Happy Fridays etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Happy Fridays etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2015 Cuma

Oh Cuma!

Bugün cuma. Evet, cuma günü ve ben uzun bir süredir geride bıraktığım cumalarda hissedemediğim huzuru hissettim biraz da olsa. Son yaşadıklarımdan sonra, konuyla ilgili yazımı kaldırdım yazdıktan 1-2 saat sonra, daha farklı bir pencereden bakmaya çalışıyorum hayata. Biraz daha soft renklere bürünüyorum. Ya da öyle hissetmeye çalışıyorum, emin değilim. Güzel yine de.

Dün akşam Facebook profilimde paylaştığım şu duamdan sonra:

Allah kimseyi zor gününde; sağlık, vefa, vicdan, sevgi ve saygı konularında sınamasın ve geçmişini unutturmasın. Amin.

Ve arkadaşlarımın çoğunun genel anlamda daha öncesinden beri bana karşı olan ilgisini görünce, bazı şeylere ne kadar yönelmem gerektiğini anladım biraz da. Tabii bir de bugünkü Cuma Namazı'nda ettiğim dua sonrası bir yerde gördüğüm Şems-i Tebrizi'nin şu cümlesiyle daha da sanki böyle "doğru yoldayım galiba" der oldum:
Bir kişi, Allah'tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa; Allah da onu başkasına muhtaç etmez.
Sonra yüzümde bir gülümsemeyle evde geçirdim vaktimi. Şimdi de seninle paylaşıyorum bunu Blog'um.

Dün Ellie Goulding'in epeydir beklediğim albümü yayınlandı. Adele'in albümü çıkana kadar onunla takılacağımdan hiç şüphen olmasın Blog. Ama Adele başka tabii. Neyse, beğendiğim şarkıları oldu, ama şunu paylaşmak istiyorum burada:


"Is there anybody out there waiting for me on my way?
If that somebody is you, then baby, I just wanna say,
Tonight, nothing will bring us down,
Tonight, we're at the lost and found."

Beni gerçekten tanıyan bilir. Kimseden beklemem öyle küçük dağları benim için yaratmalarını. En kötü, ne verdiysem onu beklerim, ama çok yakın arkadaşım dediğim bazı arkadaşlarımı, onların tavırlarından anladığım kadarıyla, ben zorlamışım arkadaşlığa ki şu geçirdiğim zor/ağır zamanlarımda basit bir WhatsApp mesajını bile çok görür oldular. Ve lanet olsun ki yengeç burcu olup da geçmişini unutmayan kişi BENİM, onlar DEĞİL! Yarın bir gün hiçbir şey olmamış gibi Facebook'dan vesaire yazmazlar umarım bana. Zira ben üstünden zaman geçtikçe unutmuyorum. Daha da yerleşiyor.

Velhasıl, bir de diyete ve spora, yarından itibaren daha şiddetli şekilde başlıyorum Blog. Son geçirdiğim rahatsızlığımdaki kan tahlillerimdeki iki seferde de açlık anı şeker seviyemin yüksek çıkması bana "oh my God! Are you made of candy or you're really getting a fat *ss?!" çanları çaldırdı, ama ikimiz de çok tatlı olduğumu ve artık kan değerlerimin de bunu kabul ettiğini biliyoruz Blog. Yine de göbeğimden kurtulmamız lazım. HEMEN! 

Ah bu arada şunu söylemem gerekiyor. Sevgili Doğalsan, buradan sana teşekkürlerimi sunuyorum. Zira, ben bütün Dukan Diyeti'm boyunca Doğalsan'ın yulaf kepeklerini kullanmış biri olarak, geçen aylarda aldığım ve çok kısa sürede ağzı kapalı olmasına rağmen bozulan bir üründen dolayı, benimle epey ilgilendiler. Ben bozulan ürünü görünce epey şiddetli bir çıkış yapmış olabilirim ki genelde bu tip durumlarda ilgili ürünleri fotoğraflayıp firmaya mailliyorum, aynısını da yulaf kepeğim için yapmıştım. Doğalsan da gayet ilgilendi ve bugün telafi amaçlı yulaf kepeği gönderdiler bana.

Firmalar bu şekilde ilgili olunca müşterileriyle, eminim daha çok kazanıyorlardır. Yani inşallah kazanıyorlardır, diyeyim.

Dipnot: Bugün ettiğim duada Allah'dan ufak bir şey rica ettim. Ya içimdeki sevgi için doğru kişiye beni emanet etmesi ya da içimdeki bu savaşı sonlandırması yönünde. Çünkü ben kendimi hırpalamaktan çok yoruldum. Ve belli ki diğerlerinin yaptığını yapıp "amaan boş ver! Sıradaki???" diyemiyorum, diyemeyeceğim de.

19 Temmuz 2013 Cuma

Her şey-im


Geçen günlerde tekrar anımsadım, Cuma günleri en mutlu günümdü ve özellikle Blog'uma gelip yazmaya çalışırdım. Bugün de özellikle yazıyorum. Mutlu bir günde miyim bilmiyorum; ama yazmak, rahatlamak istiyorum. Konuşabildiğim kimsem olmadığı için, sanırım.

Bugün Cuma namazına gidemedim mesela. Babam rahatsızdı. Onunla ilgilendim. Acile gittik, 2-3 saat orada ona eşlik ettim. Şimdi evdeyiz, durumu da iyi. Hastanede beklerken, sessizlik, düşünmek için epey bir itekledi beni düşüncelerim arasında. Babamla aramdaki 35 yaşın, bir yolun yarısı olarak görülmesi beni düşündürdü. Gerisi tahmin edilebilir. İletişim sorunlarından başlanarak...

Bir de bugün O'nunla konuştum Blog. Bazen seni okuyor diye tahmin ediyorum. Ya da okumuyor da olabilir artık. Sorun değil, aslında sorun; ama değil. Her neyse. Bir insan karşısındakine her şeyim diyebiliyorsa, bence çok ciddi bir şeyden bahsediyordur. Ya da ben mi öyle algılıyorum? Ben ne anlamda birine her şeyimsin diyorum sence Blog?

Gitme, kal demek ne kadar zor değil mi Blog? Ya da vazgeçmek? Ya da bu kadar mı kolay? Biz seninle tek bir şeyi beceremeyeceğiz galiba hiç Blog: Sevmeyi sanırım. En azından kendi adıma konuşmak gerekirse, ben hiçbir zaman ders almayacağım belli ki. Hiçbir zaman mantığımdan bir parça olsun ekleyemeyeceğim sevgime galiba. Bazen eski kafalı olduğumu düşünüyorum ilişkilere karşı... Oysaki ilişkiler çoktan yeni düzenine kurulmuş. Ya da ben mi kabul etmek istemiyorum ısrarla?

Sevgili, insana, mutlu zamanında mı gelmedi sadece? Gerçekten, hayatı her şeyiyle seven birine gelmeli ve kendiyle birlikte gelen kişiye de mi sevdirmeli hayatı sadece, Blog? Böyle mi olmalı gerçekten? Ben neden kabul etmek istemiyorum? O zaman birine her şeyimsin demenin ne anlamı kalıyor? Ya da insanlar çıkmaya başlamadan önce, alışveriş listesi gibi, beklentilerini mi sunmalı gerçekten?

* Konuşurum, bakışırım, öpüşürüm... Elletmem yalnızca.
* Mutlu zamanlarımda hep yanımda ol. Sana ihtiyacım olduğunda da ben istersem yanımda ol.
* Başka?

Ben böyle yapamıyorum Blog. Her şeyim demenin ne demek olduğunu biliyorum. En azından bunun ne demek olduğunu öğrendiğim birkaç ilişki yaşadım yeteri kadar. Birine git diyemem ben. Dersem gerçekten beni üzen bir şey vardır; ama git derken de, lütfen o üzen şeyi çözelim anlamında derim galiba. Kırılım, küserim... Yine de içimden gelmez. Birinden gitmek bu derece acıtırken, birine git demek nasıl bir ağırlık getirir insanı?.. Daha kolay olduğunu zannetmiyorum Blog.

Vazgeçmek ile ilgili sabahlara kadar yazarım sana Blog. Tek bir sonuca çıkar. O da vazgeçiyorsa biri gerçekten, bitmiştir demektir. Ve tek bildiğim de ben hiç kimseden vazgeçmedim bugüne kadar. O yüzden parçalarım hep eksik.

Bugün bir Cuma geçirdim Blog. Son günlerimin verdiği enerjiyi, her şeye rağmen yok edememiş bir Cuma geçirdim. Bir anda büyük bir adım atmak istemiyorum bende. Atamayacağımı da biliyorum; ama küçük küçük adımlar atarak başaracağıma inanıyorum en azından. O çemberden kendi başıma kurtulmalıyım. Tek istediğim bir eldi beni çıkarmasını beklediğim, hala daha beklediğim bir el...

24 Mayıs 2013 Cuma

Vuhuu!

 
Zaz'ın yeni albümündeki en sevdiğim şarkıyı belirtmek istiyorum: La Part D'ombre. Deluxe sürümünde bu şarkıya bonus şarkı olarak ulaşabiliyorsunuz; ama değer mi? Bence değer. Ben mesela çok istiyorum dijital olmayan kopyasını almayı Recto Verso albümünün. Hani öyle çok albüm alma hevesim yoktur; hatta yoktur gibi bir şey; ama bazen böyle albümleri alıp kenara koyası geliyor insanın, nedendir bilinmez. Bir yandan da birikim yapmaya çalışıyorum. Sanki çalışıyormuşum gibi. Elimdekileri satıyorum olabildiğince; sırf telefonumu yenileyip, beyaz bir Iphone 5 almak için. Acelem yok rahatım. 4'de 1'i hazır şimdilik. Gerçi şu sıralar ulaşmaya çalıştığım bir ilaç için bir anda hepsini vermek zorunda kalabilirim. Yine de bilinmezlik içinde geçiriyorum zamanımı.

Gebze, son 3 gündür fazla sıcak olmaya başlamıştı. Bugün biraz serinledi hava diyebilirim. İstanbul da sıcaktı tabii ki. Yarın da hava biraz serin olsa, belki de biraz da Pazar günü... Hani gezmek için dışarıya çıkacağımı varsayarsak, epey ihtiyacım var serin havaya.

Zaten Ankara'ya dönünce ev hapsinde devam edeceğim hayatıma yaz sonuna kadar. O arada neler olur neler biter hiç bilmiyorum; ama inşallah iyi şeyler olur...

İnşallah demişken, son 1 haftadır, inancımı daha da fazla sorgular oldum. Dua ederken çektiğim zorluk bazen boşvermeme neden oluyor. O kadar zorlanıyorum ki sosyal hayatım adına, bazen neyi hak ediyorum diye soruyorum Allah'a, sonra uyuyorum ve ertesi güne uyanıyorum.

Benim sorunlarım hiç bitmedi. Bitmeyecek gibi de duruyor. Sorun olarak görmediğim şeylerden bahsetmiyorum; ama öyle büyük iki sorunum var ki bu hayata tutunmak için önümü kapatıyor. Ve bu durumdan dolayı beni anlayan hiçkimsem yok. Destek beklemekten vazgeçeli çok oldu da hani; artık umut etmekten de vazgeçmeye başladım. Kendi başına kaldığım uzunca bir zamandan beri düşündüğüm bazı şeyler var.

Sana bahsetmek istediğim çok şey var aslında Blog. Bu sefer susacağım yine de. Güzel Cuma'mızı bozmayalım. Bir sen varsın zaten, bir ailem var, bir de yanlarındayken kendimi çok huzurlu hissettiğim dost ve arkadaşlarım var. Gerisi yalan. Gerisinin amacı ne bilmiyorum benim hayatımda; ama ben artık hayatıma birini sokarken öncekinden daha farklı yaklaşacağım. Hak etmediğim yeri değil de hak ettiğim yeri verene yaklaşacağım bundan sonra.

Mutfaktayım şu anda, mısır var düdüklü tencerede. Birazdan dondurma yerim diye düşünüyorum. Sonra mısır yerim. Sonra akşam yemeğine sanırım ablamgile geçecekmişiz. Cumartesi de ver elini İstanbul.

18 Ocak 2013 Cuma

Beklentisiz

Anlaşılamıyor olmaya alıştığımı düşünüyordum; ta ki destek görmem kişilerden farklı bir açıyla bana yaklaşmalarını gördüğümden beri... Ailemi zaten es geçiyorum. Artık çevremdeki insanları da es geçiyorum. Çözüm sunamıyorsa bence insanlar, en azından anlamaya çalışsınlar. Kendi doğrularıyla, inançlarıyla, manevi değerleriyle yaklaşmasınlar bana. Tek istediğim budur artık...

Yurt dışı ile ilgili en büyük hayalim için geç kaldığımı öğrendim dün. Bütün akşamım mahvoldu. Değdi mi? Belki hayır; ama sinirliyken daha rahat gördüğüm şeyler olabiliyor benim. Neden derseniz, ruhsal durumum iyi olduğu zaman olaylara, kişilere kesinlikle iyimser ve anlayışlı yaklaşıyorum. Hatta çoğu zaman hata ederek, beğenmediğim yanları bir güzel örtüyorum. Sinirli ve olaylara tepkiliyken bu durum ortadan kalkıyor ve sonuç? Daha çok gerçeklerle yüzleşip, doğru karar alabiliyorum. Dün akşam da böyle oldu kısmen bazı durumlara/kişilere/zamanlara karşı.

Tek istediğim biraz olsun anlaşılmak. Sonra biraz desteğine ihtiyaç duyacağımdır o kişilerin. Sonra belki daha rahat bir şekilde düşünüp daha doğru adımlar atacağım. Tek istediğim bu-ydu...

Cuma günlerini severim, bilirsin Blog. Annem ve babam arkadaşlarına gittiler. Ben de gitmeyi istiyordum bu sefer aslında, sonradan vazgeçtim. Evde kalıp Cuma gecesini kendime ayırmak istedim. Şimdi elimde kahvem, çok ufak parça çikolatam ve duygularımla seninleyim her zamanki gibi Blog.

Bugün, sipariş edeli tam 1 ay geçmesine rağmen, elime ulaşan küçük-şeker şeylere sahip oldum. Fotoğraftaki DeviantArt'dan aldığım düğmeler çok şeker duruyor bence. Amerika'dan neden bu kadar geç geldiğini anlamadım. 30 gün? Aslında çok da geç değil. En ucuz şekilde yolladıkları için haliyle böyle oldu. Neyse, muhtemelen çantama takacağım dördünü ya da ikisini. Emin değilim. Mutlu oldum. Bilirsin böyle küçük şeylere fazla sevininiyorum. Daha anlamlıları gelince zaten hayattan kopuyorum. Neden böyleyiiiim? 8|

Aliexpress.com ve Dealextreme.com sitelerinden de ufak birer şey sipariş vermiştim. Onlar da ancak dün yola çıkmışlar. Bakalım Çin'den kaç güne gelecekler. Gelince buradan bildiririm yine. Umarım elime ulaştırırlar!!!

Ne yapmalıyım Blog? Geçen bir arkadaşım, sen kendinin farkında değilsin, dedi. İyi anlamda söyledi bunu. Ben de ona mütevaziliğin dibini yaptım. Haklı mı acaba?.. Öyleyse neden bana da bir kapı açılmıyor ki yurt dışına defolup gideyim? Buradaki her şeyden bunaldım. Yarım yamalak sevgilerden, sahte gülümsemelerden, çıkarcı, bencil insanlardan. Ekonomik anlamda aileme bağlı olduğum gerçeğini sürekli yaşıyor olmama zaten hiçbir şey diyemiyorum.

Bugün askerden dönen bir arkadaşımla muhabbet ettim ayaküstü. Ne yap ne et muaf ol askerlikten dedi. Bense böyleyim: "..." Neyse bu konuda fazla bir şey demek istemiyorum.

Bütün kozlarımı kullandım gibi sana karşı hayat. Senin kazanacağın belliydi her sefer. Öyle de oldu çoğu zaman. Yine de biraz ışığı hak edecek bir insanım ben. Gerçekten...

4 Ocak 2013 Cuma

Önden Buyur 2013

Ve 2013 yılımın ilk yazısı. Bu yıl, herkesin de dediği gibi, benim yılım! Geçen de bir arkadaşıma bu yılı tarif ederken kullandığım gibi: 2013 dananın kuyruğunun kökünden koptuğu yıl benim için!

2013 için çok büyük isteklerim var Allah'dan. İyi bir kul olup; hepsini hak edeceğime inanıyorum. Bu yıl tekrar aşık oluyorum. Kimse kusura bakmasın. 2009'daki gibi bir sona maruz kalmadan aşık olacağıma inanıyorum bu sene. Tabii önce bir adet düzenli yaşam ve uygun profilde sevgili lazım. Bununla birlikte maddi anlamda da iyi bir düzene sahip olacağıma inanıyorum. 2014'e girerken bu yazıyı nasıl okuyacağım acaba...

Şaka bir yana, acaba dediklerim şaka mıydı, 2013 için güzel hislerim var. 2012'yi iyi bir şekilde tamamladığımı düşünüyorum. İyi, kötü; güzel, çirkin... bir şekilde geçti gitti. 2013 için daha güzelini nasip eder inşallah Allah.

Bugün Cuma. Malum, en sevdiğim hafta günü. Sevme nedenlerimden biri de, inançlarım için güzel bir anlam ifade eden gün olması... Birçok inanıştan ve inanmayıştan arkadaşım var çevremde. Kimseyi yargılamıyorum. Hepsini ayrı ayrı seviyorum; ama bende Cuma'nın etkisi çok başka. Hele bir de camiye gidiyorsam namaz için... Geçen gün başka bir arkadaşımla ilişkiler üzerine konuşuyorduk. Sorumuz: Neden insanlar cinselliği bu derece iğrenç ve rahat yaşayabiliyor, idi. Sonra düşüncelerim üzerine cevap verdim: Dini anlamda bir inanış yok. Duygusal anlamda bir inanış zaten yok. Tüketim meraklısı bir toplumuz. Ve kolay olarak edilen geçici hevesler daha da ilgi çekici hale geliyor.

