18 Mart 2013 Pazartesi

Zor - Kolay

Elde edince değerini kaybettik her şeyin. Çünkü hepimiz çocuktuk. Hep boş tarafına baktık bardağın. Şimdi büyük ve yetişkin birer çocuk olduk. Bu sefer de umudunu kaybediyoruz elde etmek istediklerimizin. Yani boşveriyoruz...

Koşuyoruz sürekli bir şeylerin peşinden. Elde edemiyoruz, belki de hiç elde edemeyeceğimiz değerlerin kavgasını yapıyoruz. Ne için diye sorsalar, eminim hepimiz "daha mutlu olmak için" derdik. Şimdi mutsuz muyuz?

Acı çekmek bilmem kaç nesildir genlerimizde var. İnsan olduğumuz için de olabilir. Belki de dünyaya bırakılış nedenimizi yanlış anladık en başından beri. Hepsi 1 elma için kuralları çiğneyenin suçu belki de. Şimdi geçmişi dövmeli miyiz? Ona ceza mı vermeliyiz acaba...

Birini suçlamak zorunda kalıyoruz işte hep. Ya eksik yanlarımızı görüyoruz sürekli ve birilerini suçluyoruz bu durumdan ya da pişman oluyoruz elimizdekinin kıymetini bilmediğimiz için.

Ben?.. Geçmişi kolay kolay unutamama gibi bir yapım var. Unutabilmem için nefret duygusunu yoğunlaştırmalıyım mesela unutmak istediğim şeye karşı. O yüzden birinden ayrılamam mesela. Birlikte oluşturduğum geçmişime kıyamıyorum. Sebepsizce, ortada hiçbir kırıcı şey olmadan bitirip kenara çekilemiyorum mesela. Giderse karşımdaki, hemen bir etiket yapıştırabilirim mesela. Aksi bir durumu olmadı şimdiye kadar. Bir keresinde arama koca bir okyanus girdi. O zaman işte unutabilmek epey uzun bir zamanımı aldı; ekstra aldıklarını saymıyorum bile...

Elimdekinin kıymetinin bilememe durumu olmadı geçmişimde hiç. Allah oldurmasın da; ama eksikliğini çektiğim şeyler oluyor. Hala çocuk gibi olduğum zamanlar da oluyor mesela. Tabii küçük bir not defterine bile sahip olunca fazlasıyla heyecanlanan birinden büyümesini beklemek biraz yanlış olur.

Bugün bir ara düşündüm de aslında ne kadar kendimi hırpalıyormuşum. Ne için? Bilmiyorum. Yani hırpaladığımın farkına vardım, kendimi ve duygularımı yorduğumun farkına vardım. Susmak istedim ve kelimelerim konuştu biraz da.

Bir hayat kurmanın ağırlığını taşıyorum. Kime sorsam "biz de o yollardan geçtik" diyor. Ya onlar yürürken hava çok aydınlıktı ya da ben şemsiyemi unuttuğum için böyle hala ıslanarak yürüyorum bu yollarda. Sanırım 1 sene oluyor yaklaşık olarak, birinin beni anlamasını beklemek gibi bir hatadan vazgeçeli. Çok kolay oldu diyemem; ama başardım da diyemem. Başarmaya çok yakın olduğumu diyebilirim.

Hep ölecekmişim gibi geliyor. Bunu dile de getiriyorum hep. Mesela yarın ölsem gözüm arkada kalmaz. Yapabileceğim ya da yapmam gereken birçok şeyi yapmış gibi hissediyorum. Yapacaklarımdan korkuyorum bir de. En çok bundan korkuyorum. Hayattan vazgeçmekten korkuyorum. Tutunamamaktan korkuyorum. Yolundan gidebileceğim biri olsun isterdim. Böyle aynı virajları dönmüş birinin yolundan gitmek isterdim. Ben yine kendi başımın çaresine bakardım; ama virajları en azından örnek alabilmeyi isterdim. Bunun için kimsem yok hayatımda. Elinden tutmayı istediğim biri var. Aslında korkuyorum onu da kendi yoluma çekmeye. Bir süre sonra aynı yoldan gitmemiz gerektiğini de biliyorum aslında.

Hayat aslında çoğu şeyi düşünmek için bile kısa. Düşünmeden yaşamak ise yanlış çoğu zaman. Bir yaz daha geliyor. Önümde iki koca sınav var. Geçtikten sonra ne yapacağım meçhul. Aklımda 1-2 plan var yine de.

Bilmiyorum. Başımı alıp İngiltere'ye gideceğim galiba. 3-5 kuruş parayla geçinmeye çalışacağım. Ya da Almanya. Bilmiyorum. Ya da Türkiye'nin doğusunda bir yere gideceğim. Ya da evden kaçıp(!) Eskişehir'e.

Böyle keşke kafamı biri 1 saat boyunca ellerinin arasına alsa ve hiçbir şeyi düşünmeden geçirebilsem; ama hiçbir şeyi. Ne mutluluk ne hüzün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder