiyor elbette. Hatta ben bir dönem aşırı keyif alıyordum yalnız olmaktan. Şimdilerde ısrarla keyif almaya çalışıyorum; ama beceremiyorum. Olmuyor. Üstüne gittikçe daha da eksik hissediyorum o konuda kendimi. Çok zorlamıyorum; ama içim acıyor. Senelerdir bir şey hissetmeye çalıştıkça kaçıyor elimden şanslar, azla yetinen birine ulaşamıyorum. Hep fazlasını istiyor, eksiklere odaklanıyor karşımdakiler. Diyeceksin ki belki "olması gerekenler" isteniyor... belki. Belki.

Şu anda o kadar kötü durumdayım ki öylesine hoşlandığım biri bana tekrar yazsa kapılıp giderim yine. Kötü yanlarımdan biri de bu. Zamanında örneği yaşandı çünkü. Neyseki 4-5 senedir kendim çalıp kendim oynuyorum, seni de okuyan pek yok biliyorsun Blog.

Neyse... Şu sıralar bir tane powerbank alma planım var; ama oturup doğru düzgün araştırmasını yapmış değilim. Xiaomi'nin bir modeli var aslında aklımda. Yine de araştırmam lazım. Yarın yani pazar günü izin günüm. Hatta haftaya cumartesi ve pazar günleri de izin günüm. Haftasonunu izinle geçirmek fena değil gibi. Acaba diyorum haftaya cumartesi bir yerlere mi kaçsam buralardan. Yine alsam başımı gitsem. Yarın için de planım yok. Yalnızlık çok kötü bir şey Blog. Böyle anlık error verdiriyor benimki gibi bünyelere...

Sezen Aksu'nun yeni şarkısını paylaşıp kaçayım ben.

12 Şubat 2020 Çarşamba

Sevgililer... Neyiydi O?

Yazıma başlamadan önce geçmiş yıllarda 14 Şubat tarihinde neler yaptığıma bakayım dedim; ama birkaç yıldan sonra anladım ki yalnızlık ömür boyu. Evet sevgili Blog, aylardır biriyle belki hala flörtleşir gibi konuşuyor olabilirdim, yani kendimi kandırıyor ya da kendi kendime öyle devam ediyor olabilirdim; ama onun yerine yalnızlığı seçtim yine, sırf daha az üzülmek için. Pişman mıyım bilmiyorum, çünkü özlediğim şeyler var; ama ne önemi var ki kendi kendine yaşarken bunları?

En son ne zaman 14 Şubat'da hayatımda biri vardı hatırlamıyorum. Aslında en son ne zaman hayatımda biri vardı onu bile unuttum Blog. Bundan sonra da böyle devam edecek sanırım. İyimser olamıyorum bu konuda.

Akşam bir umut tekrar bir profil edindim, sonra tekrar kaldırdım. Yapamadım, itici geldi, iğrendim, kendimi dışlanmış ya da ait değilmiş gibi hissediyorum. Beceremiyorum, ayak uyduramıyorum. Yarım kalmış gibi hissediyorum. Zaten böyle olduğum için de insanlar "bizden olmaz" tavırlarıyla uzak duruyorlar o konuda benden.

İyi şeyler olmuyor mu? Oluyor gibi sanırım. Yeni mağazamda işimi daha çok sever oldum Blog. Gelen misafirlerden ziyade kendime dönük çalıştığımı fark ettim. Kendi dünyamda hareket ettiğimi fark ettim. Daha da içime döndüğümü, yalnızlaştığımı fark ettim ya da kabullendim diyeyim.

Şimdi de şundan korkuyorum. Bu şekilde devam ederken çıkıp gelecek yine biri, yine dayanamayıp kapılıp gideceğim, yine dertlerini dert bileceğim kendime, hep görmek isteyeceğim. Her boş vaktimi onunla geçirmek isteyeceğim. Zamanımı ona göre ayarlayacağım çünkü zamanın en kıymetli şey olduğunu onunla anlayacağım. Sonra "ben seni öyle sevmiyorum, diğer türlü çok seviyorum ama" laflarını duyacağım. Sözde canımın acımasının istenmemesi niyetiyle daha büyük bir acıyı yerine bırakacaktır biri. Sonra tekrar küseceğim bir şeylere. Yine de içim elvermiyor bu durumuma, yine diyorum yalnız kalmayayım, olsun biri...

O yüzden bir sevgililer şeyi vardı. Neyiydi o sahiden? Ne yapardı insanlar o günde? Sessizce oturur muydular bir arabanın içinde? Birbirlerinin ellerini tutar mıydılar? Ya da gözleri dolar mıydı ayrılıktan bahsederken? Hatırlamıyorum neydi...

3 Şubat 2020 Pazartesi

Bende Bir Problem Var

Kabul ediyorum, istersen adına depresyon de Blog, ama kabul ediyorum: İnsanlardan yana düzgün bir sonuç elde edemememin sorumlusu BENİM. Çünkü hem başka sebep bulamıyorum bu yalnızlığıma hem de birileriyle tanışıp ilerletme kısmında gördüğüm ve yaşadığım durumlara şöyle baktığımda ben hatalı buluyorum kendimi.

Geçen hafta düşünüp aldığım kararı biraz ertelemiştim. Ta ki bu akşama kadar. Tinder gibi bir platforma bile şöyle bir baktım; ama sonra dayanamadım onu da öncekileri de kaldırdım telefonumdan. Yoruldum aslında. Bunlar hep bahaneler Blog. Şimdiyse geriye, merdivenlerden inerken ya da çıkarken biriyle öylesine bir çarpışmayla tanışma ihtimalim kaldı. Ya da öncekilerden birinin çıkıp yine özür dileyip ya da özlediğini söyleyerek hayatıma tekrar girmesi ihtimali kaldı. Eh bunu da 4 seneyi aşkındır yaşamadığımı düşünürsek, geriye bir sen bir ben kalıyoruz. Bence acınası bir halimiz var. Gelip geçici ya da anlık zevkler için o kadar güzel ve masum şeyleri kenara itiyoruz ki... Yine de suçlusu ben olayım. Başkaları devam etsin.

Bitecekken vazgeçip devam ettirdiğim bir iş hayatım da var. En azından şükür listem dolu Blog. Farklı bir ortam ve insanlar bana iyi geldi 1-2 aydır. O yüzden mutluyum. Özlediğim kişiler var, özlediğim anlar var, özlediğim duygular var 1-2 ay öncesine kadar sahip olduğum... Ama işte. Neyse. Şöyle bir şarkıyla bitireyim şubat ayının ilk yazısını. Bu arada 9 gün sonra 14 Şubat. Önemli değil, biliyorum.