28 Ocak 2009 Çarşamba

İstanbul...

İstanbul... Ben seni böyle bilmiyordum. Ne oldu sana böyle? Neden daha fazla insanı kendine çektin? Anlayamıyorum, çözemiyorum nedenini, bu her türden insanı bulundurmanın... Ben seni böyle sevmiyordum İstanbul! Ben seni o geceleri ışık büyüsüyle insanı etkileyen halinle hatırlıyordum en son. Ben o köprüye bakan çay bahçelerinde içtiğim çayın lezzetiyle hayal ediyordum hep... Sen çok değişmişsin İstanbul. Çok...

Beni çok korkuttun bu sefer. Hayal kırıklığına uğramış gibi hissettim. Hani sana söz vermiştim ya, bir gün gelip o İstiklal Caddesi'nde yürüyeceğim diye; geçen oradaydım. Taksim'in tam ortasında durdum biliyor musun? Sana seslendim İstanbul! Duydun mu sesimi sen? Duydun mu sessiz çığlıklarımı, haykırışlarımı bu sahte dünyaya... Gördün mü beni İstanbul? Üstümde yeşil bir mont vardı. Botlarımı giyip gelmiştim, ayak seslerimle uyanırsın belki diye. Hissettin mi İstanbul?

Ben sende kalmalıydım İstanbul... Yapamıyorum ne Ankara'da ne de Isparta'da. Bu sefer olmadı ama İstanbul! Bu sefer anladım ki seninle yaşayamazmışım ben! Sen çok büyümüşsün, çok dağılmışsın, çok yaşlanmışsın... Ne senle ne de sensiz, ha İstanbul?

Şimdi bana hangi hayal sahip çıkacak İstanbul? Çok istiyordum bir gün gelip; sessiz sakin bir mahallende oturmayı. Hani gerçek bir mühendis olurdum, hani çok param olurdu, bir de arabam olurdu; tek başıma yaşardım her gün nefesini çekerek. Anlatmıştım ya sana bunu İstanbul. Unuttun mu? Şimdi neden böyle hissettirdin peki? Neden benim tek hayalimi elimden aldın, neden yaşama sevincimi yok ettin İstanbul?

Küsmedim sana yine de... Bilmem kaç bin kişi senden aynı şeyi istiyor İstanbul. Sen de haklısın ya... Beni affet İstanbul. Çok şey dilendim senden, çok umutlarım oldu çevrende. Çoçukluğum seninle aydınlandı; ama ben sana ait olamazmışım İstanbul...

Kendimi bulamıyorum İstanbul. Çok değil senden sonra 2-3 kişi girdi umut dünyama. Yıkıp geçtiler hepsi. Oyun mu oynadılar sence? Nerden bileceksin ki İstanbul... Sen beni, senden gittiğim gün unuttun her defasında... Şimdi çok yalnızım İstanbul. Elimi tutan olmadı hiç. Ben tutmaya çalıştım. Tüm gururumu yıktım yeri geldi; ama olmadı be İstanbul! Benim sevdiklerim beni sevmedi; beni sevenleri ben sevmedim. Ne uğruna bu kadar yıpranış İstanbul? Şimdi kırıntılarımı da toplayıp ayrılıyorum senden. Merak etme, git gellerim olmaz sen de İstanbul... Başkalarında bir önemi olmuyormuş git gellerin İstanbul. Sen de başkası olmuşsun artık...

Hoşçakal İstanbul!

* gözlerim yaşlı derim ki sessizce: Seni seviyorum İstanbul! Keşke beni ayırsaydın o insanlardan, keşke... *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder