Kitap yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2018 Cumartesi

Arif'in Soyu Sopu


Helllooooğğğ!

Böyle giriş yapınca sempatik mi olunuyor sevgili Youtuberlar? Hayır, benim ihtiyacım yok sempatik olmaya da merak ettim. Şahsen bir erkek için bile bazen fazla sempatik olabiliyorum. Hiç olmamaktan iyidir yine de.

Son günlerde bir herkes devletimizin yeni elektronik hizmeti sayesinde soy ağacına ulaşmaya çalışıyor. İlk günlerde ne yazık ki sistemi kitleyecek boyuta geldiğinden, geçici olarak kapattılar tabi. Sonra açıldı. Ben de sonra bakarım demiştim ki sonra baktım ve soyuma ulaştım.

VEEEE!..

Tabi ki halis mulis Türküm. Zaten ne mutlu Türküm diyebilene. Öeh. Burada biraz dalga geçtim bazı insanlarla, yok efendim kimileri aşırı milliyetçiymiş de geçmişinde Rus/Ermeni falan filan varmış da... Amaaan! Ama yine de şuna sevindim, baba tarafımda hep aynı yerde kalmışlar, isimler tuhaf değil; anne tarafım da aynı yerde kalmışlar aynı şekilde. Yani baba tarafımdan Erzurum, anne tarafımdan da Kars olarak gözüküyorum. Doğulu deyince insanlar esmer birilerini bekliyor genelde; ben de kısmen "acaba geçmişte araya sarı birileri mi karıştı" diye düşünürdüm aynaya bakınca. "Böyle kumral ve ela gözlü olmak nereden geliyor güzelim(!)" diyordum aynada kendime. Oluyormuş. Bilemedim.

Teknolojik anlamda şişmiş durumdayım son zamanlarda. Çünkü 4.5 yılı geçen ayfonumun bataryasının şiştiğini fark ettim. Bildiğin şişmiş ve ekranı kaldırmış biraz. Yarın birgün patlar mı Allah korusun ama? Tırsıyorum kısmen, çoğu zaman da boş ver diyorum kendime. Şimdi eğer telefonumu bir yere verirsem batarya değişimi için, korkuyorum diğer tüketiciler gibi şikayetlere sahip olurum diye. Apple da bu modele bakmıyor sanırım, baksa da bilmem kaç ₺ ister ki daha fazla masraf yapmak istemiyorum bu telefona. Şimdilik zaten kullanmamı gerektiren bir hayatım da söz konusu değil.

2018 için olan "en fazla kitap okuduğum sene" hedefimde 6. kitabımı bitirmiş ve 7. kitabıma başlamış bulunmaktayım. Yerdeniz serisini okuyorum. 2. kitabındayım ve çok değişik bir havada ilerliyor ikinci kitapta. İlk kitap güzeldi. Ben 2. kitabı da 1.'nin kaldığı yerden devamı olur diye düşünmüştüm, ama okuduğum üzere biraz farklı ilerliyor olaylar. Aynı karakterler henüz yok okuduğum kısma kadar olan yerlerde. Bakalım neler olacak ilerleyen dönemlerde. Biraz gidip kitabımı okumaya devam edeceğim.

Bahsetmek istemezdim; ama 14 Şubat denen bir tarih var. Her ne kadar bahsedince, belli bir kesim tarafından "kapitalist gün" olarak adlandırılsa da, ben aslında o günden bahsedip asıl mevzuya dem vurmak istiyorum her sefer: Çünkü yalnızım Blog. Sevgili olarak değil de, biraz "sevgi" olarak yalnızım. Allah daha iyi etsin diyorum her duamda.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Gittim Geldim

Geçen hafta boyunca İstanbul'daydım. Sınav için gitmiştim; ama gayet dolu dolu geçti. Gezdim, tozdum, buluştum arkadaşlarımla; kahkahalar, gülüşmeler... daha bir çoğu oldu. Ve çok güzeldi.

Hep diyorum, gidince dönesim gelmiyor; buradayken de gidesim gelmiyor. Kurulu düzenimi bozmaktan hoşlanmıyorum pek, ondan galiba bu durum.

Elimde ne varsa satmaya çalışıyorum. Eski bilgisayarlarımdan birini sattım mesela, satabileceğim bir netbook bir de ipod touch var. Onları da satıp, bir şekilde para biriktirmeye devam etmeyi düşünüyorum. Akıllı bir telefon almam lazım. Şu an ki Blackberry'nin WhatsApp dışında pek bir faydası oluyor diyemem. Tabii buna da şükür. O değil de işe girip maaşımla alabilme durumu varken bunu yapamıyor oluşuma ne demeli acaba?..

Yazımda kullandığım fotoğrafı, arkadaşımla yemek yediğimiz bir yerin üst katında otururken çektim. Kuşlar soğuktan oraya tünemişler. Hava soğuk İstanbul'da şu sıralar. O gün de Pazar idi. Şansıma Cumartesi günü hava aşırı güzeldi. Ve sabahtan akşama kadar gezdim. Kadıköy, Beşiktaş ve Taksim... Tabii en son yine Cihangir'de kahve içerek tamamladık günümüzü.

Mayıs ayı içinde tekrar gideceğimi söyleyebilirim. Yine sınav için; bu sefer ne kadar kalacağımı bilmiyorum.

Zaz'ın albümü çıkıyor Mayıs'ın ikinci haftası. Sanırım 11'inde. En çok beklediğim albüm! Sertab Erener'in albümü de çok güzel olmuş mesela. Şu sıralar takip ettiğim yeni diziler de var. Mesela Bates Motel ve dün başlayan yepyeni bir dizi var listemde: Defiance. Henüz izleyemedim; ama 1-2 gün içinde kahveme ortak olacağından eminim.

John Verdon'a sardım nedense Blog. Hayırdır? Böyle oluyor işte, elime cinayet/seri katil konulu romanlar geçince okumak istemiyorum, bunalıyorum çünkü. Okuyunca da bırakamıyorum. Şeytanı Uyandırma isimli kitabını okuyorum şu sıralar. Bir yandan da Sherlock Holmes serisini okuyorum. Yani daha ne desem bilemedim beni anlaman için şu konuda... Bir de Küçük Mucizeler Dükkanı serisini özledim ben. 6. kitap adeta "Arif beni satın al! Neyi bekliyorsun yahu?!" diyor. Bir ara satın alıp okumalıyım: Yeni Başlangıçlar Mevsimi

Söyleyeceğim çok şey var Blog aslında; ama sansürlüyorum hepsini artık. Ve bu rahatsız etmiyor beni. Nasılsa beni anlayan tek kişi sen olduğun için sorun olmuyor bazı şeyleri atlamam. Yoruldum sadece. Duygularım özellikle çok yoruldu.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Hayaller

Sağ sağlim evime gelmiş olmanın verdiği huzur var içimde birkaç gündür. Evde yaşanan sıkıntılar, akrabalarımın sıkıntıları vs. bazı şeylere rağmen o içimdeki farklı huzur yerini koruyor yine de. Belki, bilmiyorum, benim düşüncelerimin yoğun olmasından dolayı da olabilir etrafıma karşı ilgisizliğim. Aslında ilgisizlik denemez, sonuçta olacak her durum benim hayatımı etkileyecek düzeyde ve ister istemez üzülüyorum. Belki de sonucunu bilmediğim şeylere karşı ilgisizliğim bu safhadadır...

3-4 gündür getirdiğim romanları okumaya başladım. Çünkü bilgisayarımın şarj cihazını getirmeyi unuttuğum için, nasıl yapabildiysem, zaman en iyi kitap okuyarak geçiyor. Ve biliyorum ve şu anda da görüyorum ki kitap okuduğum dönemlerde, ki bu aşk romanları olur genelde, daha rahat düşünebiliyorum. Kafam daha az meşgul oluyormuş gibi geliyor ve daha sakin olabiliyorum olaylara karşı.

Dün gece, 3 gün önce başladığım, Son Şarkı isimli romanı bitirdim. Başlarda çok ergen bir ilişkinin hikayesiymiş gibi gelse de, kitabın ortalarına doğru etkilendiğim birçok yerinin olduğunu söyleyebilirim. Öyle çok "kesinlikle okunması gereken bir roman" diyemem; ama okunursa bence güzel bir etki de bırakabilir okuyanda. Nicholas Sparks'ın okuduğum ilk romanı idi bu. Sanırım diğer romanlarını da bulmak için çaba harcayabilirim okula döndüğümde, tabii dönebilirsem.

Normalde kitap okurken müzik dinleyen biri değilimdir; ama son okuduğum kitapla bana yine günlerdir sözünü ettiğim ve kulağımdan düşmeyen Göksel'in son albümü eşlik etti. Özellikle bir önceki yazımda paylaştığım şarkısının sözleri ve müziği gerçek anlamda çok etkileyici. Göksel'in albümü dışında bir de başımı yastığa koymadan 1 kez dinlediğim şu şarkı var:

Bu şarkı, nedendir bilmiyorum, her kendimi yalnız hissettiğimde, her birine tekrar güvenip yanıldığımda, her bir arkadaşımla tartıştığımda... diğer bir ifadeyle her insanlardan yana gem vurduğumda aklıma gelen, dinlemek istediğim bir şarkı olmuştur. Ve her sefer keşke bunu yüzüne söyleyebileceğim biri olsun diye dilemişimdir kendim için. Tabii şarkının seneler önce Elton John tarafından söylenmesinin bir etkisi olduğunu da düşünüyorum. Elton John hayranı değilimdir; ama bu şarkıyı ilk çıktığında dinlemek için bile o senelerde yaşanabilirdi belki...

Annemin yemekleriyle geçiyor şu günlerim. Ahım şahım bir geriye kilo alma durumum olmadı; ama yine de korkuyorum. O kadar emeğime ziyan olmaması için uğraşıyorum. Yulaf kepeğimi eksik etmiyorum. Hoş, bu soğuk havada kesinlikle yaktığımdan eminim. Bir de babamın odası buz gibi. Yakında onun da ofis eşyalarını alacakları için, internetten tamamen uzaklaşma durumum olacak bir süreliğine.

dipisnotus: Odamda beni bekleyen 3 tane roman var. Hepimize yeter.

dipisnotus 2: Özlem kelimesine "vurgu" yapıyorum.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Kitap Yorumu: Mary Balogh - Asla Unutulmaz

Ask romanlarina ne kadar ilgilisiniz bilemem; ama ben gibi Alacakaranlik serisini bir cirpida okuyup; ustune bu guzel ask romanini okursaniz, siz de ask romanlari konusunda epeyce ilgili olabilirsiniz. Bu tabi baska konulara da bagli oluyor. Sevgiliniz yoksa, ben gibi, daha da etkilenebiliyorsunuz kitaptan...

Cok hos ve herkesin hayal edebilecegi, gerceklesmesi muhtemel bir ask hikayesiydi, Asla Unutulmaz. Hani derler ya keske icimdeki mukemmel yanı gorebilecek biri ciksa karsima. Benim duygularimi anlasa, ben de onunkileri anlasam. Ve bir butun olsak her seye ragmen. Her anlamda bir butun olsak. Sadece gozlerimiz degil ve kalbimiz degil; bedenimiz de karsindakini istese. Oyle sevsek... Mutlu olsak. Ayni bu sekildeydi bu guzel ask romaninin oykusu de. Elinizden dusuremeyeceginiz bir kitap. Oyleki 1 gunde bitirmeye hedeflenmeden de bitirebilirsiniz kitabi. Hos, ben gunlere yayarak okumayi tercih ediyorum.

Kitabinin konusunun gectigi zamanlar da o zamanin asklari icin uygun olmus. Daha cok Ingiltere'nin kraliyet sistemine dayanan bir yonetim seklindeyken, varlikli insanlarin arasinda gecen bir oyku olmus. Hayattan kucuk seyleri yakalayabilecek insanlari ele almis Mary Balogh...

Kitabin cikis tarihinden bahsetmek gerekirse, 2006 yilinda yazilmis kitap oldugunu; ancak Turkiye'ye cevirileriyle birlikte 2009 yilinda ugradigini soyleyebiliriz. Kitap daha sonra, yine ayni yazar tarafindan, kitapta adi gecen bazi kahramanlarin yasadiklari asklari da anlatacak sekilde, "Simply" serisi altinda, uzatilmistir. Ne yazik ki diger serinin kitaplari henuz Turkce'ye cevrilmemis olacak ki ben ulasamadim. Hos, diger serinin kitaplari, Asla Unutulmaz'daki ana karakterlere bagli kalmadigi icin bana fazla cekici gelmiyor; ama Mary Balogh'un ask romanlari konusundaki basarisiyla o kitaplar da gayet surukleyici olarak okunabilirdi... Bu bilgilere yazarin sitesindeki kitap yorumlarini cevirerek ulasmis bulunmaktayim. Ulkemizde Simply serisiyle ilgilenen yok gibi duruyor.

Asla Unutulmaz'i rafa kaldirip; onceleri satin aldigim; ama okumayi bitiremedigim Cerrah isimli kitaba tekrar basliyorum.