20 Aralık 2025 Cumartesi

Ve Son.

Bugün, yine sağ olsun, bana yardımcı olmaya çalışan arkadaşımla konuştuk uzun uzun. Hissettiklerimi anlattım ona, olup bitenleri değerlendirdi olabildiğince objektif şekilde. Ve bana dedi ki "sen O'nun sana benzemesini istemişsin. Senin O'na benzemeye çalışmanın hiçbir önemi yok; çünkü kimse kimseye benzemek zorunda değil. Ya da istediği beklentileri karşılamak zorunda değil. Haliyle O da vazgeçmiş çoktan ve sen yeni farketmişsin." Hak verdim tabii üzülerek. Diyorum ya ben fazla duygusal yaklaşıyorum. Bencillik gibi gözükebilir; ama beklentilerim tek taraflı olmamıştı hiçbir zaman. Ne vermeye hazırsam, onu beklemiştim; karşılığını göremeyince de kestirip atmamıştım öyle. Yine de beklentilerim tek taraflı ve bencilce olmamıştı.

Olmuş muydu? Buraya baktığını biliyorum. Nasıl bildiğimi boş ver; ama merak ettim şimdiye kadar neden baktığını arada bir. İçinde özlem, sevgi ya da benimle ilgili bir şeyler olsaydı çoktan bir yolunu bulurdun ulaşmak için. Demek ki hiçbiri yok. Belki basit bir merak sadece. Arkadaşım da öyle dedi. Boş ver sen de neden baktığını, diye de ekledi. Yine de özür dilerim beklentilerimle boğduğum için seni. Ben, keşke artık bir arkadaş bile olamadığımızı anladığımda çekilseymişim sessizce ve birikmeseydi anılar yanlış etiketlerle.

Şimdi sanırım beklediğin cevabı aldığına göre, boş yere blogumu ziyaret etmezsin Aşkosu. Bu arada yanlış anlama beni, hiçbir yazımda seni gaza getirmeye çalışmadım. Zaten geçen ay farkedip sildim yazılarımı. Bunu da için rahat etsin ve merakın gitsin diye yazıyorum. Daha fazla öteye gitmeyecek bu konuda elimden gelen herhangi bir şey. Belki de ben de karşılayamadım beklentilerini. Diyeceklerim bu kadar. 

Bu ve bir önceki yazım yeni yılda kendini imha edecektir.

9 Aralık 2025 Salı

Bir Senenin Sonu

Yaz ayından beri yazdığım yazıları hep sildim Blog. Bir süre uzak kalıp kafamda bazı şeyleri netleştirmeyi denedim. Tam başarabildim mi emin değilim; ama en azından denedim diyebilirim. Bu konuda bana yardımcı olmaya çalışan eski bir arkadaşım da az çok destek oldu. Konu duygular olunca fazla dağılabiliyorum diğer insanlardan ziyade. Ya da kendimi bir anda salabiliyorum diyeyim, daha öz eleştiri moduna girecek olursam.

Yazın "evet, ben artık sevilmiyorum" deyip kendi kendime bitirdiğim bir ilişki geçti hayatımdan son 4 sene içinde. Hiç de neden diye sorulmadığında daha da emin oldum; ama şu anda anlıyorum ki ben aslında hiç sevilmemişim. Bunun bir benzerini çok önceden yaşamıştım. O zaman kendime "Arif herhalde bu sana ders olmuştur. Şu gözlerin kör olmasın biriyle birlikteyken" demiştim; ama gönül ferman dinlememiş olacak ki aynı hatayı yapmışım. Çok uzun uzadıya girmeyeceğim bu sefer bu konuya. Sevilmemişim özetle. Yarın bir gün "sevgi vardır, zamanla biter" gibi saçmalıklarla gelmez kimse umarım bana. Ona ben alışkanlık diyorum. Birine alışırsınız öyle gider, bir süre sonra sıkılırsınız. Ben de tıpkı öyle biri oldum o kişi için. 4 yıl boyunca arkadaştan ve bazı şeylerden öte biri değildim o kişi için. Bunu, bu geçen zaman zarfında daha iyi anladım. O da muhtemelen, ya bu zaten işsiz güçsüz, hastalıkları olan biri, hazır silmiş atmışken hem de tüm arkadaşlarımı da silmişken, boş vereyim gitsin, demiştir.

3 sene boyunca çok sevdim ben. Bunu dile getirmedim diye bile soğutuldum. Son 1 senede n'olduysa tek sorumlusu O'dur.

Her ilişkiden sonra kendimi uzaklaştırıyorum o dünyadan. Yaşım 37. Hala işsizim. Sağlığım için uğraşıyorum. Ve bakıyorum, zaman öyle ya da böyle geçiyor. Ben neden harcanıyorum ki böyle?.. Belki de uzaklaşmamalıyım. Bitti deyip geçmeliyim. Ve evet 2025 senesi de bitiyor. Belki 2026 daha güzel ve gerçek şeyler getirir...

19 Haziran 2025 Perşembe

Yaz Geldi

Şu yaz aylarında aşırı terleme hastalığımdan çektiğim eziyeti anlamayan ve hayatının keyfini çıkarırken benden birileri anlayış, empati ya da artık ne diyorsanız, onu bekliyor ya... sinir oluyorum. Şu anda bile hava kısmen esiyor camdan, aşırı sıcak değil; ama nem yüksek olmalı ki ellerim terli halde ve ben bilgisayarımın başında azıcık rahatlamak adına içimi sana döküyorum Blog. Çünkü ne olursa olsun dönüm dolaşıp geldiğim ve sesini çıkarmadan beni dinleyen bir tek sen varsın.

Alışkanlarım var yıllardır Blog. Üniversiteden beri alışkanlıklarımın altında ezilip durdum hep. Bana mutluluk katacağını düşündüğüm, alışkanlık olduğunu bile anlamadan seneler geçirdiğim an'ları, kişileri bırakamamış; böyle kendimi bağımlı hale getirmişim. Oysa ki sen nefes alırken öksürdüğün sürece etki'n olmuş hep o alışkanlıklara. Şimdi böyle şarjım bitmiş gibi Blog. Hani ömrü tükenen tekrar şarj edilebilir pil gibi düşün...

Kendime geçen aylardan beri DEHB teşhisi(!) koymuştum. Hatta doktora gidecektim, derken epilepsi hastası da olduğum için, alabileceğim ekstra bir ilaçla tüm dünyamı altüst etmek istemediğime karar verdim. Öylece kaldı. Ve tekrar yapılacaklar listesi oluşturup o listelere uymamaya devam ettim. Pazartesi diyetlerinden bahsetmeme gerek yoktur galiba Blog?

Instagram profilime pek bakmıyorum Blog. Senin için oluşturduğum bir sayfam var. Oradan sağlıkla ilgili şeylere bakıyorum sadece. Hiç böyle sahte ya da sırf mutlu anlarını paylaşan insanları çekecek bir ruh halim yok. Hele böyle "beni kendinize ya da birine yamayın" dercesine yüz fotoğrafını paylaşanlar var. Aman aman...

Geçen günlerde yalnız başıma bir İstanbul çıkarması yaptım. Hatta Levi's'daki indirimi de kaçırmadım. Epeydir Mavi Jeans'den kurtulmak istiyordum; ama Levi's sağ olsun fiyatlarını hep iki katı yukarıda tutuyordu. O gün sırf vapura bineyim, az deniz havası alayım diye Üsküdar'a geçtim, oradan Eminönü... Yine de gitmem lazım. Neyse, karpuz kesmiştim, onu yiyeyim ben. Sana da şu şarkıyı bırakıyorum sevgili Blogum;