Bazen mesaj bekliyorum telefonuma birileri gondersin diye. Hatta bazen telefonum gun icinde hic calmiyor. Bazen de gereksiz/gerekli cagri ve mesajlara maruz kaliyor telefonum. O zaman bile bir mesaj bekliyorum. Gercek, derin, etkileyici ve ozel bir mesaj.
Bazen o kadar cok yalniz kalmak istiyorum ki etrafimdakilere bagirip; defolmalarini isteyecek kadar siddetli oluyor, bagirdiklarimin kim olduklarini umursamadan ustelik. Bazen de sikayet ediyorum, isyan ediyorum adeta yalnizligima.
Kimi zaman yuzum surekli guluyor; bazen sanki bir yakinimi kaybetmis gibi oluyorum. Cogu zaman ise dusuncelere dalmis oluyorum ki bu halim dunyadan en kopmus halim oluyor.
Ve cogu zaman ise kendimi kandiriyorum. Iyi seylerle, yalan soyleyerek, en onemlisi erteleyerek...
Bir ara bunlarin hicbirine sahip degildim. O zamani cok iyi hatirliyorum; degismek icin bir cok seyi denemekteydim. Sonra deniz asiri bir ulkeye gittim. Ve degistim. Kotu yanlari olarak bunlari hediye etti hayat bana...
Bazen hic adil olmuyor degil mi? Hani iyi seyleri guzelce, ama kotu seyleri de zorla veriyor hayat. Boyle olmak zorunda sanirim. Bizim gorevimiz nedir peki? Iyileri gelince sevinip; kotuleri icin isyan etmek mi? Yoksa boyun egip; sessizce hayati yasamaya devam etmek mi? Ya da her birine sukretmek mi, en kutsal gorev olarak?..
Hepsini denedim, yasadim desem, ne derdin blog? Bildigini ben de biliyorum. Keske dilin olsa da benimle konussan, sana daha anlatmak istedigim koca bir omur var da burada dile getiremiyorum hepsini...
Arif kim ola ki? Yenir mi? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arif kim ola ki? Yenir mi? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Kasım 2010 Salı
27 Ağustos 2010 Cuma
Sarkilarla ben.
Lady Gaga - Speechless ile basliyorum duygularimi anlatmaya... Blog, nerede yanlis yapiyorum ben? Gercekten anlamiyorum. Kendimi bile cogu zaman anlamazken, insanlari anlamaya calisiyorum. Boyle bir salaklik yapiyorum ki cozemiyorum neden yaptigimi. Yiginla bagirmam gereken neden varken, sadece sessiz kaliyorum. Lady Gaga'nin da dedigi gibi "I’ll never love again"...
Jordin Sparks - This Is My Now ile devam ediyorum. Sevmiyorum artik insanlari. Birilerini sevmeye de calismiyorum. Fazlaca yorgun hissediyorum kendimi bu konuda. Her sevdigim, deger verdigim insanin benden alip gittigi haddinden fazla buyuk parcalardan dolayi, simdi kimseye verecek parcam da kalmadigini dusunuyorum. Sayin Sparks'in dedigi gibi "my fears behind me, gone are the shadows and doubts" artik pek de guvenim kalmadi kimselere...
Daha da fenasi var aslinda. Onu da Kelly Rowland - Love ile anlatmak istiyorum. Hicbir zaman kendimi hafife almadim ben. Kendimden her zaman korktum. Elde edebildigimden, sansimdan, duygularimdan ve dis gorunusumden... Ozellikle gozlerimden korktum. Bir seyin icine duygular karisiyorsa eger, amacinizda uyguladiginiz hareketleriniz cok guclu bir etkiye sahip olabiliyor. Insanlari farkli etkileyebiliyorsunuz. Iki kelimenizle, bazi davranislarinizla, farkli olusunuzla ozellikle... Bunlar bir yana, diger bir yandan da ruh halimden ve kisisel yapimdan cok korkmusumdur ben. Kelly bence cok guzel diyor o sarkisinda "I'm moody like the wind. I am impatient, complicated. I am fragile deep within..."
Kapanis sarkimin ismini vermek istemiyorum; ama uzgunum digerleri gibi bayan bir sarkici degil... Onun sozlerinde daha cok gercek hayattan seyler var. Daha gercekci, elde tutulur seyler var. Daha hayallerden uzak seyler var. Tipki benim su anda donusmeye calistigim Arif gibi. Daha fazla hayal yok, daha fazla duygu yok, yalan yanlis sozler yok, kotu insanlar yok... Daha cok yalnizlik var; ama daha cok huzur var. En azindan annemi daha cok dinliyorum. Daha fazla sinirlensem de onun sozlerine, daha cok dinliyorum onu. Daha cok dinliyorum kendimi. Daha cok huzurluyum sanirim... Istedigimi kimse veremeyecek nasilsa. Hala vermeye calisan guzel insanlar olsa da...
Jordin Sparks - This Is My Now ile devam ediyorum. Sevmiyorum artik insanlari. Birilerini sevmeye de calismiyorum. Fazlaca yorgun hissediyorum kendimi bu konuda. Her sevdigim, deger verdigim insanin benden alip gittigi haddinden fazla buyuk parcalardan dolayi, simdi kimseye verecek parcam da kalmadigini dusunuyorum. Sayin Sparks'in dedigi gibi "my fears behind me, gone are the shadows and doubts" artik pek de guvenim kalmadi kimselere...
Daha da fenasi var aslinda. Onu da Kelly Rowland - Love ile anlatmak istiyorum. Hicbir zaman kendimi hafife almadim ben. Kendimden her zaman korktum. Elde edebildigimden, sansimdan, duygularimdan ve dis gorunusumden... Ozellikle gozlerimden korktum. Bir seyin icine duygular karisiyorsa eger, amacinizda uyguladiginiz hareketleriniz cok guclu bir etkiye sahip olabiliyor. Insanlari farkli etkileyebiliyorsunuz. Iki kelimenizle, bazi davranislarinizla, farkli olusunuzla ozellikle... Bunlar bir yana, diger bir yandan da ruh halimden ve kisisel yapimdan cok korkmusumdur ben. Kelly bence cok guzel diyor o sarkisinda "I'm moody like the wind. I am impatient, complicated. I am fragile deep within..."
Kapanis sarkimin ismini vermek istemiyorum; ama uzgunum digerleri gibi bayan bir sarkici degil... Onun sozlerinde daha cok gercek hayattan seyler var. Daha gercekci, elde tutulur seyler var. Daha hayallerden uzak seyler var. Tipki benim su anda donusmeye calistigim Arif gibi. Daha fazla hayal yok, daha fazla duygu yok, yalan yanlis sozler yok, kotu insanlar yok... Daha cok yalnizlik var; ama daha cok huzur var. En azindan annemi daha cok dinliyorum. Daha fazla sinirlensem de onun sozlerine, daha cok dinliyorum onu. Daha cok dinliyorum kendimi. Daha cok huzurluyum sanirim... Istedigimi kimse veremeyecek nasilsa. Hala vermeye calisan guzel insanlar olsa da...
12 Temmuz 2010 Pazartesi
Arif Kimdir?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)