13 Mart 2022 Pazar

Af

Ah Blog.

Ah H.

Sen "o da kim?" diye sormadan ben senden af dileneyim. Bilmiyorum beni affedebilir misin Blog; ama inan her bir anımı, her bir duygumu... iyi ya da kötü senden başka bir tek Allah biliyor. Senelerce yazdım durdum sana. Yığınla şeyin üzerini çizdim yazarken, sildim, korktum bazı şeyleri paylaşmaya. Çocuk gibi yazdım, 33 yaşıma geldim; ama inatla sana yazmaya devam ettim. İçimde tuttuğum bütün duyguları buraya aktardım. Başta anonim olmaya çalıştım, sonra beceremedim "ben Arif'im" dedim, koydum fotoğrafımı. İçim, dışım... kelimelerle bir oldu. Ve döndüm dolaştım yine buraya geldim. Affet beni. Çünkü şu koca dünyada, onca insan tanıdım. Şimdi arasam derdimi, göz yaşlarımın bile sesini dinleyecek güzel arkadaşlarım da var; ama ben yine insanlardan yana yara aldım, kırıldım. Göz yaşlarımı tutamadan yine sana yazmak için girdim sayfalarına. Hiçbir varlık yok senden başka ki beni eleştirmeden, sıkılmadan, ötekileştirmeden dinlesin.

Ben yaşamayı beceremiyorum Blog. 33 değilmişim de 5 yaşında kalmışım gibi. İçim o kadar saf kalmış ki her şeye pespembe bakar haldeymişim hala. Öyle yalnızım ki. Yine kaldık baş başa. Biliyordun değil mi döneceğimi? Bir önceki yazımı yazarken de güldün belki bana. "Ne saçmalıyorsun Arif, burası senin ayrılabileceğin en son yer" demişsindir kesin. Ben olsaydım öyle derdim en azından. Çünkü öyle.

Azıcık umudum vardı sevmeye ve sevilmeye dair. Onu son kez biri için sakladım bugüne kadar. Canımı ne kadar yakacağını da bilsem, seneler de geçse yalnızlığımla, biri için açtım kalbimin kapısını. Öyle saftı, öyle güzeldi ki... 8 ay değil de 8 sene geçmiş gibiydi. Nasıl oldu da yıllar önce savaşını verdiğim şeyin sebebi ile sonuçlanıp bitti, anlayamıyorum. 

Ben seni çok mu yoruyorum Blog? Ya da çok mu geliyorum sana anlattıklarımla?

Sevgim yetmiyor Blog. Benim sevgim insanlara yetmiyor; olmuyor. Vazgeçmeler kolay geliyor; suçlamıyorum kimseyi. Herkesin kendince haklı sebepleri var. Tek bildiğim artık kimseyi sevemeyecek oluşum. Kimse için içim titremeyecek, gözlerinin içine bakınca kimse için ağlamaya başlamayacağım, kimse için her sabah kapıya adımımı attığımda dua etmeyeceğim.

Sana şu anda 2 saat ağlamış halimle yazıyorum Blog. Ve bir yandan ağlıyorum, durup sakinleşmeye çalışıyorum, sonra yine yazıyorum. Çünkü kimseye anlatamıyorum hissettiklerimi. İçimdeki nefreti, kaybettiklerime, umutlarımın yok olmasına olan öfkemi başka türlü anlatamıyorum yazmak dışında. N'olur beni affet. Seni burada bir yazıyla bırakıp gittiğim için beni affet. Ben bir yazıyla son verilerek yalnız bırakılmanın nasıl acı verdiğini şu anda sana anlatamam; o yüzden sana bunun bir benzerini yaşattığım için beni affet.

Ah dediğime bakma. Şu sıralar sana ve O'na olan ah'larım hep iyiliğimden. Kötü değil o ah'lar. Ben nasıl toparlayacağım Blog? Şu anda üzerimde kat kat kıyafetler var, odam hamam gibi; ama içim öyle buz kesmiş halde ki terlemiyorum bile. Kendimi boğazlamak istiyorum, pencereyi açıp aşağı atlamak istiyorum. Benim umudum vardı, azıcık sakladığım umudum vardı. Onu harcamış olmamın verdiği öyle bir ağırlık var ki üzerimde, kalbimi söküp üzerine çıkıp paramparça hale getirmek istiyorum. İçim buz gibi Blog.

Açıp açıp 2 tane mail yazışmasını okuyorum 2 saattir. Nefesim kesiliyor, ağlamam durmuyor. Ben yıllardır bu kadar ağlamadım. Ben kimsenin de ah'ını almadım. Kendim kırıldım başkası kırılmasın diye. Kendim üzüldüm, başkasını üzmeyeyim diye. Demek ki yapamamışım Blog. Becerememişim.

Sen beni affet o yüzden olur mu? Beni çünkü aşırı zorlu günler bekliyor. Ve tek sen kaldın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder