İçimdeki havayı vakumla alıyormuş gibi hayat adeta. Ya da içime çekiliyorum, daha çok kendi dünyama dönüyorum gibi oluyor. Daha da sessizleşiyorum. Ne gülmek ne de konuşmak geliyor içimden. Hele bir de Ankara'nın uzak bir köşesinden dünyaya bakmaya çalışınca daha da karamsar gözüküyor. Eh ruhsal durumumun daha farklı olması beklenemezdi bu şartlarda.
Ankara'da yaptığım tipik şeylerden bahsetmeme gerek yok galiba Blog. Zaten hepsini az çok tahmin edebilirsin. Ufak tefek değişiklikler dışında aynıydı. Aynı olmasına rağmen eğlenebiliyorum; ama hep arkamdan dürten "geri döneceksin" şeklindeki sesin bendeki etkisiyle eğlendim diyeyim.
İnsanın elinin kolunun bağlı olması kötü bir şey. Bu benim hayatımın birçok bölümünde geçerli. Aynı anda çevremdekiler için de geçerli; ailem, arkadaşlarım, benimle tanışmak isteyenler...
Şu kalbimi dinleme mevzusunu denedim bu arada. Beceremedim sanırım tam olarak. Havaların sıcaklığı beni nasıl boğuyor anlatamam Blog. Aslında birçok şekilde anlattım bugüne kadar da, acaba sen de mi diğer insanlar gibi anlamamazlıktan geldin? Neyse.
Hazır Ankara'dayken 1-2 şey de aldım. Bol bol yedim içtim Blog.
Peki o boşluğu doldurmamız gerekiyor mu? Öylesine yaşamak daha kolay değil mi sence de? Gelişine. Çünkü gidişi cidden ağır geliyor çoğu zaman.
YanıtlaSilBuraya nasıl geldim bilmiyorum, sayfalar birbirlerini kovaladı, kendimi profilinde gezerken buldum. Biraz daha buralardayım. Bir köşeye kıvrılırım ben, sana iyi yazmalar.
Teşekkür ederim sevgili buraya nasıl geldiğini bilmeyip blogumu okuyan değerli okuyucum. :)
SilHayat zaten çoğu boşluğu dolduruyor. Ama bazı insanlara yetmiyor ya da hayatın doldurduğu boşlukları önemsemiyor bazıları. Ben de sanırım ikisinin arasındayım. O yüzden dolu olmasını istediğim kısımlara keşke yardımcı olsaydı hayat. Öylesine yaşayamayacak kadar çok anlam yüklüyorum birçok şeye. Elimde değil...
Teşekkür ederim tekrar. ^_^