Haksız da sayılmam hani. İnanç, dini ya da diğer anlamda olsun, insanın ve dolayısıyla toplumun huzurunu ve beraberinde düzenini sağlayan çok önemli bir manevi etki. Tanrı var ya da yok tartışması yapmıyorum; daha çok vicdan muhakemesi benimki.

Aslına bakarsanız; bunları düşünüyordum 3 gündür. Aslında 2013 benim için bugün başlıyor...

4 Şubat 2011 Cuma

Merhaba Guzel Hayat

Inatla sevmeye calisiyorum artik hayati, insanlari... ozetle sevilmeye deger butun guzel seyleri. Ya da yine bir Cuma gunune mi geldi bu nese sacan Arif modulu? Neyse, uzumu ye, bagini sorma; derler hep... Su siralar cok aciksozlu olmaya basladim kendime karsi. Durustlugumu hemen belli eder oldum. Dunya mi bozuluyor? Yoksa ben mi cok hassaslasiyorum son zamanlarda? Neyse. Ozetle: Hayat! Seni seviyorum! Benimle bir seyler yasamak zorundasin! Cikalim bir sure seninle, ne dersin? Belki yurutebiliriz bazi seyleri. Kim bilir...

Blog! Kendimi 1.5 yildir kandirmaktaydim. Tembelligimin, acizligimin, kendime guvensizligimin, begenmedigim yonlerimin ya da kendimle yaristigim butun kotu yanlarimin sucunu, 2 haftada tanidigim, farkli renkteki bir insana atmaktaydim. Hicbir savas vermedim aciklarimi kapatmak icin, tembelligimi ya da her neyi bahane ettiysem o kisiyle ilgili olarak. Bu benim hatamdi. Koca bir donemimi ziyan ettim bu ihmalkarligimdan oturu.

Kisiligim nedeniyle, duygusal anlamdaki bir cok seyi, fazla anlam yukleyerek yasiyorum, kendi icimde ya da karsimdakine dogru. Hayat bana hala egilirken kirilmamayi ogretemedi. Ya da ben ogrenmek istemedim. Oysaki simdiye kadar coktan ogrenmis olmam lazimdi.

Inatla direniyorum her seye karsi. Inatla yasadigim dunyada ask denen seyin gercek olduguna inaniyorum. Inatla sevginin buyuk bir guc olduguna inaniyorum.

Ask, acaba insanlarin delirdigi zaman, baska bir delirenle yasadigi duygu mu? Bir keresinde normalden daha deli oldugumu biliyorum. 1 kere oldu zaten. Sanirim yuksek dozlara cok cikamiyor insanlar bu konuda. Kac kere daha cikabilirim limit ustune? 2. icin sansim var midir? Neyse.

Tum sorunlar zaten asik olduktan sonra ayrildiginizda basliyor. Kimileri kendini alkole veriyor, kimileri etrafina karsi nefret sacan biri oluyor, kimi 1.5 senesini ziyan ediyor... unutana kadar.

Ben bugun tamamiyle bunu kabullendim. Yani 1.5 senemi mahveden kisinin o kisi olmadiginin, kendimin oldugunun gercegini kabullendim.

Simdi ne yapiyorum? Tabiki bu kabullenisle, kendime olan guveni geri kazanmaya basladim. Hatta oyle ki, yaptigim duzenli beslenme ve diyetle, biraz kilo bile vermisim. *tabii tarti yalan soylemiyorsa...*

Bunlarin disinda, tatilim bilindik sekilde geciyor. Annem ve babamla birlikte bir tatil geciriyorum. Evde oldugunu belirtmekte fayda var. Cunku evde de tatil yapabilir insanlar. Tatilden kastim tabiki, dinlenmek, ders calismamak, TV izlemek, aile ile vakit gecirmek olarak kayitlara gecebilir.

Gunlerdir kitap okumak istiyorum; ama beceremiyorum. Bu gece de olmayacak gibi duruyor. Ya da 1 saat olur, tabi olmali bence de...

Ne kadar karar alip; bozdugumu bir ben, bir blogumu takip eden sevgili okuyucular *kac kisiler acaba*, bir de tabiki Allah cok iyi biliyor. Bir daha karar almamaya, karar vermistim. *cok sacma cumle kurmusum* Uzgunum; ama benim yapim dayanamiyor karar almamaya...

Yeni aldigim kararla, "el icinde aglamayan" olmaya calisiyorum. Bugunku, bundan sonrasi icin, aldigim bu karar disinda epeyce dusunce var aklimda, paylasmaya kiyamadigim. Sakli dursunlar simdilik.

Haftaya Istanbul'a gecmeliyim, oradan da Isparta'ya.
Simdi film arsivimden bir film bulup; izleyeyim, cay icerekten...

Sevgiler.

1 Ekim 2010 Cuma

Bir cuma daha gecti...

Ah blog! Nasil desem, boyle her sey yolunda gibi. Ev duzenimi kurdum, mutluyum. Okul duzenimi kurdum gibi, mutluyum. Sosyal hayatim da olmasi gerektigi kadar hareketli. Her sey, soyle genelden bakinca, %85 oraninda duzenli ve bu durum beni mutlu ediyor. Biraz huzur dolu oluyorum bu sekilde.

Kotu dusunmek istemiyorum; ama bir suredir yasadigim bu mutluluk, sanki ilerde olacak koca bir felaketin hazirligiymis gibime geliyor. Bu durum da beni korkutuyor...

Su siralar boyle tekrar internete yapisma durumum oldu. Kitap okumadigimi farkettim, yazin okudugum gibi. Bunu okulun ilk haftalari, alisma sureci, evi duzenleme sureci vb. sorunlar yuzunden oldugunu dusunuyorum. Yarin, yani haftasonu, ile birlikte tam duzene oturacagini dusunuyorum her seyin. Bu konuda inancim mevcut, evet.

Nelerden bahsetsem diye dusunur oldum su anda bile.

The Big C isimli bir diziye baslamistim bir sure once ve takip ettigim kadariyla guzel gidiyor. Dizideki basrolde oynayan bayanin sahip oldugu kanser hastaligi ve son zamanlarini ailesiyle gecirmesi; bunlarin komik yanlarinin gosterilmesi dizide ele alinan olgulardir. Ve gayet de guzel, hos bir dizi olarak benim bilgisayarimdan izlenmektedir sahsim olarak. Bu diziye ek olarak yeni sezon acilisi yapan Supernatural, Dexter, Fringe dizilerini de takip ediyorum. Tabi bir de Haven var! Bugun de yeni bir dizi ekledim, pek takip edecegimi sanmiyorum; ama oylesine bir deneyeyim dedim. Ismi ise Unnatural History.

Kitaplarim beni bekliyorlar okunmak icin. Birazdan guzel bir program yapmayi dusunuyorum, gunluk yasantim, beslenmem ve okul yasantim icin.

Bazi seylerden vazgecer oldum su siralar; gozumu korkutan maddiyata bagli seyler, bazi durumlardan vazgecmeme yeteri kadar engel oluyor. Her sefer vardir bir hayir diyorum, tabi nereye kadar diyebilirim, bilmiyorum... Yine de huzurlu olmaya calisiyorum, sinirlerimi bozmamaya calisiyorum, kendi icimde, her ne kadar kaldigim yerde yalniz olamasam da, yalniz yasamaya calisiyorum. Boyle sanirim biraz daha huzurlu oluyorum. Demistim zaten, kuru kalabalik beni uzmekten baska bir sey yapmiyor.

Gelecekle ilgili planlar kuramiyorum blog. Yuksek lisans desem, bir ayri dert; yurt disina bir sekilde cikmaya calisayim desem bir ayri dert. Istek, inanc oldugu surece basarilir diye bir rivayet var. Ne yazik ki ucuncu etken olarak da para giriyor ise...

Genel olarak sakin olmakta fayda var. Sessizlik felan. Bunlar guzel seyler olabiliyor su siralar...

Su programimi yapsam iyi olur. Ekim ayina da girdik seninle blog. Hani diyorum, bu sefer seni silmedim bak, ikinci yilimizi dolduruyoruz uc ay sonra. Tesekkur ederim, hala bana inandigin icin. Sen de olmasan.

27 Ağustos 2010 Cuma

Vazgecmemeliyim.

Bence cagimizin, hatta cagimin en buyuk sorunu bu anlasilamama sorunu.

Yine boyle geri adimlarima doner oldum. Aci cekiyorum resmen. 1-2 ay harika gecti her sey; ama boyle sanki nefesimi tutuyorum gibi oldu. Biraktim nefesimi.

Bugun boyle her seyim isteksiz bir sekilde hareket ediyor. Cuma gunu oysaki. Yapmam gereken her seyi yaptim. Manevi, ruhsal vs. her turlusu. Fiziksel olarak da, gectigimiz 1-2 ay boyunca, yaptigim her seyi normal bir sekilde yaptim. Sorun ne? Sorun ne Arif?


Nedir bu arada gelip; orumcek gibi beynini kemiren anlayamadigin uzuntun? Derdin ne?

Neye sinirlenmek istiyorsun? Kufur mu etmek istiyorsun? Seni boyle nedensizce ya da anlayamadigin sekilde uzen sey ne? Ne olur insan kaynakli olmasin. Bu sefer olmasin. Olmasin; cunku etrafindaki bir cok seyi dagittin, yok ettin, yalnizsin, huzurlusun. Neden peki?..
 ~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~~~~~ * ~~~~~~~~
Keske anlatsam kendimi. Sana, digerlerine, tum dunyaya... Hos, anlatsam ne degisir? Benimle birlikte mi uzulur herkes? Ya da mutlu mu olur dunya daha cok?..

Aslinda ne kadar dusunursem dusuneyim, bir sure istedigim seyleri elde edemeyecegim. Neden ama? Neden belli bir zaman gecmesi gerekiyor? Neden simdi degil ya da neden daha onceki elde ettiklerimi kaybettim bir sekilde?

Tek istedigim daha az duygusal olmak, daha ortalama seviyede duygusal olmak. Daha cok gercekci yaklasmak tum hayata. Bu benim canimi yakiyor iste. Nedeni bilemedigim sekilde canimi yakiyor, aci cekiyorum adeta. Kelimelerim resmen bana batiyor. Nefes alislarim ya da diger tum hayatsal seyler.

Moralim bozuldugu zaman saatler sursun istemiyorum. Ya da sarkilari en dramatik ya da duygusal olanlari dinleyecek sekilde secmek istemiyorum. Aklima en kotu seyleri getirmek istemiyorum moralim bozuk oldugu zaman.Moralim bozulmasin demiyorum ben. Sadece hani daha insancil sekilde gecirmek istiyorum o zamanimi. Fazla uzulmeden, fazla takilmadan, fazla umursamadan.

Resmen icim parcalaniyor boyle anlarimda. Normalde bos bos bakarken bile resmen bir anlam yukluyorum kendime, bakislarima... Istemiyorum iste bunu.

Daha da aci vereni, bunu paylasabilecegim, yanibasimda kimsenin olmayisi. Yalniz olusum. Herhangi bir siradan kimse olamaz tabiki bu bahsettigim. Olma ihtimalinin zaten dusuk olmasi benim bir cok seyden kolay bir sekilde vazgecmemi sagliyor. O yuzden diyorum ya; ya yalniz kalayim ya da en olmasi gerektigi sekilde olsun her sey. Ikincisi olmayinca zaten diger butun yollar birinciye cikiyor. Dayanamiyorum cunku.

Yine bir cuma gunu. Degil ki digerleri gibi...

20 Ağustos 2010 Cuma

Pozitif gun: Cuma!

Ve yine Cuma! Cumalari ne yapiyoruz? Cumalari kendimizi daha da mutlu hissediyoruz. Pozitif oluyoruz, etrafa nese saciyoruz. Gulumsuyoruz. Kotu konusmuyoruz. Cuma gunune hakkini veriyoruz. Kim icin? Tabiki bastan sona kendimiz icin, ruh sagligimiz icin, kalbimiz ve bedenimiz icin...

Bilgisayarda duramiyorum artik. Nazar degmesin, massallah, tutututu, gibi terimleri kullandiginizi umuyorum. Allah bozmaz insallah. Bilgisayar ve internet bagimlisi herkese oneriyorum, tum internetteki zimpirtilarinizi kapatin ve rahatlayin. Unutmayin ki gunde 4-5 saat ve fazlasi bilgisayar kullananlar 'bagimli' konumuna gecmektedir. Ben 4-5 saati 2'ye hatta cogu zaman 3'e katliyordum. Simdi ise kitap bagimlisi olma yolunda mutlu ve emin adimlarla ilerliyorum.


Dun gece Alacakaranlik serisinin 2. kitabini da bitirmenin verdigi mutlulukla, 3. kitaba baslayacagimi ve birazdan 2. kitaba cekilen filmi izleyecegimi buraya not dusmek istiyorum. Cok mutluyum, isteyince oluyormus gercekten diyebiliyorum. Bunu yasayarak gormek daha da bir guzel... Film 2009 sonuna dogru cikmis. 3. kitabin filmi su anda vizyonda 1-2 aydir; ama sinemada izleyemem sanirim. Eger firsatim olursa ya da Isparta'ya dondugumde hala sinemalardaysa, izlerim. Pek sanmiyorum aslinda duracagini. Ne diyelim, kismet.

Yine Allah bozmasin diyorum; cunku hayatimda neredeyse ilk kez birden fazla karar alip; bunlari uygulayabildigimi goruyorum. Normalde, eski yazilarima da bakarsaniz, surekli karar alir, bozar, ya da bir sekilde moralimi bozar; vazgecerdim her seyden. Bu sefer oyle olmadi. "Proje" diye bir isim koydum ve su anda gayet uygulayabiliyorum. Uyguladigim ve basariya ulastigim seyler, benim icin kolay olmayan seylerdi ustelik. "Internet'i elimin tersiyle itecem!? Hadi be ordan!" Cumlesini cok zamaninda kuran biriydim ben. Basarilar insani mutlu ediyor, kesinlikle.

dipnot: her seyden elimi ayagimi cekerken yine ayagimi surtmus olmaliyim ki birini de pesimden surekluyorum galiba kendime dogru. Hayirlisi diyorum kendi kendime. Fazla da bahsetmek istemiyorum bununla ilgili.

dipnot: yaz okulu finallerinin sonuclarini aliyorum internetten. Eh fena degil gibi, cok sukur bazi dersleri vermisim, biri henuz aciklanmadi. 5 (bes) ders almis olmak aslinda bir bakima kotu oldu; ama mecburdum. Kalmasi gereken dersler de varmis demek ki diyoruz. Ve onumuzdeki maclara bakiyoruz.

6 Ağustos 2010 Cuma

Smile! It's Friday! - Ho?

Cuma gunlerini seviyorum. Hemen nedenlerini sayayim, sizin de en sevdiginiz gun olsun:

  • Bircok kisinin son calisma gunudur. Yani haftasonu tatiline girmeye saatler vardir sadece.
  • Ogrenciler de ayni sekilde haftasonu tatili / memlekete gitmeler / en yakin sehri arkadaslarla gezmeler vs nedenlerle guzel planlari gerceklestirmek icin saatleri sayabilirler bugun.
  • TV sevenler icin cuma gunleri guzel programlar, hatta gecesi icin guzel eglence programlari olabiliyor.
Daha bir cok neden sayabilirdim aslinda; ama ne yazik ki cogu cumartesi gununu calisarak gecirenler icin uygun olmayan sebepler. Benim icin olanlara gelince:
  •  Oncelikle, cumartesi gunu pek isim olmadigi icin, cuma gecesini istedigim kadar uykusuz gecirebiliyorum.
  • 3 yillik universite hayatimda, cuma gunlerim genelde bos geciyor. Ya dersim hic olmuyor ya da yarim gun oluyor. O yuzden bu gun benim icin yari-tatil gibi oluyor.
  • Cuma gunu mubarek bir gun, bildiginiz uzere. Erkeklere farz olan bir adet Cuma namazi kavrami mevcut normal vakit namazlarina ek olarak. Ve ben, vakit namazlarini kilamayan insan, cuma gunu namaza gitmeye calisiyorum. Ve gittigim zamanda gunum normalden daha da huzulu geciyor.
O yuzden dunku ruh halimden su anda eser yok. Positif bir haldeyim. Mutluyum. Icimdeki, oglenden beri duran o guzel huzur yatana kadar devam ediyor... Allah bozmasin diyorum; ama kime diyorum...

Bugun Amerikan Kultur Dernegi Dil Okullari adi altinda Isparta subesine gittim bir bayan arkadasimla. Ikimizde Toefl'a yapismis durumdayiz. 3-4 saatlik bir seviye tespit sinavi ve pesine bir hocayla yaptigimiz speaking olayindan sonra, seviyelerimizi ogrendik. En az B1 seviyesinde olmamizi istediler bizden. Bayan hoca bana "C1 gibisin aslinda; ama B2 seviyesi oldugun kesin" dedi. Ben de sevineyim mi uzuleyim mi bilemedim. Simdi telefon bekliyoruz, fiyat ve zaman konusunda bizi bilgilendirmeleri icin. Iki kisi oldugumuz icin pahali gibi olacak; ama ne yapsam bilmiyorum. Yurt disi icin Toefl sart...

Yazimi bitirmeden, muslumanlarin ibadet yeri olan, camiideki meleklerden bahsetmek istiyorum. Bu cuma degil de, gecen cuma, muftunun dedigine gore, camiye ibadete gelen kimselerle ilgilenen melekler varmis, yani sanirim camideki melekler oluyor bunlar. Bu melekler, camiye girdiginizde sizdeki butun kotu dusunceleri, sikintilarinizi, sorunlarinizi sizden alip uzaklastiriyormus. Boylece bir huzur doluyormus icinize, diye vaaz vermisti muftu bey. Dogruluguna inaniyorum tabii ben de. Oyle cok cok dinime bagli biri degilim, ne yazik ki; ama inaniyorum Allah'a ve buyurduklarini yapmaya calisiyorum elimden geldigince. Ki ben gibi dengesiz biri bile yapabiliyorsa, bircok kisi yapabilir. Ilk dini yogunluga sahip yazimi da burada bitirir, cuma aksamimin keyfini cikarmaya devam ederim...